
Avrupa’nın Dışsallaştırılmış Sınırları: Libya gözaltı merkezlerinde insanlıktan çıkışın anatomisi
Phoebe Walton ile gerçekleştirdiğimiz kapsamlı röportaja yer veriyoruz. Walton, Berlin'de doğdu. Cambridge Üniversitesi'nde mekansal çalışmalardan alanında eğitimini tamamladı ve şu an Forensic Architecture'de çalışıyor.
Phoebe Walton ile bu röportajda ilk olarak bizim daha önce sizlerle de paylaştığımız “Kale Avrupası”nın kısıtlayıcı politikaları nedeniyle 66 bin 519 mülteci ve göçmenin öldüğünü belgeleyen son liste" raporu üzerine konuşuyoruz.
Ardından Phoebe Walton, Avrupa sınır politikalarının göçmen ve mültecilere yönelik yapısal şiddeti nasıl sistematikleştirdiğini ve bu sürecin Libya gibi ülkelerde nasıl derin insani krizlere yol açtığını anlatıyor. Özellikle "geri itme" ve "geri çekme" uygulamalarının, Avrupa’nın hukuki ve ahlaki sorumluluğunu başka ülkelere devretme stratejisiyle hayata geçirildiğini vurgulayan Walton, bu pratiklerin bir yandan Avrupa kamuoyundan gizlendiğini, öte yandan mülteciler üzerinden yaratılan korku söylemleriyle meşrulaştırıldığını belirtiyor. Libya’daki gözaltı merkezlerinde yaşanan insanlık dışı koşulların, AB tarafından desteklenen bir sınır altyapısının parçası olarak görülmesi gerektiğini ve bu merkezlerde mültecilerin hem yerel milisler hem de Avrupa destekli yapılar tarafından çok yönlü istismara uğradığını ortaya koyuyor.
Phoebe Walton ayrıca, Forensis'te yürüttükleri saha araştırmaları aracılığıyla, mültecilerin tanıklıklarını dijital araçlarla belgelediklerini ve bu anlatıları somut, hukuki delillere dönüştürdüklerini ifade ediyor. Libya’daki gözaltı merkezlerinden sağ kurtulan Martin ve Stefan gibi kişilerin tanıklıkları üzerinden sistemin nasıl işlediği gözler önüne seriliyor. Tüm bu süreçlerin, Avrupa'nın kendi sınırlarını dışsallaştırarak görünmezleştirmeye çalıştığı sistematik bir baskı biçimi olduğunu belirtiyor ve kamuoyunun, bu gizli kalan alanlara dair farkındalığını artırmanın aciliyetine dikkat çekiyor.