“Beklentileri aşan rekorlar:” İnsanlık iklimi nihayet bozdu mu?

Çeviri
-
Aa
+
a
a
a

Önde gelen iklim bilimciler, aşırı hava olaylarının “yüzümüze tokat gibi çarptığı”nı ve daha kötüsünün geleceğini, ancak hâlâ “küçücük bir umut penceresi”nin olduğunu söylüyor.

Antarktik deniz buzunun artışındaki rekor azalma bilim insanlarını endişelendiriyor Fotoğraf: Nasa
Antarktik deniz buzunun artışındaki rekor azalma bilim insanlarını endişelendiriyor.

Damian Carrington, Nina Lakhani, Oliver Milman, Adam Morton, Ajit Niranjan ve Jonathan Watts'ın The Guardian için kaleme aldığı, 28 Ağustos 2023 tarihinde yayımlanan yazıyı Tülin Er çevirisiyle paylaşıyoruz.


“Çıldırmış” aşırı hava olaylarını engellemek için etkili iklim eylemlerine ihtiyaç var.

2023’te ABD, Avrupa, Hindistan, Çin ve daha pek çok yerde hayatları mahveden, rekor kıran sıcak hava dalgaları, kontrol edilemeyen yangınlar ve seller şu korkutucu soruyu gündeme getirdi: İnsanlığın insafsız karbon emisyonları iklim krizini nihayet yeni ve gittikçe hızlanan bir yıkım aşamasına mı getirdi? 

Bu konu hararetle, felaket tellallığı ithamları rehavet suçlamalarıyla karşılanarak tartışılıyor. Yanıt önemli: Durum ne kadar kötü ve hasarı nasıl sınırlayabiliriz? The Guardian dünya çapında önde gelen 45 iklim bilimciye bunu sordu. Ayrıca, aşırı hava olaylarının insanları beklenenden daha hızlı ve daha sert biçimde etkileyip etkilemediğine dair aynı derecede hayati bir soru daha yönelttik.

Bu olaylar kesinlikle korkutucu bir hale gelindiği hissi yaşatsa da bilim insanları, bugüne kadar görülen küresel ısınmanın otuz yıllık bilimsel tahminlerle tümüyle uyumlu olduğunu söylüyor. Şimdiye dek yaptıkları uyarılar büyük oranda boşa gittiği için, bu durumda haklı çıkmanın nafile bir teselli olduğunu da belirtiyorlar.    

Bilim insanları hava olaylarının gittikçe ciddileşen etkilerine uzun zamandır dikkat çekiyor, gerçi bu gerçekliğin hızı ve yoğunluğu bazılarını korkutuyor. Alışılmışın dışında deniz sıcaklıkları ve Antarktika’daki deniz buzu erimesi en şok edici olaylar olarak görülüyor.  

Yeni bir yıkım çağına girdiğimiz duygusunu yaratan, küresel ısınmayı geçici bir süre turbo hıza çıkaran şey olağan El Niño doğa olayının dönüşü oldu. Bir diğer faktör, iklim etkilerinin olağan hava koşullarında bariz biçimde kendisini gösterdiği sırada pek çok insanın daha önce hiç tecrübe etmediği aşırı hava koşullarıyla karşı karşıya gelmesiydi. 

Bilim insanları, bir “kritik eşiğin” aşılıp dünyanın kontrolsüz bir iklim değişikliği durumuna henüz gelmediği konusunda net konuşuyor, ancak bazıları süregiden ısınmayla buna her zamankinden fazla yaklaşıldığı uyarısında bulunuyor. 

1

İklim değişikliği 2022’de okyanusları yeni bir rekor sıcaklığa çıkardı. 1981-2010 ortalamasına göre 2000 metre yüksekte okyanus ısı içeriği (zettajoule) / The Guardian grafiği. Kaynak: Cheng ve diğerleri, Advances in Atmospheric Sciences, 2023.

Bilim insanları aynı zamanda son ayların “çıldırmış” aşırı hava olaylarının, yaklaşan daha bile kötü etkilerle kıyaslandığında sadece “buzdağının görünen kısmı” olduğu konusunda uyarılar yapıyor. İklim eylemlerinde güçlü bir artış olmazsa, 2023’ün olağanüstü olayları sadece on yıl içinde normal bir sene halini alabilir. Bazıları da aşırı hava olaylarının hafife alınmasının, düşünülenden daha bile felaket olabilecek bir geleceğe “kısmen el yordamıyla ilerlemek” anlamına gelebileceğinin altını çiziyor.  

