Mart 2015

Yıl Sonu Değerlendirmesi
-
Aa
+
a
a
a

Irak: Havadan Amerikan uçakları tarafından bombalanan, karadan hükümet güçlerinin ablukasında olan Tikrit'te sadece Şubat ayında 28 bin kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Ayın Sözü:

"15 yaşında 38 kilo bir kızım. Benim gücüm bu adama yetmez ki karşı koyup onu yeneyim. Polisler de siz de beni suçladınız...  Bu son ifademdir. Bana inanmayan, dalga geçer gibi davranan, aşağılayan mahkemenize gelmeyeceğim. Sizi adalet ve vicdanınızla baş başa bırakıyorum."

 

15 yaşındaki Z.C'nin, kendisine cinsel saldırıda bulunan 8 şüpheliye, "İlişkide rıza olduğu" gerekçesiyle beraat kararı veren Karaman Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki hakime yazdığı mektuptan. (CNNTürk)

***

 

İndirmek için: mp3, 18.8 Mb.

Irak: Havadan Amerikan uçakları tarafından bombalanan, karadan hükümet güçlerinin ablukasında olan Tikrit'te sadece Şubat ayında 28 bin kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün, Irak'ta hükümete bağlı milis güçlerinin savaş hukukunu ihlal ettiği uyarısına rağmen BCC’de, testere, kılıç ve makinalı tüfeği ustalıkla kullanan Ebu Azrail'in IŞİD'e karşı nasıl bir efsaneye dönüştüğü anlatılıyordu.

 

Suriye: Uluslararası Af Örgütü, Esad rejiminin saldırılarında üç yaşında küçük bir çocuk da dahil, bir ailenin toptan yok edildiğini, bunun bir savaş suçu olduğunu bildirirken IŞİD 10 yaşındaki bir çocuğun eline verdiği silahla işlettiği cinayetleri kaydetmeyi sürdürüyordu.

 

 

 

21 yardım kuruluşu BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye halkını koruma ve sivillere yardım kararlarını uygulayamadığını bildirdi. Yardım kuruluşları,  çatışmalar beşinci yılına girerken 2014’ün Suriyeli siviller açısından en kötü yıl olduğunu vurguladılar.

 

Vatikan bile IŞİD’e karşı Hristiyanları ve diğer azınlıkları korumak için siyasi bir çözüm bulunamazsa, güç kullanılabileceğini söylüyor, şiddetin sonu gelmeyecek gibi duruyordu.

 

Tunus: Güç dünyanın geri kalanında da kullanılmaya devam etti. Tunus'un prestijli müzesi Bardo'ya düzenlenen silahlı saldırıda çoğunluğu yabancı turist 23 kişi öldü. Saldırıyı Işid üstlendi: Arap Baharı’ının fitilinin ateşlendiği Tunus'ta Işid saldırıları devam edecekti.

 

Basra Körfezi: 2014'te 6.5 milyar dolarlık silah ithal ederek, 2013 birincisi Hindistan'ı sollayıp dünyanın en büyük silah ithalatçısı unvanına kavuşan S. Arabistan, yeni oyuncaklarını hemen Yemen'de kullanmaya başladı.

 

"Kararlılık Fırtınası" adını verdikleri hava operasyonlarını gerektiğinde karadan destekleyeceğini söyleyen Suudi Arabistan sebep olarak "Yemen'de düzenin sağlanması"nı gösterdi. Buna rağmen isyancı Husi militanları ilerleyişlerini sürdürdü ve birçok bölgeyi ele geçirdi. Ülke, felaket getirecek iç savaşın içine gün geçtikçe daha çok çekiliyordu.

 

Mart’ta Myanmar ve ABD'de öğrencilerin, Dubai'de göçmen işçilerin, Afganistan'da ise kadınların protesto gösterileri vardı.

 

 

 

Başkent Kabil'de Kuran yaktığı öne sürülerek, polisin gözü önünde linç edilip yakılan Ferhunde adlı kadının cenazesi kadınlar tarafından kaldırıldı. Afgan geleneklerine meydan okuyan yüzlerce kadın, canilere ceza talep etti.  Mahkeme yakalanabilen 4 linççiyi idama mahkûm etti. Ancak, yüksek mahkeme kararı bozarak katilleri 20'şer yıl hapse mahkûm etti. Zanlıların çoğu serbest bırakıldı, bazıları ise kısa hapis cezalarına çarptırıldı.

