Anısına: LaDonna Allard

-
Aa
+
a
a
a

Dikilen Kaya’nın 29 Nisan 2021 tarihli nüshası Standing Rock aktivisitlerinden LaDonna Allard’a adandı. 

Standing Rock (Dikilen Kaya): 29 Nisan 2021
 

Standing Rock (Dikilen Kaya): 29 Nisan 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(29 Nisan 2021 tarihinde Açık Radyo’da Dikilen Kaya programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Bikem merhaba, günaydın.

Bikem Ekberzade: Merhaba Ömer Bey.

Özdeş Özbay: Selamlar, günaydın!

BE: Selam Özdeş.

ÖM: Başımız sağ olsun!

BE: Evet başımız sağ olsun ama çok güzel bir söylemleri var, benim çok hoşuma giden bir şey yerli Amerikalıların, öldüğü ya da ‘başımız sağ olsun’dan ziyade onlar diyorlar ki “yolculuğuna öteki tarafta devam ediyor” yani bu yolculuk aslında onlar için bitmiyor, çünkü biliyorsunuz onların bir ata kültürü var, yani aslında kendi ihtiyarları öldükten sonra da ruhları onlara hala destek vermeye ve yol göstermeye devam ediyor. Zaten seremonilerde de bu öğeyi sıklıkla kullanıyorlar. Biz de şimdi bir seremoniye işaret ettik aslında, Bonnie Raitt ve Indigo Girls’ün de içinde bulunduğu Winona LaDuke’ün sesiyle ve onun aslında biliyorsunuz ‘pipeline3’ ve bütün Minnesota aktivistlerinin bir araya geldiği ve gene Vinenona’nın da başını çektiği bir başka direniş var. Biz burada ‘line3’ü de anlattık ve anlatmaya devam edeceğiz. Şimdi yeni bir grup kuruldu ‘No more pipeline blues band’ dediğim gibi içinde Bonny Raitt var Indigo Girls var, envai çeşit yerli kadın sanatçı müzisyen var. Bu bunların ortak çalışması dinlediğimiz ve bence de La Donna’nın zaten vefatından sonra çıktı, onu da uğurlamak için çok uygun bir parça olacağını düşündüm bugün o yüzden sizlerle paylaşmak istedim. Program sonrasında Twitter’dan videosunu paylaşacağım çünkü videosu da gerçekten çok güzel.

ÖM: Evet hemen şeyi hatırlatalım, LaDonna Allard uzun uzun konuştuğumuz hakkında çok önemli bir bütün bu Dikilen Kaya hareketinin, yerli hareketinin öncüsü, müthiş bir kadın.

BE: Evet.

ÖM: Hastaydı zaten, vefat etti. 

BE: Bu programı da zaten onu anmaya ayırmak istedim çoğunlukla, sonuna doğru birkaç haber de vereceğiz ama bugün biraz La Donna’dan konuşalım istiyorum. Çünkü çok önemli gerçekten, bu kadının yaptıkları ve tesadüf de değil, o kadar güzel insanları bir araya getirdi ve o kadar güzel onları yönlendirdi ki, o kadar güzel sakinleştirdi ama o kadar kuvvetli bir yumrukla da bu mücadeleyi yönetti ki aslında ön plandan, arka plandan, sağdan soldan hiç önemli değil, birçok kişi vardı yani bir tek La Donna yoktu Standing Rock mücadelesinde, bir çok kişi vardı ama o her zaman için oradaki büyükanneydi ve herkesin gerçekten fikirlerine başvurduğu çok ve beni de karşılaştığımız zaman Fort Yates’te konuştuğumuz zaman, biliyorsunuz benim kitabım aslında LaDonna’nın hikayesi üzerinden ilerliyor.

ÖM: Evet.