Yine de iklim kriziyle mücadele etmek için “küçücük bir fırsat penceresi”nin kaldığını ve insanlığın gereken bütün araçlara sahip olduğunu söylüyorlar. Araştırmacılar ısrarla kritik önemde bir eyleme dikkat çekiyor: Yani, fosil yakıtların yakılmasının acilen sıfıra indirilmesine.   

Avustralya’daki Melbourne Üniversitesi’nden Profesör Malte Meinshausen, “İklim bilimi tahminleri son onyıllarda hayli sağlam yapılıyor. Maalesef insanlığın sera gazlarını hiç olmadığı kadar yüksek oranlarda püskürtme inadı da hayli sağlam,” dedi.

“Beklentileri aşan çıldırmış rekorlar”

Gezegenin sıcaklığını yöneten iki faktör var: İnsan faaliyetlerinin ve bundan daha az oranda doğal iklim değişikliğinin saldığı sera gazlarının sürekli artan yoğunluğu yüzünden ısı hapsoluyor. Karbon emisyonları sıcaklıkları halihazırda binlerce yıla nazaran daha hızlı biçimde yükseltmekteydi ve 2023’teki doğal El Niño doğa olayının yeniden ortaya çıkışı bu artışı körükledi.    

Avustralya’daki New South Wales (UNSW) Üniversitesi’nden Profesör Matthew England, “2023 için belirlenen rekorların bazıları çılgınca olsa da aslında her şey Dünya’nın artan sera gazı emisyonlarına vereceği tepkiler için yapılan tahminler doğrultusunda ilerliyor – 30 yılı aşkın süredir yapılan tahminler bunlar,” dedi.

2

 El Niño küresel sıcaklıkları yükseltme, La Niña ise düşürme eğiliminde. 1981-2010 arası aylık ortalamaya göre küresel yer yüzeyi hava sıcaklığı anomalisi. The Guardian grafiği. Kaynak: Copernicus/ERA5. Not: NOAA sadece Pasifik Okyanusu’nun Niño 3.4 bölgesinde +0,5°C eşiği üstünde seyreden durumları El Niño olarak sınıflandırmaktadır.  

ABD’deki Endişeli Bilim İnsanları Birliği’nden [the Union of Concerned Scientists] Dr. Shaina Sadai şu açıklamayı yaptı: “Bu yılın şiddetli, amansız, rekor kıran sıcaklıkları tedirgin edici olmakla birlikte, bilim insanlarının ve iklim modellerinin uzun zamandır yaptığı tahminlerle uyumlu.”

Almanya’daki Hamburg Üniversitesi’nden Profesör Sillmann, “Sıcaklık artışı yaklaşık 1960’lardan bu yana özellikle hızlandı [emisyonlar arttığı için] ve istikrarlı biçimde yükselmeye devam ediyor,” dedi.   

Ama bilim insanları herhangi bir ani, yeni hızlanmaya dair kanıt bulunmadığını söyledi. 

ABD’deki Pennsylvania Üniversitesi’nden Profesör Michael Mann, “[Küresel] ısınma son derece istikrarlı ve bu da yeterince kötü,” açıklamasını yaptı. “Bir acil durum haline geçmek için olmayan bir ‘hızlanma’ icat etmeye hiç gerek yok. Isınmanın etkileri durumu acil kılıyor zaten.”

Helsinki’deki Finlandiya Meteoroloji Enstitüsü’nden Dr. Mika Rantanen, “El Niño’ya geçince sıcaklıklarda bir sıçrama olması bekleniyordu,” dedi.  

Avustralya’daki Monash Üniversitesi’nden Prof. Julie Arblaster ise şunları söyledi: “Doğal değişkenlik dolayısıyla yıldan yıla gerçekleşen sapmalar, küresel sıcaklıkların düz bir çizgiden ziyade merdiven gibi yükselmesi anlamına gelir. Son birkaç aydır rekor kıran okyanus sıcaklıklarından Antarktika deniz buzu örtüsünün rekor azalışına kadar bazı değişimler hayli şok edici.”  

