Açık Radyo, 10 yılı aşan hayat serüveninde dinleyicisiyle buluşma projesini son üç yıldır hayata geçiriyor. 11 Mart 2006 tarihinde "resmen" başlatılan üçüncü "ayağın" şimdiye kadar girişilenlerin en canlısı ve en çok ses getireni olduğunu söyleyebiliriz. "Hep Açık Radyo" düsturu ile girişilen Dinleyici Destek Projesi 2006 Özel Yayını, 11 – 19 Mart 2006 tarihleri arasında 9 günde 99 saat boyunca sürdü ve kimi dinleyicilerle programcılar için "unutulmaz" diye nitelendirildiği oldu.
Eski ve yeni yaklaşık 100 programcısı 10 yılda dünyanın, ülkenin, radyonun, Açık Radyo'nun, sözün, müziğin – ve hatta kimi zaman bizzat kendilerinin! – nereden gelip nereye gittiğini bu özel yayın günleri içinde derinlemesine ele aldılar: Elbette kendi ilgi ve bilgi alanları kapsamında. Açık Radyo programcılarının birçoğu, kendilerine özgü bilinmeyen yönleri, insanî zaaflarıyla birlikte, dinleyici önünde büyük bir alçakgönüllülükle sergilemekten de çekinmedi. Böylesine derinlikli düşünce ve duygulardan örülmüş tahlillerle bezeli 40 küsur "panel"i 9 günlük bir özel yayın çerçevesi içine sığdırabilmek, olsa olsa Açık Radyo'ya özgü bir hoş zenginlik sayılmalıdır belki de...
Aynı günlerde ülkenin müzik, edebiyat, sinema, tiyatro, "stand up" gibi alanlarda önde gelen 25 ismi, Açık Radyo'nun "müstesna konukları" olarak özel yayına birer programla katılıp Açık Radyo'ya destek oldular. Kimi ilk kez radyo programı yaparken, kimi eski radyo sihrini bir-kaç saatliğine âniden geri getiriverdi. Neredeyse hepsi, sahneden-TV ekranından-beyaz perdeden-kitap sayfalarından çok farklı, pek bilinmeyen yönleri ve insani zaafları ile kendilerini sergilemeyi seçti. Ve hepsi, bu jest ve "performans"larıyla, belki de bütün dünyada toplumların hayatında eksikliği gitgide daha çok hissedilen dayanışma ve empati duygularını Türkiye'de çarpıcı bir biçimde sergilemiş oldu. Böylesine tanınmış isimleri bir özel yayın programında böylesine değişik kişisel performanslarla bir çatı altında toplamak, ancak Açık Radyo'ya özgü bir "başarı" addedilmelidir herhalde.
Programcıların ve "müstesna konuklar"ın yanı sıra, Açık Radyo'nun profesyonel çalışanlarını, deneyimlerini özel yayından bir ay kadar öncesinden başlayarak devreye sokan kadim dostlarını, köhnemeye yüz tutmuş ama gene de gayretkeş yöneticilerini ve bunlara ilaveten genç bir gönüllüler ordusunun "arı gibi" (ama mecburen vızıltısız) faaliyetini de hesaba katarsak, bu 9 günlük özel yayında Açık Radyo için bile görülmemiş, neredeyse inanılmaz bir "takım çalışması"nın gerçekleştirilmiş olduğunu galiba söylemeliyiz – çok da böbürlenmeden. 9 gün boyunca kesintisiz "ânında görüntü" sağlayan acikradyo.com ekibini de unutmadan tabii. ("Takım çalışması"nda yer alanların "jenerik" listesi için bkz.:)
Gelelim, son – ve esas – olarak dinleyiciye: National Public Radio, dinleyicisini bir tüketici değil, vatandaş olarak ele aldığını ve bu ayrımın can alıcı önem taşıdığını söylüyor. Açık Radyo da aynen öyle düşünüyor bu konuda.. Destek Projesi 2006'da dinleyicimizin sesine ve radyosuna sahip çıktığını göstermek için sadece rakam vermek çok anlamsız olur elbette. Ama öncelikle, bu üçüncü yılın rakamsal olarak da en "başarılı" göstergelere sahip olduğunu söylemek gerekir. Birinci yılın, 2004'ün tamamında, yani 9 ayda ulaşılan 2250 destekçi sayısı, 2006'da 9 günlük özel yayının son saatlerinde aşılmıştı bile! Ayrıca, desteklerinizin, özel yayından sonra devam ettiğini ve yıl sonuna kadar süreceğini de biliyoruz. (Hatta, sözümüz meclisten dışarı, bu yazının kaleme alındığı sırada neredeyse 2500'e ulaşan destek sayısının bu yıl sonuna kadar 3 bini aşmasını da umut edenlerimiz az değil Açık Radyo'da!)
