"Sürekli savaş ve katliam konuşuyoruz"

Nereye Doğru
-
Aa
+
a
a
a

Nereye Doğru’da Cengiz Aktar, Gazze - İsrail arasında devam eden ateşkes görüşmelerine, 30. yılı anılan Srebrenitsa soykırımına, Avrupa Birliği’nde Danimarka’nın devraldığı yeni dönem başkanlığına ve Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’i devirmek için yapılacak oylamaya değiniyor.

""
Nereye Doğru: 02 Temmuz 2025
 

Nereye Doğru: 02 Temmuz 2025

podcast servisi: iTunes / RSS

Nereye Doğru’ya Trump ateşkesi haberiyle başlayan Cengiz Aktar, “Böyle bir kavram var artık ilmi siyasette, hiçbir zaman kesilmeyen ateşe Trump ateşkesi deniyor: ‘Big beautiful ateşkes!’ yani her şey beautiful. Meşhur Amerikan ‘Supreme Court’ denilen ve herkesin sitayişle zikrettiği yüksek mahkeme tamamen ‘Trumpçı’ oldu. Orada bir iki tane daha ortada olan yargıç vardı, onlar da tamamen döndüler ve iş bitti yani oradaki denge denetleme işleyişi yerle bir oldu aslında ve bakalım özellikle ara seçimler sonrasında ne olacak? Trump'ın ateşkesine gelecek olursak; Netanyahu Washington DC'ye gidiyormuş, Katar ve Mısır Hamas’ı ikna etmeye çalışıyormuş, haberler bu yönde. Tabii pek bir bilgi de yok. Sadece spekülasyon var ve bundan önceki ateşkeslerin nasıl fiyaskoyla sonuçlandığını bildiği için yapay zekalı bile ‘dur bakalım’ diyor. Hamas, 10 veya 20 - daha belli değil - hayattaki İsrailli rehineleri serbest bırakacak ve 18 ölmüş rehinenin cesedini teslim edecek. Buna karşılık İsrai, 125 tane ömür boyu hapis mahkumu Filistinli'yi ve binin üzerinde - bin 111 galiba - Filistinli tutukluyu serbest bırakacak ve 180 Filistinlinin cesedini iade edecek. Böyle bir anlaşma olduğu söyleniyor fakat bu iki tarafın da gerçekleştirmesi çok zor bir şartı var. Bir tanesi, Hamas iki aylık değil kalıcı ateşkes istiyor ve İsrail de Hamas'ın silah bırakması gibi tamamen imkansız bir ön koşulu öne sürüyor. Bakalım ne olacak?” diye bahsettiğinde Özdeş Özbay, “Hamas bir önceki ateşkes görüşmelerinde sürekli bir ateşkes, Gazze'den İsrail askerlerinin tamamen boşaltılması ve orada başka bir sivil yapının kurulması şartıyla bunun olabileceğini söylemişti,” diye eklerken Aktar da, “Şimdiki şartlarda çok zor ve bu arada katliam sürüyor yani bu ateşkesin de fiyaskoyla sonuçlanması halinde katliam hızlanabilir de,” açıklamasında bulundu. Ömer Madra da, “Katliamın artık soykırım olarak sürdüğü apaçık ortada. Açlıktan ölen bebek sayısı çok artıyor çünkü bebek maması stokları da artık tamamen bitmiş durumda. Kafelerin bombalanmasıyla çoluk çocuk öldürülüyor,” derken, Aktar programına şöyle devam etti, “İsrail meselesinde ‘Gazze’ kelimesi de talihsiz bir kelime diye düşündüm bugün. Gazze, İsrail'in gaz odaları gibi korkunç bir anlama geliyor sanki. Böyle bir durumdayız ve dünya da bunu seyrediyor. Sürekli savaş ve katliam konuşuyoruz. Karşılaştırmalı olarak araştırdım; dünyadaki savaşlarda 1945'ten bu yana 50 milyon ölü var ve bunların hiçbiri ilan edilmiş savaşlar değil. Yani II. Dünya Savaşı veya ondan önceki I. Dünya Savaşı gibi değil, hep yerel. 50 milyon! Tüyler ürpertici bir rakamım daha var; İsrail'deki Orta Doğulu - bizim bölge ve Kuzey Afrika kökenli - Yahudi İsrailli yüzdesi azami %40. Geriye kalanların hepsi Avrupalı Yahudi. Arap Yahudilere karşı ciddi bir ırkçılık var.”

