Ömer Madra

Türkiye'nin yakın, hatta belki de hayli uzun yıllar için geleceğinde belirleyici rol oynayabilecek bir seçime girdik. Bu satırların yazıldığı ve web sitemize yerleştirildiği şu saatte sonuçlar belli değil. Hatta, oy verme işlemi bile sonuçlanmış değil.

"Evrimin kritik bir dönüm noktasına vardığımız apaçık. Türümüz, tarihte ilk kez kendi eliyle bir 'türler intiharı' gerçekleştirmeye doğru gidiyor. Politik davranıp onu kurtarma çabasına girişirsek, daha önce hiçbirimizin yaşamadığı bir kahramanlıkla tanışmış olacağız…"

31 Mart 2015 günü Türkiye'de 3 önemli şey oldu:10:36'da birdenbire elektrikler gitti ve tüm memlekette enerji sistemi çöktü. Aynı dakikada (10:36) bölgenin en büyük adalet sarayında güvenlik sistemi çöktü ve silahlı teroristler, ülkenin en önemli davalarından birinin savcısını esir aldı.

İnsanlık macerasında belirleyici bir noktadayız. Tarihteki en büyük değişim hareketinin bir parçası olmak için, herkesi Türkiye'de görülmüş en büyük iklim eylemlerini oluşturmak, herşeyi değiştirmek için harekete geçmeye çağırıyoruz.

Bundan 8 yıl önce "Niçin Daha Fazla Bekleyemeyiz" başlıklı kitaba yazdığım önsözü hatırladım: "Bu kitabı, 7 yaşındaki torunuma ve 21 yaşında, hiç tanımadığım bir genç kıza ithaf ediyorum," diye başlıyordu.

İtiraf etmek gerekir ki yeni yılımız pek kutlu başlamadı.

"Günümüzde insanlık yalın bir tercih yapmak zorunda: Ya gezegeni kurtarıp kapitalizmi çöpe atacak, ya da kapitalizmi kurtarıp gezegeni çöpe atacak."

İklim değişiyor ve sosyal adaletsizliği kat be kat artırıp derinleştiriyor. Gezegen sürekli uyarıyor. Ama gözler kör, kulaklar sağır kalmaya devam ederse, kibir denen şeyin ne büyük bir felaket olduğunu yakında hepimiz öğreneceğiz.

Çinlilerin geleneksel bedduası olduğu söylenen bir söz var: "İlginç zamanlarda yaşayasın!" diye ileniyorlarmış size kızdıklarında. Aslında, uydurma bu. Çin kaynaklarında doğrulanmış değil.

21 Eylül 2014 Pazar günü yeryüzünün gördüğü en büyük iklim yürüyüşü yapılıyor. 200 binden fazla insanın New York sokaklarında olması ve "laf değil, eylem" için yürümesi bekleniyor. 700'den fazla kuruluş bu tarihî eyleme destek veriyor.

Her şey ortada. Silah ticareti ile devasa kârlarına kâr katan bir avuç zengin şirket ve onların emrindeki bir yığın köleleştirilmiş siyasetçi. Ve bir de, bu kirli ortaklık sonucunda her gün, her gece 24 saat katledilen, parça parça edilen insanlık…

Haziran ayının kısa bir özeti: Önce yasaları ve yönetmelikleri sayalım, sonra "torba yasalar"ı. Ardından, yasaklar ve yargılamalar gelsin. Derken, yapılar, sonra, yağmalar, yangınlar ve yağmayan yağmurlar. Ve nihayet, yalanlar.

Son araştırmalar gösteriyor ki, insanlar zenginleştikçe ve tüketimi artırdıkça daha benmerkezci, başka canlıların hayatına karşı daha umursamaz oluyor. Yükselen tüketimin doğrudan zararları bir yana, ekonomik büyümenin gezegeni nasıl koruyacağı büyükbir muamma.

Şu sıralarda Shakespeare'in 450. yaşını kutlamakla pek meşgul olduğumuzdan mıdır, nedir, hangi olguya baksak, etiketlemeyi aynı bileşik isim sıfatı ile yapıyoruz: #Traji-komedi.

Yüzleşme kaçınılmaz! Demokrasi ve direniş kültürünü yaygınlaştırmak için dönüştürücü gücümüzü seferber etmeliyiz.

Kuruyan nehirler, göller, yağmur ve kar duaları, kuruyan tarlalar, endişeli duyurular, yakarılar, bilim insanlarından bölgesel çatışma ihtimali üzerine uyarılar, kaybedilen 164 bin hektar orman alanı ve Orman ve Su İşleri Bakanı'ndan açıklama: "Su kesintisi yapmayı düşünmüyoruz.

T24'ten Özgür Duygu Durgun'un, "Türkiye'de Kültür Çatışması ve Son On Yılda Kültür-Sanat Politikası" başlıklı dizi kapsamında Ömer Madra ile gerçekleştirdiği mülakat: "Dönüştürücü bir demokrasi kültürünü, birlikte mücadele kültürünü hepimiz yaratmak zorundayız. Vakit gerçekten daraldı çünkü."

Yeryüzü için hayati önemde üç rakamın bize söylediği şey şu: Ya sağlam bir fosil yakıt bilançosu, ya da nispeten sağlıklı bir gezegen. Ama bunların ikisi birden olmaz!

Gezegen İçin Alarm Zilleri Çalıyor – Hem de Deli Gibi!

Yeryüzü Komuta-Kontrol Merkezi Bildiriyor: Dikkat Dikkat! Kırmızı Alarm!

Lanetli Kehanetler

Sadece geçtiğimiz ayın iklim mücadelesi toplamından bazı notlar: "Muazzam ekonomik eşitsizlikler çağında yaşıyoruz ve ekolojik felaketle yüz yüzeyiz. Bu, çoktan yokolup gitmiş toplumlarda daima işin sonuna gelindiğinin işareti olmuştur. Yönetici elitler ...

On the night of August 16th, 1999, we didn't yet know that a peaceful sleep would no more be so easy for us in the future. A couple of hours after midnight, the tremor struck…

"Doğa'nın o bildik döngüsü neredeyse durdu duracak; ama gene de tam durmuş değil. O sürdükçe, kavga da sürdürmeye değer."

Lûtfen Devam!

Şölen

IPCC'nin 2013 raporunun mesajı artık hiçbir tartışmaya meydan bırakmayacak kadar açık: Korktuğumuz başımıza geliyor maalesef. Gidişat, düşündüğümüz kadar kötü.

"Ülkece her an herşeye hazırız" dendikten sonra, gelecek sene bu vakitler Açık Radyo'nun 19. yayın yılında haber programlarında komşu Suriye'de belki 100 bin, belki 300 bin yeni ölüden, açlıktan, susuzluktan, kıtlıktan söz ediyor olabiliriz.

Demokratik, eşitlikçi, hakkaniyetli ve âdil bir dünya + tüm canlıların özgür ve haysiyetli yaşam sürdüreceği bir gezegen için kavga = Mutluluk. Çok şey mi istiyoruz?

Ömer Madra'nın Boğaziçi Üniversitesi'nin 146. Mezuniyet töreninde yaptığı ve "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!" diyerek bitirdiği konuşması: