"Adalet 'olası kast' ile gelecek"

-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete'de Ömer Madra ve Özdeş Özbay, Adıyaman’daki İsias Oteli'nde 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden KKTC’li 35 çocuğun ailelerinin kurduğu Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği’nin başkanı Ruşen Yücesoylu Karakaya ile bir araya gelerek 24 Aralık tarihinde çıkması beklenen İsias davası kararı üzerine konuşuyorlar.

""
Açık Gazete: Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği'nden Ruşen Yücesoylu Karakaya
 

Açık Gazete: Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği'nden Ruşen Yücesoylu Karakaya

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Evet, Açık Gazete burası. Apaçık Radyo'da şimdi bir mülakat yayınlayacağız, bir kayıt yapıyoruz; Adıyaman'da bulunan İsias Oteli'nin 6 Şubat 2023 günü sabah 04:17'de gerçekleşen deprem sırasında çöktüğünü biliyoruz hepimiz ve otelin çökmesi sonucu 35'i Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden gelen çocuk voleybol takımlarından olmak üzere toplamda 72 kişi öldü orada. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden gelip enkaz altında hayatını kaybeden voleybol kafilesi de Şampiyon Melekler takımı adıyla anılmaya başladı.



Burada önemli problemler yaşandığını biliyoruz. Kısaca özetleyebilecek olursak; 2001 yılında İsias Otelcilik aslında bir aile apartmanı olan binayı otele çevirmiş. 2005'te otelin yatak kapasitesi 35'ten 65 odaya çıkarılmış. Otel lobisinde bulunan bazı kolonların da bu süreçte kesildiği biliniyor. Buna ek olarak, binanın çökmesinin ardından yazılan raporlara göre kaçak bir sekizinci kat çıkılmış. Otelin yıkılmasıyla ilgili olarak da Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılıyor ve aralarında otelin sahibi ve sorumluların bulunduğu üç kişi tutuklanmıştı. Şimdi bizim konuşacağımız kişi Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği'nden.

Özdeş Özbay: Evet, Ruşen Yücesoylu Karakaya ile birlikteyiz. Şampiyon Melekler Yaşatma Derneği de bu olayın ardından kurulmuştu. Kendisi de bize biraz daha anlatacaktır zaten. Merhabalar Ruşen Hanım, hoş geldiniz.

Ruşen Yücesoylu Karakaya: Merhabalar, teşekkür ediyorum, hoş bulduk.

Ö.M.: Çok da önemli bir yıl dönümünün, daha doğrusu bir mahkeme kararının da eşiğindeyiz, değil mi?

R.Y.K.: Evet öyle gibi görünüyor.



Ö.M.: Bu kaydın yayınlanacağı gün yani 20 Aralık'ta Gazimağusa Namık Kemal Meydanı'nda saat 18:30'da da bir eylem yapacağınızı biliyoruz, bundan da biraz bahsederiz. 24 Aralık'ta da Adıyaman'da İsias davası görülecek. Kızınız Selin'i de voleybol maçı için geldiği Adıyaman'da İsias Oteli'nde kaybettiniz, tekrardan bir başsağlığı dileyelim size ve lütfen bize bu konuda bilgi verir misiniz?

R.Y.K.: Tabii ki. Şampiyon meleklerin aileleri olarak öncelikle yayın için teşekkür ediyoruz. Sesimize ses olan herkes, yanımızda olan herkes, dava destekçilerimiz bizim için çok önemlidir. Biz 6 Şubat'tan beri inanılmaz bir mücadelenin içindeyiz. Hiçbir zaman böyle bir şeyin başımıza gelebileceğini ve çocuklarımızı bu şekilde çok mutlu bir şekilde gönderdiğimiz bir yerden, gönderdiğimiz bir organizasyondan tabutla geri getireceğimiz aklımızın ucundan dahi geçmezdi. 6 Şubat günü bizim hayatımızda bir son noktaydı aslında çünkü en sevdiklerimizi, bebeklerimizi, çocuklarımızı, canlarımızı kaybettik ve o günden beri de ilk günlerde bize söylenilen ‘bu bir hukuk mücadelesi olacak cümleleri’ kendini yaklaşık bir yıldır gösterdi ve ispat etti. Aileler olarak hep birlikteyiz. O yüzden de bir derneğimiz var; Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği. Hep birlikte hareket etmek için kurduk bu derneği. Bu derneği kurmamızın zaten iki amacı vardı; Biri, bu hukuk mücadelesini hep birlikte götürebilmek, bir çatı altında bu savaşı vermek çünkü Kıbrıs'tan giden bir avuç Kıbrıslı Türk’ü, Türkiye'de mezar olarak inşa edilen bir bina yüzünden sevdiklerimizi kaybettik ve bunun için adalet arıyoruz. Bir diğer amacımız da, dernek olarak, geride kalan aileler olarak - geride kalan diyorum ben, bizi öyle adlandırıyorum - çocuklarımızın adlarını, anılarını her yerde yaşatmak, onlardan çalınan geleceği başka çocuklara vermek için varız artık kalan dönemimizde, kalan hayatımızda ta ki çocuklarımıza kavuşana kadar bir söz verdik ve bu sözü tutmak için varız.

