Antroposen Sohbetler Kayıt Arşivi
Podcast kanalları ve üyeliği hakkında daha detaylı bilgi almak için tıklayın.
Konumuz "Antroposen ne zaman başladı?" Bu sorunun cevabını Antroposen teriminin tarihine dikkat çekerek yapmaya çalışıyoruz. Bir dönemi tanımlarken insan eylemlerinin ne kadar önemli olduğu fikrinin altını çizdiğimiz bu bölümde Antroposen dönem içindeki önemli bir krize de ayrıca yer veriyoruz; bu da insan çağı için çok dikkat edilmesi gereken azot krizi.

Antroposen ne zaman başladı?
Dünyada tanımlanmış 1 milyon 900 bin farklı tür var. Bu türlerin Latince isimleri yanı sıra İngilizce yaygın isimleri de var. Bu isimlerin karşılığı biyoçeşitliliğin anlaşılması ve korunması için oldukça önemli. Ancak bu isimlerin yaygın halleri İngilizce, bu isimlerin Türkçeleştirilmesi, yaşadığımız gezegendeki organizmaları tanımak, onları korumak için oldukça önemli. Tür isimlerinin Türkçe karşılıklarının bulunması için güzel bir örnek dünya kuşlarının Türkçe karşılıklarının oluşturulması projesi. Dünyada yaklaşık 10 bin kuş türü olduğunu düşündüğümüzde, bu türlerin Türkçe karşılıklarının nasıl bulunduğunu, Türkçenin bu konudaki zenginliğini bu uzun soluklu projeyi gerçekleştiren iki isimle konuşuyoruz. Konuklarımız Prof. Dr. Sancar Barış ve Kerem Ali Boyla.

Dünya kuş türlerinin Türkçeye aktarımı
Bugün yaşadığımız gezegende insanın yarattığı sorunlar şüphesiz küresel boyutta ve her geçen gün artıyor. Bu konuda üç maymunu oynar gibiyiz; ne görüyoruz, ne duyuyoruz, ne de yeterli ölçüde konuşuyoruz. Sulama için çok fazla su kullanıyoruz, soya fasulyesi ve yağ palmiyesi için çok fazla yağmur ormanı tahrip ediyoruz, atmosfere aşırı ölçüde karbon salıyoruz. Hatta karbondan ziyade bir de azot salıyoruz ki asıl problem bu. Bunların etkileri de birleşince karşımıza çıkan sorun iklim krizi ve bu krizin tetiklediği biyoçeşitlilik krizi oluyor. Antroposen dönemdeki iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik ile ilişkisini bugün Ömer Madra ile konuşuyoruz.

İklim değişikliği ve biyoçeşitlilikle ilişkisi
İnsan, artan nüfusuyla 1950’li yıllardan günümüze, dünya üzerinde kendi varlığını önemli ölçüde hissettirmeye başladı. Artan nüfusun sonuçlarından biri ise hayatımıza soktuğu farklı endüstriyel ürünler oldu. Ancak 1950’li yıllarda hayatımızı kolaylaştıracağını düşündüğümüz bu ürünler ve maddeler, çevre üzerindeki etkileriyle bugün artık başımıza dert olma düzeyine ulaştı, plastik gibi... Antroposen Çağı'nda plastiklerin en önemli etkisi mikroplastikler ölçeğinde deneyimliyoruz. Plastikler konusunu, özellikle mikroplastikler ölçeğinde konuştuğumuz bu bölümde konuğumuz Doç. Dr. Nihan Tavşanoğlu.

Plastik bağımlılığı nereye kadar sürecek?
İnsanın yaşadığımız gezegende hayatta kalmasına izin veren bileşenler solunabilir hava, içilebilir temiz su ve tolere edilebilir sıcaklıklardır. Bunların tamamı yaşadığımız ekosistemlerin cansız bileşenleri olarak tanımlanır ve genellikle de hafife alınırlar. Ancak, bu bileşenlerin oluşturduğu dengedeki bozulma ekosistem içinde insana kadar gelen tüm etkileşimleri tersine çevirebilir. Bu durum, yaşadığımız gezegendeki tüm canlılar ile insanı bir darboğaza sokar. Sonuç, yaşam kalitesindeki düşüşün yanı sıra, ekonomik güçlükler olarak da karşımıza çıkar. Birleşmiş Milletler (BM), insanların doğa üstündeki yıkıcı etkilerini bugüne kadarki en kapsamlı raporlardan biriyle ortaya koydu. 50 ülkeden 145 uzmanın hazırladığı rapora göre, 1 milyon hayvan ve bitki türü yok olma tehdidiyle karşı karşıya. Bu gerçekleşirse biyoçeşitlilik krizin en üst noktasını yaşarken, sorun insana kadar gelerek yaşadığımız gezegeni geri dönüşümsüz bir şekilde tehdit altına sokacak. Bu hafta, 1600 sayfalık raporu ve raporun içeriğini Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Konulu Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu’nun (IPBES) üyesi ve raporun baş yazarlarından biri de olan İsveç Lund Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mine Islar ile konuşuyoruz.

