Demeliydik ki...

-
Aa
+
a
a
a

Can Dündar3 Nisan 2003

Colin Powell makama girdiğinde ayakta beklerken, biz koltuğun kenarına yaslanarak durmalı ve şöyle demeliydik:     "Sayın Bakan,     Sizi bu saldırının uluslararası meşruiyeti olmadığı konusunda uyarmıştık.     Birleşmiş Milletler’le ortak hareket etmenizi tembihlemiştik.     Dinlemediniz.     Bugün bölgemizde tam bir işgal kuvveti görüntüsü veriyorsunuz. Herkes sizden nefret ediyor. Mallarınızı boykot ediyor. Kamuoyunda lanetleniyorsunuz.     Doğumevlerine saldırıyorsunuz. Çoluk çocuk demeden öldürüyorsunuz. Elinizde masum Iraklıların kanıyla buraya gelebilmenizi ve hala bu katliam koalisyonuna ortak olmamızı istemenizi esefle karşılıyoruz."     ***     Masamızın üstünde Yeni Harman dergisi olmalıydı.     Liderinin Türkiye’de "Bağdat katili" afişiyle arandığını göstermeliydik Powell’a... Ve demeliydik ki:     "Sayın Bakan, demokrasi sicilinizi ibretle izliyoruz.     Irak’ta harp kurallarını çiğnerken, ülkenizde de en temel insan haklarını ihlal ediyor, özgürlükleri askıya alıyorsunuz. Ortadoğu kökenlileri peşinen suçlu ilan ediyorsunuz. Gözaltı sürelerini uzatıyorsunuz. Gümrüklere yeni sınırlamalar getiriyorsunuz. Amerikan esirlerinin görüntülerinin yayını engelleniyor. Savaş karşıtı sanatçılar, gazeteciler işten atılıyor.     Sean Penn’in Hollywood’dan, Peter Arnett’in NBC’den kovulmasından üzüntü duyuyoruz. Bu konuda en kısa zamanda önlem alacağınızı ve yasalarda iş güvencesini sağlamlaştıracağınızı umuyoruz."     ***     Koltuğumuzun altındaki dosyada daha önce Washington’u ziyaret eden Türk yetkililerin görüşme tutanakları olmalıydı. Onların sayfalarını çevirirken Powell’a dönüp, "Bakın Sayın Bakan... Burası demokratik bir ülke... Meclisimiz bu konuda iradesini ortaya koydu" deyip eklemeliydik:     "İnanın Meclis’teki Kızılderili lobisini zor zaptediyoruz. Amerika’ya heyet yollayıp Kızılderili katliamına ilişkin bir kanun tasarısı hazırlayacaklar. Komşumuzu işgalinize tepki de büyük. Bizden yardım istiyorsanız, işgale derhal son vermek zorundasınız. Bu sicille size yardımcı olamayız."     ***     Biraz Ortadoğu dersi vermeliydik Powell’a...     Şiilerle Sünnilerin ilk kez aynı camide diz dize namaz kılmasının önemini anlatmalıydık. Anti - Amerikan bir Arap cephesi kurulduğunu, Irak’a Müslüman ülkelerden gönüllü intihar komandosu yağdığını, binlerce Bin Ladin için eşsiz bir ortam yaratıldığını anlatmalıydık.     "Hırsınız uğruna bütün Ortadoğu’yu, bütün dünya kamuoyunu karşınıza aldınız. Yıllarca yeşerecek bir öfke tohumu ektiniz. Bu savaşı şimdiden kaybettiniz" demeliydik.     ***     Bunları deseydik, Amerikalı bakan, alışkanlıkla elini cebine atacaktı muhtemelen...     Ona "Lütfen elinizi cebinizden uzak tutun" diye çıkışmalıydık:     "Bizden yardım istiyorsanız, kendinize çekidüzen vermek, saldırıyı durdurmak ve barışçı adımlar atmak zorundasınız. Bunları yapmazsanız destek beklemeyin. Bağdat bombalanırken TBMM’yi by - pass edip ABD’ye yardıma kalkışırsak o Meclis kafamıza yıkılır."     Ve son sözümüz, Washington’da Türk Dışişleri Bakanı’na söylenenin tıpatıp aynı olmalıydı:     "Sayın Bakan, Türkiye topraklarında yapacağınız bir şey yok. Ülkenize dönün ve desteği unutun."     ***     Bunları diyen bir Türkiye özlüyoruz.     İtibarlı, ilkeli, özgüvenli, başı dik, ilişkilerinde eşit bir devlet istiyoruz.     Hayal gibi geliyor değil mi?     İşte öyle gelmediği zaman dostlar; adam olmuşuz demektir.          [email protected]http://www.milliyet.com.tr/2003/04/03/yazar/dundar.html