Kayıt Arşivi
Podcast kanalları ve üyeliği hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın.
Kadıköy'de bulunan ve Türkiye'nin ilk bilimkurgu kütüphanesi olma özelliğini de taşıyan Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi gönüllülerinden Jülide Kayaş ve Naci Aklan'ın yürüteceği programda, hem
kütüphanede yapılan seminer, konuşma, atölye etkinliklerine yer veriliyor, hem de bilimkurgunun doğuşu, gelişmesi, modern toplumdaki yeri hakkında her hafta belli bir başlık/tema üzerinden tematik sohbetlere yer veriliyor.

Sentinel: 3 Kasım 2017

Sinefil: 3 Kasım 2017
"Venedik Taciri'nde Beden ve Bağışlama" başlığı altında Akdemisyen Çimen Günay -Erkol Shakespeare eseri olan Venedik Taciri adlı yapıtı inceledi.

Anlatıdaki Hakikat: 3 Kasım 2017

Spor: 3 Kasım 2017

Sanat Uzun, İlham Sonsuz: 3 Kasım 2017

Önce Sağlık: 3 Kasım 2017

Tohumdan Hasada Ekolojik Yaşam: 3 Kasım 2017

Seyyare: 3 Kasım 2017
Bu hafta "Dokuzuncu Sanat", çizgi roman, grafik roman, Kililana Şarkısı’nı konuştuk

Biofilia: 2 Kasım 2017
KazDağlarındaki onlarca madenden ve planlanan 16 termik santralın üzerine yeni bir altın madeni eklenmesi planlanıyor. Şap Dağı'nda siyanürle aranması planlanan yeni maden için kolları sıvayan şirket, dün Halkın Katılımı Toplantısı'nı gerçekleştirdi ve bölge sakinleri de itirazlarını dile getirdiler. İtirazlar siyanürle altın aranmasından, madenin ormanlık alana yapılmasına geniş bir skalada.
Yeraltı suları etkilenecek
KazDağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği'nden Süheyla Doğan süreci ve itirazlarını anlattı. Altın arama sürecinin 2012'ye kadar uzandığına dikkat çeken Doğan, Şap Dağı ile birlikte tam sırtta kalan Madra Dağı'nın da tehdit altında olacağını belirtiyor. Zira siyanür bulunduğu çevreye en çok zarar veren kimyasallardan biri. Bu durumda yer altı suları kirlenecek, dolayısıyla tarım alanları da etkilenecek.
Altın değil kuvars kandırmacası
Doğan'a göre toplantı tam bir düzen içinde gerçekleşti ve halkın itirazları da tutanaklara geçirildi. Fakat köy halkı "Maden yapılsın" ve "Yapılmasın" olarak ikiye bölünmüş durumda. Son döneme damgasını vuran ve dikkat çeken bir başka özellik ise, madencilerin Bakanlığa ruhsat ve izin için başvururken "Altın" ve "Siyanür" ismini kullanmaktan kaçınmaları ve arayacakları cevherin adına sadece kuvars demeleri. Böylece halktan tepki çekmekten kurtulup, Bakanlığı da bir nebze kandırmaları mümkün oluyor. Artvin Cerattepe madeni içinde örneğin Cengiz Holding'in arama ruhsatı başvuruları ya da ÇED sürecinde 'altın' yerinde bakır demeyi tercih ettiğini biliyoruz. Bu madende de aynı süreç işleyince bölge halkı konunun 'altın' olduğunu anlamak konusunda biraz gecikmiş.
'Hidrosiyanür zehirlenmesi muhtemel'
Maden aranmak istenen alanın ise yüzde 80'i meşe ve karaçam ormanından oluşuyor. Öte yandan en vahşi arama yöntemi olan açık madencilik yapılması planlanıyor, ki bu durumda araya bir başka tehlika yani "Hidrosiyanür zehirlenmesi" vakaları girebiliyor. Doğan, bu zehirlenmelerin Kışladağ'da yaşandığını hatırlatıyor. Yani çok yağmur yağması halinde topraktaki PH'ı dengelemek için şirketlerin kullandığı kirecin toprağa sökmemesi ve siyanürün havayla taşınarak bölge halkını doğrudan etkileyerek zehirlemesi.
Tarımdan gittikçe uzaklaşılıyor
Bölgedeki bir diğer sorun, halkın tarımdan gittikçe daha fazla uzaklaşması. Doğan halkın hayvanlarını otlatmak yerine kapalı meracılığa geçtiğini belirtiyor. Bu durumda boşalan tarım arazileri kolayca şirketlere satılabiliyor ve yerini yeni madenler alıyor. Diğer yeni tehdit ise hukuken "yapılan projeden doğrudan etkilenme gerekliliği" yönünde. Yani İstanbul'dan Kazdağları'ndaki bir maden projesine karşı dava açmanız engelleniyor. Bu durum ise mücadeleyi kırmaya ya da etkisini azaltmaya yönelik bir araç olarak kullanılıyor.
2012'den bu yana faaliyetlerine devam eden KazDağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği "Burada sadece sorun olduğu zaman değil, her zaman birlikte olalım" diyor.

Yeşil Bülten: 2 Kasım 2017: Kazdağları'na Yeni Maden Tehdidi