"Direnmek ve sebat etmek yeni fırsatlar yaratıyor"

-
Aa
+
a
a
a

İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, denizde insani yardım taşımaya çıkan Global Sumud Filosu'nun son bir haftasını, filonun uğradığı baskınları, uluslararası tepkileri ve amaçlarını paylaşıyor.

""
"Direnmek ve sebat etmek yeni fırsatlar yaratıyor"
 

"Direnmek ve sebat etmek yeni fırsatlar yaratıyor"

podcast servisi: iTunes / RSS

Sevgili dinleyiciler, İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoş geldiniz. Son bir aydır burada, iklim krizi konularını değil; iklimle iç içe geçmiş insan hakları trajedilerini, savaşın çevreye verdiği tahribatı ve eko kırım örneklerini de konuştuk. Bugün konuşacağımız konu da tam olarak bunun kesişim noktasında: Denizde insani yardım taşımaya çıkan Global Sumud Filosu'na yönelik saldırılar — hem insan yaşamını, hem de Gazze’nin doğal altyapısını hedef alan bir kriz.

Gazze’de süren bombardımanlar, yalnızca insanları öldürmüyor; su kaynaklarını, tarımı, hastane altyapısını ve ekosistemi de sistematik olarak yok ediyor. Bu, sadece savaş değil — aynı zamanda sürdürülebilir yaşamın kasıtlı yok edilmesi yani soykırım yanında bir tür eko-kırım. Bugün, bir aydır izlediğimiz Sumud sürecinin son bir haftasını, filonun uğradığı baskınları, uluslararası tepkileri ve amaçlarını da paylaşacağım.

Geçtiğimiz hafta size en son Global Sumud Filosu ile ilgili İtalya ve İspanya’nın donanma gemilerini eşlik etmeleri için göndereceğini söylemiştim. Global Sumud Filosu'nu Yunan sularından uluslararası sulara çıkana dek Yunan donanması eşlik etti. 

Gazze sularına yaklaşmakta olan Sumud Filosu için İsrail geçtiğimiz Cuma günü tehditler yağdırmaya başlamıştı. 

Bu tehditler üzerine Greta Thunberg bulunduğu Alma gemisinden bir cevap yayınladı. Tamamını paylaşmak istiyorum: İnsani yardım misyonumuza yönelik sayısız saldırının ardından, İsrail’in önümüzdeki 48 saat içinde filoya yönelik şiddetli saldırıları artırabileceğine dair güvenilir istihbarat topladık ve şimdi birçok hükümet, küresel Sumud Filosundaki vatandaşlarına yaklaşan İsrail saldırısı konusunda uyarıda bulundu. Bu saldırı, şimdiye kadar tamamen uluslararası hukuka uygun olarak yürüttüğümüz barışçıl insani yardım misyonumuza karşı gördüğümüz her şeyden daha büyük ve potansiyel olarak daha ölümcül olabilir. İsrail ise, bizi terörist ilan eden çaresizce uydurulmuş karalama kampanyalarıyla, bize yönelik saldırıların zeminini hazırlıyor; tıpkı her gün Filistinlilere karşı kullandığı soykırımcı propagandada olduğu gibi. Hiç şüphe yok ki, şimdiye kadarki saldırılar bizi sindirmek ve Filistinlileri daha da insanlıktan çıkarmak için kullanılan taktiklerin bir parçasıydı, bu da İsrail’in işlediği uzun savaş suçu listesine eklendi. Çünkü halkın gücünden korkuyorlar ve dünyanın savaş suçlularının yanında olmadığını biliyorlar.

Ama biz yılmadan devam ediyoruz ve Gazze’ye yaklaştıkça, üzerimize yönelik olası risk o kadar büyüyor. Bu yalnızca filo ile ilgili değil; Gazze ile ilgili. Orada, 2 milyondan fazla insan yasa dışı kuşatma altında sıkışıp kalmış durumda ve sistematik olarak aç bırakılıyor; bombalar ve saldırılar ise onların günlük yaşamının bir parçası. Biz tüm hükümetlere, yasal yükümlülüklerini yerine getirmeleri, soykırıma ortak olmaktan vazgeçmeleri ve 45 ülkeden gelen 500’den fazla katılımcıya güvenli geçiş sağlamaları çağrısında bulunuyoruz. Ve tüm dünya halklarını, Filistin için, Gazze için, insanlık için seslerini yükseltmeye davet ediyoruz."