Tabii, rakamların yanında, dinleyicimizin "dokunsal" katkısının da bu yıl en yüksek noktaya ulaştığını söylemek doğru olur. (Bundan 11 yıl önce, daha Açık Radyo ortada yokken kaleme alınmış Açık Radyo Manifestosu'nda, "Radyo Ne işe Yarar?" sorusuna cevap olarak düşlenen şey de buydu işte: "Belli bir fikrî ve kültürel yapısı olan insanların bir arada olacağı bir 'platform' sağlamaya" denilirken. Ve, hemen ardından da şu son cümle eklenirken: "Çünkü bu, bizim ortak projemizdir."
Ama, bu sefer, her zamanki kendini beğenmişliğimizi bir yana bırakıp, 11 yıl önce Manifesto zamanında dahi düşlenmemiş bir şeyin ete kemiğe büründüğünü itiraf etmeliyiz galiba: Çocuklara, hatta torunlara "miras" bırakılacak şu değerler meselesini düşünememişiz o zaman. Müsaadenizle, gelen pek çok mektuptan sadece birkaç örnek seçerek, bunu "kanıtlamaya" çalışalım:
"Destek olmak için çok nedenim var, ama benim için en ama en önemli neden, kızımın kendi isteğiyle bir radyo kanalını seçebileceği gün Açık Radyo'nun açık olmasını çok istiyorum. Benim küçük kızım Derin Kargın henüz 16 aylık..." (Hüseyin Kargın)
"Torunum Ela'nın dünyaya gelişinde tutmaya başladığım 'Günce' her sene doğum günlerinde benim kaleme aldığım duygu ve düşüncelerimle, ülkemizden ve dünyadan önemli –bana göre– haberlerle çoğalıyor. Bu güncede 'Açık Radyo'nun da önemli bir yeri var. Hem benim radyoya olan bağım hem de kendisinin belki de en küçük 'Açık Radyocu' olma sebebi..." (Ayşe Güvenir)
"Hayatımızda önemli bir yer tutan Açık Radyo'nun, çocuklarımıza da miras bırakabileceğimiz en önemli değerlerden biri olduğunu..." (Bahadır Balibaşa)
"Sizin hayata ve hayatınıza katılanlara olan vefanız, bizi size bağlayan. Herşeye olan vefanız ve bunu ödemek için harcadığınız emek. Doğaya, insanlara, şarkılara, yaşanan zamana, barışa... Şimdi yaşadığımız zamana ait olmayan, eskide kalmış, özlenen ve hala umut edilen şeyleri beklemenin erdemi ve sevinci var bu radyoda. Ana evinin sıcaklığı, dede dizinin mutluluğu, sevgilinin aşkı gibisiniz..." (Cenay Bayülgen)
''Ne zaman Açık Radyo'yu dinlesem içimi demokratik bir ferahlık kaplar'' cümlesi ile fethetti beni [Yılmaz Erdoğan]... Budur işte bunca yılın ve bu bağımlılığın tarifi.. Açık Radyo... ruhun ve zihnin yelpazesi... ferahlatır!..." (Devrim Aydoğan)
"Bugünlerde, dünyaya yeni gözlerini açan ikiz bebekleri doğan bir iş arkadaşıma, doğum hediyesi olarak, geleneksel hediyelerin dışına çıkıp, bebekler için 2 programa destek olacağım. Bu sayede onların da siz konuştukça, anlattıkça duyarlılıklarının yükselmesine katkıda bulunacağımı umuyorum." (Bülent Sincan)
"Bir radyo bir kişilik sahibi ve bir vücuda sahip olur mu, sorusuna sadece "Açık Radyo" diyebilirim. Geçen yıllar içinde radyonun ayakta kalması için katkıda bulunan tüm çalışanlar işte bunu başarmışlardır... Bu arada, en genç destekçiniz Dila Bıçakçıoğlu'dur sanırım. Daha 7,5 aylık; ancak her sabah, ve özellikle hafta sonları, anladığı kadarıyla Radyonuzu dinliyor, heyecan emareleri gösteriyor. Biz de ailesi olarak onun adına destek vermeyi uygun gördük. Umarım siz de görürsünüz…" (Fatoş Kılıç - Meriç Bıçakçıoğlu)
"Dünyanın büyük bir aymazlıkla ve hızla kendi kendini tüketişine rağmen insan soyu dünya üzerinde var oldukça dilerim hep yanımızda, kulağımızda olursunuz." (Ferah Kutluçınar)
***
Sizlerden gelen bu inanılmaz mektuplarla 11. yıla doğru pupa yelken yol alırken, yaşları 7,5 ayla 24 ay arasında değişen en genç dinleyicilerimize daha dürüst, daha iyi bir dünya bırakmak üzere, her gün inatla, en azından birkaç çift lâf ve birkaç titrek notadan oluşan bir yayını sürdürme sorumluluğunu cılız omuzlarımızda hâlâ taşıyabileceğimize kanaat getirdik biz de ve işbu tefrikayı kaleme aldık böylece... Hepinize merhaba!