Merhaba kâinat!..
Bir takım açgözlü faşizan alçakların bizi içine yuvarladıkları sürekli ve ağır kâbusun en inanılmaz “sekans”larından birini Pazar günü ‘içgöz’ümüzle izledik. Milliyet gazetesinden aynen aktaralım: “Irak’ta beklenmedik bir direnişle karşılaşan ve lojistik sorunlarla boğuşan Amerikan ordusunda ... çatışmalar nedeniyle ikmal konvoylarıyla irtibatı kesilen ABD askerlerine Iraklı siviller yiyecek vererek yardım eli uzattı... Birlikten çavuş Wilson, Iraklı kadınların Amerikan kampındaki aç askerlere yiyecek getirdiğini belirtirken, Tony Garcia adlı asker de, ‘Bize yumurta ve patates verdiler,’ dedi.
Birkaç gün önce Amerikalı esir delikanlıların ve genç kızların ‘şok ve dehşet’ içinde titreyen bedenlerini gördüğünüzde duyduğunuz hüzne, bu kez kendi istilâcısına yumurta ve patates sunan Arap kadınlarına duyduğunuz o tarif edilmez saygı/hüzün karışımı duygu ekleniyor. Yumurta ve patatese “saldıran” ‘aç’ erin bir sonraki cümlesi de şöyle: “Yerel halkın bize minnettar olduğunu ve Saddam’ın devrilmesini istediğini sanıyorum.” (Milliyet) Soyadına bakarak, ABD ordusunun ön safta çarpıştırdığı askerlerin çoğunluğunu teşkil ettiğini bildiğimiz ‘öteki’ Amerikalılar’dan, yani Hispanik falan olduğu sonucuna vardığımız bu erin durumu yanlış kavradığı düşüncesindeyiz: “Oğlum Tony,” diyoruz ona karabasanımızın ta içinden: “Boyun devrilmesin, e mi. O yumurtalarla patatesleri sana onun için vermiyor bu kadın... Sana başkanınla adamları yanlış öğretmişler. Niye veriyor biliyor musun?.. Neyse boşver oğlum, unut gitsin... Sen tıkınmana bak.”
***
Yokettikleri ırkın silâhının adını çalıp oraya buraya yanlışlıkla saçtıkları füzelerinden kalan parçaları devşirmeye gelen ABD ordusuna mensup bir teknik heyetin o güzelim ciplerine Şanlıurfa’nın Dağyanı köylüleri yumurta ve taş atarak zarar vermişler. Köylülerden poşulu bir delikanlıyı da yakınır ve isyan ederken gördük televizyon ekranlarında: “Ya köye düşseydi ne olacaktı?” diyordu aksanlı diliyle: “Bir iki koyun neyse verelim de şu Başkan’a, rahat bıraksın bizim buraları!”
***
Yumurtalı-patatesli-koyunlu karabasan başka boyutlarla sürüyor: Irak’ta 50 yaşındaki gönüllü muharip çavuş Ali Musa Hamdi El Numani, karanlıklar arasından çıkıyor ve Amerikalıları bu topraklardaki ilk intihar komando eylemi ile tanıştırıyor: Üzerine koştuğu cipte 4 Amerikan delikanlısı parçalanarak ölüyor. Kendisine karşı ayaklanması beklenen Şiilerden bu çavuşu, laik Saddam yönetimi sözcüsü “İmam Ali ile aynı adı taşıyan şehit Ali, cihad kapısını açtı” diye selâmlıyor. Ve Bağdad’a akın akın gelen binlerce Arap şehit adayının intihar operasyonlarına devam edeceğini ekliyor. Ve, Arap ulusal kurtuluş savaşına birden İslam dahil oluyor ve Bush da o kadar ıkınıp sıkınmasına rağmen bir türlü bağlayamadığı 11 Eylül’le Irak’ı işte böylece birbirine tak diye bağlamış oluyor (Fisk/Independent)... Irak toprağını, yönetimini, silâhlarını da, ABD ordusunu ve onun stratejilerini, halet-i ruhiyesini de bu dünyada belki de en iyi bilen kişilerden biri olan emekli deniz piyadesi gazi ve BM eski silâh denetçilerinin şefi Scott Ritter da, bu savaşı Amerikanın stratejik olarak kazanmasının mümkün olmadığını söyleyen ilk insan oluyor dünyada... ABD medyasında bunların neredeyse hiçbiri haber olarak yer almıyor, hatta, Dublin’den Cakarta’ya bütün dünyanın gene her yerinde insanların isyan halinde olduğunu da yazmıyor bu gazeteler, göstermiyor ekranlar... Bu gösterilerden birinde “Amerikan Basınına Özgürlük!” pankartları açıldığını da... Kâbus sürüyor yani...
Devamı yarın...