Srebrenitsa soykırımının 30. yıldönümüyle ilgili gündemine geçen Cengiz Aktar, “Seyredilen başka bir soykırım olan Srebrenitsa'nın 30. seneyi devriyesindeyiz. Bu konuda bir iki gelişme var. Gelişme derken, adalet anlamında değil tabii. 1995 Temmuz'uydu. Sırp Cumhuriyeti ordusuna bağlı birlikler üç günde 8 binden fazla erkek Müslüman Boşnağı katletti. Tipik bir soykırımcı davranışı olarak özellikle yetişkin erkek ve erkek çocuklarını katlettiler, cesetlerini toplu mezarlara gömdüler ve bu suçun üstünü örtmek için de çıkarıp tekrar gömdüler. Savaş bittikten sonra Clinton döneminde yapılan Dayton Anlaşmalarında bu korkunç katliamın gerçekleştiği kasaba, Srebrenitsa, Bosna Hersek'in yani o katliamı yapan Sırp Cumhuriyeti ordusunun elinde kaldı. Sonrasında yapılan soykırım anıtı Potocari kapanmak üzere. Artık oraya ulaşmak çok zor çünkü yeni Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik soykırımı reddediyor, ‘Srebrenitsa'da hiçbir şey olmadı’ diyor. Trumpvari ret üzerine kuruluyor artık her şey. Bugün Gazze soykırımına karşı Batı'nın tavrı ne ise 30 sene önce Bosna'daki Srebrenitsa kasabasındaki tavırları da aynıydı ve üstelik bu soykırım Birleşmiş Milletler Bayrağı altında barışı korumak için orada olan - mavi bereliler diye bahsedilen - Hollanda Birliği'nin denetiminde gerçekleşti. Resmen olanlara baktılar. Sırp askerleri o Müslümanları tararken, Ratko Mladiç Hollanda’nın Felemenk askerleriyle el ele, diz dize kahve içiyordu. Korkunçtu ve sözüm ona bu durum Hollanda'da toplumsal bir travma yarattı. Ne anlama geliyorsa, bugünlerde bir dolu anma yapılıyor. Hollanda Dışişleri Bakanı kapalı olmasına rağmen Potocari Anıtı'na gidecek ama kapalı, anıtı gezmek mümkün değil. Fransa, Almanya dahil her tarafta anma törenleri var. Hep aynı o palavra formül var ya; ‘Bir daha asla!’ Diğer taraftan Gazze'de de aynısı yüz misliyle devam ediyor. Batı'nın bakışında hiçbir değişiklik yok maalesef. Bugün gelinen yerde tam bir ahlaki iflas yaşanıyor. Korkarım 30 sene sonra Gazze'den bahsedildiğinde Srebrenitsa gibi unutulmuş gitmiş bir şey olacak herhalde. Bugün Srebrenitsa'yı kim hatırlıyor ki? O yüzden bugün biraz bahsedelim istedim,” diye söylediğinde Ömer Madra, “Hollanda hükümeti de daha sonra yargılandı. Hollanda Yüksek Mahkemesi'nde yargılamalar da oldu. ‘300'den fazla insanın ölümünü önlemek için yeterli çaba gösteremedi’ diye sorumlu bulundu. Önleyemediği gerekçesiyle toplu olarak hükümet istifa etti ama hiçbir şey değişmedi,” eklemesini yaptı ve Aktar da Avrupa Birliği’nde değişen dönem başkanlığıyla ilgili gündemiyle programına şöyle devam etti.

