Tanınmış doktor ve yazar Dr. Gabor Mate, İsrail'in kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ndeki korkunç askeri operasyonuna ilişkin düşüncelerini sunmak için The Grayzone'a katılıyor.
Aaron Mate: Hoş geldin baba.
Max Blumenthal: Hoş geldiniz.
Gabor Mate: Merhaba, nasılsınız arkadaşlar? Travmayla ve benim işimle uğraşan, bu kadar çok konuşan biri için kelimeler gerçekten de... kelimelerin bu noktada beni yarı yolda bıraktığı durumlardan biri. Durumu nasıl algıladığımı açıklamak zor ama derin bir anlamda bunun hayatım boyunca gördüğüm en kötü şey olduğunu ve vahşetleri karşılaştırmanın imkansız olduğunu hissediyorum.
Demek istediğim, hiçbir şey beş altı milyon Yahudinin Naziler tarafından mekanize öldürülmesiyle karşılaştırılamaz. Üç milyon Vietnamlı sivilin Amerikalılar tarafından katledilmesi ile kıyaslanabilir, ne olabilir ki? Doğu Timor'daki Hint Asya soykırımı gibi Batı basınında bile yer almayan ana cinayetler ve toplu katliamlar, örneğin 1990'larda 100 bin Guatemala yerlisinin Amerika ve İsrail tarafından eğitilmiş acımasız ordu tarafından öldürülmesi gibi devam edilebilir ama bunda farklı olan şey şu ki, daha önce bu kadar alenen işlenen bir şey görmemiştim. Televizyonda bu kadar vahşet işleniyor ve kurbanlar fail olarak sunuluyor veya bu gösteri, bu müstehcen, büyük medya ve tüm politikacılar tarafından ya destekleniyor ya da göz yumuluyor, iğrenç gösteriye maruz kalıyoruz.
Artık bu bir zorunluluk ve hatta şunu söylemek de gerekli -ki bu benim bakış açım- 7 Ekim'de yaşananların haklı görülemeyeceği, sivillerin öldürülmesi niyetleri veya gerçekte ne olduğu hakkında henüz ortaya çıkan ayrıntılar ne olursa olsun, kabul edilebilir bir şey değil. Bu gerçekleşmiş olmamalıydı. Bu korkunç bir şeydi, bir vahşetti. Ama bunu söyleme ihtiyacı bile karşı tarafın zulmünün asla dile getirilmediği bir kültürden geliyor. Hiçbir İsrail sözcüsü politikalarından bahsederken şu soruyu sormadı: “Bu yılın başında Batı Şeria'daki Huwara'da yaşanan pogromu kınıyor musunuz? Filistinli çocukların yerleşimciler tarafından öldürülmesini kınıyor musunuz? Yerleşimcilerin düzenli saldırılarını kınıyor musunuz? İsrail Ordusu'nun eski Genelkurmay Başkan Yardımcısının, Batı Şeria'daki Filistinlilerin durumunun kendisine Almanya'daki Yahudilerin durumunu hatırlattığını söylediğini anlıyor musunuz? Bu batı basınında da yer alıyor mu? Ve bununla demek istediği, Nazi holiganları gibi yerleşimcilerin Filistinlilere saldırmakta özgür olduğu, Nazilerin, haydutların, Kahverengi Gömleklilerin ise Yahudilere saldırmakta özgür olduğu ve Ordu ve polisin sadece onların yanında durmakla kalmayıp onlara yardım ettiğiydi. Batı kamuoyu, yakın zamanda mevcut durumu açıkça apartheid olarak adlandıran bir belgeyi imzalayan binlerce İsrailli Yahudi haham, tarihçi ve entelektüelden haberdar mı? Mossad'ın eski başkanının işgal altındaki Filistinlilerin durumunun apartheid olduğunu söylediğini biliyor musunuz? Ve bu nedenle, herhangi birinden Filistin tarafındaki suçlar hakkında konuşması istendiğinde, hemen kınaması, ifşa etmesi ve reddetmesi isteniyor. Ve yine de Filistin halkının günlük acıları, çarmıha gerilmesi ve özellikle Gazze halkı dahil hiç kimse göreve çağrılmadı, hiç kimse İsrail Ordusu'ndaki pürüzsüz yüzlü yalancıların, propaganda ustalarının ki o asla öyle değildi, Joseph Goebbels’a ders vereceğini sorgulamadı. Bundan yakayı ele vermeden kurtulmalarına izin veriliyor.
