Kültür-sanat camiasında başlayan ve hızla farklı sektörlere yayılan ifşa hareketleri ile bu süreçte dayanışma ağlarının rolünü Susma Bitsin dayanışma ağından Gizem Bayıksel’le konuşuyoruz.
Son bir haftada fotoğrafçılık sektöründen ifşalarla başlayıp diğer sektörlere doğru ivme kazanan; akademiye, dövme camiasına, psikiyatriye dek pek çok alanda genişleyen “itiraz hareketi” kadınların ve LGBTİ+ların cesaretiyle büyüyor.
Gizem Bayıksel’le bu süreci, bundan önceki ifşa dalgalarıyla birlikte konuşuyoruz. Aslında oldukça yakın tarihli olmalarına rağmen, önceki ifşa dalgalarından bugüne içinden geçtiğimiz kültürel dönüşümü gösteren gelişmeler olduğunu izliyoruz. Bu bağlamda kurumların aksiyon alma hızını ve kullandıkları dili tartışıyoruz. Faillerin tehditlerine karşı kurumların da çekingenliğinin azaldığını, her şeyin daha farkında oldukları gözlemliyoruz.
Oyuncular Sendikası’nın “yalnız değilsiniz” çağrısı ve anonim ifşalar için bir iletişim hattı sunması, konuşmaya henüz hazır olmayanlar için de bir alanın tasarlanması demek. Öte yandan, Gizem Bayıksel’in konuşmaya hazır olmayanlar konusunda önemli bir uyarısı var: Dayanışma çok önemli olsa da, konuşmaya henüz hazır hissetmeyen kişilere baskı yapılmaması gerektiğini, konuşmanın sadece cesaret içermesi gerektiği inancının kırılması gerektiğini: Bir olayı kendine itiraf etme ve inanma süreci bile uzun yıllar alabilir, yüksek sesle ifade edememek, kişinin karakterinden veya cesaretinden bir şey eksiltmez. Henüz hazır olmayanların cesaretini kırmamak ama susmazsak biteceğini de unutmamak gerek.
İlksen Mavituna: Apaçık Radyo’dasınız ve Açık Dergi programını dinliyorsunuz. Bugün 26 Ağustos 2025. Dün akşam Dergi’yi dinleyenler hatırlayacak, geçen hafta sonu itibariyle kültür sanat camiasında bir hareketlilik söz konusu, biz de konuyu kapsamaya ve farklı sektörlere yayılan ifşa hareketini takip etmeye çalışıyoruz.
Bir müddettir bizim de gözümüz, kulağımız orada. Kadınların ve LGBTİ+ların fotoğrafçıları ifşasıyla başlayan, daha sonra çok hızlı bir şekilde kültür sanat camiasının farklı sektörlerinden vakaların da ortaya çıktığı süreci dün akşam aktarmıştık sizlere. Akademi koridorlarına kadar giden büyük bir itiraz hareketi söz konusu.
Tüm bunları bu akşam Susma Bitsin ekibinden Gizem Bayıksel ile değerlendirme imkanı bulduk. Gizem hoş geldin. Sözü daha fazla uzatmadan bir merhaba diyeyim sana.
Gizem Bayıksel: Merhaba.
İ. M: Bilmeyenler için Susma Bitsin’in sinema, TV ve tiyatro alanında çalışan kadınların kurduğu bir dayanışma olduğunu hatırlatalım. 2018 yılında ilk defa ismini duymuştuk, son günlerde de -alıntılarsak Susma Bitsin açıklamasından- hayatta kalanların cesaretiyle büyüyen, ifşaları takip ettiğini ilan ettiği bir dayanışma mesajıyla “söyleyeceklerimiz var” diyen bir ağ.