1 milyon tür tehdit altında
Günümüzde iklim değişiyor, hatta küresel anlamda dünyanın ateşi çıkıyor, bunu bugün net bir şekilde görüyoruz. Esasında iklim hep değişti. Dünya, kendi tarihi içinde iklim değişimlerine aralıklarla tanık oldu. Peki, geçmişte, dünyanın tarihini düşündüğümüzde neler oldu? İklim bugünkü değişimden farklı olarak nasıl değişti? Biyoçeşitlilik ve iklim değişimi arasındaki ilişkiler nasıl bir örüntü sergiliyor? Bu soruların cevaplarını ve daha fazlasını bir iklim bilimci olan konuğum, Prof. Dr. Nüzhet Dalfes ile konuştuk.

Gezegenin dünü, bugünü ve geleceği
Biyoçeşitliliği yok ediyoruz... Kendi yarattığımız bir yok oluşta insana ne olacak? Jeolojik kayıtlardan ortaya çıkan pek çok ders, geçmişi anlamamız geleceği doğru öngörmemize yardımcı olur mu? Kitlesel bir yok oluş zayıf olanı alır, güçlü olanı da güçsüzleştirir. Burada zayıflık ve güçlülük ne anlama gelmektedir? Bu soruların cevapları genetik bilimi ile verilebilir. Bu perspektif dahilinde konuğumuz Gözde Çilingir ile birlikte genetik bilimi, genetik çeşitlilik ve doğa koruma üzerine konuştuk. Örnek türlerimizden biri de Boz Ayı, Anadolu'nun Boz Ayının genetik çeşitliliği hakkındaki zenginliği de dikkate değer sonuçları ortaya koyuyor.

Genetik bilimi ve doğa koruma
Antroposen dönemin bize kazandırdığı çevresel problemler kuşları etkiliyor mu? Küresel ısınma kuşları krize soktu mu? Küresel ısınma nedeniyle ortaya çıkabilecek olumsuz etkiler sinyallerini kuraklıkla verirken, uzun soluklu Avrupa Kuş Atlası projesinin sonuçları geçtiğimiz yılın son aylarında yayınlandı. Sonuçlar kabaca son otuz yıl içinde, Avrupa orman kuşları dağılım alanlarını genişletirken, tarım arazilerinde üreyen kuşlar ise dağılım alanlarını daraltıyordu şeklinde kendini gösterdi. Program konuğum Kerem Ali Boyla ile Avrupa Üreyen Kuş Atlası sonuçlarını Türkiye özelinde yorumluyoruz.

Avrupa Üreyen Kuş Atlası ve Türkiye kuşları
E. O. Wilson biyoçeşitliliği tanımladığı zaman, “Her bir organizma bilgi açısından bir Caravaggio tablosu, Bach fügü ya da başka bir önemli sanat eserinden çok daha değerlidir” diye belirtmişti. Biyoçeşitlilik insanın sağlıklı bir dünyada hayatta kalması için çok önemli. Antroposen Sohbetlerin bu bölümünde arıların, kelebeklerin ya da diğer böceklerin olmadığı bir dünyada nasıl problemler bizi bekliyor. Mercan kayalıklarını görmezden gelirsek ne olur gibi sorulara cevap veriyoruz. Sonra, ülkemizin biyolojik zenginliklerini özetleyerek, önemli yaşam ortamlarından biri olan tuzcul habitatlara Tuz Gölü özelinde dikkat çekiyoruz. Program konuğum Prof. Dr. Ahmet Emre Yaprak, Tuz Gölü'nün karşı karşıya olduğu tehditleri sahip olduğu endemizim üzerinden değerlendiriyor.

Biyoçeşitlilik hayatımız için neden önemli?
Doğa Koruma Merkezi'nden Özge Balkız'la Anadolu'da biyoçeşitliliği konuşuyoruz.

Anadolu'da biyoçeşitlilik