Aynı gemide ve Sumud Filosu'nun yönetim kurulunda da bulunan Almanya vatandaşı Yasemin Acar da bir açıklamada bulundu.: İsrail’in eylemleri yalnızca Gazze halkı için değil, bu şiddeti sessizlikleri ile veya destekleri ile mümkün kılan devletler de dahil olmak üzere tüm uluslararası toplum için bir tehdit oluşturuyor. Gemilerimize saldırıldı. Uluslararası sular, üzerimize ateş yağdırılan bir savaş alanına çevrildi. Bunlar münferit olaylar değil; bunlar savaş eylemleri, uluslararası hukuk ihlalleridir. Haftalardır denizdeyiz; fırtınalara, yorgunluğa ve bitmek bilmeyen baskıya göğüs gerdik. Ama hiçbir şey, Filistinlilerin kuşatma altında her gün yaşadığı dehşetle kıyaslanamaz. Biz tehlikeyi seçiyoruz, ama Filistinlilerin hiçbir seçeneği yok.

Şimdi İsrail, ağır silahlarla bizi tehdit ediyor ve 48 saat içinde geri dönmemizi talep ediyor. Açıkça söylüyoruz: geri dönmeyeceğiz. İsrail biliyor ki, bu tehditler tıpkı Gazze’nin yıkımını meşrulaştırmak için kullandığı bahaneler gibi boş. Propaganda makinesi işbirlikçi medya aracılığıyla rıza üretmeye çalışabilir, ama başarısız oluyor. Dünya izliyor. Biz, halk olarak korkuya boyun eğmiyoruz. Soykırımı kabul etmiyoruz ve kuşatmayı kıracağız.

Gazze halkına: Yalnız değilsiniz. Sizi görüyoruz, sizi duyuyoruz. İspanya ve İtalya’dan gelen donanma gemileri bize koruma teklifinde bulundu. Bu jesti memnuniyetle karşılarken, daha derin bir gerçeği göz ardı edemeyiz: Bu aynı devletler Filistinlileri korumakta başarısız oldular. Zulüm işleyen rejimle bağlarını sürdürmeye devam ediyorlar; ilke ve vicdanla öncülük etmeleri gerekirken, adalet ve insan hakları yerine kârı ve siyaseti tercih ettiler. Bizim korunmaya değil, Filistindeki zulmün durdurulmasına ihtiyaç var.Ve her hükümetin soykırımı önlemek için yalnızca kınama sözleriyle yetinmeyip, yasal ve ahlaki bir yükümlülüğü vardır.(...)”

27 Eylül 2025 Cumartesi günü, Sicilya’nın Katanya kentinden yeni bir filo yola çıkıyordu. Freedom Flotilla Coalition ve Thousand Madleens to Gaza tarafından organize edilen bu filo, 10 gemiden oluşuyor ve yine ablukayı kırmak üzere Gazze'ye doğru yol alıyor. 

Filoda, 20’den fazla ülkeden yaklaşık 70 kişi yer alıyor. Genelde basın mensupları, doktor ve hemşirelerin ağırlıkta olduğu katılımcılara, Belçika, Danimarka, Avrupa Parlamentosu, İrlanda, Fransa, İspanya ve ABD’den 9 milletvekili de eşlik ediyor.

Filo, Gazze’ye yönelik neredeyse iki yıldır süren ağır bombardıman, aç bırakılan çocuklar, hedef alınan gazeteciler ve sağlık çalışanları karşısında acil insani yardım çağrısıyla yola çıkıyor. Bu sefer de geçmişteki Madleen, Handala ve Global Sumud Filosunun devamı niteliğinde.



Burada bir parantez açıp, Global Sumud Filosu'nun denize açılma gerekçelerinden birine değinmek istiyorum: ‘Yok Etme Doktrininin büyümesi’. Bu, yalnızca bu filoya özgü değil; yaz başından bu yana Gazze’ye doğru yola çıkan tüm insani yardım filolarının temel motivasyonlarından biri çünkü ortada sadece bir abluka değil, sistematik bir yok etme siyaseti var.