Konu çok boyutlu ve halen gelişmekte. Kendi hassasiyetleri de olan bir mesele ama şunu da hatırlatmak iyi olur diye düşündük: Konunun bir tarihselliği de var. Yakın geçmişte bir örgütlük arz eden bir örnek olarak Susma Bitsin de şu an karşımızda durmakta, dolayısıyla bir oradan başlayalım istiyorum. Şu günlerde yakından takip etmeye çalıştığımız ve bizim de danışma duygularımızı ifade ettiğimiz, LGBTİ+ların ve kadınların cesaretleriyle ortaya çıkan bu -tırnak içinde- kampanya ve mobilizasyon hali bir müddettir gündemde tutmaya çalıştığımız bir mesele. Bunun için de en önemli dayanaklardan birisi, bir dayanışma ağı örneği olarak Susma Bitsin ağının bir parçası olarak Gizem bu akşam yayına katılıyor.
2018 itibariyle nasıl ve hangi ihtiyaçlarla ortaya çıkmıştı Susma bitsin? Sonra bugüne de gelmeye çalışacağız.
G. B: 2018'de Kasım ayında kuruldu Susma Bitsin. Fakat aslında ismini duyurduğu tarih bu, daha yaz ayları itibariyle ufak bir kıpırdanmalar başlamıştı. Aslında, tarihsel olarak sorulduğunda hep birlikte söylediğimiz şey şudur ki Elit İşcan’ın kendi dava süreci bizi, sektördeki kadınları harekete geçiren bir güç oldu.
Tüm o süreçte, bir şekilde kadınlardan fikir nasıl alırız, birlikte nasıl hareket ederiz diye telefonlarda konuşurken “neden bir araya gelmiyoruz?” diyerek başladı. Birkaç toplantıyı herhangi bir isim kurmadan, oldukça kalabalık bir şekilde, whatsapptan birbirimize “hadi şu gün, bu sebepler üzerinden buluşuyoruz” diyerek kendi ağlarımızda, kendi tanıdığımız arkadaşlarımızın arkadaşlarına vesaire ulaşarak başlattığımız bir toplantılar serisiydi bu.
Sonra toplantıların ardından biz “belli ki çok fazla şey konuşacağız ve Elit’in dava süreci belli ki tek olmayacak, bizim bir araya gelmeye ve bir ağ oluşturmaya ihtiyacımız var, sık sık bir araya gelelim, sık sık birbirimizi dinleyelim” dediğimiz bir toplantıda Susma Bitsin adı çıktı. Böylece bu dayanışma ağının bir ismi oluştu. O süreç boyunca da takip ettiği ilk dava süreciydi Susma Bitsin’in.
Fakat, elbette her şey davalarla olmuyor. Ya da davaların sonuçları, ifşaların, yaşanan olayların göstergesi olmuyor. Adalet de her zaman işlemediği için. Bu sadece dayanışmanın bir biçimi, direnmenin bir biçimi. Herkes girmek zorunda değil bu sürece çünkü çok da yıpratıcı bir süreç dava yolu.
İ. M: İlk toplantılar 50-60 kişinin katıldığı toplantılardı, ki o bile bayağı yüksek bir rakam.
G. B: Tabii, sadece mesajlarla ulaşılan bir şey olduğunu düşünürsek. Şu an yanlış hatırlamıyorsam 300'ün üstünde kişi var bu ağın parçası olarak. Ve herhangi bir hiyerarşik bir yapılanma yok. çeşitli gönüllü grupların yer aldığı, sosyal medyanın, organizasyonların, atölyelerin vesaire gönüllü ekipler tarafından bölüşülerek ilerletildiği bir dayanışma..
İ. M: Evet ve şimdi ana iletişim kanallarınıza da bakıyorum, İnstagram hesabında pek çok davanın kayıt altında olduğunu belirtmek isterim. Böyle bir işlevi de oldu maalesef değil mi? 2018'den bu yana.
G. B: Kayıt altına almak önemli. Çünkü yaşadığımız ülkede çok fazla şey olduğu için, sadece toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerinden değil, çok fazla adaletsizlikle mücadele ettiğimiz için genel bir hafızasızlık da oluşuyor. Bu yüzden bu hesaplar, aslında bir çeşit bu adaletsizliklerin ve bu direnme biçiminin arşivi olarak da tutuluyor denebilir.
