Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, Venezuela’daki seçimlere, İsrail ile Lübnan arasındaki gerginliğe ve Paris Olimpiyatları’nın açılış gösterisine muhafazakar kesimin gösterdiği tepkiye değiniyor.
Ufuk Turu’na Venezuela’daki seçimlerle başlayan Ahmet İnsel, seçim komisyonunun sayılan oyların %80’inden hareketle Nicolás Maduro’nun oyların %51.2’sini alarak yeniden seçildiğini aktardı. Bu açıklamanın ardından, muhalefetin seçimleri kendisinin kazandığını iddia etmeye başladığına dikkat çeken İnsel, Savunma Bakanı Vladimir Padrino López’in ABD yaptırımlarına karşı halkın açık ve net bir şekilde oy kullandığı seçimlerin sorunsuz bir şekilde gerçekleştiğini ve sonuçların makul olduğunu söyleyerek, ordunun Maduro’nun arkasında olduğunu ima ettiğine dikkat çekti. Buna karşılık muhalefetin ellerindeki verilere göre adayları Edmundo González Urrutia’nın açık ara farkla Maduro’nun önünde geldiğini iddia ettiğini ancak sokak gösterilerine çıkılmamasını isteyen muhalefetin 72 saatlik itiraz süresi içinde elektronik oylamanın olduğu yerlerde sandık sandık değerlerin toplanmasıyla meşgul olduğunu aktaran Aktar, sandık tutanaklarının %73’üne göre muhalefetin adayı olan Urrutia’nın aldığı oy oranının 6,2 milyon; Maduro’nun aldığı oy oranının ise 2,7 milyon olduğunun iddia edildiğini ifade etti. Diğer taraftan, İnsel, Maduro’nun bu durumu ABD çıkarlarına yardım etmek isteyen, Venezuela'ya faşist ve karşı devrimci bir darbe girişimi olarak tanımladığına dikkat çekerken, Venezuela başsavcısı muhalefetin önde gelen figürlerinden olan María Corina Machado hakkında Kuzey Makedonya kaynaklı bir elektronik saldırıyı örgütlemek hakkında bir suç yöneltildiğini belirtti. Aşırı liberal, sağcı bir siyasetçi olan Machado’nun adaylığını engellemek için bundan altı, yedi ay önce 2012’de milletvekiliyken bazı yolsuzluklar iddia edilerek seçimlere girme hakkının elinden alındığını hatırlatan ve yine benzer bir girişim olacağını belirten İnsel, elektronik seçim sisteminin söylendiğine göre üzerinde tahrifat yapılmasının hemen hemen imkansız bir seçim sistemi olduğunu, herkesin kendi parmak iziyle oy kullandığını ve dolayısıyla başkasının yerine oy kullanmanın mümkün olmadığını ifade etti. Şu an muhalefetin birçok bölgede sandık başkanlarının tutanakların basılmasını engellemeye çalıştıklarını iddia ettiklerini dile getiren İnsel, başsavcının tutanakların basılmasının engellenmesinin gerekçesi olarak uluslararası elektronik saldırıyı gösterdiğine yönelik yorumlar olduğunu belirtti. Seçimlerin ardından Venezuela rejiminin koşulsuz destekçisi olan Rusya, Çin, Küba, Nikaragua, Honduras, Bolivya tarafından seçim sonuçlarının tanındığını aktaran İnsel, buna karşılık dokuz Latin Amerika ülkesinin seçim sonuçlarının açık ve doğru bir tasnifinin yapılması için sandık tutanaklarının tek tek açıklanması ve gözlemcilerinin ellerindeki verilerle karşılaştırılmasının elzem olduğunu belirttiklerine dikkat çekti. Bu açıklamanın ardından Venezuela hükümeti tarafından Arjantin, Kosta Rika, Ekvador, Guatemala, Paraguay, Peru, Dominik Cumhuriyeti, Uruguay ve Şili’nin diplomatik personelini geri çekmelerinin istendiğini ve diğer Latin Amerika ülkeleri için de benzer bir talebinin olduğunu aktaran İnsel, yedi milyondan fazla Venezuelalının 2015’ten beri Venezuela'yı terk etmiş olduğunu hatırlatarak, yurt dışındaki %75 - %80 seçmenden sadece 70 binine oy hakkı tanındığını ifade etti. Maduro’nun iktidarının altı yıl daha devam edeceğinin ortaya çıkmasıyla, muhalefetin en büyük endişesinin çok daha büyük bir göç dalgasının ortaya çıkması olduğuna değinen İnsel, 2013 yılının gayrisafi millî hasılasına göre 2023 yılındaki gayrisafi millî hasılanın %80 oranında düşmüş durumda olduğuna dikkat çekti ve bu durumun sağlık, eğitim, altyapı ve kamu hizmetleri alanında inanılmaz bir çöküşe işaret ettiğini belirtti.