 

Ama erkek şiddeti cezaevleri ile de sınırlandırılamıyordu. Sivas kapalı cezaevinde cinayet hükümlüsü 33 yaşındaki Metin Avcı, kendisini ziyarete gelen eşi 29 yaşındaki Leyla Avcı'yı görüş sırasında meyve bıçağıyla boğazını keserek öldürdü.

 

Isparta’nın Yalvaç ilçesinde kendisine silah zoruyla tecavüz eden Nurettin Gider'i öldürdüğü gerekçesiyle yargılanan Nevin Yıldırım'a müebbet hapis cezası verildi. Yıldırım’ın son savunmasındaki sözleri şöyleydi: "Ben hiçbir şeyi gönüllü yaşamadım. Eğer gönüllü ilişki olsaydı öldürmez, onunla çeker giderdim. 2 yıldır çocuklarıma hasret yaşamazdım. Kimse ne böyle ölmek, ne de öldürmek ister, pişmanım". Polis, karar duruşması için adliye önüne gelen kadınlara "müdahalede" bulundu.

 

Mart’ta havadan sudan: 22 Mart Dünya Su Günü'nde yayımlanan “İstanbul’un Su Krizi ve Kolektif Çözüm Önerileri” başlıklı rapor yakın geleceğimizi görmemize yardımcı olabilirdi.

 

Rapora göre, 1) 2020-2050 döneminde İstanbul’un su varlıklarının önemli kısmını kapsayan alanda yıllık en yüksek sıcaklıkların yaklaşık 2,6 derece artması; 2) Aynı dönem için kış yağışlarında artış, yaz ve sonbahar yağışlarında azalma; 3) 3. Köprü, 3. Havalimanı ve Kanal İstanbul projelerinin ek ısı kaynakları ve hararet yaratması beklenmekteydi

 

Meclis’ten torba yasa içinde geçirilen bir maddeyle, İstanbul’un akciğerleri olan Kuzey Ormanları’nda yapılaşmaya izin verildiğinin ortaya çıkması da, bu gelecek tasvirinin oldukça gerçekçi olduğunu gösterirdi.

 

 

 

Ama insanlar, toprağı ve havası için direniyordu. Tokat'ın Zile ilçesi sakinleri gibi. Toplanan 2 bin kişi, ilçede yapılması planlanan 3 hidroelektrik santraline (HES) karşı büyük bir yürüyüş yaptı. 10 kilometrelik yürüyüşün ardından Belediye başkanı köylüleri terörist ilan etti, jandarma da onlara biber gazı ile saldırdı. 56 yürüyüşçü hakkında 7 ayrı suçlamadan soruşturma başlatıldı. Ama sonunda köylüler kazandı. Zile'deki HES projesi iptal edildi.

 

Gezi eylemleri sırasında başından gaz fişeği ile vurulup 269 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan adlı çocuğun 1. ölüm yıldönümünde birçok ilde binlerce kişi sokaklardaydı.

 

Van'da okul bahçesine giren polis araçlarına tepki gösteren öğrencilere cevap, tazyikli su ve biber gazı oldu. Mersin Üniversitesi’nde “İş dünyası üniversitelerle buluşuyor” konferansını engellemek isteyen öğrenciler polis tarafından darp edilerek gözaltına alındı.

 

İstanbul Üniversitesi’nde ise Rektörlük seçimlerinin heyecanı vardı. Adaylardan Prof. Raşit Tükel, 'Demokratik, katılımcı, ve özgür üniversite için birlikte yönetelim' çağrısını yaptığı seçim çalışmalarının sonucunda 1220 oyla açık ara kazanan isim oldu. Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Üniversitesi rektörlüğüne 300 oy az alan Prof. Mahmut Ak'ı atadı.

 

“Bu ülkenin gençliği Gezi eyleminde etek giyerek sokakları ateşe verenler değil. Bu ülkenin gençliği işte buradadır!” diyerek gençlikten gençlik seçen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ankara'da Rize Günleri etkinliklerinde sergilenen karton maketi, Çalışma Bakanı ile Ticaret eski Bakanının da içinde olduğu kalabalığın hatıra fotoğrafı karelerine giriyordu.

