Antroposen Sohbetler Kayıt Arşivi
Podcast kanalları ve üyeliği hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın.
Değişen ortamlarda, ekolojik ve evrimsel dinamikler sıkı bir şekilde iç içe geçmiş durumda. Bununla birlikte, doğal koşullar altında fenotipik özelliklerin dinamiklerini anlamak hala yeterli düzeyde değil. Küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişimi organizmaların fenotipik özelliklerini şüphesiz etkiliyor. Bu programda örneklerle değişkenliği nasıl inceleyeceğimizi tartışıyoruz. Konuğum Zürih Üniversitesi'nden Popülasyon Ekolojisi Profesörü Arpat Özgül.

Çevresel değişimin yaban hayatına etkileri
Sulama yöntemleri, değişen tarımsal uygulamalar, kuraklık ve değişen yağış rejimi sebebiyle göllerimiz sularını kaybediyor. Su seviyesi düşüp derinlik azaldıkça, buharlaşma tetikleniyor. Raporlar, Türkiye’nin göllerinden yarıdan fazlasını kaybettiğini gösteriyor. “Türkiye’de bulunan 300’e yakın irili ufaklı doğal gölün yüzde 60’ı kurudu.” Türkiye’nin neredeyse tüm göl alanları kirlilik nedeniyle doğal dokusunu kaybetmiş durumda. Doğal göller ve sulak alanlarda su miktarıyla beraber su kalitesi de azalıyor, ayrıca biyolojik çeşitlilik tehdit altına giriyor. Konuyu Prof. Dr. Meryem Beklioğlu ile konuşuyoruz.

Türkiye'nin gölleri ve iç sulak alanları
Antroposen dönemle, yani, insan çağıyla çok farklı açılardan yüzleşiyoruz. Geçtiğimiz yıldan bu yana yaşadığımız Kovid-19 salgını, Avustralya yangınları, bugünlerde Akdeniz havzasında görülen yangınlar ve Türkiye’nin yaşadığı orman yangınları. Ayrıca, tüm bunların yanında uzun süredir gündemde olan kuraklık problemi. Hepsi insan çağının bize sunduğu maliyet.
Birleşmiş milletler (BM), ülkelerin su, arazi yönetimi ve iklim acil durumuyla mücadele konusunda önlem almamaları halinde, kuraklığın bir sonraki salgın olma riskinin yüksek olduğunu söyledi. Esasında kuraklık için salgın kelimesi az kalır, muhtemelen önemli bir kriz olarak dünyanın karşısına gelecek bir sorun olacak. Konuyu Prof. Dr. Murat Türkeş’le tartışıyoruz.

Bir sonraki pandemi kuraklık mı?
Küresel ısınma, kuraklık ve yangınlar arasındaki etkileşimler, ısınan dünyada yangına hassas ekosistemlerdeki değişikliklerin en önemli tetikleyicileridir. Akdeniz Bölgesi için yangınlar bölgenin genelinde ağaç ve tür kompozisyonun tekrar yenilenmesi üzerine etkili olurken, küresel ısınma yangınların sıklığını artırmıştır. Orman yangınlarının sebep ve etkilerinin neler olduğunu Türkiye'nin deneyimlediği orman yangınlarını dikkate alarak tüm yönleriyle konuştuğumuz bu bölümde, konuğum yangın ekoloğu Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu.

Akdeniz'in orman yangınları
Biyoçeşitliliğimizi tehdit eden en önemli faktörlerden biri değişen iklime bağlı olarak türlerin dağılım alanlarını değiştirmesi. Türlerin yerli oldukları coğrafyalardan yeni coğrafyalara doğru hareket etmeleri ve bu coğrafyalardaki yerel türleri tehdit edecek boyuta gelmeleri günümüzdeki en önemli sorunlardan biri. İstilacı tür ne demektir? Karasal ve sucul ortamlarda örnekleri nelerdir? Anadolu’da istilacı tür örnekleri var mı? Bu bölümde biyoçeşitlilik ile istilacı türler arasındaki bağlantıyı kurup, özellikle sucul ekosistemlerden örneklerle bu sorulara yanıt vermeye çalışacağım. Konuk: Prof. Dr. Güler Ekmekçi (Hidrobiyolog, Akademisyen).