Türkiye adaletini çok yakından takip eden ailelerdik biz, Türkiye'de olan olayları çok yakından takip eden ailelerdik aslında. Bu olaydan sonra bu şekilde bizim de bu mücadelenin içinde olabileceğimiz hiç aklımızın ucundan dahi geçmezdi. Mısra Öz davası, Soma davası, Türkiye'de her geçen gün, her gün yaşananlar... Bunları her gün izliyorduk, görüyorduk, destek olmaya çalışıyorduk. Şimdi geldik bu noktaya ve bir Grand İsias davası var. Bizim dediğimiz, ailelerin, buradaki tüm toplumun dediği ‘İsias ortak davamız’, hep birlikte bir mücadele sürdürüyoruz. Türkiye'de tur rehberi olan gençlerimizi de İsia otelinde kaybettik. 72 kişi orada kayboldu gitti ve tur rehberi aileleriyle birlikte çok büyük bir mücadele veriyoruz.

Ö.M.: O deprem zamanında orada bir de toplantı vardı yanılmıyorsan, değil mi Ruşen Hanım?

R.Y.K.: Turist rehberleri, gençler eğitimdeydiler ve sadece birkaç saat uyumak için gittiydiler İsias’a yani gece geç vakitte otele giriş yaptılar. Birkaç saat uyuyup, ondan sonra da eğitimlerine devam edecektiler ve çocuklarımız ile tanıştılar. Hatta birkaç tanesi - sonradan aileleri anlatıyor bize - telefonda bilgi vermişler, ‘burada voleybolcu çocuklar var, onlarla sohbet ettik’ demişler. O yıkıntının içinden çıkan rehber gençler var, özellikle iki tanesi bize çocuklarımızı anlatıyorlar. Hep birlikte, o otel mezar oldu onlara. Bizimle birlikte ve tüm halkla birlikte, bu ruhu gelip, görüp, yaşayıp tecrübe etmeniz gerekiyor çünkü Kıbrıs'ı, Türk'ü özellikle, tüm ada, güney tarafından dostlarımızla da birlikte birlikteliği, o tek yürekliği şampiyon meleklerimiz için adalet sağlanmalı savaşını, mücadelesini nasıl sürdürdüğümüzü burada ancak yaşayarak hissedebilirsiniz.

Bu senenin başında, Ocak ayında başladı duruşmalarımız. Birinci duruşmamız 3 Ocak’tı ve o tarihten itibaren her gün ama her gün mücadelenin içindeyiz. Gerek sosyal medyayı kullanarak, kamuoyu yaratarak, gerek meydanlara, yollara düşerek, meşaleler yakarak adalet için yürüyoruz, çocuklarımızın adaleti için uğraşıyoruz. Türkiye'de veya dünya basınında görüşmeler yaparak, Türkiye'deki yetkililerle görüşmeler yaparak her koldan adalet isteğimizi ve nasıl bir adalet istediğimizi hiç durmadan anlatıyoruz aileler olarak hepimiz. Ben ailelerin bir sözcüsü olarak şu anda sizlerle konuşuyorum çünkü Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği'nin başkanı olarak seçti beni aileler. O yüzden burada anlatan şu anda benim. Biz ‘siyasi ortak davamız’ dedik, ‘herkesin davası’ dedik çünkü bizim çocuklarımız gitti zaten, artık geri gelmeyecekler. Benim Selin'im şu anda evinde, yatağında veya okulunda değil. Arkadaşlarımızın ailesi gitti. Bir eş ve iki kız kardeş kaybettik biz. Baba geride yalnız, tek kaldı. Bir başka arkadaşımız eşini ve çocuğunu otelde kaybetti. Burada aileler parçalandı ve bizim sevdiklerimiz geri gelmeyecek.