İ. M: Evet, bu arşiv bir yandan da dayanışma ağının gücünü de gösteriyor ve eriştiği noktayı da gözler önüne sermesiyle de bence çok kıymetli. Şu anda da Instagram'da aktif bir şekilde bu arada ifşalar yürüyor. Biz de bunu kendi aramızda bir kısaca konuştuk, böyle bir ilginç görünürlük alanı da oldu Instagram.
Şunu çok ilginç buluyorum Susma Bitsin’in varlığıyla bu süreçte, sendikaların ve meslek örgütlerinin varlığı gibi dayanışma ağları da çok kritik. Bunu bu son döneme bir kere daha gördük. Özellikle, sessizliğe karşı önemli bir alarm da çaldı bize kalırsa. Bu hareket, ki bu son süreci ki “hayatta kalanların cesaretiyle” büyüyen olarak söylemiştiniz Susma Bitsin'de yaptığınız açıklamada, sen bu hareketi nasıl görüyorsun?
Çünkü bir yandan, Türkiye'nin “me too”su gibi bir tabir de ortalıkta dolaşıyor. 2018-2020 dönemleri var bizim de çok yakından hatırladığımız. Mücadelenin devamlılığı çok çok önemli, dava takibinden ibaret değil ya da sadece adli boyuttan ibaret değil. Doğrudan hayatın içerisinde, hayatın kendi kozmetiğinin de bir parçası olması için Susma Bitsin’in varlığı çok önemli, diye düşünüyorum. Sen 2018-2020 dönemlernden bugüne, mücadelenin devamlılığı konusunda nasıl deneyimledin süreci?
G. B: Ben kişisel olarak bunların güçlendirici dalgaları olduğunu düşünüyorum. 2018'de Susma Bitsin’in kurulmasının ardından, o esnada Oyuncular Sendikası içerisinde bir toplumsal cinsiyet eşitliği birimi vardı. Hali hazırda kurulmuş bir birimdi aslında ama onların tabiriyle “henüz işlevini tam olarak istedikleri şekilde kazanamamış”tı. Susma Bitsin de ciddi emek vererek, söz üreten ve sektör içerisinde söz sahibi olan bir birim haline geldi. Toplumsal cinsiyet eşitliği biriminde, Türkiye'de ilk defa, yakınlık koordinasyonu diye bir koordinasyon kurdular ve bir koordinatör eşliğinde yakınlık üzerinden “sınır ihlali nedir, sınır aşımı nedir?” konularına dair eğitimlerin, atölyelerin verildiği, oyuncuların -tabiri caizse- yönetmenler ya da yapımcılar tarafından seçmeler esnasında, zorla, senaryonun bir parçası gibi yaptırdıkları tüm sınır ihlallerine karşı bir set çeken, bunun aslında doğru olmadığına dair sözünü üreten bir birim oldu. Bir örnek olarak bunu söyleyebilirim.
Her bir dalganın bir başka kazanım getirdiğini görüyorum. Evet, bir yandan çok yorucu, takip etmesi bile tetikleyen içerikler olabiliyor. Fakat aynı zamanda bence çok güçlendirici süreçler bunlar. Her defasında daha da güçlenerek ilerliyor. Bugüne kadar birkaç kez oldu. Ben kişisel olarak söyleyeyim, şu anki kadar farklı sektörlere dağılan bir halini görmemiştik. Şu an tüm sektörlere yayılmış durumda. Kültür-sanat üstünden başlamış olabilir ama akademiye de gitti. Dövme camiasına kadar ilerlemiş durumda.
İ. M: Psikiyatri de tartışılıyor birkaç gündür.
G. B: Evet, tartışılıyor. İnanılmaz bir boyuta gelmiş durumda ve bence şu anki kazanımlardan biri diğeri de kurumların çok hızlı aksiyon alıyor olması. 2020'de bunu göremedik mesela, bu hızı göremedik.