Biyoçeşitlilik krizi ve istilacı türler
Akdeniz doğası ve Akdeniz üzerine tehditleri konuşuyoruz. Bu vesileyle Muğla Çevre Platformu’nun yaptığı etkinliklerle, Akbelen Ormanındaki tehditlere değiniyoruz. Konuklarımız Prof. Dr. Çağatay Tavşanoğlu, Muğla Çevre Platformundan Neşe Tuncer ve Umay Karabaş.

Akdeniz doğası ve Akdeniz üzerine tehditler
Türkiye'nin kuş faunası diğer gruplarla karşılaştırıldığında nispeten iyi bilinmektedir. Anadolu'da kuşlarla ilgili ilk gözlemler 1830'lu yıllarda başlamış. Özellikle son 70 yılda, Ergene (1945) ile başlayan ve ardından Kasparyan (1956), Kumerloeve (1961), Beaman (1978), Kiziroğlu (1989), Bilgin ve Akçakaya (1990) gibi birçok araştırmacının listeleri yayınlanmıştır. Son olarak, ülkemizde 491 kuş türü olduğu belgelenmiştir. Özellikle vatandaş bilimiyle ilgilenenlerin ivmeli artışı, ülkemizde kuşlarla ilgili verilerin ve yayınların artmasını sağlamış durumda. Buna en iyi örnek TRAKUS platformu. Herkese açık olan bu platforma üye olan kuş gözlemcilerin yaklaşık 15 yıllık birikimleri bugün bir esere dönüştü ve bugüne kadar verilen listelere ek olarak Türkiye’nin ilk özgün rehber kitabı geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Bu programda uzun soluklu bir proje olan bu kitabı ve Türkiye kuşlarını hem tarihsel hem de güncel bir perspektifle konuşacağız. Konuklarım kitabın editörlerinden Ömer Furtun ve Doç. Dr. Kiraz Erciyas Yavuz.

TRAKUS Türkiye’nin Kuşları kitabı
Konumuz "Antroposen ne zaman başladı?" Bu sorunun cevabını Antroposen teriminin tarihine dikkat çekerek yapmaya çalışıyoruz. Bir dönemi tanımlarken insan eylemlerinin ne kadar önemli olduğu fikrinin altını çizdiğimiz bu bölümde Antroposen dönem içindeki önemli bir krize de ayrıca yer veriyoruz; bu da insan çağı için çok dikkat edilmesi gereken azot krizi.

Antroposen ne zaman başladı?
Dünyada tanımlanmış 1 milyon 900 bin farklı tür var. Bu türlerin Latince isimleri yanı sıra İngilizce yaygın isimleri de var. Bu isimlerin karşılığı biyoçeşitliliğin anlaşılması ve korunması için oldukça önemli. Ancak bu isimlerin yaygın halleri İngilizce, bu isimlerin Türkçeleştirilmesi, yaşadığımız gezegendeki organizmaları tanımak, onları korumak için oldukça önemli. Tür isimlerinin Türkçe karşılıklarının bulunması için güzel bir örnek dünya kuşlarının Türkçe karşılıklarının oluşturulması projesi. Dünyada yaklaşık 10 bin kuş türü olduğunu düşündüğümüzde, bu türlerin Türkçe karşılıklarının nasıl bulunduğunu, Türkçenin bu konudaki zenginliğini bu uzun soluklu projeyi gerçekleştiren iki isimle konuşuyoruz. Konuklarımız Prof. Dr. Sancar Barış ve Kerem Ali Boyla.

Dünya kuş türlerinin Türkçeye aktarımı
Bugün yaşadığımız gezegende insanın yarattığı sorunlar şüphesiz küresel boyutta ve her geçen gün artıyor. Bu konuda üç maymunu oynar gibiyiz; ne görüyoruz, ne duyuyoruz, ne de yeterli ölçüde konuşuyoruz. Sulama için çok fazla su kullanıyoruz, soya fasulyesi ve yağ palmiyesi için çok fazla yağmur ormanı tahrip ediyoruz, atmosfere aşırı ölçüde karbon salıyoruz. Hatta karbondan ziyade bir de azot salıyoruz ki asıl problem bu. Bunların etkileri de birleşince karşımıza çıkan sorun iklim krizi ve bu krizin tetiklediği biyoçeşitlilik krizi oluyor. Antroposen dönemdeki iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik ile ilişkisini bugün Ömer Madra ile konuşuyoruz.

İklim değişikliği ve biyoçeşitlilikle ilişkisi