Gazze kenti aralıksız bombardıman altında. İşgal ordusu, etnik temizliği tamamlamak ve hayata dair tüm damarları koparmak için acımasız bir planı adım adım sürdürüyor. Bu planın merkezinde ise sağlık sisteminin kasıtlı olarak yok edilmesi var. Hastanelerin, kliniklerin, doktorların hedef alınması tesadüf değil; İsrail’in stratejik önceliği.

Ama mesele yalnızca yıkım değil; İsrail, insani yardımı da bir silaha dönüştürüyor. Bağımsız tüm insani yardım girişimlerini gayrimeşru göstermeye çalışıyor. Amaç çok açık: İsrail ve ABD tarafından yönetilen GHF adı verilen sistem üzerinden Filistinlilerin yaşamını ve gıda erişimini tamamen kontrol altına almak. Yani insanların nefes alma hakkını bile kendi izin belgelerine bağlamak.

Bir yanda, savaş suçlusu olarak aranan Benjamin Netanyahu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kürsüye çıkabiliyor. Hakkında tutuklama kararları olmasına rağmen hiçbir engelle karşılaşmıyor. Öte yanda, milyonlarca Filistinli zorla kapatılmış bir hapishanenin içinde yaşamaya mahkûm ediliyor.

Bu kolektif cezalandırma doktrini yalnızca Gazze’de kalmıyor, Batı Şeria’ya da taşınıyor. Kral Hüseyin Sınır Kapısı'nın kapatılması, doğrudan Filistin’in uluslararası tanınmasına verilen bir intikam cevabı. Böylece “Gazze Doktrini” Batı Şeria’da da kopyalanıyor.

Geçtiğimiz Pazar gecesi ise Global Sumud Filosu'nun 450 siyasi yetkili ile birlikte imzaladıkları açıklama yayınlandı.

Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir vicdan dalgası yükseliyor. 450’nin üzerinde siyasetçi, kültür insanı ve kamuoyunda etkili ses, Gazze ablukasının sona erdirilmesi ve Filistin halkına yönelik soykırımın durdurulması için ortak bir bildiriyi imzaladı- ki bu bildiriye, Global Sumud Filosu'nun internet sitesinden ulaşmak mümkün.

Bildiride, insanlığın gözleri önünde yaşanan katliamın derhal durdurulması, insani yardımların Gazze’ye engelsiz ulaşması ve sorumluların hesap vermesi çağrısı yapılıyor.

Birleşmiş Milletler’de yaşanan son gelişmeler de bu dalganın parçası. İsrail Başbakanı Netanyahu eylemlerini savunurken birçok ülkenin salonu terk etmesi, ayrıca giderek daha fazla üye devletin Filistin devletini tanıması, siyasi atmosferde büyük bir değişimin işareti.

Bugün artık hükümetlerin görmezden gelemeyeceği bir gerçek var: Dünya halklarının büyük çoğunluğu bu adaletsizliğe karşı. Moral dengeler değişiyor, siyasi baskı artıyor.

Ortak bildiride şu güçlü talep dile getiriliyor:

  • Soykırımı durdurun.
  • Filistin işgaline son verin.
  • Gazze ablukasını kırın ve insan haklarını garanti altına alın.

Rüzgâr gerçekten de artık başka yönden esiyor olabilir. 'Winds of Change in Gaza' ifadesi boşuna kullanılmıyor. Bu hareket durdurulamaz bir şekilde büyüyor ve adalet için verilen mücadele her geçen gün daha da güçleniyor.

Dünya aynı günlerde utanç verici bir sahneye tanıklık ediyordu. Hakkında tutuklama kararı olan bir savaş suçlusu, hiçbir engelle karşılaşmadan New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsüne çıkarıldı. O esnada Gazze’deki kurbanların çığlıkları ise duyulmadı. Daha da ötesi, Netanyahu yaptığı konuşmada İsrail’in “işi bitirmesi gerektiğini” açıkça ifade etti. Açlık politikaları ve etnik temizlik ile yürütülen bu saldırıların böyle bir ifadeyle meşrulaştırılmaya çalışılması gerçekten tüyler ürperticiydi. 