“Danimarka, dönem başkanlığını Polonya'dan devraldı. Avrupa Birliği açısından uluslararası meselelerde bir değişiklik yok. Dönem başkanlığının da bir ağırlığı kalmadı zaten. Aslında bu Ukrayna meselesi Avrupa Birliği kurumları arasındaki dengeyi alt üst etti. Avrupa Birliği Konseyi Başkanlığı hükümetlerin temsilcisi olarak hep önde gelirdi. Ursula von der Leyen'in cevvaliyetiyle de alakalı olarak bu durum değişti. Ursula von der Leyen, özellikle Ukrayna'da, Gazze Soykırımı'nda açık açık soykırımın destekçilerinden birisi olarak tecelli etti. Daha ilk günden itibaren hem İsrail Devlet Başkanı Herzog ile, hem de Başbakan Netanyahu ile sürekli irtibatta. Dönem başkanlığının eski etkisi kalmadı. Danimarka'nın dönem başkanlığı ilginç çünkü en son 2012'de yapmış. Danimarka hep kenarından köşesinden Avrupalı olmuş, hep belli ortak politikalardan ve Avrupa vatandaşlığından da muaf tutulmuş üye bir ülke - özellikle Euro'nun dışında. Ama bu Rusya faktörü ve Trump'ın Grönland konusundaki tehditleri, tuzu kuru Danimarkalıları epey bir sarsmış gözüküyor. İlk defa Eurobarometrenin - Avrupa'nın her şeyi ölçen barometresiyle yapılan – araştırmalarında, Danimarkalıların ne kadar Avrupa sever olduğu - %66 mertebesinde - ortaya çıkıyor. İlk defa böyle bir şey oluyor. Avrupa Birliği'nin rolünün çok daha önemli olması gerektiğini söylüyorlar ve bunlar hiç savaşla, orduyla alakası olmayan ülkeler. Danimarka’nın 2 bin askeri var ve Danimarka da şimdi tamamen savunmadan ve güvenlikten bahseder hale geldi. Zamanın ruhu, hem bir taraftan Rusya tehdidi, diğer taraftan da ABD tehdidiyle Danimarka’yı da ister istemez ‘dur bakalım ne oluyor’ gibi bir ruh ve şuur haline sokmuş vaziyette,” diye konuşan Cengiz Aktar’a Özdeş Özbay da, “Euronews'da Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in komisyonunu devirmek için Avrupa Parlamentosu’nda gelecek hafta oylama yapılacağı haberini gördüm. Çok da ihtimal vermediklerini, istedikleri sayıya ulaşılamayacağı söyleniyordu,” eklemesini yaptı. “Ama işin bu raddeye gelmesi bile önemli. Daha önce hiç böyle bir şey olmadı. İlk defa böyle bir şey oluyor çünkü artık bıçak kemiğe falan dayanmadı. O kadar İsrail taraftarı ki - göstere göstere - İran'ın bombalanması konusunda da ilk işi Netanyahu'ya ‘Arkanızdayız, destekliyoruz’ diyerek telefon etmek oldu. ‘Genocide Joe’dan sonra ‘Madam Genocide’ (Madam Soykırım)! Alman vatandaşı olması da burada çok önemli yani sıradan bir ülke değil; soykırımcı bir ülkenin vatandaşı ve aynı minvalde hiç oralı olmadan bildiğini okuyor ve bu Gazze meselesinin başlangıcından bu yana hiçbir şekilde çizgisini değiştirmedi ve o yüzden iş parlamentonun oylamasına kadar geldi. Oylama başarılı olmaz çünkü Avrupa Birliği’nde en büyük grup orta sağ olan Avrupa Halkları Partisi grubu yani Hristiyan demokratlar ki kendisi de Hristiyan demokrat zaten. Ursula von der Leyen, ilk döneminde Merkel'in tercihiydi ve şimdi ikinci dönemini yapıyor. Bir de son dönemi artık tabii. Müdanası yok, dilinin kemiği de yok. Böyle devam edecek herhalde,” diye cevap veren Aktar, Avrupa Birliği’nin İsrail’in insan haklarını ihlal edip etmediği konusundaki araştırmasıyla ilgili gündemine geçti.

Cengiz Aktar, “Sonunda ‘İsrail galiba insan haklarını ihlal ediyor’ diye bir sonuç çıktı ama ona rağmen 27 ülke bir araya gelip Avrupa Birliği ile İsrail arasındaki ortaklık anlaşmasını - aynı Türkiye'yle olduğu gibi - iptal etmeyi ya da askıya almayı dahi beceremediler. Aralarında öyle bir karar alamadılar ve her şey eskisi gibi devam ediyor,” diye söylediğinde Özdeş Özbay da, “Gen sorunu veren kişi Romanyalı Avrupa Parlamentosu üyesi Gheorghe Piperia'mış ve kendisinin aşırı sağcı olduğu söyleniyor. Piperia, üç gerekçe öne sürmüş: COVID-19 aşı müzakereleri sırasında Ursula von der Leyen ile Pfizer CEO'su arasında ortaya çıkan mesajlaşmalar. COVID salgını sonrası fonların yanlış harcanıyor olması ve Avrupa parlamentosu üyelerini lobi yapmaları için STK'ları finanse ederek yeşil politikaları desteklemeye çalışması gibi suçlamalar var. Bu suçlamalar yine de aşırı sağdan gelmiş,” eklemesini yaptı. “Öyle tabii ama o bir taktik olarak gündeme geldi. Ursula von der Leyen’den memnun olmayan diğer grupların da bu gensoruyu oylayabilecekleri hesabı yapılıyor. Dediğim gibi, ilk defa böyle bir şey oluyor. Çok tartışmalı bir komisyon başkanı Ursula von der Leyen. Nereden tutsan elinde kalıyor,” diyen Aktar, böylece bu haftalık gündemini de tamamladı.