BE: Bu kitabı bu şekilde şekillendirmemi sağlayan kişiydi aslında, bu hikâyeyi bu şekilde anlatabilecek belki de en uygun kişiydi benim için çünkü LaDonna bunların içine doğdu. Bütün bu ayrımcılığın, Amerika’daki yerlilere karşı yapılan her şeyin tarihine doğdu, kendi ailesi de kendi büyükleri de bütün bunlardan şekillendi hayatları aslında. Önceleri katliamlardan, arkasından ayrımcı devlet politikalarından, LaDonna yatılı okullarda büyümek zorunda kaldı, dolayısıyla yatılı okul garabetini bize anlatabilecek en doğru insanlardan bir tanesiydi çünkü kendisi bunun içerisinde yaşamıştı zaten, bu ayrımcılığı, bu şiddeti, bu tacizleri görmüştü kendisi, asimilasyona bilfiil gözlemcilik yapmıştı. Yani onun bir şahidiydi, kendisine yapılmıştı bu sol elini kullandığı için biliyoruz ona şeytanın çocuğu denmişti, diğer sol el kullananlar için bu beyaz rahibeler tarafından bu yatılı okullarda sıcacık sevgi dolu bir büyük anne evinden kopartılıp gönderilmişti bu yatılı okullara. Ondan sonra ülkenin dört bir yanında savrulup durmuştu aynı annesinin savrulup durduğu gibi. Annesinin ismi, onu da analım Valerie LoveJoy Brave Bull ve Frank Brave Bull da babasıydı zaten LaDonna’nın ve her zaman onlardan bahsetti, ailesi onun için çok önemliydi, çocukları, torunları, 21 tane torunu var. Oğlunu kaybetti çok genç yaşta bir kalp büyümesi sonrası ve oğlunun mezarının üstünden geçecek diye daha doğrusu altında geçecek diye ve oğlunun mezarının bulunduğu yer, topraklar altüst olacak diye aslında bu mücadeleyi bu kadar sahiplendi ama sonrasında öyle bir şey oldu ki mücadele LaDonna, LaDonna mücadele oldu ve artık ikisini ayıramamaya başladık. Sonra çok büyük bir, yani belki de çok uzun süre belki de, hatta ilk defa dünyanın birçok yerindeki indijen toplulukların buluşması gerçekleşti Standing Rock’ta. Burada Sami insanları geldi, Güney Amerika’dan işte o büyük bizim burada sürekli bahsettiğimiz Lakota efsanesi akbabayla kartalın birleşeceği yani “öyle bir gün gelecek ki Güney Amerika’yı temsil eden kondor ve Kuzey Amerika’yı temsil eden kartal eagle, bunlar bir araya gelecekler” dendi ve bunlar gerçekten Standing Rock’ta bir araya geldiler. Güneyden yerli kabileler geldi, akın akın destek verdiler Standing Rock’a ve kendi hikayelerini anlattılar ve dediler ki “biz de aynı şeyle baş başayız” zaten geçen hafta Kolombiya’da gene bir indijen çevre koruyucusu aktivisti ve bilfiil kendisine ön safa koyan bir kadın öldürüldü. Biz bunların da burada haberlerini yaptık. İndijen topluluklar gerçekten ateş hattındalar, yani bu şaka değil hani ama Türkiye’de de farklı bir durum yok. Buradan İkizdere köyündeki kadınlara da bir selam gönderelim, Milas, Muğla, İkizdere köyündeki kadınlar da direniyor. Aslında Standing Rock bunların hepsinin bir amalgamı gibiydi. Bütün hem kadın direnişinin hem çevre direnişinin birleştiği, kadının ön planda olduğu ve müthiş bir şekilde bu süreci yönettikleri gerçekten çok etkileyici ve hâlâ da devam eden yankıları demeyeceğim çünkü oradan bir parçalanma oldu, Standing Rock’taki kampların dağılmasıyla birlikte o parçalanma aslında tohumların bütün dünyaya saçılmasına sebep oldu ve oradan da yeni yeni direnişler, yeni yeni hareketler, biz de burada elimizden geldiğince…

ÖM: Bir şey soracağım başta LaDonna Allard’la konuşmanı yayınladık, küçük bir ses, orada ne diyordu? Kısaca bir söyler misin?

BE: Hemen söyleyeyim, bu bizim La Donna’yla yaptığımız ve muhtemelen de La Donna’nın verdiği son canlı röportajdı. Bir sene önce Amy’le konuşmuştu Amy Goodman’la Democracy Now’da hatırlayacaksınız ve Dakota Access kararı sonrasında biz bu röportajı yaptık Entropi’de de yayınladık. Çok yorgundu, zaten hastalığı yani kemoterapi tedavileri sürüyordu, program öncesi onunla biraz sohbet etmiştik. O yüzden sesi yorgun ve kesik geliyordu, ben çok küçük bir bölümünü burada yayınlayabildim. La Donna insanları beslemek üzerine kurmuştu aslında hayat hikayesini, yani bir babaanne ne yapar? Babaanne torunlarına sürekli yemek yedirir, yani benim anneannem de öyleydi aynı şekilde. Sürekli peşlerinden koşar ve onlara bir şeyler yedirmeye çalışır, büyükannelerin imajı budur. Yerliler içinde tamamen böyle, büyükanne kendisi de hep söyledi, sevgi verir ve yemek verir. Şimdi yemek çok önemli, doyurmak, komşuların açken tok yatmamak, paylaşmak, yiyecek paylaşmak, pişirmek. Biz bunu Covid sürecinde de gördük, La Donna ona değindi, “ben Standing Rock’ta bunu yaptım” hep de böyleydi, yani mütevazı bir şekilde Standing Rock’ta ne yaptığı sürekli biz dile getirdik. “Ben orada sadece yemek yaptım onlara, ben bir şey yapmadım, geri kalan her şeyi onlar yaptı” dedi.