Aynı günlerde, işgal ordusu da Nazi dönemini andıran bir propaganda gösterisine girişmişti. Gazze halkının telefonları topluca hacklendi, sokaklarda kamyonlarla hoparlörler gezdirildi. Toplum çapında bir psikolojik savaş yürütüldü. Bu terör ortamında, Sınır Tanımayan Doktorlar Gazze kentindeki tüm tıbbi faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldığını açıkladı. Çünkü klinikleri İsrail güçleri tarafından kuşatılmış durumda ve hiçbir güvenlik garantisi yok.

Bu savaş makinesinin, umarsız bir rahatlıkla devam ettiği ve dünyanın, failleri durdurmakta başarısız olduğu bir dönemde Global Sumud Filosunun her şeyi göze alarak yola çıkmış olması tam da zamanında gelen bir umut olmaya devam ediyor.



Global Sumud Filosu'nun son bir haftalık yolculuğunu anlatmaya devam edeyim. Geçtiğimiz Çarşamba günü 29 Eylül sabahı filoda beklenmedik bir durum yaşandı. 'Johnny M' isimli gemide makine dairesinde su sızıntısı belirlendi ve sorun denizde çözülemedi. Bu nedenle gemi yolculuğa devam edemeyecek noktaya geldi. Artık uluslararası sulara girmiş olan tekneden Türk donanmasının Kızılay gemisi sayesinde tüm katılımcılar güvenli bir şekilde tahliye edildi. Kızılay, katılımcıların güvenli dönüşünü kolaylaştırdı, aynı zamanda filoya ek insani yardım da ulaştırdı. Bazı aktivistler diğer teknelere dağıtıldı, 11’e yakın aktivist ise karaya çıkarıldı. 

30 Eylül’de önemli bir gelişme yaşandı. İtalya Dışişleri Bakanlığı, kendi donanmasına ait bir fırkateyninin, filodaki katılımcılara telsiz aracılığıyla çağrı yapacağını duyurdu. Bu çağrıda, gemileri terk etmeleri ve kıyıya geri dönmeleri için “fırsat” sunulacağı belirtildi. Amaç tabii ki filonun “kritik bölgeye” ulaşmasını engellemekti.

Global Sumud Filosu yaptığı açıklamada şöyle diyordu: “(...)Ancak çok net olalım: Bu bir koruma değil, sabotajdır. Bu girişim, hükümetlerin kendilerinin üstlenmesi gereken barışçıl ve insani bir misyonu baltalamak, filonun moralini kırmak ve parçalamak anlamına geliyor. Hükümetler sessizlikleri ve iş birlikleriyle bizi bu noktaya getirdiler. İtalya’nın bu tutumu, yalnızca kendi halkını yatıştırmaya dönük umutsuz bir girişimdir. Oysa İtalyan halkı dayanışmadan yanadır ve aldatılamaz.

Eğer İtalya gerçekten hayatları korumayı amaçlasaydı, İsrail’in suç ortağı gibi davranmazdı. Sivil katılımcıları geri dönmeye zorlamak yerine, donanmasını kullanarak barışçıl gönüllülerin Gazze’ye güvenli şekilde ulaşmasını ve insani yardımların teslim edilmesini sağlardı. Ama bunun yerine, bizi tehlikenin sınırına kadar eşlik edip geri çekmeye çalışıyor. İsrail ise Filistin halkını katletmeye ve aç bırakmaya cezasız şekilde devam ediyor.

Unutmayalım ki, Uluslararası Adalet Divanı 24 Mayıs 2024’te aldığı kararla, tüm devletleri Gazze’ye insani yardımların engelsiz ulaşmasını sağlamak için gerekli ve etkili tedbirleri almaya mecbur kıldı. Bu yükümlülük yerine getirilmediğinde, sıradan vatandaşlar – kendi yurttaşları da dahil olmak üzere – büyük risk altına giriyor.”

