Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, Fransa’da kürtajın anayasaya girmesine, Polonya'da gündemde olan casus yazılımlarına, Rusya Federasyonu başkanlık seçimlerine ve Haiti’de son aylarda vahim hale gelen gelişmelere değiniyor.
Ahmet İnsel, Ufuk Turu’na Fransa’daki önemli ve anlamlı bulduğu gelişmelerle başladı, “Kongrede senatonun ortak kararıyla, referanduma gerek kalmadan, anayasaya eklenen yeni maddeye göre, ‘Gönüllü olarak hamileliğe son verme özgürlüğünü anayasal güvence altına almanın koşulları yasa ile belirlenir,’ deniyor ve buna göre kürtajın anayasal bir hak olduğu kaydedildi. Yanılmıyorsam, kürtajı anayasasına temel hak ve özgürlük olarak yazan dünyadaki ilk girişim bu.” Birçok ülkede kürtaj hakkının zaten tanınmakta olduğunu fakat Fransa’da anayasal bir hak olarak bunun tanınması ihtiyacının doğduğuna değinen İnsel, bu ihtiyacın sebebinin ise sağ milletvekili ve senatörlerin önümüzdeki dönemde bu hakkı kısıtlamaya yönelik bazı girişimlerinin olabileceği ihtimali olduğunu belirtti. Bu yasanın yürürlüğe girdiğini ve sembolik olarak da adalet bakanlığının mührüyle 8 Mart Kadın Hakları Günü’nde halka açık bir seremoniyle kayda geçeceğini dile getiren İnsel, sağ parti ve muhafazakâr milletvekillerinin çoğunun ‘evet’, solun ise ‘hayır’ veya ‘çekimser’ oyu kullanmadığına dikkat çekti.
Ahmet İnsel programına, Polonya’da 2015 - 2023 yılları arasında Hukuk ve Adalet Partisi hükümeti tarafından kullanılan Pegasus casus yazılımı hakkında 19 Şubat’ta açılan meclis araştırması konusuyla devam etti, “Bu süreçte Polonya istihbarat servisi tarafından sayısı henüz belli olmayan birçok kişinin cep telefonlarının dinlenmesinin yanı sıra telefonlarındaki e-posta ve mesaj gibi bilgilerin de çekildiği iddia ediliyor. Bunun baş sorumlusunun da Hukuk ve Adalet Partisi’nin başkanı Jarosław Kaczyński.” 15 Mart’ta meclis araştırma komisyonu karşısında ifade vereceklerin eski başbakan, eski iki adalet bakanı, istihbarat servisi başkanı gibi kişilerin bulunduğunu da sözlerine ekleyen İnsel, Kaczyński’nin bu programın suç örgütü üyesi olmak, kara para aklamak, yolsuzluk, nüfus ticareti gibi konuları soruşturma amacıyla kullanıldığını savunduğunu söyledi, “Fakat bakıldığı zaman böyle suçlar işleme ihtimali olanların yanında çoğu muhalif demokrat olanların dinlendiği ortaya çıktı.” İnsel, dinlenenler arasında, Hukuk ve Adalet Partisi karşısında en güçlü olan merkez sağ parti Sivil Platform’un lideri, şimdiki Başbakan Donald Tusk, şimdiki adalet bakanının avukatları, emekli dört general gibi kişilerin bulunduğunu da belirtirken, Hukuk ve Adalet Partisi’ne yöneltilen suçlamalardan bir diğerinin ise bu bilgileri toplayan istihbarat örgütünün, bilgileri kamu medya kuruluşlarına sızdırarak karşı propaganda yapmak ve muhalif liderlerin kredibilitesini yıkmak olduğu yönünde olduğunu belirtti.
Ahmet İnsel, Romanya ve Bulgaristan’daki gelişmelerle programına devam etti, “Komşumuz bu iki ülke, 31 Mart tarihinde Schengen serbest dolaşım bölgesine kısmen dahil olacaklar. Bu, yalnızca deniz ve hava sahası bakımından dahil olunacak; kara sınırı ise Schengen dışında sayılacak.” İnsel, ayrıca 1 Ocak’ta Kosova için vize uygulamasının kaldırılmış olduğunu da belirtirken, Bulgaristan’ın serbest dolaşıma kısmen dahil olmasıyla birlikte Türkiye sınırının daha fazla dikkat çeken bir sınır haline geldiğini dile getirdi. Avrupa Birliği Sınır Güvenliği Birimi Frontex’in Bulgaistan - Türkiye karasularında görev yapan 200 memurunun sayısını 600’e çıkardığını aktaran İnsel, Frontex’in Ege ve Akdeniz’deki sorunlu uygulamalarına değinerek sözlerine devam etti ve deniz yoluyla gelen sığınmacıların geri püskürtülmesi sırasında yapılan işlemlerin Avrupa İnsan Haklarına aykırı olduğunu belirtti. Bu sebeple uluslararası birçok insan hakları örgütünün Uluslararası Adalet Divanı’nda Frontex’e karşı şikâyet açtığını belirten İnsel, Frontex’in polis olan eski genel müdürünün önümüzdeki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Fransız aşırı sağ partiden aday olduğunu açıkladı ve devam etti. bunu, Frontex’in zihniyetini yansıtan önemli bir gösterge olarak değerlendirdi.