ÖM: O çok etkileyiciydi, geldi bana onun için bir daha konuşalım dedim yani o kadar tok sözlü ve mütevazı bir hükümet gibi kadın işte!

BE: Çok çok, gerçekten hükümet ama gerçi hani şey çok güzel ama hükümetle bağdaştırmayalım ya!

ÖÖ: Çok haklı bir eleştiri!

ÖM: Peki geri alıyorum!

BE: Yani kadın gibi kadın diyelim.

ÖÖ: Aktivist gibi aktivist, bütün hükümetlere karşıydı.

BE: Aynen, böyle kadife eldiven içerisindeki çelik eldi aslında La Donna, dışarıdan çok yumuşak ve çok sevecen ama içerisinde inanılmaz bir irade vardı. New York Times onun hakkında bir anma ölüm sonrası yazılan yazılar vardır ya anma makalelerinden bir tanesinde söylediği bir şeye değiniliyor. Burada da zaten ben özellikle bu ‘No mora pipeline blues’ parçasını hemen La Donna’nın konuşmasından sonra çalmak istedim. Çünkü New York Times’daki makalede alıntı şu “biz toprağın altındaki her gaz ve petrol boru hattının dünyanın vücudundan çıkartılmasını istiyoruz” diyor. “Biz iyileşme istiyoruz, temiz su istiyoruz ve artık kendi geleceğimiz için söz hakkı sahibi olmak istiyoruz” diyor. Bu çok önemli, yani yönetildiğiniz kadar varsınız, biz bunu zaten bu Covid sürecinde de gördük. Eğer iyi yönetiliyorsa hastalık iyileşiyorsunuz, süreç iyi yönetiliyorsa iyileşiyorsunuz ve belki normalleşebiliyorsunuz. Süreç kötü yönetiliyorsa ölümlerden kafanızı kaldıramıyorsunuz. Yani bu en son söylediği cümle “biz kendi geleceğimiz üzerinde söz sahibi olmak istiyoruz, aslında özgürlüğe verilen çok büyük bir işaret, çok büyük bir yeşil ışık ve hepimizin buna ihtiyacı var. Hepimizin kendi geleceğimizi kendimizin inşa edebileceği düzene -bütün dünya için geçerli bu- ihtiyacımız var.” Bu da zaten bu kadının ne kadar öngörülü olduğunu, dinleyicilerimiz eğer hâlâ tanımıyorlarsa çok şiddetle tavsiye ederim, şiddetsiz olarak tavsiye ederim Ömer Bey’in söylediği gibi Google amcamıza başvursunlar, ismini yazsınlar ve onun kaleme aldığı makalelere bir göz atsınlar. Çok güzel iki tane değimi var, benim de çok sevdiğim ve sıklıkla kullandığım; bir tanesi diyor ki “biz harcanamayız” dedi. Bu gerçekten yani insan hayatı ucuz değil, doğanın hayatı da ucuz değil. Biz her şeyin, yaptığımız her harcamanın faiziyle bedelini ödüyoruz sonrasında. Yani bu covid sürecinde eğer bunu anlayamadıysak ne zaman anlarız bilmiyorum ama bir başka söylediği şey de “environmental racism” yani bu da çok önemli. Çünkü nerede kıyımları görüyoruz biz? Sesini çıkaramayacağını düşündükleri, ücra, yoksul, yerli topluluklarda onların yaşadığı bölgelerde hunharca bir doğa yıkımı görüyoruz gerçekten.

ÖM: “Çevre ırkçılığı” diyor değil mi?