Biz Kıbrıs'ta yaşayan, Kıbrıs hukukunda yaşayan insanlarız ve bizim sevdiklerimiz için değil; Türkiye'deki gençler, Türkiye'deki gelecek için mücadele ediyoruz. Bu olası kast kusuru ve kavramı özellikle depremden sonra ortaya çıkan, hukukçular tarafından ortaya atılan bir kusur türü olduğunu ve deprem sanıkları için ortaya çıktığını ve neden uygulanmadığını sorguluyoruz ve uygulanması gerektiğini söylüyoruz. Hele de İsias gibi ucube bir otelde, İsias gibi usulsüzlükle, ahlaksızlıkla yapılan bir otelde her türlü raporlarda, alınan bütün raporlarda tüm gerçekler ortada. Akademisyenler bütün bilirkişi raporlarında, İsias denilen ucubenin ne kadar kötü bir şekilde apartmandan otele çevrildiğini ortaya koydular, tek tek bütün kusurları saydılar ve 72 kişiye mezar olan bir otelde sanıklar için neden olası kast kusuru uygulanmıyor veya uygulanmıyor. Hep birlikte göreceğiz tabii bunu. Şu anda gelinen aşamada, 3 Aralık'taki 5. duruşmamızdan sonra savcı bey bir mütalaa sundu mahkeme heyetine ve bu mütalaasında bütün kusurları tek tek sıralayıp döndü dolaştı son cümlesiyle hepimizi bütün aileleri yıkan bir cümle kurdu; bu kadar kusura rağmen Ahmet Bozkurt ve ailesi bu otelde konaklayıp kaldıkları için bilinçli taksirden bir mütalaa sundu mahkeme heyetine. Biz bunu kabul etmiyoruz ve hiç bir şekilde etmeyeceğiz de hiç bir zaman. 24 Aralık'ta mahkeme karar açıklarsa ve kararı bilinçli taksirden verir ise mücadelemiz bitmeyecektir. Biz bu konuda çok kararlıyız.

İsias davası bir emsal karar olarak çıkacaktır, Türkiye hukukunda bir dönüm noktası olacaktır. Bu tarz insanlar, Ahmet Bozkurt ve onun yardımcıları - özellikle kamu personelinden sorumlu kişilerin de bir daha sahte belgelere imza atmalarına engel olmak, mezar şeklinde binalar yapmalarına engellemek için bir emsal karar çıkmasını istiyoruz. Başka çocukların ölmemesini istiyoruz.



Ö.M.: Bilinçli taksirden kastedilen nedir? Birazcık aydınlatabilir misiniz bizi bu konuda lütfen?

R.Y.K.: Bilinçli taksir, şu ana kadar deprem davalarında verilen bir kusur türü aslında. Ben bir hukukçu değilim ama şu anda tabii bizde avukatlarımızın, akademisyen arkadaşlarımızın verdiği bilgilerle dilim döndüğünce anlatayım. Eğer bilinçli taksirden suçlu bulunurlarsa tüm kayıplar için, düşünün 72 kayıp için suçlulara en fazla vereceği yıl 22,5 yıldır. Ama biz diyoruz ki; olası kast yani ne olursa olsun mantığıyla hareket edildi ve bu eylemleri gerçekleştirdiği için kaybedilen her bir birey için çarpı 12 veya çarpı 15 yıl yani 860 - 890 yıl hapis cezası yani müebbet cezası verilmesi gerektiğini söylüyoruz ki bir daha böyle işler yapmaya cesaret edemesinler. Bu suçlular, bu insanlar ‘ben ne istersem yaparım, istediğim şekilde binamı otele çeviririm, kaçak asansör yaparım, bütün döşemeleri yaparım, kaçak kat çıkarım, bana verilen izin beş kat ama ben 10 kat bina çıkarım’ dediler. Biz, Ahmet Bozkurt gibi insanlar için bir engel oluşturmasını istiyoruz çıkan kararın.