Tüm bunlara rağmen filo yoluna devam etmeye kararlıydı. Ablukanın kırılması yönündeki insani talep geri çevrilemez olduğundan, bunun, yalnızca bir siyasi tercih değil, aynı zamanda ahlaki bir sorumluluk olduğundan yola devam ettiler. 

30 Eylül gecesi 1 Ekim Çarşamba sabahına bağlandığında filoda tedirginlik yaratan bir olay yaşandı. İsrail’e ait olduğu düşünülen askerî gemiler Global Sumud Filosuna iki kez yaklaştı. Filo liderliğini yapan Alma ve Sirius gemileri, kimliği belirsiz teknelerin şafak öncesi yaklaşarak daireler çizmesi sırasında bağlantılarını kaybetti. Bu sırada neredeyse çarpışma tehlikesi yaşandı. Olay, Gazze kıyılarından yaklaşık 140 deniz mili açıkta, uluslararası sularda meydana geldi. Bu durum, gemidekilerin gözaltına alınacakları endişesini artırdı. Ellerindeki telefonlarını denize attılar. 

Filo herşeye rağmen yoluna devam etti. Gazze’ye doğru ilerleyiş 120 deniz mili sınırına yani geçmişteki filoların çoğunun durdurulduğu ya da saldırıya uğradığı bölgeye yakınlaşırken aktivistler önlerindeki gecenin ise son gece olacağını bilerek hazırlıklarını yaptılar. 

Çarşamba akşamın erken saatlerinde İsrail güçlerinin “rota değiştirin, aksi halde güvenliğiniz tehlikeye girer” şeklindeki uyarısına, Global Sumud Filosu Yürütme Komitesinden Thiago Aguilar telsizden şu yanıtı verdi: Dikkat İsrail saldırı güçleri! Ben Thiago Aguilar, Global Sumud Filosu yürütme komitesindeyim. Biz tamamen insani, şiddet içermeyen bir dayanışma misyonuyuz. Amacımız, 18 yıldır Gazze halkına uyguladığınız yasa dışı kuşatmayı kırmak ve insani bir koridor açmaktır. Yanımızda sadece gıda, su filtreleri, koltuk değnekleri ve bebek maması taşıyoruz. Sizin aç bıraktığınız insanlara yardım götürüyoruz.

Seksen yılı aşkın süredir Filistin halkına yönelik soykırım ve etnik temizlik uyguluyorsunuz. Bu uluslararası hukuka bütünüyle aykırıdır. Biz şu anda uluslararası sulardayız – bu sizin yetki alanınız değildir. Hedefimiz işgal altında tutma hakkına sahip olduğunuzu düşündüğünüz Filistin karasularıdır – ve bu da sizin yetkiniz değildir, .

Dünyanın en yüksek yargı mercii olan Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika’nın açtığı soykırım davasında aldığı geçici kararlarda, Gazze’ye giden hiçbir insani yardım misyonunun engellenemeyeceğini açıkça ilan etti. Buna rağmen hâlâ engellemeye çalışıyorsunuz.

Tekrar ediyorum: sekiz milyar insanın yaşadığı bu gezegende insanlar sizden tiksiniyor — çocukları açlığa terk ediyor, hastaneleri, okulları ve sığınakları bombalıyorsunuz. Biz buradayız çünkü vicdanlı insanlığın sesiyle hareket ediyoruz. Biz barışçıl ve şiddetsiz bir insani misyonuz. Uluslararası hukuk sizi durduruyor, bu yardımı engellemeye hakkınız yok.

Dolayısıyla talebinize uymuyoruz. Çünkü bu talep, Filistin halkına karşı işlenen soykırımın sürdürülmesi anlamına geliyor. Biz işgale, apartheid düzenine ve Siyonizm adı verilen ırkçı ideolojiye boyun eğmiyoruz. Biz buradayız, Filistin halkıyla dayanışma için yolumuza devam ediyoruz.

Ve Çarşamba gecesinden Perşembe sabahının ilk saatlerine kadar, İsrail güçleri Global Sumud Filosu'na baskın düzenledi. Bu tarihi sivil misyon, Gazze’de açlıktan ölmek üzere olan halka ulaştırılmak üzere 300 ton gıda ve ilaç taşıyordu.

