Yapılmakta olan uyarı netti: Küresel ısınma mevcut hızında devam ederse her altı canlı türünden birisinin soyu tükenecekti. Sciencedergisinde yayınlanan araştırmada Güney Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda'daki türlerin en çok tehlike altında olduğu söylendi.
Ayın Sözü:
“İlk başta sadece tekbir getirebiliyorduk. Dört günde bu aşamaya geldik...Buradan geri dönemeyiz ama bu defa… Dönersek ne olacağını ihtiyarlar iyi biliyor. Biz de biliyoruz…”
Greve giden 8 yıllık TOFAŞ işçisi gülümseyerek, slogan atan arkadaşlarını gösteriyor. (Radikal)
***
İndirmek için: mp3, 21.3 Mb.
Yapılmakta olan uyarı netti: Küresel ısınma mevcut hızında devam ederse her altı canlı türünden birisinin soyu tükenecekti. Sciencedergisinde yayınlanan araştırmada Güney Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda'daki türlerin en çok tehlike altında olduğu söylendi.
Tehlike elbette sadece tropik topraklarda yaşayan egzotik canlılara özgü değildi. Mayıs ayında, mevsim normalleri 40 derece iken 48'dereceyi bulan havalar yüzünden Hindistan'da ölenlerin sayısı 1,800'ü geçti. Aşırı sıcaklar nedeniyle hayatını kaybedenlerin çoğu inşaat işçileri, evsizler ve yaşlılardı. 1 milyar 289 milyon kişinin yaşadığı ülkenin birçok yerinde halka sokağa çıkmayın çağrısı yapılıyordu.
Batı uygarlığının çöküşünü herkesten önce ilan eden, İtalya'da Catania Savcılığı oldu. Savcılık, Nisan’da Libya açıklarında batan ve içinde boğularak hayatını kaybeden 800'e yakın mültecinin cesedi bulunan teknenin deniz altından çıkarılmamasına karar verdi. Gerekçe: işlemin maliyetinin yüksek olacağı idi. Mülteciliğin astarı, yüzünden pahalıya geliyordu.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Sözcüsü Ocak’la Mayıs arasında Akdeniz'i geçerek Avrupa'ya yaklaşık 51 bin göçmenin ulaştığını, yaklaşık bin 800 göçmenin ise hayatını kaybettiğini ifade etti. Göçmenlik, dünyanın en tehlikeli “mesleği” haline geliyordu.
Dünyanın bir başka köşesinde, vatanları Myanmar'daki şiddet dalgasından kaçan ama bölge ülkeleri tarafından kabul edilmeyen Arakanlı Müslüman (Rohingyalar) ve Bangladeşlilerden oluşan 8 bin kişilik insan kitlesi, denizin ortasında kendileri için verilecek kararı bekliyordu.
Birleşmiş Milletler'in kıyıya çıkmalarına izin verilmesi yolundaki çağrılarına kulak tıkayan Endonezya, Tayland ve Malezya yönetimleri, aç susuz denizde sürüklenen göçmenlerin teknelerini geri çevirdi, hiçbirini kabul etmedi.
Dahası da vardı: Endonezyalı balıkçılar, denizde sürüklenen göçmenlerin kurtarılmasına izin verilmediğini, yetkililerin kendilerine "boğulsalar bile kurtarmayın" dediklerini söylüyordu.
Daha dahası da vardı: Bir yolunu bulup kıyıya çıkabilen göçmenler teknede çıkan ekmek kavgalarında onlarca insanın öldüğünü anlattılar.
2015 Mayıs’ında dünya kaynayan bir kazanı andırıyordu. ABD öncülüğündeki koalisyonun Kobani yakınlarında IŞİD hedeflerine düzenlediği hava saldırısında 52 sivil hayatını kaybetti.
IŞİD ise Musul’da rehin tuttuğu 300 Ezidi’yi infaz etti, Tikrit kenti yakınlarında örgütün infaz ettiği düşünülen 470 kişinin gömüldüğü 4 toplu mezar bulundu.
Suriye'de Esed rejiminin Halep’in Cisr El Hac bölgesine varil bombaları kullanarak düzenlediği hava saldırılarında çoğu kadın ve çocuk en az 50 kişi öldürüldü.