Ö.Ö.: Peki, bahsettiğiniz apartmanın sahiplerinden Ahmet Bozkurt’tan öte diğer yetkililer de bu davanın konusu mu? Yani kat çıkılması bir ihmal günün sonunda ve koskoca bir kattan söz ediyoruz. Bunun belirlenmemiş olması, buna izin verilmiş mi bilmiyorum ama izin verildi ise izin verenler bütün bunlar da davanın konusunda mı?

R.Y.K.: Tabii herkes sorumlu. Şu anda 11 sanık içerisinde otel sahipleri ve fenni mesuller var. Bu dava devam ediyor ve belki de 24 Aralık olarak son aşamasına geldik ama ceza davasının bir diğer bacağı olan kamu görevlileri için de soruşturma izni verildi. Yaklaşık altı tane görevli var ve dördü kamu görevlisi. Diğer ikisi ise devamlı işçi statüsünde kişidir. Bunların itirazları da yapıldı ve bu insanların itirazları reddedildi. Şu anda Adıyaman'da savcılığın yapması gereken, kamu görevlileri için iddianameyi yazması ve bu davanın ikinci bacağını başlatması. Avukatlarımızın verdiği bilgilerle gelinen noktada istediğimiz aslında bu iki davanın, kamu görevlilerinin ve otel sorumlularının, otel sahiplerinin ve fenni mesullerin davalarının birleştirilmesi. Aylardır bas bas bağırıyoruz iddianame nerede diye. Bu davaları birleştirin çünkü bu insanlar birlikte hareket ettiler, birlikte ne olursa olsun yaparım mantığıyla bu oteli çıktılar. Bunun en doğru şekilde ispatının ve gerçekten adaletin yerini bulması için bu davaların birleştirilmesi gerektiğini söylüyoruz. Fakat Türkiye hukukunda bunun hiçbir emsali yok ve bizim düşüncemiz, hiçbir emsali olmadığı için de bu iddianamenin yazılmasını geciktiriyorlar. Türkiye'deki bir-iki davada şu anda kamu görevleri için iddianamenin yazıldığını ve duruşmaların başlayacağını biliyoruz. Fakat dediğim gibi, şu ana kadar İsias davası gibi gerçekleri ortada olan neredeyse hiçbir dava yoktur. Kusurlar bilirkişi raporlarıyla bu kadar ortada ama kanıtlı uzman hukuk mütalaalarıyla bir dava olmadığı için geciktiriyorlar.

Bu otelin ortaya çıkmasında fenni mesuller, sahipleri ve kamu görevleri birlikte hareket ettiler ve bu nedenle hepsi birlikte yargılanmalı ve en ağır cezayı almalıdırlar ve alacaklar da. Biz aileler olarak durmayacağız, devam edeceğiz mücadelemize. Büyük ihtimal mahkeme 24 Aralık'ta iki gün sürecek ve 25 Aralık'ta mahkeme heyeti bilinçli taksirden bir karar verir ise devam edeceğiz. İstinafı var, Yargıtayı var. Durmadan gerçekleri göstermeye, görmek istemiyorlarsa da gözlerine soka soka ‘bu insanlar katildir, bilerek bizim çocuklarımızı öldürdüler, o yüzden de cezaları müebbet olmalıdır’ diyeceğiz herkese durmadan.

