Dünya üzerinde nüfus artışı hızı 2050 yılında duruşa geçecek

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ahmet İnsel, Ufuk Turu'nda, Arnavutluk'taki kadın cinayetlerine karşı protestolara, dünyadaki nüfus artış hızının azalması konusuna ve Ukrayna-Rusya sınırındaki gerginliklere değindi. 

işlek bir caddede insanlar

Arnavutluk’ta kadın cinayetlerine karşı protestolar

Geçtiğimiz günlerde Arnavutluk’ta yaşanan ve “Bir kız gibi mücadele etmek” adı altında örgütlenen kadın hakları protestoları ile Ufuk Turu’na başlayan Ahmet İnsel, 2021 yılında, 18’i kocaları tarafından öldürülen 20 kadının resim ve isimlerinin Tiran sokaklarına asılıp öldüren erkeklerin isimlerinin de sokak levhalarına yazıldığını aktardı. Bu cinayetlerin bir kısmının yurt dışında işlendiğini ve aslında sayının yirmiden daha fazla olduğunu da ekleyen İnsel, kadın protestocuların bu artan cinayetleri kadınların özgürleşmesi ile beraber onların bağımsız iş ve arkadaşlık ilişkileri kurmasına gösterilen tepki olarak yorumladıklarını bildirdi. Türkiye’de ise kadın cinayetlerinin çok daha fazla olup durumun “kadın kırımı” olarak nitelenebileceğini belirtirken, Özdeş Özbay da geçtiğimiz yıl en az 367 kadının öldürüldüğünü hatırlattı. 

Nüfus projeksiyonları ışığında yeni bir örgütlenme gerekiyor

Genel olarak dünya nüfusu artarken, 19. yüzyıl ile nüfus patlamasının yaşanmasından sonra artık artış hızının yavaşladığını; 2050 yılı ile artışın duruşa geçip, 2100 yılından itibaren nüfusun azalacağının öngörüldüğünü belirtti. Ayrıca 20-30 yıl gibi süreler için yapılan nüfus projeksiyonlarının en şaşmaz projeksiyonlardan biri olduğunun altını çizdi. Bu nüfus artışı yavaşlamasının ana nedenlerinden birinin kadın doğurganlık oranının azalması olduğunu ve kadın doğurganlık oranının, 15-49 yaş arası kadın sayısının kaç adet çocuğa sahip olduğunu gösterdiğini belirtti. Bu oranın 1960 yılında beş iken 2019 yılında 2,3’e düştüğünü vurgulayan İnsel, en yüksek oranın 6,8 ile Nijer’e ait olduğunu aktardı. Doğurganlık oranının ikinin altına düştüğünde nüfusun azaldığını, 1,5 altına düştüğünde ise artık telafisi mümkün olmayan bir nüfus azalma sürecinin başladığını ileten İnsel, en düşük oranlara sahip olan ülkeleri Güney Kore (1,1), Tayvan (1,15), Japonya (1,37) olarak sıraladı. 

Nüfus azalmasını Bulgaristan üzerinden detaylandıran Ahmet İnsel, nüfusun 10 yılda %11, 35 yılda ise %35 azaldığını belirtirken mevcut nüfus sayısının 1934 yılına geri döndüğünü ekledi. Yaşlanmanın da doğal olarak gündeme geldiğini, 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfusun dörtte birine ulaşırken 1,58 doğum oranı ile 2040 yılında 6,5 milyon olan toplam nüfusun beş milyon kişiye düşmesinin beklendiğini bildirdi. Bu hızlı düşüşün nedeninin sadece kadın doğum oranı olmadığını; özellikle göç, yaşlanma ve düşük yaşam umudu gibi nedenlerin de bulunduğunu aktararak Bulgaristan’ın 50 yıl içinde kendi kendine yeten bir ülke olmaktan çıkacak gibi gözüktüğünü belirtti. Bu sebeple Merkel’in liderliğindeki Almanya’nın 1,5 milyon Suriyeli göçmeni kabul edip çalışan kalifiyeli nüfusu arttırmayı bilinçli olarak yaptığı bir nüfus müdahalesi olduğunun altını çizdi. 

Diğer ülkelere değinerek devam eden İnsel, Afrika nüfusunun 20 yıl zarfında bir milyardan iki milyara yükselmesinin söz konusu olduğunu, buna nazaran Doğu Asya ülkelerinde ciddi azalmanın beklendiğini ekledi. Bilinenin aksine Çin nüfusunun da artmadığını, hatta son sayım sonucunun (1 milyar 250 milyon) aslında 100 milyon daha az olduğunu belirtirken en fazla iki çocuk kuralının değiştirildiğini ve şimdi üç çocuğa kadar izin verilse de 2050 yılında 200 milyonluk bir azalmanın beklendiğini aktardı. 

