Merhaba kâinat!..
Cezayir’de geçen hafta meydana gelen deprem felâketi, yaklaşık iki bin kişinin ölümüne, sayısız insanın evsiz ve perişan kalmasına yol açtığı gibi, tıpkı Türkiye’de 1999 depremlerinden sonra görüldüğüne benzer şekilde, ülkenin toplumsal yapısında bir dönüşüme katalizörlük edeceğe, hatta kimbilir, belki de bir “dönüm noktası” olacağa benziyor. Gelen haberlere bakılırsa orada da sivil toplum, devletin yıllar yılı üstünde çöreklendiği yolsuzluk, ihmal, zorbalık yumağını hiç olmazsa bazı noktalarından çözmek üzere yetkililerin üstüne üstüne gitmeye, hesap sormaya başlamış...
Depremlerin dünyanın dört bir yanında neden bu kadar kuvvetli metaforlar olarak kullanıldığı da böylece biraz daha anlaşılabilir oluyor.
Cezayir depremi, hiç beklenmedik bir şekilde, bambaşka bir yerde, bambaşka bir “yan etki daha yarattı: Türkiye’nin uluslararası bağları da depreme uğramış gibi oldu. Daha doğrusu, Türkiye’nin dünya ile internet bağlantısı kopma noktasına geldi.
Bilgi toplumları çağı diye bir klişe ile tanımlanan çağımızın son büyük devriminin “internet devrimi” olduğu sıkça tekrarlanan tespitlerden biri. Çağımızda insan topluluklarının kaderini en çok etkileyen son büyük gelişim olduğu sıkça tekrarlanan “küreselleşme” olgusunun temelinde telekomünikasyonun, büyük ölçüde internetin yattığı da en sık tekrarlanan klişelerden biri. Eğer bunlar doğruysa, ülkemiz, komşusu bile olmayan bir Mağrib ülkesinin topraklarında ya da sahillerinde meydana gelen orta büyüklükte bir depremden dolayı, kendisini birden bilgi ve iletişim çağının, bir anlamda da gezegenin dışında bulmuş demektir!
Ülkenin bu hayati bağını sağlıklı bir şekilde yürütmekle yükümlü olan tek şirket, yani bu alanda tekel konumunu ısrarla sürdüren Türk Telekom şirketi.
Efendim, deprem sonucu, Akdeniz’in ortasından geçen ve Türk Telekom’un da hizmet aldığı fiber optik hatlar kopmuş, ülkenin dış telekomünikasyon ağı tahrip olmuş, telefon ve veri hatlarının bant genişliğinde yüzde 90’a varan oranında daralma olmuş. Bu bilgiler, Hürriyet’in haberinden. Ama asıl, bilgi çağında bilgi iletişimini sağlayan tekelin verdiği tek bilgiyi öğrenmek istemez misiniz?
“Cezayir yakınlarında meydana gelen depremden dolayı, İtalya ile Fas arasındaki denizaltı kablolarda (SMW3) arıza meydana gelmiştir. Bu nedenle yurtdışı internet (ABD-Sprint 622, ABD-C&W 155, İngiltere-C&W 155) hatlarımız kesilmiştir. Elimizde olmayan kesintiden dolayı özür dileriz.” ( www.telekom.gov.tr )
Cezayir “yakınlarında”...denizaltı kablolarda...arıza...hatlar kesildi...Elimizde olmayan... özür... Hepsi bu: Çağ, devrim, internet, devrim, küresellik, insanlık ve nezaketi kapsayan bir kapsül – zaman kapsülü.
Şehirde “çevreye verdiği rahatsızlıktan dolayı özür dileyen” inşaat levhaları bile insanın gözüne biraz daha sempatik gözükmeye başlayabiliyor yani bu durumda.
Şirket, yanlışlar ve Türkçe hatalarıyla da malûl bu inanılmaz “açık”lamasında, çözümün kimin elinde olduğunu bile belirtme zahmetine katlanmadığı gibi, dünya ile iletişimimizi kesen, bir hesaba göre ülkeye günde 60 milyon $ toplumsal zarara yol açan (Türk.Internet.com yazarı Serdar Güçlü’den aktaran, Yeni Şafak) ve internet kullanıcısı insanları gerçekten çıldırtıcı bir “bekleme odası”na alan bu olayı, “elinde olmayan bir kesinti” olarak nitelemekte bir beis görmüyor.
Yeni Şafak gazetesinin haberine göre Türkiye’nin 1 Gigabyte’lık yurtdışı internet çıkışının tamamı Türk Telekom’un kontrolünde. Esasen yetersiz olan bu hacmin 622 Mbit’inin, yani yaklaşık üçte ikisinin ABD’de iflasın eşiğinde olan bir şirketten alındığı da belirtiliyor. Bugün internet servis sağlayıcıları da – kendilerine bilgi verme zahmetine bile katlanmayan – Türk Telekom’a “bel bağlamış” durumda.
Bu son cümle, önemli. Bel bağlama meselesi yani. Çünkü, bütün bu kablo vb. ile internete bağlanma meselesine “omurga” adı veriliyor. Tekel şirket insanlara “omurga” sağlıyor. Şimdi deprem olunca, bir omurga zedelenmesi meydana gelmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şirkete bel bağlamak zorunda bırakılmışsın, omurga da bel vermiş durumda. Hayır, o kadar korkma, ey okur. Felç durumu henüz yok ortalıkta; hatlar kesilmiş ama omurilik kesilmiş değil. Ama, bir “bel fıtığı” olduğuna da şüphe yok! Disk kayması! (Hadi, daha bilimsel olalım: “hernie discale”.)
Şimdi, ey okur, şirketin vereceği kapsülü yut, sonra da şöyle düz bir zemine uzan ve dinlen. Uzun uzun dinlen. Uzun – ve maalesef biraz da sancılı – bir istirahat süresinin sonunda hâlâ belini doğrultamamışsan eğer, o zaman bir ameliyat ihtimali gündeme gelebilir; ama şimdi neşteri, operasyonu düşünmenin sırası değil -- henüz.
Bu arada, sıkılmaman için bir tüyo: Yattığın yerden, tekelci şirketin sitesine girip önce “müşteri memnuniyeti” anketini doldurur, sonra “sıkça sorulan sorular” düğmesini tıklayıp sıkça sorular sorar, en sonunda haberler/duyurular düğmesini tıklayıp Türk telekom haberlerini ve duyurularını okur, böylece hem iyileşir, hem de hoşça vakit geçirirsin. Var mı bu âlemde bir his nekahat gibi tatlı?
Devamı yarın...