İ. M: Çok haklısın.
G. B: Çok fazla ses çıkarmak gerekti, çok fazla baskı kurmak gerekti. Ancak ardından, yapmak zorunda kalarak o aksiyonları aldılar o zaman. Şu an çok daha samimi geliyor bana kurumların aksiyonları. Yaptıkları açıklama, kurdukları dili bile… Bence kurulan dili bile değiştiren bir etkisi var tüm bu ifşaların. Her defasında daha farklı bir boyutta gerçekleşiyor ve her defasında, karşılık bulduğu yerlerin biçimi değişiyor. O yüzden giderek daha da güçlenen bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Süre anlamında, ne kadar sürebilir? Nerelere kadar dağılabilir? Daha neler göreceğiz?Tabii ki bunu kestirmek çok mümkün değil ama... Önemli olanın bu olduğunu düşünmüyorum dürüst olmak gerekirse. Ne kadar süreceğinin bir önemi olduğunu düşünmüyorum. Tekrarın ve ses çıkartmanın, bu direniş biçiminin artık bir karşılığı var ve ciddi anlamda kazanımları olan bir karşılığı olduğuna inanıyorum.
İ. M: Evet, çok önemli aslında yaptığın mukayese; 2020'deki dalgayla bugün ortaya çıkan dalganın etkileri bakımından. Tabii ki, süreç devam ettiği için net şeyler söylemek de zor ama çok haklısın verilen tepkilerin hızlılığı ve burada dilin dönüşüm geçirmesi nasıl bir kültürel dönüşümün de içerisinde olduğumuza dair bir ışık yakıyor.
Bildiğimiz gibi, daha doğrusu “business as usual” dedikleri şekilde ilermediğini, statikoya karşı itirazın çok daha kuvvetli bir şekilde olduğunu görüyoruz. Çok kısa bir süreden bahsediyoruz aslında, son beş yıl. Ses çok kuvvetli bir şekilde yayılıyor. Öte yandan cevapların da hızlandığını görüyoruz. Kurumlar da bundan korkmuyor mu artık?
G. B: Evet, faillerin gösterdiği o karşı atak durumunda artık kurumlar da mesela çekingen değil. 2020'deki dalgada kurumlar da korkuyordu. Faillerin o “iftira” adı altında açtıkları davalara karşı ne yapacaklarını düşünüyorlardı, bu yüzden aksiyon almakta çok gecikiyorlardı. Ama artık kurumlar, oluşumlar, faillerin bir parçası olduğu her yerde “iftira” tehdidine dair, herkes artık her şeyin farkında diyebildiğimiz bir aşamaya geldik sanırım.
İ. M: Evet biraz daha şerbetli olduğumuzu söyleyebiliriz galiba. Çok da fena bir şey tabii bu konuya dair şerbetlenmek. Gizem Bayıksel ile beraberiz bir kere daha hatırlatalım. Susma Bitsin dayanışma ağı’ndan.
Açıklamaları da oldukça kuvvetliydi, şöyle diyor ekip: “Henüz konuşmaya hazır hissetmeyen başka pek çok hayatta kalan olduğunu da biliyor, onlara inanıyor ve hepsi için burada olduğumuzu hatırlatıyoruz” diyor. “Kameranın kadınların ve LGBTİİ+ların bedenini nesneneştiren bakışına sektörümüzden de oldukça aşinayız. Fotoğrafçılık mesleğinin beraberinde getirdiği sınırları netleşmemiş yaratım alanında, modeli, oyuncuyu manipüle ederek kendi istismar alanı yaratan bu erkekleri tanıyoruz, bu sistemi biliyoruz” dediniz bundan dört gün önce.
Ki siz de çok hızlı bu arada cevap verdiniz bu harekete, onu da söyleyelim. Bu açıklamada fotoğrafçılık sektörü sadece geçiyor olmakla birlikte senin de dediğin gibi çok farklı kamplara ve alanlara yayılmış olan bir hareketle karşı karşıya olduğumuzu belirtmek lazım.