BE: Çevre ırkçılığı evet, yani bu çok büyük bir nosyon ve hemen haberimize bu bağlamda geçelim. Deb Holland geldi ve hızlı geldi. Aslında La Donna vefat ederken bayrağı müthiş kadınlara devretti, bu kadınlar zaten her zaman sahnedeydiler ama belki de Standing Rock sayesinde bu kadar iyi pozisyonlara gelebildiler. Yani Standing Rock’ın oluşturduğu algı sayesinde, artık biz bu toprağın eski sahiplerine bu toprağın yönetiminin bir kısmını verebilmeliyiz algısı sonucunda Deholland muhteşem kurdele eteğiyle yeminini yaparak içişleri bakanlığına atandı ve atanır atanmaz da yerli kadınların reprezantasyonlarını, temsiliyetini hükümette gerçekleştirebilmek için kolları sıvadı ve bunun üzerine işte komisyonlar kuruldu ve sürekli kadın yerli temsilcilerin gönüllü pozisyonlarda, danışman pozisyonlarında özellikle çevre konularında Beyaz Saray’a gittiklerini duyduk. Bunların haberleri gelmeye başladı, bunlar çok güzel gelişmeler. Bunun yanında biliyorsunuz yandan da La Donna’nın başlattığı hareketin merkezinde olan kuzey Dakota’daki boru hattı hâlâ işliyor ama izni yok ve bir türlü iznini yeniletemiyor. Neredeyse 1 sene olacak, biz en son geçen sene galiba bunun haberini yapmıştık. 

ÖM: Konuşmuştuk evet.

BE: Konuşmuştuk, zaten onun üzerine La Donna’yla biz röportaj yapmıştık, çünkü mahkemede hakim Boasberg müthiş bir karar almıştı, demişti ki “gerçekten çevre etki değerlendirme raporu tekrardan yazılmadan, en ince detayına kadar yazılmadan Dakota Access’e verilen bu boru hattına verilen izni ben iptal ediyorum” demişti. O izin hâlâ iptal hükmünde. Fakat bir de böyle bir cümle kullanmıştı orada, o cümleye istinaden bir üst mahkemeye gitmişti hemen şirket ve orada şöyle bir algı oluşmuştu, ÇED raporu sonuçlanana kadar boru hattı işlemeye devam etsin ama izinsiz işletilsin şeklinde böyle bir kavram karmaşası ortaya çıkmıştı ve bunun üzerine yerli kabileler, Lakotalar hemen harekete geçmişlerdi, dilekçelerini sunmuşlardı ve şimdi ortada çalışan ama izni olmayan bir boru hattı söz konusu ve durumu gerçekten sallantıda. Yakın zamanda bir hafta önce tekrardan bir üst mahkemeye başvurdular ve “bir önceki kararın iptalini istiyoruz ve davanın tekrardan açılmasını istiyoruz” dediler. Fakat mahkeme mutlak bir oyla yani 3 tane komisyon üyesi hakimin 3’ünün de red oyuyla reddetti “hayır, biz bunun sonucunu bekleyeceğiz, bu raporun sonucu gelene kadar biz sizin izninizin hiçbir koşulda yenilenmesi için dava dahi açmanızı doğru bulmuyoruz” dediler. Bunu hatta gerekirse ‘supreme court’ dedikleri en yüksek mahkemeye kadar gidebilir şirket ama oraya gidebilmesi için önce federal seviyedeki davaları aşabilmesi lazım. Fakat oradan bir türlü çıkamadığı için kaldı ki gitse dahi –bunu hukukçular söylüyor- en üst mahkemenin de farklı bir karar bu konuda vermeyeceğiz, bunların hepsi aslında La Donna’nın ve diğer bütün Standing Rock’ta yer alan, üşenmeden oraya giden, işlerini güçlerini bırakıp orada günlerce, aylarca direnen insanların sayesinde gerçekleşti. Çünkü bu algı oturdu artık, dediler ki “yanlış bir düzenin içerisindeyiz, biz iyi bir yere gitmiyoruz, bir şeylerin artık değişmesi gerekli” fikrinin artık olan bir fikir olması aslında Standing Rock bunun en önemli ‘milstone’larından bir tanesi, en önemli yapı taşlarından bir tanesi bence. Buradan da bu vesileyle bütün dünyadaki tüm çevre direnişlerini çevre için, doğa için kendi hakları için direnen bütün halklara, yerli halklara, insanlara, kadınlara, hepsine kocaman bir selam gönderelim. La Donna çok güzel bir hayat yaşadı, çok güzel derken istediği her şeyi gördüğü bir hayat yaşadı, sonunda özellikle. Birçok zorluklar yaşadı evet, birçok şeylerle, ayrımcılıkla üzüntülerle karşılaştı, kendi gençliğinde hiç kolay bir hayat değildi ama güzel bir hayattı, çünkü güzel dolu dolu yaşanmış bir hayattı. 

