Nesli tükenme tehdidi altında olan türlerin yer aldığı Kırmızı Liste, 2023’ün bitmesine günler kala güncellendi.
Tehlike altındaki canlı türü sayısı son dokuz yılda yaklaşık iki kat artarak 157 bin 190’a yükseldi. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından hazırlanan, nesli tükenme tehdidi altında olan türlerin yer aldığı Kırmızı Liste, 2023’ün bitmesine günler kala güncellendi. Listede 2014’te 73 bin 686 olarak değerlendirilen canlı türü sayısı 157 bin 190’a; 22 bin 103 olan tehlike altındaki tür sayısı ise 44 bin 16’ya yükseldi. Listeye göre, Afrika’daki Turkana Gölü’nde yaşayan büyük dişli Turkana Gölü soyguncusu, iklim değişikliğinin habitatlarda yol açtığı bozulmalar ve aşırı avlanma nedeniyle ‘en az endişe’ kategorisinden ‘hassas’ kategorisine dahil edildi. İklim değişikliğinin gelişim ve beslenme sürecini olumsuz etkilediği Atlantik somonunun popülasyonu ise %23 azalarak, Kırmızı Liste’deki statüsünün ‘en az endişe’ sınıfından ‘yakın tehdit’ sınıfına taşınmasına yol açtı. Nesli tükendiği düşünülen fakat yeniden görülmeye başlanan canlı türleri de Kırmızı Liste’de yer alıyor. Afrika’nın Sahel Bölgesi’nde 1990’ların sonunda yok olan ve Kırmızı Liste’de ‘nesli tükenen’ kategorisinde bulunan kıvrık boynuzlu oriks, Çad’da yeniden görülmesi üzerine ‘tehlike altındaki tür’ listesine dahil edildi. Kazakistan, Moğolistan, Rusya ve Özbekistan’da yaşayan sayga antilobu, koruma çalışmaları sonucu ‘kritik tehlike’ listesinden ‘yakın tehdit’ listesine alındı. Dünyadaki tatlı su balık türlerinin ele alındığı kapsamlı ilk değerlendirmenin sonuçları da güncellenen Kırmızı Liste’yle birlikte paylaşıldı. Bulgulara göre dünyadaki tatlı su balığı türlerinin %25’i yani değerlendirmeye dahil edilen 14 bin 898 türden 3 bin 86’sının nesli tükenme tehdidi altında bulunuyor. Nesli tükenme tehdidi altındaki tatlı su balığı türlerinin %57’si kirlilik, %45’i barajlar ve su kullanımı, %33’ü istilacı türler ve hastalıklar’ %25’i aşırı avlanma nedeniyle risk altında bulunuyor.
Ekoloji Birliği’nden yerel seçim açıklaması
14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta gerçekleştirilen genel seçimlerin ardından Türkiye, 31 Mart’ta yerel yönetim temsilcilerini belirlemek üzere sandığa gidecek. Kimi partiler için aday adaylığı süreci biterken kimisi için ise halen devam ediyor. Belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin ve muhtarların seçileceği bu yarış öncesinde Ekoloji Birliği bir basın açıklaması yaparak ekoloji hareketi içerisindeki kişileri seçimlere dahil olmaya davet etti. Ekoloji Birliği yaptığı açıklamada, yerel yönetimlerde adaylık süreçleri kapanmadan ve listeler 20 Şubat’ta İl/İlçe Şecim Kurullarına verilmeden önce ekoloji hareketi içindeki kişileri yerel yönetim süreçlerine müdahil olmaya, destekledikleri partilerden veya bağımsız olarak aday olmaya çağırdı. Yerel demokrasinin inşası için yerel yönetimlerin kilit bir rolü olduğu vurgulanan açıklamada, “Yerel yönetimlerin her türlü tahakkümden, baskıdan, kayyum politikalarından uzak bir şekilde, yurttaşın özgür iradesi ile seçilmiş yerel idareler şeklinde örgütlenebilmesi, halkın, ekoloji, kadın ve emek hareketlerinin taleplerini gözetmesi çok önemli,” denildi. Ekoloji Birliği’nin siyasi partilerden taleplerinin yer aldığı açıklamada; ekoloji hareketinden gelen aday adaylarının seçilebilir yer ve sıralara yerleştirilmesi; ekoloji hareketinin taleplerinin yerel yönetimlerde uygulanabilmesi için gerekli kadroların oluşturulmasının önünün açılması; ekoloji hareketi ile birlikte kadın ve emek hareketi içinden çıkan adayların listelerde bulunması; gençlere, dezavantajlılara, farklı inanç ve kültürel toplulukların temsilcilerine listelerde yer verilmesi ve toplumun tüm kesimlerinin kucaklanması istendi.
DRES projesine tepki
Özel bir şirketin Yalova’nın Altınova, Bursa’nın Orhangazi, Kocaeli’nin Karamürsel ilçesinde ‘Sermayecik Depolamalı Rüzgar Enerji Santralı (DRES) Projesi’ için harekete geçti. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci kapsamında yapılan toplantıya katılan köy muhtarları ve yurttaşları projeye tepki gösterdi. Kurulmak istenen sekiz tribünün altısının planlandığı Orhangazi sınırları içerisindeki dört köy muhtarı, projeyi yaptırmamak için mücadele edeceğini belirtti. Bölge halkına destek için Bursa Su Kolektifi de eyleme katıldı. Kolektiften yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi, “Bursa Orhangazi'de Üreğil, Keramet, Çakırlı ve Mahmudiye köylerini kapsayan, Kocaeli'de Kızderbent ve Yalova'da Sermayecik köyünde proje çerçevesinde toplam sekiz adet türbinin olacağı proje için bugün üç ilde halkın katılımı toplantısı yapıldı. Biz de Bursa Su Kolektifi olarak sürece dahil olduk ve yapılan toplantıda bölge halkının yanında yer aldık,” dendi.
Sonsuz kimyasalların kansere neden oluyor
İngiltere'de yapılan yeni bir araştırma, musluk suyu ve diğer birçok üründe bulunan 'sonsuz kimyasallar'ın kansere neden olabileceğini ortaya koydu. Yale Halk Sağlığı Okulu'nda (YSPH) yapılan çalışmada kolon kanseri hücreleri, çevrede parçalanmadıkları için sonsuz kimyasallar olarak bilinen 'per ve poli-floroalkil' maddelere (PFAS) maruz bırakıldı. Bu işlemin sonucunda, insan vücudunda metastaza benzer bir etkiye sahip olabileceklerine dönük işaretler alındı. PFAS'ın böbrek ve testis kanseri riskleriyle bağlantılı olması da bu hipotezi güçlendirdi. PFAS ürünleri ısıya, suya, yağa ve lekelere karşı dayanıklı hale getirmek için çok çeşitli endüstrilerde onlarca yıldır kullanılan bir insan yapımı kimyasal sınıfı olarak tanımlanıyor. Bu ürünler çevrede uzun süre yok olmamasının yanı sıra, insan vücudunda toksik şekilde birikiyor.