Darbe sonrası Myanmar: Göstericiler darbecilerin iktidardan devrilmesini istiyor

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Ufuk Turu’nda bu hafta Ahmet İnsel; Myanmar’daki darbe, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin direnişi, Ekvator’daki seçimlerden son gelişmeleri aktardı. 

Ahmet İnsel, bu haftaki Ufuk Turu köşesine darbe sonrası Myanmar’daki durumdan söz ederek başladı. Gösterilere Budist rahiplerin, öğretmenlerin de katıldığını, ordunun bazı mahallelerde sıkıyönetim ilan ettiğini aktardı. Darbeyi yapan Genelkurmay Başkanı’nın televizyon kanalında yaptığı konuşmasında serbest ve adil seçimleri bir yıl sonrası için vadettiklerini, eskilerinden (1968-2011 arasındaki) farklı bir askeri rejim gerçekleştireceklerini iddia ettiklerini, diri ve disiplinli bir demokrasi kurmak istediklerini ancak bunun da eski askeri rejimin temasını olduğunu söyledi İnsel. Çin ve Rusya’nın Myanmar’daki çıkarlarını korumak için büyük bir yarışa girdiklerini, aynı zamanda bu iki ülkenin BM Güvenlik Konseyi’nde darbenin mahkûm edilmesini engellediklerini belirtti. İnsel; Myanmar’daki darbenin dile getirilmeyen gerekçesinin Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing’in 1 yıl sonra emekliye ayrılacak olması, kasım ayındaki seçimlerde Aung Sung Su Çi’nin partisinin ezici bir çoğunlukla seçimi kazanması ve askerlerin ayrıcalıklarına son verecek olan anayasa değişikliği endişesi, Genelkurmay Başkanı’nın hem şahsi hem de çevresinin sahip olduğu büyük servet birikimi iddiası olduğunu söyledi. Göstericilerin gözaltına alınan Aung Sung Su Çi’nin serbest bırakılmasını ve darbecilerin iktidardan devrilmesini istediklerini belirtti. 

Boğaziçi Üniversitesi’ndeki gösterilerle ilgili AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Devletten ve milletten özerk bir alan bırakmayacağız” ifadesinin Erdoğanizm’in siyasi felsefesini, dayatmak istediği yönetim modelini gösterdiğini, bu tabirin 20. yüzyıl faşizmlerinin, Nazizmlerinin, Stalinizmlerinin, totaliterizmlerinin ana felsefesi olduğunu söyledi. Birilerinin kafasındaki toplum modelini ele vermesi bakımından önemli bir turnusol kâğıdı olduğunu vurguladı. Toplumun üzerinde siyasal, kültürel ve iktisadi açılardan tam bir tahakküm kurma arzusunu taşıyan ve ifade eden bir toplum kesimi olduğunu ve bu kesimin de Erdoğan’ın milletini oluşturduğunu belirtti. Boğaziçi Üniversitesi olaylarının da bütün bunları tüm çıplaklığıyla bir kez daha ortaya çıkardığını söyledi ve şöyle devam etti: “Büyük ihtimalle bu düşünce önümüzdeki dönemde 21. yüzyıl post-faşizmleri, 21. yüzyıla özgü totaliter emeller, düşünceler, fikir akımları ve siyasi girişimler açısından bir örnek vaka teşkil edecektir. Aynı zamanda ortaya atılan yeni anayasa girişiminin iskeletinin ne olacağını da bize büyük ölçüde gösteriyor” dedi.

Boğaziçi’nden sonra Ekvador’daki seçimlerden söz eden İnsel, 36 yaşındaki iktisatçı Andres Arauz’un oyların %32’sini alarak birinci geldiğini; çevrecilerin, demokrat solun, sol kesimlerin desteklediği yerlilerin Pacha-kutik Partisi’nin adayı Yaku Perez’in oyların %19,8’ini alarak ikinci geldiğini; bankacı, sağ liberal aday Guillermo Lasso’nun ise oyların %19,6’sını aldığını söyledi. Nisan ayında büyük ihtimalle bu iki partinin yarışacaklarını ve böylece sol ile solun yarışacak olmasının büyük bir sürpriz olduğunu belirtti.

Son olarak Ahmet İnsel, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin geçen hafta İsrail’in işgal ettiği topraklarda işlenmiş olan savaş suçları ve insanlığa karşı suçları soruşturmak yetkisinde olduğuna karar verdiğini söyledi. Bunun da Filistin’in BM nezdinde tanınmamış devlet statüsünde olmasının bir sonucu olduğunu belirtti. Önümüzdeki haftalarda Uluslararası Ceza Mahkemesi ile İsrail arasında ciddi bir gerginlik olabileceğine dikkat çekti.

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Sehel Oto’ya teşekkür ederiz.)