ÖM: Evet özellikle de pardon bir hemen ufak bir ilavede bulunmak için sözünü kestim. Yani belki de söylediğin şeylerin en önemlilerinden biri La Donna’nın başına gelen olağanüstü yani yerliler için, endijenler için olağanüstü sayılmaz ama yani insanlar için son derece ağır şartlara rağmen hiçbir küskünlüğe, öfkeye, gazaba kapılmadan bilge bir şekilde atalarıyla ve doğayla kurduğu ilişkiyi sürdürerek bugünlere gelebilmesi hakkında bu şekilde konuşabilmek mücadele öncüsü olması, bu müthiş bir şey yani.

BE: Evet zaten içindeki güç ve insanlara aşıladığı bu pozitif algı bu yüzden çok önemli ve hiç kimse de onu unutmadı yani son dakikaya kadar sevdikleriyle birlikteydi, elini tuttular, sosyal medyadan en son dakikasına kadar bizlere mesaj gönderdi. Koşucuları biliyorsunuz Line3 ve Dakota Access için Washington’a koşan gençler La Donna ölmeden 2 gün önce evinin önündeydiler, ona muhteşem mesajlar bıraktılar, dışarıdan şarkılar söylediler ve cenazesi vefat ettikten sonra Miles 2018 yılında vefat etti doğru hatırlıyorsam, eşi çok büyük bir aşkla birbirlerine bağlılardı, 1990 yılında La Donna’nın üçüncü evliliği olarak evlenmişlerdi. Gerçekten o da çok büyük destek verdi bütün bu süreçte La Donna’ya, ailesine, her zaman her yerde arka planda sessiz bir şekilde ve güçlü bir şekilde varlığını hissettirdi, desteğini hissettirdi. Ona da buradan Allah rahmet eylesin diyelim ne diyelim artık bilmiyorum. Fakat şöyle bir şey, Miles bir motosikletçiydi, sürücüydü yani ‘rider’dı İngilizce terimiyle ve bunların bir grubu vardı, bir motosiklet ailesi vardı ama şimdi motosiklet deyince herkesin aklına ‘house angels’ gelmesin akıllarına yani çok iyi kalpli kocaman yürekli motosikletçiler de var. Hatta biz bunun sanırım Dikilen Kaya’da da haberini yapmıştık, ya da ben sosyal medyadan paylaştım. Bir dönem motosiklet grupları okullarda özellikle liselerde, ortaokullarda bu mobinge maruz kalan küçük, gözlüklü, sivilceli suratlı, itilen kakılan çocuklar vardır ya, onlara destek olmak için küçük çocukların büyük abileri olma konusunda bir hareket başlattılar. Koca koca motosikletler, terkislerine attıkları ufacık çocukları okullara teslim ediyorlardı evlerinden alıp ve onları işte el sallıyorlardı hani biz buradayız falan gibilerinden. Bu çocukların sosyal sistemde bir şekilde saygın olmasını sağlıyorlardı. Miles’ın motosiklet grubu da böyle bir gruptu aslında. Bu motorcular La Donna’nın cenazesini çok uzun bir yol boyunca önden inanılmaz bir konvoyla eşlik ettiler, yolu açtılar.

ÖM: Kortej.

BE: Muhteşem bir kortejdi, arkasından cenaze arabası ve arkasından atlılar. Bu karışık bir gruptu, ağırlıklı olarak Dakotalardan ve Siyulardan oluşuyordu motorcular da dahil ama beyazlar da vardı. Bütün La Donna’nın sevenleri bu müthiş kortejle Dakota’nın o bomboş açık arazisinde uzun bir yolda La Donna’yı evinden aldılar ve gömünün yapılacağı tipi’ye o çadıra götürdüler. Orada davul daireleri kuruldu, seremoni devam etti ve La Donna’nın cenazesi de böylece onu bir sonraki yolculuğuna yolculamış oldu.

ÖM: Evet bir sonraki yolculuğuna, bu çok teşekkür ederiz, harika bir program oldu Bikem.

BE: Ben teşekkür ederim.

ÖM: La Donna’yı hiç unutmayacağız ve konuşmaya elbette devam edeceğiz tüm mücadeleyi, senin dediğin gibi yalnız oradakiler için değil bütün dünyadaki bu doğayı, doğayla bütünleşme hareketlerine esin kaynağı olan önemli insanlardan birini bugün törenle uğurladık.

BE: Evet efendim, biz de burada üzerimize düşeni yapmış olduk. 

ÖM: Çok teşekkür ederiz Bikem.

BE: Ben teşekkür ederim.

ÖM: Görüşmek üzere.

BE: İki hafta sonra görüşmek üzere. 

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

BE: Görüşürüz Özdeş.