Kopuk Bağlar Kayıt Arşivi
Podcast kanalları ve üyeliği hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın.
Apaçık Radyo’nun 30. yılında, radyonun en kadim tanıklarından biri olan mikrofonu konuşuyoruz. Bu özel bölümde, mikrofonda o ilk ses yankılanıyor: “Merhaba Kâinat!”
Bertolt Brecht’in “Söz ver bana susmamak için aniden” dizeleriyle, 30 yıldır kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Apaçık Radyo’ya selam gönderiyoruz.
Çok yaşa Apaçık Radyo — hep açık kal!

Mikrofon: “Merhaba Kâinat”
Metropollerde görünmez kılınan; kırsalda hâlâ yaşamı sürdürülebilir kılan, yoksulluğun, dayanıklılığın ve kolektif hafızanın izlerini taşıyan sobayı ve sobanın Osmanlı ile Cumhuriyet tarihindeki yerini konuşuyoruz.

Soba: Metalde Mühürlenen Ateş
Bu bölümde yazının kalıcılığıyla sesin uçuculuğu arasında, insanlık hafızasının en kadim tanığı kitabı konuşmaya devam ediyoruz. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan serüveninde kitap; kimi zaman bir güç aracı, kimi zaman bir direniş alanı, kimi zaman da düşüncenin özgürleştiği bir mecra…

Kitabın izinde
Bu bölümde, sözden yazıya uzanan yolculukta kitabı ve kitabın Osmanlı ile Cumhuriyet tarihindeki serüvenini konuşuyoruz.

Kitap: Uygarlığın Hafızası
Hakan Tosun anısına…
İklim krizi ve turizm baskısının gölgesinde bir kıyı kasabasının sahneye dönüştüğü Kaş Tiyatro Festivali'ni, tiyatronun doğayla ve direnişle kurduğu bağı; sanatın nasıl bir ekolojik tanıklığa dönüştüğünü ve Kaş’ın sesinin sahneye nasıl taşındığını konuşuyoruz.

Kaş Tiyatro Festivali: Doğayı Savunan sahne
Mezopotamya’nın çamur surlarından Cumhuriyet’in kırmızı duvarlarına uzanan toprak ve emeğin iç içe geçtiği tuğlayı ve tuğlanın dünya ve Cumhuriyet tarihi konuşuyoruz.

Tuğla: Medeniyetin harcı
Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’nin 12. yılına adım atarken, konuklarımız Petra Holzer ve Ethem Özgüven ile birlikte daha yavaş, daha yerel ve daha sahici bir dünyanın izini süren BİFED’i; ekolojik festival anlayışını, alternatif üretim ve paylaşım biçimlerini ve sinemanın doğayla kurduğu bağları konuşuyoruz.

BİFED: Ekolojik Festival
Bu hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz. Elektriğin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan yolculuğunu, barajların duvarları ardında hapsedilen suların elektriğe dönüşümünü ve bu dönüşümün topluma, zamana ve doğaya bıraktığı izleri konuşuyoruz

Medeniyetin Işığı: Elektrik
Suyun özgür akışını baraj duvarlarının ardında hapseden, hareketini elektriğe çeviren ama aynı zamanda doğayı, zamanı ve toplumu dönüştüren Hidroelektrik Santrallerini konuşuyor; Cumhuriyet tarihinin kalkınma hayalleriyle örülü barajlarını, bu hayallerin ardında kalan gölgeleri ve ortaya çıkan yaşamı savunma yollarını birlikte hatırlıyoruz.

Nehri Zincire Vuran Modernlik: Hidroelektrik
Ormanların uğultusu, bostanların çeşitliliği, şehirlerin kalabalığı… Hepsi tek bir sese indirildiğinde geriye ne kalır?
Monokültürün doğayı ve gündelik hayatı nasıl çoraklaştırdığını, buna karşı çeşitliliğin filizlendirdiği dirençleri konuşuyoruz.

Tek Ses, Tek Tür: Monokültür