Şimdi duygusal konuşuyorum. Bazen duygusal olarak konuşmak faydalı olmuyor çünkü insanlar öfkeden ya da kişinin yarattığı öfkeden iğreniyor. Her iki tarafın da acısını anlıyorum. Üzüntüyü anlıyorum. Aslında Filistin tarafına sempati duyan, sadece korku içinde olan, intikam düşünceleriyle dolu İsrailli dostlarla iletişimdeyim. Anlıyorum, anlıyorum ama elbette bu durumda kim olursanız olun, hangi tarafta olursanız olun, duygularınızı aşmalısınız, duygularınızı anlayabilirsiniz, onları kabul edebilirsiniz ama eğer gerçeği istiyorsanız ve eğer barış istiyorsanız ve eğer adalet istiyorsanız, onlarca yıldır süren propagandayla koşullandırılmış duygularla, onlarca yıldır Yahudilerin acılarını Filistinlileri yenmek için bir sopa olarak silah haline getirerek hareket edemezsiniz, bunu aşmanız gerekir. Ve aslında kendinize şu soruyu sormalısınız: “Neler olup bittiğini gerçekten biliyor muyum, bir an bile aklımda, diğerinin yerine koydum mu kendimi, o insanlara ne olduğunu anlamaya çalıştım mı? Eğer nefret dolu belirli eylemlerde bulundularsa, onları bu nefrete iten şey neydi? Filistinliler Avrupa'ya Yahudilere saldırmak için mi geldiler, yoksa topraklarında onları bu kadar çaresiz bırakan bir şey mi oldu?
Ve son olarak sadece orada yaşananların bir sır olmadığını söyleyeceğim. Bu belgelendi, İsrailli tarihçiler tarafından yazıldı. Bunlardan üç beş tanesini daha ilk anda sayabilirim; Tom Segev, Simha Flapan, Ilan Pappe ve daha birçokları İsrailli gazeteciler tarafından belgelendi. Bunların hiçbiri tarihsel açıdan tartışmalı değil. Böyle bir balonun içinde yaşadığımız ve bu balonun bize, Irak Savaşını, kitle imha silahlarını ve evet, 500 bin Iraklı sivilin ölümüne neden olan Kuveyt’in kuluçkadaki çocuklar hikayesini getiren aynı Batılı basın tarafından yaratıldığı gerçeği; Martin Luther King, Vietnam Savaşına karşı konuştuğunda bize Vietnam Savaşını getiren yine aynı Batılı basın idi. The New York Times'ın ne dediğini hatırlıyor musunuz? The New York Times, bu sefer çizgiyi aştığını söyledi. Aynı basına, bu soykırımın neden bu kadar pasif ya da coşkulu amigolarının olduğunu kendinize sormak isteyebilirsiniz. Onlara gerçekten güvenecek misiniz? Kendiniz öğrenmeyi deneyecek misiniz? Yani evet, çok fazla duyguyla konuşuyorum.
Şimdi size daha kapsamlı bir açıklama verdim, bu sözler şimdiki kadar duygusal olarak yüklü olmasa da, Gazze'den gelen son haberler ışığında, cep telefonlarının ve internetin kesildiği ve bombalamanın tırmandırıldığına dair daha uzun bir bilgi verdim. Neden üzülüyorum biliyor musun? Gerçekten üzgünüm. Çok fazla acı hissim var. Kendi halkıma ne olduğunu biliyorum. Başımıza gelen hiçbir şey, şu anda olup bitenleri hiçbir şekilde haklı çıkarmaz. Burada duracağım.