Türkiye’deki duruma TÜİK doğurganlık oranları ile ışık tutan Ahmet İnsel; 2001 yılında 2.38, 2010 yılında 2.8, 2019 yılında 1.88 ve şimdi ise 1.76 olup Tayyip Erdoğan’ın daha büyük ülke olma ve askeri güç elde etme gibi sebepler ile sıkça söylediği “En az üç çocuk” söylemlerine rağmen nüfusun ciddi bir azalma eğiliminde olduğunu vurguladı. Ayrıca, doğum yaşında da düşüşün bulunduğu bildiren İnsel, adolesan doğum hızının, yani 15-19 yaş arasındaki bin kadın başına düşen ortalama çocuk sayısının son on yılda 49’dan 15’e düştüğünü ekledi. 

İklim krizi konusunda içinde David Attenborough gibi isimlerin de bulunduğu bazı çevrelerin nüfusu temel mesele haline getirdiğini fakat Afrika’nın yüksek nüfus artışına rağmen iklim krizinden en az sorumlu kıta olduğu gerçeğine değinen Özdeş Özbay’a ilaveten, iklim krizi yorumlanırken toplam nüfusa değil, nüfus yoğunluğuna bakılması gerektiğinin altını kalın harflerle çizen İnsel; Amerika’daki sadece 50 milyarderin ürettiği karbon emisyonunun Afrika’daki büyük bir kentin toplam emisyonuna eşit olduğunu ifade etti. Nüfus azaltarak iklim krizi ile mücadele etmenin faşizan bir zihniyet olmasının yanı sıra etkili de olmayacağını sözlerine ekledi. Nijerya’nın 2100 yılında 790 milyon nüfusa ulaşarak en kalabalık ikinci ülke olmaya aday olmasının yanında; Kongo, Mısır, Tanzanya ve Etiyopya gibi ülkelerde de ciddi nüfus artışlarının beklendiğini belirterek nüfus yoğunluğunun düşük olduğu bir kıta olduğunu ekledi.  

Son olarak, nüfus patlamasının insanlığın başına gelmiş en büyük felaket olarak gören bir insan düşmanı yaklaşımına kapılmadan konunun ciddi olarak ele alınması gerektiğini belirten Ahmet İnsel, yaklaşık 200 yıldır nüfus artışının büyüme ile doğru orantılı olarak değerlendirildiğini fakat artık durumun değiştiği için sosyal ve iktisadi açıdan nüfusun yeniden örgütlenmesinin elzem olduğunu vurguladı. 

Ukrayna-Rusya sınırında endişe verici gerginlik devam ediyor

Son bölümde, bazı gözlemcilerin ciddiye almadığı, bazılarının ise abarttığı bir çatışma ortamı olan Ukrayna meselesine değinen İnsel, bu gerginliğin İkinci Dünya Savaşı öncesi durumu hatırlattığını vurgularken, bunun üçüncü dünya savaşının çıkacağı anlamına gelmese de benzerliklerin dikkate alınması gerektiğini, nitekim Birinci Dünya Savaşı gibi bir anda patlayabileceğini iletti. Ayrıca İkinci Dünya Savaşı öncesinde de belirtilerin birçokları tarafından ciddiye alınmadığını hatırlatan İnsel, bu gerginliğin önemsenmesi gerektiğinin altını çizdi. Bölgedeki son gelişmelerin detaylarına inen Ahmet İnsel, cuma gecesi Ukrayna’daki 70 resmi kurumun siber saldırıya uğradığını ve kalıcı hasarların bulunduğunu, 100 bin askerin sınırda beklemeye devam edip şubat ayında tatbikat yapılacağını belirtti. Ayrıca kendisine yönelik vatana ihanet soruşturması bulunan Ukrayna eski cumhurbaşkanı Poroşenko’nun ülkeye döndüğünü ve Rusya’nın tehdidi altında iken kendi içlerinde bölünmeye son verilmesi adına söylemlerde bulunduğunu aktardı. Suçlamanın ayrılıkçılardan kömür satın alarak onları finanse etme ile ilgili olduğunu ekleyen İnsel, muhalefet kanadındaki oligarklara yönelik Rus destekli bir kampanyanın bulunduğunu ve bu temizlik operasyonun siyasi bir temizlik olma ihtimalinin yüksek olduğunu belirtirken, bölgedeki endişe verici gelişmelerin yakından izlemeye devam edilmesi gerektiğini ileterek haftalık programını tamamladı. 

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Koçer Karatepe’ye teşekkür ederiz.)