Seçimler sırasında yurt dışından gözlemcilerin gelmesinin büyük ölçüde engellendiğine de değinen Ahmet İnsel, Venezuela hükümetinin Avrupa Birliği’nden gözlemci gelmesi yönünde bir davet yapıldığını ancak Mayıs ayında bu daveti iptal edildiğini aktardı. Wall Street Journal’ın iddiasına göre, Venezuela’da sandık çıkışı yapılan bir ankette muhalefet adayı Edmundo González Urrutia’nın açık ara kazandığı ve Maduro ile aradaki farkın iki misli olduğunun yer aldığını açıklayan İnsel, Venezuela'da seçim öncesi kamuoyu anketi yapan şirketlerin uzmanları ile yapılan söyleşide 10 yıldan beri hiçbir istatistik verisinin doğru dürüst yayınlanmadığı için tahminlerini 10 yıl önceki verilere dayanarak yaptıklarını ve dolayısıyla şu an yaptıkları kamuoyu yoklamalarının yüzde yüz güvenilir olduğunu söyleyemeyeceklerini belirttiklerini aktardı. Maduro’nun seçimden önce, ‘Eğer seçimi kaybedersek çok kan akar, iç savaş çıkar’ ifadesini de hatırlatan İnsel, Maduro’nun seçim sonrasında herkese el uzatacağını söylese de muhalefetin kendi destekçilerini şimdilik sokağa çıkmamaları yönünde uyardığını belirtti. Maduro’nun Hugo Chávez’in ardından onun mirasını devralarak girdiği ilk seçimde seçmenlerin çoğunluğunun oyunu alarak kazandığını ve herkesin bunu kabul ettiğini dile getiren İnsel, ancak sonradan girdiği ve önde bitirdiği seçimlerin şaibeli olduğu yönünde yorumların dikkat çektiğini belirtti.
İsrail ile Lübnan arasındaki gerginlik üzerine konuşmaya başlayan Ahmet İnsel, İsrail’in işgal ve ilhak ettiği Lübnan ve Suriye ile iç içe bir bölge olan Golan Tepelerinde, Dürzilerin yoğun olarak yaşadığı bir kentin futbol sahasına düşen füze sonucunda 12 kız ve erkek çocuğun hayatını kaybettiğine değindi. İsrail’in Lübnan kaynaklı Hizbullah’a yönelik harekete geçeceklerinin işaretinin verildiğini ifade eden ve büyük ihtimalle İsrail’in Hizbullah’a yönelik insan hayatına mal olan sözde göstermelik bir saldırı yapacağını, Hizbullah’ın da göstermelik bir karşı cevap vereceğini, olayların İsrail - Lübnan savaşına dönmeyeceği yönünde bir beklenti olduğunu ifade eden İnsel, bölgedeki gerginliğe bağlı olarak bazı ülkelerden Lübnan’a yapılan uçak seferlerinin iptal edildiğini belirtti. İsrail - Lübnan gerginliği sırasında AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasında kullandığı cümleye değinen İnsel, Cumhurbaşkanının ‘Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek, bunun benzerini aynen onlara da yaparız’ demecinin İsrail’e gözdağı verdiğine dikkat çekti. Başka bir ülkeye girmenin uluslararası hukuk açısından suç olduğunu belirten ve bu ifadenin sorunlu olduğunu ve kısmen de suç teşkil ettiğini aktaran İnsel, Libya’ya Türkiye’nin askeri destek verdiğini belirterek, askeri destek vermenin girmek anlamına gelmesi halinde ABD’nin de Türkiye’ye girdiğinden bahsedilebileceğini ifade etti. Ömer Madra ise Türkiye’nin İsrail ile diplomatik ilişkilerinin sürdüğüne dikkat çekti ve Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail karşısında açılan bir dava olduğunu da hatırlatarak, davaya Türkiye’nin dahil olup olmadığı yönünde bir bilginin henüz olmadığını ifade etti.
Son olarak Fransa’da düzenlenen Olimpiyatlara değinen Ahmet İnsel, Batı dünyasında ve özellikle üçüncü dünya ülkelerinin bir kısmında bu törenin ırkçı, ayrımcı zihniyete karşı bir meydan okuma, kapsayıcı bir zihniyeti temsil ettiği yönünde değerlendirildiğini belirtti. Buna karşılık, dünyanın hemen hemen her yerindeki Müslüman, Hristiyan ve Yahudi bütün dinci, muhafazakar çevrelerin hepsinin aynı tema üzerinde birleştiğine ve bunun bir eşçinsel propagandası, aile değerlerine karşı saldırının zirvesi ve bir utanç vesilesi olduğu yönünde değerlendirmeler olduğunu belirten İnsel, bu gösterinin bütün dünyada köktenci, milliyetçi aşırı sağ, liberal görünen sağ çevrelerin tepkilerine yol açtığını aktardı. Geleneksel sol ve sağ ayrımından farklı olarak; dinci, muhafazakar çevreler ve cinsel, ırksal, siyasal farklılıkları birlikte tasarlamaya çalışan yaklaşımın destekçileri arasında büyük bir fay hattı olduğuna dikkat çeken İnsel, böylece Ufuk Turu’nu noktaladı.