Max Blumenthal:Pekala, Siyonizmin bu çağdaki, bu mevcut aşamadaki ruhunu ve hatta muhtemelen dünya tarafından tamamen ihanete uğramış Gazze Şeridi'ndeki gibi bir nüfusun ruhunu inceleyen biri olarak sizinle kesinlikle daha kapsamlı bir röportaj yapmalıyız. Tarihin en büyük, en azap çeken kurbanlarından biri rolünü üstlenen ama aynı zamanda silahla direnmeye de kararlı olan. Ayrılmadan önce size sormak istediğim şey, sadece bir şeye yanıt vermenizi istiyorum. Benyamin Netanyahu'nun Gazze'ye yönelik saldırısını tırmandırmadan önce yaptığı bazı yorumlara yanıtınızı almak istiyorum.
"..... “Biz ışığın insanlarıyız, onlar karanlığın insanlarıdır ve ışık karanlığa galip gelecektir. İsrail vatandaşları, 7 Ekim tarihimiz açısından çok karanlık ve kara bir gündü. Güney sınırımız olan Gazze sınırımızda olup bitenleri kapsamlı bir şekilde araştıracağız. Ben de dahil olmak üzere herkesin cevap vermesi gerekecek ama bunların hepsi ancak savaştan sonra gerçekleşecek. Bir başbakan olarak bu ülkenin geleceğini garanti altına almaktan sorumluyum ve şimdi benim görevim tüm İsraillileri, İsrail devletini ve İsrail halkını ezici bir zafere taşımak. Artık zafere ulaşmak için tek bir amaç uğruna bir araya gelmenin zamanıdır. Müşterek Kuvvetlerle birlikte, adaletimize olan derin inancımız ve Yahudi halkının sonsuzluğuna olan derin inancımızla, İşaya'nın kehanetini gerçekleştireceğiz. Artık sınırlarınızda hırsızlık olmayacak ve kapılarınız görkemli olacak. Birlikte mücadele edeceğiz. Hep birlikte kazanacağız…”
Yani, ışığın insanlarına karşı karanlığın insanlarına değinerek başlıyor.
Gabor Mate: Yanıt vermekten mutluluk duyarım. Işığın karanlığa galip geleceğine tamamen katılıyorum. Işığı ve karanlığı neyin temsil ettiği konusunda kafası biraz karışık. O şu anda dünya sahnesindeki en karanlık beyinlerden biri. Kehanetten alıntı yapmaya cesaret ediyor. Ona kehanet vereyim. Tanah'ta "Bir yabancıya zulmetmeyeceksiniz, çünkü bir yabancının yüreğini bilirsiniz, siz de Mısır'da yabancıydınız" diyor. Ve bizi birleştiren şey, kariyerini diğerine baskı yapmaya adamış olması ve ‘ışık’ hakkında gevezelik etmeye cesaret etmesidir. Netanyahu'da da tanık olduğumuz şey, diğer birçok siyasetçide olduğu gibi: sesini kapatın, sadece vücut dilini dinleyin. Burada insanlığından o kadar uzaklaşmış, nefsine o kadar bağlı bir insan var ki, ne derse desin tersi bile doğru değil. O kadar yanlış ki, tam tersi bile doğru değil. Evet, ne yaparsanız yapın, ışık zafer kazanacaktır ve çok fazla acıyı empoze edecek çok fazla gücünüz var ve bunu yapacaksınız çünkü bu sizin doğanızdır, buna kendinizi adadınız.
*Gabor Mate'nin The Greyzone'da gerçekleştirdiği röportaj Nil Sarrafoğlu tarafından Açık Radyo için çevrilmiştir.