İran Kürdistanı'nın Mahabad kentinde Ferinaz Husrevani adlı Kürt kadını İran İstihbarat Teşkilatı İtlaat elemanlarının tecavüzünden kurtulmak için, çalıştığı otelin dördüncü katından atlayarak intihar etti ve bu olay bölgede büyük protestolara neden oldu.
Mahabad’da başlayan protestolar Kürt kentleri Sanandaj, Bukan, Sakız ve Merivan'a yayıldı, İran yönetimi obüs ve havanlarla Kandil'i bombaladı, Protestolar da şiddetini yitirdi.
İnsan Hakları İzleme örgütü, Suudi Arabistan'ın Yemen'deki hava saldırıları sırasında, dünyadaki birçok ülkede yasak olan misket bombasını kullandığını açıkladı. Suudi koalisyonunun bombardımanlarında ölenlerin sayısı artık 100'leri bulmaktaydı.
İnsani yardımların sivillere ulaşması için 5 günlük ateşkes kararı alındıysa da bu karar 1 saat sonra ihlal edilince ölümler de haliyle kaldığı yerden devam etti.
Mayıs’ta dünyanın bir gözü de, Afrika ülkesi Burundi'deydi. Cumhurbaşkanı Pierre Nkurunziza'nın 3. dönem için aday olmasının anayasanın açık ihlali olduğunu söyleyen muhalifler, bir zirve için yurt dışına giden Başkan ülkede yokken darbe girişiminde bulundu. Eski Genelkurmay Başkanı, Nkurunziza'nın geri dönmesini engellemek için ülke sınırlarını ve başkent havaalanı'nı kapattığını açıkladı ve sokaklar karıştı. Darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlandı, Nkurunziza döndü, gösterilerde 100'den fazla insan öldü, muhalif lider bir suikast sonucu öldürüldü, ve sonunda seçim yapıldı: Boykot nedeniyle katılım düşük oldu ama Nkurunziza 3. beş yıllık dönem için tekrar seçildi.
Lakin, havada gittikçe artan bir soykırım kokusu belirginleşiyordu. 13 yıl sürdükten sonra 2005’te sona eren iç savaşın ardından ülkenin yaşadığı bu en büyük krizde 110 binden fazla insan, şiddetin büyüme ihtimalinden korkarak çevre ülkelere kaçtı.
2015 yılında savaş halinde olmayan ülkeler ise savaş oyunlarına hız verdiler. Güney Çin Denizi'nde ABD, Avustralya ve Japonya, Kuzey Kutbu'nda 700 askeri araç ve 12 bin askerin yanı sıra 250 savaş uçağıyla Rusya, 115 savaş uçağı ve 4 bin asker ile NATO ülkeleri, birbirlerine ve dosta düşmana ne kadar güçlü olduklarını gösterebilme fırsatı buldular.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü SIPRI'nin dünyanın en büyük silah ihracatçılarıyla ilgili raporunda, ilk üçe sırasıyla ABD, Rusya ve Çin yerleşti. 2010'da yaklaşık 69 dolardan işlem gören dünyanın en büyük silah üreticilerinden Lockheed Martin’in hisseleri yüzde 222, Northrop Grumman'ın yüzde 230 ve Raytheon şirketinin hisse senedi değeri o tarihten (Arap Baharı’ndan) sonra yüzde 162 artmıştı.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ise Mayıs ayında yaptığı açıklamasında üye ülkelerindeki gelir dağılımı adaletsizliğinin son 30 yılın en yüksek seviyesinde olduğunu bildirdi. Türkiye, 34 üye ülke arasında Şili ve Meksika'nın ardından üçüncü sıradaydı, yani adaletsizlikte ilk üçe girerek başı çekmekteydi!
Lakin, maneviyatın karşısında maddiyatın ne önemi vardı ki? Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı, “2015 Performans Programı”nı yayımladı. Program “ahlaki yozlaşmayı önlemeye yönelik” çalışmalar kapsamında toplam 4 milyon lira harcamayı öngörüyordu.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in iade ettiği lüks makam aracının fiyatıyla ilgili tartışmalar sürerken, muhalefetin 1 milyon TL değerinde olduğunu söylediği aracın 320 bin TL olduğunu iddia eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Görmez’e yeni bir araç tahsis etti.
