BM Tarım ve Gıda Örgütü’ne açık mektup

-
Aa
+
a
a
a

20’den fazla bilim insanı Birleşmiş Milletler’in gıda ajansının hazırladığı hayvancılık emisyonları raporuyla ilgili kamuoyuna yazdı.

Gezegenin Geleceği: 07 Ekim 2024
 

Gezegenin Geleceği: 07 Ekim 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

20’den fazla bilim insanı ‘çok sayıda ve ağır hatalar’ içerdiğine dair dikkat çektikleri Birleşmiş Milletler’in (BM) gıda ajansının hazırladığı hayvancılık emisyonları raporuyla ilgili kamuoyuna açık mektup yazdı. Mektupta, kurumun raporu gözden geçirme veya geri çekme konusundaki başarısız olduğunu ve bunun karşısında şaşkınlıklarını ifade ettiler. Söz konusu yanlış bilgiler, tarımsal sera gazlarını azaltma potansiyelini düşük gösteriyor. Tarımsal sera gazı salımları, toplam insan kaynaklı emisyonların yaklaşık dörtte birini oluşturuyor ve çoğunlukla hayvancılıktan kaynaklanıyor. Mektuba imza veren bilim insanları, BM Tarım ve Gıda Örgütü’nün (FAO), Paul Behrens ve Matthew Hayek tarafından daha önce tespit edilen ‘ciddi çarpıtmaları’ düzeltme konusunda başarısız olmalarından dolayı hayal kırıklığı yaşadıklarını belirtiyor.

Orman yangınları, karbon bütçesinin tükenmesine neden oluyor

Yeni bir araştırmaya göre, orman yangınları, insanların küresel ısınmayı sınırlamak için ayrılan karbon bütçesinin tükenmesine neden oluyor. Araştırmayı yürüten Birleşik Krallık Met Ofisi, endişe verici sıcaklık artışıyla beraber bu eğilimin arttığını, yangınların ağaç örtüsünde ve karbon depolamasında önemli değişikliklere neden olduğunu söyledi. Kaydedilen tarihteki en sıcak iki yılının ortasında Türkiye, Brezilya, ABD, Yunanistan, Portekiz ve hatta Kuzey Kutup Dairesi’nde orman yangınları yaşandı. Her yangının küresel iklim üzerinde iki etkisi bulunuyor: Birincisi, yanan ağaçlardan karbon salımı, ikincisi ise ormanların karbondioksit emme kapasitesinin azalması. Bu, halihazırda gaz, petrol ve kömürün yakılmasıyla dünyanın ısısını da artırıyor. Met Ofis’e göre, dünya, sanayi öncesi döneme göre 1,3 derece ısınmış durumda. Sıcaklıklar arttıkça kuraklık daha sık hale gelirken, yağışlı mevsimler kısalıyor ve ormanlar yangına karşı daha savunmasız hale geliyor. Bu durum, özellikle Güney Amerika’da ormanların tarım arazilerine dönüştürülmesi nedeniyle daha da kötüleşiyor. Çalışmalar kıtanın daha sıcak, kurak ve yanmaya müsait olduğunu gösteriyor. Yine benzer araştırmalar, Amazon’un ‘kritik bir yavaşlama’ yaşadığını, yağmur ormanlarının üçte birinden fazlasının, 20 yıldan kısa bir süre içinde ‘yüzyılda bir’ yaşanması beklenen dört kurak dönemin yaralarını sarmaya çalıştığını gösterdi.

Bafa Gölü’nde sular 30 metre civarında çekildi

Muğla ile Aydın sınırlarında yer alan ve Latmos olarak bilinen 8 bin yıllık kaya resimlerinin bulunduğu Beş Parmak Dağları’nın gölgesindeki Bafa Gölü, doğal güzelliği, biyolojik çeşitliliği ve çevresindeki tarihi kalıntılarıyla uluslararası öneme sahip sulak alan. 261 kuş, 22 sürüngen ve 19 memeli türe de ev sahipliği yapan Bafa Gölü, aralarında flamingoların da bulunduğu nesli tehlike altında olan birçok kuş türüne üreme ve kışlama ortamı sağlıyor. Ege Bölgesi’nin en büyük doğal gölü olan Bafa’da, bu yıl yaşanan kuraklık nedeniyle sular 30 metre civarında çekildi. Buradaki biyolojik çeşitlilik için son derece endişe verici, yetkililer görev başına.

“Bu dağlar evimiz, şirketlere vermeyeceğiz”

Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde Kasor Havzası’nda sürdürülen maden çalışmalarına karşı ortak eylem yapan yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve yöre halkı, “Bu dağlar evimiz, şirketlere vermeyeceğiz,” sözleriyle tepkilerini dile getirdi. İlçedeki Akdoruk, İslamköy, Narlıca, Ağaçlı, Ağıllı, Dolun, Hevedan ve Kaynak mahallelerinin bulunduğu Kasor Havzası’ndaki yürütülen madencilik faaliyetine karşı Kulp Kasor Havzası Koruma Platformu öncülüğünde eylem düzenlendi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Doğan Hatun, DEM Parti Milletvekilleri Serhat Eren ve Ceyla Akça, ilçe belediyeleri, çeşitli sivil toplum kuruluşları ve çok sayıda yöre halkının katıldığı eylemde, “Bu dağlar evimiz, şirketlere vermeyeceğiz,” denildi. Platform adına açıklamayı yapan Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Komisyonu Sekreteri Ahmet İnan, 25 bin kişinin içme ve zirai kullanma suyunun Kasor Havzası’ndan karşılandığını belirterek, maden çalışmasının toprakları ağır metallerle zehirleyerek, suları kullanılamaz hale getireceğini söyledi. İnan, maden ruhsatına itiraz edecekleri gibi ilgili kurum yetkilileri hakkında da suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Daha sonra söz alan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Doğan Hatun ise, bölgenin içme suyunun sadece buradaki halkı ve doğayı değil tüm Kulp doyurduğunu belirtti, “Bölge yüzeyde ne kadar zenginse yeraltında da o kadar zengin. Burada birçok maden olduğu söyleniyor. Bir mühendis olarak da bu konuda birkaç şey söyleyebilirim. Bu bölgedeki köylerin altından Kulp’un ağzına kadar zengin bir maden yatağı var. Madencilik yapılırken topluma faydalı olması gerekir. Madenler devletler için doğal bir zenginlik. Ancak madenlerden daha önemli kaynaklar da var, su ve toprak gibi. DİSKİ olarak burada saha çalışması yürüttük. Kasor Vadisi'nden Kulp’un suyu geliyor. Binlerce kişi bu sudan faydalanıyor. Türkiye'nin neresinde tatlı su olan bir bölgede madencilik yapılıyor? Burası yeraltı su havzası. Burada yoğun kar yağışı olur ve hepsi yeraltı suyuna dönüşür. İnsanlar, hayvanlar, toprak, tarlalar, ağaçlar hepsi bu sudan faydalanır. Eğer buraya bir hizmet yapmak istiyorsanız; bu bölge turizm açısından zengin. Burayı turizme açabilirsiniz,” dedi.