Filo, 45 gemi ve 46 ülkeden gelen 497 katılımcıdan oluşuyordu. Doktorlar, yardım görevlileri, aktivistler ve sivillerden oluşan bu geniş katılım, şimdiye kadar İsrail ablukasına karşı çıkan en büyük sivil misyon olarak tarihe geçti.

Canlı yayın görüntülerinde, İsrail savaş gemilerinin filoyu ışıklarla ve basınçlı suyla hedef aldığı, ardından askerlerin gemilere çıkarak katılımcıları gözaltına aldığı görüldü. Gözlemci hukuk tekneleri Shireen ve Summertime, durdurulma riskinden kaçınmak için geride bekledi. Daha önce motor arızaları yaşayıp oldukça geriden gelen Marinetteise bugün tehlikeli bölgeye giriyor olacak. Şu ana kadar hiçbir tekne Gazze’ye ulaşamadı. Bu şiddetli ve yasadışı müdahaleler, sadece Gazze halkının hayatta kalma mücadelesine değil, aynı zamanda dünya çapında dayanışma çabasına da yapılmış bir saldırı olarak değerlendiriliyor. 

Bu sabaha karşı Novaramedia’dan gelen haber ise oldukça endişe verici… İsrail ordusu tarafından hukuksuzca alıkonulan Global Sumud Filosu üyelerinin, İsrail’in en kötü şöhretli işkence merkezlerinden biri olan Necef Çölündeki Kitzi’ot Hapishanesi’ne nakledileceği bildirildi. Bu hapishane, yıllardır Filistinli tutuklulara yönelik ağır insan hakları ihlalleriyle gündeme geliyor.

Geçtiğimiz yıl İsrailli insan hakları örgütü B’Tselem, 7 Ekim’den bu yana Kitzi’ot’a götürülen 12 Filistinlinin tanıklıklarını yayımladı. Bu tanıklıklarda, coplarla dayak, işkence, cinsel şiddet, hijyen ve yiyecek yetersizliği, insani ihtiyaçların karşılanmaması anlatıldı. Filo üyelerinin, Yom Kippur bayramı nedeniyle birkaç gün boyunca hapiste tutulmaları bekleniyor. İsrail’in sınır dışı işlemlerine en erken Pazartesi ya da Salı başlaması öngörülüyor. Umarız bir an önce ülkelerine gönderilirler. 

Ve Global Sumud Filosunun başına gelenler, hem Gazze için hem de uluslararası vicdan için kritik bir dönüm noktası olarak görülüyor. Bu gelişme, İsrail’in denizde mutlak bir güç olmadığını da gösteriyor. Belli ki İsrail donanması sanıldığı kadar büyük değil. Müdahale edebileceği gemi sayısı sınırlı ve her tekneyi durdurmak için birden fazla savaş gemisine ihtiyaç duyuyor. Yani sayılar arttığında, ablukayı sürdürmek de zorlaşıyor.

Demek ki bu nedenle İsrail genelde uluslararası sularda harekete geçiyor. Eğer tekneler Gazze kıyılarına yaklaşırsa, onları durdurmak çok daha zor hale geliyor. Ama bütün bu çabalara rağmen Mikeno gemisinin Gazze sahiline ulaşması mümkün olmadan IDF askerleri tarafından el konulduğu düşünülüyor.

Sonuçta bu olay şunu gösteriyor: Abluka kırılabilir. Eğer daha fazla tekneyle yeni filolar yola çıkarsa, Gazze’ye ulaşma ihtimali çok daha yüksek. Filodaki aktivistlerin söylediği gibi, “direnmek ve sebat etmek, yeni fırsatlar yaratıyor”. 

Ben Atlas Sarrafoğlu. Sizin için seçtiğim şarkı Emel’den "SOUTY". İklim Kuşağı Konuşuyor bugün son kez Cuma 14:00’te yayınlanıyor. Haftaya yine Cuma günleri 18:00’de yayınlanan Açık Dergi’de sizlerle bir arada olacağız. Gelecek hafta buluşana dek kendinize, sevdiklerinize ve özellikle de gezegenimize lütfen iyi bakın.