Milli Savunma Bakanı, "Diyanet İşleri Başkanına değil bir araba, uçak tahsis edilse yeridir" dese de aracın zaten ufak bir uçak fiyatında olduğu ortaya çıktı. Diyanet İşleri’nden Devlet Malzeme Ofisi’ne yazılan bir yazıda Mercedes marka makam aracının piyasa fiyatı Erdoğan'ın iddia ettiği gibi 320 bin değil, 1.006.641,64 TL olarak yazılmıştı. (KDV dahildi.)
Bu ay, Hrant Dink'in de aralarında olduğu binlerce yetim Ermeni çocuğa yuva olmuş Tuzla'daki Ermeni yetimhanesinin kapısına yıkım için iş makineleri dayandı. Yıkıma gelen taşeron işçiler yetimhanenin öyküsünü dinleyince işi kendileri bıraktı bırakmasına da, kampta toplanan az sayıda insan iş makinelerinin tekrar çalışmaya başlaması ihtimaline karşı aylarca sürecek nöbete yeni başlıyorlardı. Bütün bu çabaların sonunda Kamp Armen’in tapusu Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’na iade edildi.
Türkiye'nin otomotiv devleri Oyak Renault ve Tofaş fabrikalarında çalışan işçilerin ücret artışı isteğiyle başlattıkları ve üretimin durmasına neden olan eylemler günler boyunca devam etti. Daha sonra yedek parça üreticileri Coşkunöz ve Mako fabrikalarıyla yan sanayiye de sıçrayan eylemlerde 12 binden fazla işçi üretimi durdurdu Binlerce işçi sendikasız olmalarına rağmen örgütlendiler ve taleplerini işverenlere kabul ettirdiler.
Seçimler yaklaşırken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın evine polis baskına geldi; o sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türk dediler, Kürt dediler, bizi ayrıştırdılar. Meydana çıkıyor, ben bölücü değilim, ne bölücü değilsin ya, bölücünün ta kendisisin" diyordu.
Adana ve Mersin'de HDP il ve ilçe başkanlıklarının bulunduğu binalara düzenlenen bombalı saldırılarda 4 kişi yaralandı. Büyük faciaların eşiğinden dönülmüştü ama ne yazık ki, barışçıl siyaset yapmak isteyenler sonraki aylarda bu kadar şanslı olamayacaktı.
Kendini seçimlere fazla kaptıran tarafsız Cumhurbaşkanı, "Biz Diyarbakır'da müftü, Eskişehir'de eşcinsel aday göstermiyoruz!" diyerek tarafını belli etti. HDP'den yana değildi.
Eşcinsellerden söz açılmışken, İrlanda, halk oylaması ile eşcinsel evliliği onaylayan dünya üzerindeki ilk ülke oldu, Lüksemburg'un ilk eşcinsel Başbakanı Xavier Bettel, uzun yıllardır birlikte olduğu hayat arkadaşı Gauthier Destenay ile evlendi. Barış Sulu da Türkiye’nin ilk açık kimlikli eşcinsel milletvekili adayı oldu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimlere dair tavrı ise netti: "Bütün CHP'lilere sesleniyorum elektrikler kesilirse ilk yapacağınız iş seçim sandığının üzerine oturmak olsun. Elektrikler gelene kadar!"
Resmi rakamlara göre 650 bin kişinin göz altına alındığı, 1,5 milyon vatandaşın fişlendiği, 230 bin kişinin yargılandığı, 7 bin kişi için idam cezası istendiği, 517 kişiye idam cezası verilip, 50 kişinin idam edilmesine neden olan, 14 bin kişinin yurttaşlıktan çıkartıldığı, 30 bin kişinin siyasi mülteci olarak ülkeyi terk ettiği, 171 kişinin gözaltında işkenceden öldüğü, 31 gazetecinin mahkûm edilip, 300 gazetecinin saldırıya uğradığı, gazetelerin 300 gün yayın yapamadığı 12 Eylül rejiminin başmimarı darbeci general Kenan Evren bu ay 97 yaşında öldü. Müebbed hapse mahkûm edilmiş ama hapsedilmemişti. O rejim altında çocuğunu kaybetmiş analardan biri, onun ölümünün ardından şöyle sesleniyordu: derin gitsin!
Meclis’te grubu bulunan dört parti de 12 Eylül askeri darbesinin lideri 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in cenazesine katılmama kararı aldı. Devlet töreni ile gömülen generalin cenazesinde "Haram olsun!... Hakkımı helal etmiyorum!” sesleri duyuluyordu.