Şöyle bir şey söyleyeyim size, düşünün; 6 Şubat günü, 04:17'de, olay olduktan sonra yani 17 saat içerisinde Kıbrıs'tan bir uçak kaldırarak Adıyaman'a indik. Her aileden bir veli, sivil savunma, asker, yetkililer ile birlikte Adıyaman'a giden tek ekip Kıbrıs'tı ve Adıyaman'da İsias Oteli’nin yerini bulduk, bir kum yığını ile karşılaştık. Altı gün boyunca babalarımız, annelerimiz, yetkililerimiz kumları kazıyarak çıkarttık çocuklarımızı. Benim çocuğum yatağında uyurken, meleğim, masum masum yatağında uyurken 10 katlı bir bina üstüne çöktü ve can verdi. 26 çocuk, dört öğretmen ve beş veli bu şekilde can verdi. Hepsinin geleceği çok parlak, müthiş çocuklar. O yüzden bu insanlar katildir ve bunun cezasını da olası kast ile çekmelidirler. Biz çocuklarımızı altı gün boyunca tek tek kazıyarak kovalarla çıkarırken aletler giremedi binaya çünkü kumdu. Ahmet Bozkurt oğullarıyla birlikte otel yığınına, o kum yığınına gelip kasasını aradı, parasının peşine düştü ve sonra da bulamayınca kasasını kaçtı zaten Adıyaman'dan. Yani bu insanlar mahkeme salonuna çıkıyor ve yalanlar söylüyorlar. Çocuklarımızın sesi geliyormuş diyor, kendine yalan söylüyor. Kendisi Allah'a inanan bir kişi, depremden korkan bir kişi ama düşünün altı gün sürdü bizim çocuklarımızı oradan çıkartmamız ve onun ilk saatlerde tek düşündüğü oraya gelip çocuklarımızı kurtarılmasına yardımcı olmaktansa para aramak. Kasayı aradığına dair kanıtlar var elimizde. Kıbrıs basınında bunun haberleri yayınlandı, çıktı. Türkiye basınında ise yayınlandığını görmedim. Yayınlayan bir ajans bulamadık, yayınlamadı kimse. Ahmet Bozkurt mahkemede eşini aşağıladı. Düşünün, bir eşi var ve ona ‘cahil kadındır, ne anlar, işleri ben götürürüm, ben yürütürüm’ derken, bunları mahkeme salonuna yalan bir şekilde söylüyorken bir taraftan biz öğreniyoruz ki Ahmet Bozkurt içerideyken Ulviye Bozkurt belediye ile yazışarak hala daha işleri idare etmeye çalışmış, Adıyaman'daki başka binalarına kat izni istemiş. Onu bırakın, cami varmış, cami yapılmasın., okul yapılmasın diye Adıyaman Belediyesi'ne dilekçe vermiş bir Ulviye Bozkurt var, eşi ve ona Adıyaman Belediyesi cevap yazıyor, reddediyor dilekçelerini.

Biz bir yıldır, Ahmet Bozkurt’un, oğlunun, eşinin ve kızlarının yalanlarını dinliyoruz mahkemede. Bir yıldır hiçbir şeyi düşünmeden acımızın üzerinden ezerek geçiyorlar bizi. Düşündükleri tek şey para. Bu nedenle bu otelin nasıl ortaya çıktığına zaten kanıtlarla eminiz. Kamu görevlileri ve sahipleri birlikte çalışmasaydı bu bina otele döndürülmeyecekti ve bizim çocuklarımız orada kalmayacaktı. Benim çocuğum şu anda evinde olacaktı; sağlıklı, okulunda olacaktı. Benim tek derdim, onu okuldan almak, dersine götürmek, geleceğini düşünmek olacaktı. Bu sadece bizim için de geçerli değil; bu, Türkiye deprem davalarında bir sürü annenin, babanın mücadelesi.

Ö.Ö.: Tabii ben de bu konuda tam da araya girmek istiyordum yani Türkiye'de maalesef bir cezasızlık o kadar yaygın ki hemen her konuda yani faili meçhullerden tutun, depremler meselesine kadar son derece yaygın bir durum ve dolayısıyla suç kendisini sürekli olarak tekrar ediyor. Bu bahsettiğiniz durumlara biz 1999 depreminden sonra da son derece aşinayız aslında; o dönemde çok sayıda mücadele verilmişti ama cezasızlık maalesef hakim oldu ve 2023 yılında bir kez daha hemen hemen aynı nedenlerle, çok benzer nedenlerle karşılaşıyoruz: Yine çürük binalar, yine sizin de bahsettiğiniz yetkililerle kısa yoldan kar elde etmek isteyenlerin işbirliği sonucu binlerce insan hayatını kaybetmiş durumda. O nedenle verdiğiniz mücadele çok önemli. Biz de sizin sesinizi biraz olsun duyurmak için bu nedenle sizi konuk almak istedik. 20 Aralık'ta yani bugün bir de eyleminiz olacak Kıbrıs'ta. Kıbrıs'ta ki çok kısaca bahsettiniz, ‘herkes yanımızda’ dediniz. Hatta güney kesimlerinden, güneyden yani Kıbrıslı Rumların da yanınızda olduğundan bahsetmiştiniz. Kıbrıs'ta durum nasıl takip ediliyor ve eylemde nasıl sesleneceksiniz kamuoyuna? Bunu anlatabilir misiniz?

