Batı Afrika’da “darbe pandemisi”

Ufuk Turu
-
Aa
+
a
a
a

Haftanın Ufuk Turu’nda Ahmet İnsel, Gine-Bissau’daki askeri darbe teşebbüsünü, Kosta Rika seçimlerini ve Sırbistan’daki sivil hareketi yorumladı, Peru’daki başbakanlık krizini değerlendirdi. 

Gine-Bissau askerleri, Gine-Bissau'nun başkenti Bissau'nun sokaklarında 7 Şubat 2022
Gine-Bissau askerleri, Gine-Bissau'nun başkenti Bissau'nun sokaklarında 7 Şubat 2022 / Reuters - Aaron Ross

Programa Batı Afrika’dan üst üste darbe haberlerinin geldiğini hatırlatarak başlayan Ahmet İnsel; eylül ayında Gine’de, ocak ayında Burkina Faso’da darbeden sonra salı günü eski bir Portekiz kolonisi olan Gine-Bissau’da askeri darbe teşebbüsünün yaşandığını aktarırken 11 kişinin hayatını kaybettiğini ve cumhurbaşkanının sağ salim saraydan çıktığını ama bölgede gerginliğin devam ettiğini iletti. Bu ülkelerde askeri darbelerin yaşanmasına yol açan nedenlere değinmek isteyen İnsel, ilk olarak orduların bu ülkelerin en önemli kamu kurumları olduğunun altını çizdi. Askeri teşkilatların kendilerini ülkenin yegane sorumlusu olarak görmelerinin ve ordunun yolsuzluklara bulaşmasının da bunda payı olduğunu ekledi. Mali’deki darbenin arkasında yatan sebebin iki geleneğin çatışması olduğunu belirten İnsel, bağımsızlık kazandıktan sonra Rusya’da eğitim alan ve etkilenen taraf ile Batı Avrupa taraftarlarının arasındaki gerginlikler sonucu Fransız büyükelçisinin istenmeyen adam ilan edildiğini, Mali ile birlikte cihatçılara karşı mücadele eden Danimarka birliğinin geri çekildiğini ve Rus askerî şirketi olan Wagner Grubu birliklerinin bölgeye gelmeye başladığını bildirdi. 

Diğer taraftan, Gine-Bissau’da yaşanan amacına ulaşmayan darbenin yukarıdakilerden farklı olarak, bölgenin eroin ve kokain ticareti merkezi olması nedeniyle doğduğunu ifade edip ordu içindeki subayların da bu ticarette epey paylarının bulunduğunu ekledi. Eski subaylardan bazılarının ABD tarafından tutukluluk talebi ile arandığını fakat Cumhurbaşkanı Embelo’nun bu tutuklamayı reddettiğini belirtirken iktidar kavgalarının aslında uyuşturucu ticaretinden alınacak payların kavgası olduğunu vurguladı.  Ayrıca bu “başarısız” darbenin cumhurbaşkanının bazı sorumluları görevden almasının ardından geldiği iddialarının bulunduğunu belirtirken bölgede ciddi bir istikrarsızlığın mevcut olduğunu ve cihatçı birliklerin sivil hayata yaptığı katliamların söz konusu olduğunu ekledi. 

Afrika ülkelerinin birçoğunun maalesef giderek 2000 yılı öncesi gibi yeniden üst üste darbelerin yaşandığı, istikrarsız ve çaresiz bölge konumuna dönmeye başladığını ifade eden İnsel, Libya’da yaşanan istikrarsızlık sonucu Libya üzerinden dağılan cihatçılar ve ağır silahların bölgeye şiddet tohumları saçmasının bu durumun oluşmasında önemli rol oynadığını aktardı. 

Kosta Rika başkanlık seçimleri ikinci tura kaldı

1948 yılında Jose Figueres’in, iktidara geldiğinde demokrasiyi tesis ederken ordunun işe karışmaması için direkt orduyu lağvettiğini ve Kosta Rika’nın halen ordusu olmayan bir ülke olarak devam ettiğini ileten İnsel, aynı zamanda, darbelerin yaşanmadığı gibi şiddetin de en az yaşandığı ülkelerden biri olduğunu da ifadelerine ekledi. Bu barışçıl sistemin mimarı olan oğlu Jose Maria Figueres ilk tuda %27 oy ile birinci geldiğini ve ikinci turun nisan ayında yapılacağını duyurdu. Figueres’in Harvard Üniversitesinde mühendislik eğitimi alıp halkın büyük kesiminin yoksul olduğu ülkede yoksulluk ve çevre koruma üzerine kampanyalar yürüttüğünü aktarırken karşısındaki rakibi (%16 oy alan Sosyal Demokrat İlerleme Partisi lideri) Rodrigo Chaves’in, Dünya Bankasında 20 yıl çalıştıktan sonra kadınlara yönelik tacizden kovulan ve “iğfal nedeni ile ortaya çıkmış hamileliklerde” bile kürtaja karşı olan biri olduğunu belirtti. 

Peru’da Castillo üçüncü başbakanını da görevden aldı

Ahmet İnsel, Peru’da uzun süren seçim tartışmaları sonucu yaz başında cumhurbaşkanı ilan edilen Castillo’nun o dönemden beri üçüncü kez başbakan görevden aldığını iletti. İlk başbakanı görevinin ikinci ayında görevden aldıktan sonra gelen solcu avukat ve çevre aktivisti Mirtha Vasquez’in de yolsuzluklarla mücadele vaatleri tutulmadığı için istifa ettiğini ve böylelikle Castillo’nun diğer sol partilerden gelen desteğini de kaybettiğini belirten İnsel, son olarak muhafazakar Hector Valer’in başbakan olduğunu ve sadece üç gün görevinde kalabildiğini, çünkü karısı ve kızına şiddet uygulamasının sonucu -bir kadın olan meclis başkanı tarafından da büyük tepki gösterilince- istifa etmek durumunda kaldığını sözlerine ekledi. Ayrıca Başkan Pedro Castillo’nun bir diğer sorununun mecliste çoğunluğa sahip olamaması olduğunu ve giderek daha fazla muhafazakar çevrelerden destek alarak ayakta kalmaya çalıştığını belirtirken son durumun belirsizliğini koruduğunu da ekledi.

Sırbistan’da yeni toplumsal muhalefet platformu: “Yapmalıyız!”

Hırvatistan’da 1,5 yıl önce Yapabiliriz Hareketinin (We Can) Zagreb’de belediye seçimlerini kazandığını hatırlatan ve bunu bir benzerinin Sırbistan’da kurulduğunu ve bu “Yapmalıyız” (We Must – Together for Serbia) Hareketinin 3 nisan’da yapılacak olan seçimlerde iktidara ciddi bir tehdit oluşturacak gibi gözüktüğünü aktaran Ahmet İnsel, bu hareketin içinde sivil toplum girişimlerinin içinde “Action” isimli sivil platformunun ve çevre hareketlerinin de bulunduğunu belirtti. Hareketin başında eski Sabac şehri belediye başkanı Zelenovic’in, onun arkasında ekolojik ayaklanma girişimi kurucularından Jovanovic Cuta’nın yer aldığını sözlerine ekledi. Bu gelişmeyi çok yakından takip edeceğini duyuran İnsel, bu tür hareketlerin giderek otoriter yönetimlere karşı yegane kurtuluş yöntemi olarak gündeme gelmeye başladığının altını kalın harflerle çizerek haftalık turunu tamamladı. 

(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Koçer Karatepe’ye teşekkür ederiz.)