Susma Bitsin’i de özellikle yeniden gündeme getirmek istedik hem bir dayanışma örneği olarak hem de bir devamlılık arz ettiği için bu mücadele içerisinde. Oyuncular Sendikası'nı da anıyoruz. Onların da kıymetli bir açıklamaları oldu. Bugün Bianet’te de haberleştirildi: “Yalnız değilsiniz, sessizlik değil dayanışma güç verir” diyorlar. Bu süreçte yapılacak ifşaların imkanını göz önünde bulundurarak, toplumsal cinsiyetten kaynaklı gibi yapısal koşulları da göz önünde bulunarak, mesela anonim çağlara da açık olduklarını bunun için bir iletişim hattının daha aktif olduğunu belirtmişler. İsimlerini beyan etmek istemeyen hayatta kalanlar ya da mağdurlar için de bir alan tasarladıklarını görüyoruz. Bir vakadan hareketle yola çıkmışlar ama tabii ki sizin de söylediğiniz gibi sektörden maalesef aşina bir durum söz konusu olduğu için Oyuncular Sendikası da çok kıymetli bir açıklama yaptı. Bu sessizliğinin kırılması zaten doğrudan dayanışma ağının ismi. Neler söylemek istersin? Oyuncular Sendikasına bir selam ederek belki bitirebiliriz senin için de uygun olursa.
G. B: Tabii. Bu konuda şöyle bir şey daha düşünüyorum. Bence çok hararetli bir süreçte olduğu için bir yandan şu ince noktayı bazen atlayabiliyoruz, bu iki açıklama üzerinde söylemiyorum elbette ama genel olarak şu an birbirine güç verme ve yalnız olmadığını hissettirmenin de bir sınırı olduğunu düşünüyorum kurulan cümlelerde. Henüz hazır olmayan kişilere bir baskı yapılmamalı. Sessizlik değil dayanışma güç verir elbette ve susma bitsin diyoruz. Fakat hazır olanlar için geçerli bu. Bu çok önemli bir detay. Bu süreçte bazen tüm bu öfkenin ve çaresizliğin getirdiği o adrenalinle unutulabiliyor bazen ve konuşmanın sadece cesaret içermediğini, cesaretin sadece konuşarak geliştirilebileceğine dair o inancı da belki biraz kırmak lazım. Cesaretsiz kılmamak lazım henüz hazır olmayanları.
İ. M: Çünkü dayanışma da emek isteyen bir şey bir yandan.
G. B: Bu süreçler gerçekten kolay değil. İnsanın kendisine itiraf etmesi ve kendisine inanması bile oldukça uzun yıllar alabilen bir süreç. O nedenle yüksek sesle ifade edebilmek çok başka bir şey. Buna hazır olmak her zaman mümkün olmayabilir. Belki hiçbir zaman mümkün olmayabilir. Bu da sizden, size dair, sizin karakterinizden, sizin cesaretinizden bir şey eksiltmez aslında. Bunu tekrar tekrar hatırlatmak gerek diye düşünüyorum. Fakat Oyuncular Sendikası’nın çağrısı bence çok kıymetli. Bir şekilde bir telefon numarası verip, sadece mailde kalmayarak, artık “arkadaşlar durum gerçekten çok başka bir boyutta ve gelin konuşalım birlikte olup bunun önüne geçebiliriz” diyen bir söz söylemesi bence çok kıymetli ve karşılığını da bulacaktır diye umut ediyorum.
İ. M: Gizem teşekkür ederiz yayında olduğun için. Zor bir dönem hakikaten, oldukça hararetli ama bir o kadar da hayati. Geçen yılları, yakın geçmişi de hatırlayarak konuşma imkanını sayende bulduk. Son bir şey var mı söylemek istediğin?
G. B: Tüm bu süreçten geçen herkesin yalnız hissetmemeleri gerektiğini düşünüyorum. Dayanışma güçlendirir.