Ahmet İnsel, 15 - 17 Mart arasında gerçekleşecek Rusya Federasyonu başkanlık seçimlerine değinerek programına devam etti. İkinci turun 7 Nisan’da yapılacağının öngörüldüğünü aktaran İnsel, “Fakat büyük ihtimalle seçimlerin ikinci tura kalmadan 17 Mart’ta Vladimir Putin tarafından kazanılacağını düşünüyorum,” dedi. “Oy oranının ise %65 ila %70 arasında olacağı tahmin ediliyor,” diyen İnsel, seçimlere dair bilinmeyen yegâne şeyin katılım oranı olduğunu ve bu oranın ne olacağına dair öngörünün de bulunmadığını ve oranın hiçbir zaman da öğrenilemeyebileceğini belirtti.
Ahmet İnsel, Haiti’de yıllardan beri devam eden ve son aylarda daha da vahim hale gelen gelişmelerle açıklamalarına devam etti. 2010’da 250 bin kişinin öldüğü ve bir buçuk milyon kişinin evsiz barksız kaldığı büyük depremden sonra evsiz kişilerin, günümüzde halen aynı şartlarda evsiz bir şekilde yaşamaya devam ettiğini aktaran İnsel, 2021’de ise cumhurbaşkanı Jovenel Moïse’in cumhurbaşkanlığı sarayındaki odasında baskına uğrayıp öldürülmesinin ardından ülkedeki şiddet olaylarının dinmediğini dile getirdi. “Özellikle başkent Port-au-Prince’te çetelerin egemenliği ve çatışması, binlerce insanın ölümüne ve çok yaygın bir şekilde fidye için insan kaçırma eylemlerine sebep olmakta. Jovenel Moïse’in ölümünün ardından Başbakan Ariel Henry hızla seçimleri yapmak vaadiyle geçici olarak cumhurbaşkanlığına vekalet etmeye başlamıştı. Çeteler ise geçtiğimiz hafta Ariel Henry’nin artık istifa etmesi gerektiği yönünde iddialarda bulunmakta. Ariel Henry’nin istifa edip etmeyeceği bilinmemekle birlikte şu anda Haiti’de olmadığı biliniyor.” Geçen hafta Kenya ile yapılan bir anlaşmayı teyit etmek için Kenya’da olduğunu aktaran İnsel, Kenya ile Haiti arasında Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen karşılıklı güvenlik anlaşması imzalandığını da sözlerine ekledi. “Bu çerçevede, 2 bin 500 civarında Kenya güvenlik görevlisinin Haiti’ye yollanmasına karar verildi. Fakat bu karar, Kenya’da bir mahkeme tarafından anayasaya uygun olmadığı gerekçesiyle durdurulmuş durumda. En önemli son gelişme ise Haiti’deki çetelerin başkentte iki büyük hapishaneye baskın yaparak hapishanedekilerin hemen hemen hepsinin kaçmasını sağlaması yönünde.”
Ahmet İnsel, kaçanlar arasında fidye için insan öldürmüş veya kaçırmış yüzlerce kişinin yanında; Jovenel Moïse’in öldürülmesiyle ilgili tutuklanmış, Kolombiya’dan geldiği iddia edilen kişilerin de olduğunu belirtti. 3 bin 800 kişinin bulunduğu hapishanede şu anda 100 kişinin kaldığını ve baskın sırasında çıkan çatışmada çok kişinin öldüğünü dile getiren İnsel, eğer kendisine sorulacak olursa dünya üzerinde kaosun en yüksek yaşandığı yerin birçok bakımdan Haiti olduğunu düşündüğünü belirtti. Çetelerin, emekli maaşına el koymak dahil, fidye alma ihtimali gördükleri herkesi kaçırma potansiyelinin bulunduğunu söyleyen İnsel, “Dolayısıyla hiçbir şekilde imar edilmemiş kentlerde insanların sokağa çıkmadığını ve çocuklarını da okula göndermiyor. Bu durum aylardan beri devam ediyor,” dedi. Ömer Madra ise kölelik düzenine başkaldıran ve bunu başaran tek ülke diye bildiğimiz Haiti’nin geçmişte bunun bedelini ağır ödemiş bir ülke olduğunu hatırlatması üzerine İnsel, 1958’de başlayan Baba Duvalier’in diktatörlüğünün ve ardından oğlu Duvalier’in 1986’ya kadar devam ettirdiği diktatörlüğün özel paramiliter örgüt Tonton Makutları yarattığını ve bu örgütün günümüzdeki çetelerin bir bakıma selefi olduğunu sözlerine ekledi. İnsel, ABD’nin ise 2004 yılında Haiti cumhurbaşkanının öldürülmesine istihbarat örgütü ile dahil olmasıyla, Haiti’nin istikrarının o günden bu yana tamamen dağılmış olmasında büyük bir sorumluluğunun bulunduğuna dikkat çekerek programına son verdi.