Hasan Ersel

Hasan Ersel bu hafta, piyasalarda yaşanan karışıklıkları, devam eden siyasal belirsizliğin ekonomideki sonuçlarını, AB ile ilişkiler ve bankacılık alanındaki belirsizliği, WorldCom skandalini ve ABD ekonomisinin sistematik sorunlarını değerlendirdi.

"Banka kredileri artmıyor, hatta tüketici kredileri ve kredi kartları dışarıda bırakıldığında reel olarak düşüyor.

Hasan Ersel, gündemdeki siyasal belirsizliğin ekonomiye yansımalarını, ("Finansman dengesi o kadar ince bir yolda ki bir sürçme halinde, iç borcun sürdürülemezliği bölgesine düşebiliriz.") MHP'nin AB'ye üyelik konusundaki görüşlerini ve gerek Türkiye'de gerekse Avrupa'da 'yeni sağın' yükselişini yor

Kendi jet uçağını yapmaya kalkışan ikinci gelişmekte olan ülke Mısır oldu. Ama bu ülkenin deneyimi de Arjantin'inkinden farklı değildi. Bu defa bir başka büyük Alman uçak mühendisi, Dr. Willy Messerschmidt'in tasarımı gerçekleştirilmeye çalışıldı. Ama sonuç başarısızdı.

Türkiye'de Kopenhag kriterlerinin uygulamaya geçirilmesinin, üretimin toplumsal koşullarını belirlemesi açısından da etkili olacağından, hayati önem taşıdığına dikkat çeken Hasan Ersel, Türkiye'nin aksi durumda yalnızca AB ile değil, ABD ile de ters düşeceğini vurguluyor.

1962'deki Küba krizinden bu yana dünyada nükleer savaş çıkması riski bu derece yüksek olmamıştı. Hasan Ersel, Keşmir sorununda nükleer saldırı tehdidinde bulunmaktan artık çekinmeyen iki tarafın konvansiyonel askeri gücünü ve nükleer silah programlarını ayrıntılı biçimde inceliyor.

Hasan Ersel ile Ömer Madra, bütçenin ilk dört aylık sonuçlarını ("kamu gelirleri reel olarak %24 düşerken, kamu harcamaları reel olarak %30 artmış"), uluslararası mali piyasalardaki iyimserliğin kaybolmasını, sermayenin dünyada serbest dolaşımının denetim sorununu irdeliyorlar.

Hasan Ersel ile Ömer Madra, IMF ziyaretlerinin yoğunlaştığı şu günlerde Ankara'nın verdiği olumsuz sinyalleri, Radyo-TV yasasının iktisadi çarpıklığı ve ABD'nin korumacı politikalara dönerek çiftçisini 190 milyar dolarla sübvanse edecek olması gibi güncel meseleleri irdeliyorlar.

Nisan ayında bu kadar büyük, dramatik olmasa bile sanayi üretiminde artış devam ediyorsa, insanlar talep artışı bekliyorlar diyebiliriz. İşte bu nedenle "tamam, köşeyi döndük gidiyoruz" da yanlış, "boşverin bundan bir şey çıkmaz" da...

Ekonomi işlemezse kur bir yerde durur. Ama o da istenen bir şey değil. Kur da kendi kendine oynamıyor tabii. Onu da etkileyen bir yığın iktisadi olay var. Bunların bir bütün içinde alınıp, iktisat politikalarını o bütünün gözlenerek, uyumlu bir şekilde götürülmesi lazım.

2001 yılında sadece 1.2 büyüyen Amerika'nın 2002 yılındaki büyüme hızı % 2.4 civarında tahmin ediliyor ki büyüme hızını iki katına çıkartmış oluyor. Amerika'nın dinamizmi Avrupa'yı da etkileyebilir. Gelişmekte olan ülkelere bakıldığı zaman onların da hızlıca büyüyecekleri anlaşılıyor.

Dünya Ticaret Örgütü'nün görüşmeleri başlıyor, bunun içerisinde hizmetler var, GATS diye bilinen hizmet ticaretinin genel sözleşmesi var. Hizmetlerin dünyada nasıl hareket edeceği, bu konuda ne gibi kurallar oluşturulacağı tartışılıyor.

DİE'nin rakamları yayınlandı: Ekonomide 9.4'lük bir küçülme -ülkenin II. Dünya Savaşı'ndan beri gördüğü en kötü ekonomik tablo çıkıyor ortaya. Öte Yandan 21 yılın en iyi enflasyonu rakamları açıklanmış.

ABD'de durgunluktan çıkış belirtileri, Türkiye'de hükûmet içinde görüş ayrılıkları...

Hasan Ersel ve Ömer Madra, Türkiye'nin acil çözüm bekleyen ekonomik büyüme sorununu irdeliyor. Hasan Ersel, bankacılık sektörünün toparlanmasının, sosyal etkileri açısından da hayati önem taşıyan ekonomik büyüme için yeterli olmadığına ve "Çin mucizesi"ne dikkat çekiyor.

Bush yönetimi İran'ı "kötülük ekseni"ne kattı, katmasına ama, komşumuzun bu kadar "kötülük yapacak" güce (kitle imha silahları) sahip olduğu kuşkulu. İran'ın iktisadi durumuyla gerçek silah potansiyelinin analizi Türkiye'de ilk kez Açık Site'de. Hasan Ersel'in makalesi bir hayli aydınlatıcı...

Milli gelirin en büyük bileşeni olduğu için özel tüketimdeki bir artışın büyümeye yol açması normaldir. Ancak özel tüketim kendi kendine artmaz. Artmasının olanaklı olup olmadığı ve eğer olanaklıysa bunun nasıl sağlanacağının açık bir biçimde gösterilmesi gerekir.

Enron skandalı, açgözlü ve suç işlemekten çekinmeyen birkaç insanın bir şirkette buluşmuş olmasının öyküsü olmaktan ziyade, sistemin beklendiği gibi çalışmayabileceğini gösterdiği için önemli. Türkiye'de de benzeri yaşanabilir.

1967'de İsrail'in Eilat destroyeri bir "süper gücün" sofistike silahıyla değil, Mısır Donanmasına bağlı botlardan fırlatılan alelade füzeleriyle batırıldı. Böylece kalkınmakta olan bir ülke, deniz savaşlarının niteliğini değiştirdi. Bir "teknolojik yenilik" öyküsü.

Ekonomik kriz banka sisteminin sermayesinin aşınmasına yol açar. Türkiye'de de böyle olmuştur. Bu durumda "batmamış" bankaların "bozulmuş sermaye oranları" ile devam etmelerine izin vermek, yeni bir şokun bir başka krize dönüşmesi riskini artıracaktır.

"Kırk (küsur) yıl önce Kanada Başbakanı, bir Türk çocuğunu (beni!) neden üzmüştü?"

"Soğuk Savaş" yıllarının belki de yegâne katkısı, havacılık teknolojisine. Menzili ve yük kapasitesi giderek artan, sesten birkaç kat hızlı savaş uçaklarının geliştirilmesi, ABD ile SSCB'nin girdiği silahlanma yarışında aktarılan milyarlarca dolarlık kaynağın sonucu.