 

Zira seçimler yaklaşıyordu. HDP Hakkari Milletvekili Adil Zozani, "Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri içerisinde bir partiye lider olma vasfı yoktur" dedi. AKP Diyarbakır Milletvekili Mine Lök Beyaz’ın "Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bizim kurucu Genel Başkanımızdır, bizim babamızdır, liderimizdir." şeklindeki cevabı, seçimin sadece partiler arasında geçmeyeceğini gösterir gibiydi. AKP Siirt İl Başkanı Fuat Özgür Çalapkulu'nun Twitter hesabından 'Halife geliyor hazır olun!' mesajı, olayın seçimlerden de ibaret olmadığı şüphesini uyandırmıyor da değildi.

 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç  ise "Cumhurbaşkanımızı seviyoruz, onun gücünü biliyoruz, ama unutmayın bu ülkede bir hükümet var" deyince Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek onun 'paralel yapı'ya hizmetten istifasını istedi. Kavga büyüdü. Arınç, Gökçek'e cevaben, "Benim görevden alınmamı isteyecek kadar haysiyetli biri değil" dedi.

 

Yıl boyu zaman zaman nüksedecek tartışmaya Başbakan Davutoğlu müdahale etti ve "Her iki açıklama da yanlış. Parti disiplin kurallarını işleteceğiz,  gerekeni yapacağız" diyerek liderlik vasfını bir kez daha gösterdi.

 

Seçimlere 3 ay kala her cenahta gerginlik artmaktaydı. AKP'li adaylar birbirini paralelcilikle suçlarken, Selahattin Demirtaş, her açıklamasında Erdoğan'a hitaben "Seni başkan yaptırmayacağız!" demeye devam ediyordu. Erdoğan'ın sabah saatlerinde Davutoğlu'nun başkanlık sistemiyle ilgili seçim bildirgesini okuduğunu söylemesi, muhalefetin tepkisi ile karşılaşınca, bu, akşam saatlerinde bizzat kendisi tarafından yalanlanıyordu.

 

Mart’ın son günü Türkiye, en karanlık günlerinden birini yaşadı. Manen de, maddeten de.

 

 

 

Türkiye'nin 79 ilinde meydana gelen elektrik kesintisi başta İstanbul olmak üzere her yerde hayatı durma noktasına getirdi. Sağlık ve ulaşım hizmetleri aksadı, kriz masası kuruldu. Her ihtimalin araştırıldığı söyledi. Kimileri hükümet tarafının, kimileri “paralel yapı”nın işi dedi, kimileri de nükleer lobinin.

 

İnternet erişiminde sorun çıksa da insanlar, elektriği İran’dan alan Van ve Hakkari hariç tüm Türkiye'yi içine alan kesinti haberinin önünde bir başka haberi daha okuyorlardı. Berkin Elvan soruşturmasına bakan İstanbul Cumhuriyet savcısı Mehmet Selim Kiraz Çağlayan’da İstanbul Adliyesi'ndeki odasında 2 DHKP-C militanı tarafından rehin alınmıştı.

 

Tarihi bu tip eylemlerle dolu olan ülkede belki de ilk defa kilometrelerce uzaktaki insanlar bile krizi saniyesi saniyesine takip edebilme fırsatını buldu. Militanların telefonla bağlandıkları haberlerinin görüntüleri paylaşıldı. Çektikleri fotoğraflar tweetlendi. Kendi seslerinden talepleri dinlendi. Yaklaşık 9 saat süren kriz sırasında orada bulunanların cep telefonlarından çatışma sesleri bile dinlendi!

 

Olay tam bir trajedi olarak sonuçlandı: Sonuç biraz muğlaktı: Savcı Kiraz ve 2 militan özel harekât polislerinin içeriye yaptığı baskın sırasında öldürüldü ya da savcının teröristler tarafından şehit edilmesinin ardından yapılan operasyonda teröristler ölü ele geçirildi.

 

Olayın nasıl ortaya çıktığı yetkililerce açıklandıysa da, sorunun ne olduğuna ilişkin açıklama asla  yapılmadı.

 

Türkiye tarihinin sosyal ağlarla ilgili en kapsamlı erişim engellemesi kararı da kayıtlara geçti: Twitter, Facebook ve YouTube'a erişimin engellenmesine bu olay gerekçe oldu. Olayla ilgili haberleri ve kullandıkları fotoğraflar nedeniyle Bugün, Cumhuriyet, Hürriyet ve Posta gazeteleri hakkında re’sen soruşturma başlatıldı. Ardından, "terör örgütü propagandasını yapmak'' gerekçesiyle bu sayı 39’a çıkarıldı ve sonuçta 9 gazeteye ilan kesme cezası verildi.