Ö.M.: Evet, iki-üç dakikamız kaldı. Bir de Özdeş'in sorusuna ilaveten bu duruşmadan nasıl bir karar beklediğinizi de bir cümleyle de söylerseniz öyle bitirmiş oluruz.

R.Y.K.: Biz Kıbrıs'ta kocaman bir aileyiz. Rum'undan, Rum kesimindeki dostlarımızdan, buradaki her ilçedeki dava destekçilerimiz, hepimiz, hükümetiyle, milletvekilleriyle, muhalefetiyle, devlet yetkilileriyle, sendikalarıyla herkes kocaman bir aile oldu çünkü çocuklarımız herkesin çocuğu oldu. Hep birlikte mücadele veriyoruz. Bir yılda iki kez ‘Adalete Işık Tut!’ eylemi gerçekleştirdik. Bu eylemi de özellikle planladık. Karar duruşması olacağıyla ilgili ve çok yüksek bir ihtimal olduğundan dolayı tekrar sesimizi Türkiye'ye, Türkiye adaletine, Türkiye'deki yetkililere duyurmak ve adalet istediğimizi tekrarlamak için bu eylemi yapacağız. Eylemi sosyal medyadan takip ederseniz göreceksiniz, yine herkes yanımızda olacak; Başbakanımızdan Cumhurbaşkanımıza, muhalefet parti yetkililerinden tüm parti yetkililerine, milletvekillerinden sendika başkanlarına, dostlarımıza, arkadaşlarımıza, herkes yanımızda olacak ve herkes konuşacak, adalet istediğini söyleyecek. Doğru adaletin ne olması gerektiğini bir kez daha dile getireceğiz. 24 Aralık'ta ve 25 Aralık'ta bir karar açıklanırsa bunu artık mahkeme heyetinin vicdanına bırakıyoruz ve diyoruz ki ‘olası kast kusur türünü uygulayın!’ Uygulayın ki bir daha başka çocuklar ölmesin.

Karar ne çıkarsa çıksın biz mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Olası kast çıkarsa evet, sorumlular hak ettikleri cezayı almış olacaklar fakat diğer taraftan sırada kamu görevleri var. Kamu görevlerinin davasına sıra gelecek. Onlar da cezalarını alacaklar ve bütün davalarımızı devam ettireceğiz. Karar bilinçli taksir çıkar ise daha önümüzde bir sürü mücadele var, bir sürü mahkeme var, bunu biliyoruz. Dediğimiz gibi, kalan ömrümüzde çocuklarımıza verdiğimiz sözü tutmaktan başka bizim hiçbir amacımız yok. Çocuklarımıza söz verdik, onlar bizi izliyorlar, biliyorlar. Aileleri, annesi, babası mücadele ediyor ve bu mücadele sonuçlanmalı. Başka çocuklarının geleceğini kurtarmalıyız. O yüzden çocuklarımıza verdiğimiz sözü tutmak için hiç durmayacağız. Dinleyen herkes, 20 Aralık'ta eylemimizi Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği'nin sosyal medya sayfalarını takip edebilirler. Bizim özel sayfalarımızı takip edebilirler ki görsünler nasıl birlikteyiz, nasıl tek yürek, tek sessiz ve adalet için mücadele ediyoruz.

Ö.M.: Çok teşekkür ederiz Ruhşen Yücesoylu Karakaya. Ruhşen Hanım, Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği'nden. Adaletin tecelli etmesini biz de sizin gibi çok istiyoruz.

Ö.Ö.: Evet, biz de takip ediyor olacağız ve sonrasında belki tekrar görüşürüz sizinle de.

R.Y.K.: Çok teşekkür ederim. İsias ortak davamız diyorum, herkese desteği için teşekkür ediyorum.

Ö.Ö.: Biz teşekkür ederiz, görüşmek üzere.

Ö.M.: Çok teşekkürler, görüşmek üzere.

R.Y.K.: Görüşmek üzere.