Aşırı hava etkilerinin mevcut seviyesi, emisyonlar atmosfere pompalanmaya devam ettiği sürece gelecek için kötüye işaret, diyor bilim insanları. Yakın zamana dek Şili’deki Santiago Üniversitesi’nde çalışan Dr. Raúl Cordero, “Bu yeni rekorlar uzun ömürlü olmayacak maalesef. Küresel ısınma er ya da geç bilinmez bir noktaya doğru rekorları zorlayacak,” dedi.  

Birleşik Krallık’taki Leeds Üniversitesi’nden Profesör Piers Forster, “Temmuz insanlık tarihinin en sıcak ayı oldu ve dünyanın dört bir yanındaki insanlar bunun sonuçlarının sıkıntısını çekiyor,” dedi. “Ama [bu seviye] ısınmada beklenen bir durum. Dünya işbirliğine gidip iklim eylemini gündeminin en üst sırasına taşımazsa 10 yıl içinde bu yaşadığımız ortalama bir yaz halini alır.”

Pek çok bilim insanı geleceğin getirecekleri konusunda çok açık konuşuyor. ABD’deki Cornell Üniversitesi’nden Profesör Natalie Mahowald şunları söyledi: “Bu yıl yaşadıklarımız gerçekleşmesini beklediğimiz şeylerin, tabiri caizse buzdağının görünen kısmı. Küresel ısınmayı yakın zamanda durduramazsak, bu yıl gördüğümüz aşırı hava olayları ileride yaşanacakların yanında sönük kalacak.”  

3

Bir itfaiyeci 18 Temmuz 2023 günü Atina’nın yaklaşık 70 km. batısında, Agioi Theodori yakınındaki Panorama yerleşim yerinde kontrol edilemeyen bir yangının alevlerine su sıkıyor. Fotoğraf: Valérie Gache/AFP/Getty Images

“Tahminleri yaşamak”

Bilim insanları genel küresel ısınmanın tahmin edildiği gibi vuku bulduğu konusunda net konuşsa da daha geniş bir etken yelpazesi göz önüne alındığında bu aşırı hava etkilerinin beklenenden daha hızlı ve daha sert gerçekleşip gerçekleşmediği konusundaki görüşleri çeşitlilik barındırıyor.   

Delhi’deki Hint Teknoloji Enstitüsü’nden Profesör Krishna AchutaRao, “Bu etkiler benim beklediğimden –ve tanıdığım pek çok iklim bilimcinin beklediğinden– korkutucu derecede daha şiddetli,” dedi. Brezilya’daki Rio Grande do Sul Federal Üniversitesi’nden Profesör Francisco Eliseu Aquino ise şunları söyledi: “Son haftalardaki ve aylardaki bu aşırı olaylardan ben de korkuyorum. Daha yoğun gerçekleşiyorlar ve onyıllık beklentimizin ötesine geçiyorlar.” 

UNSW’den Doçent Sarah Perkins-Kirkpatrick, “Uzmanlık alanım sıcak hava dalgaları ve kuzey yarıkürenin çoğu kısmında bu yaz sıcak dalgalarının görülmesine şaşırmadım, ancak yoğunluğu beklediğimden fazla,” dedi. “Rekor kıran aşırı hava koşullarını tahminimden çok daha yakın bir zamanda yaşıyoruz. Dehşet verici, korkutucu, endişelendirici bir durum ve yaklaşan şeyin sandığımız kadar farkında olmadığımız hissini yaşatıyor gerçekten.”

Başka bilim insanları, bu aşırı hava olaylarının çoğunlukla tahmin edilen etki alanı içinde gerçekleştiğini düşünmekle birlikte yine de hayretle karşılıyorlar. ABD’deki Wisconsin-Madison Üniversitesi’nden Profesör Andrea Dutton, “Karadaki ve okyanuslardaki sıcak dalgaları gibi bazı aşırı olaylar, bunu bir ölçüde görmeyi bekleyen bilim insanları için bile hayli şok edici oldu,” dedi.  

Hindistan’daki Enerji ve Kaynaklar Enstitüsü’nden Suruchi Bhadwal, “Yirmi yıl önce iklim değişikliğinin etkilerinden bahsettiğimde, insanlar onları olasılıklarla korkuttuğumu sanırdı. Bu olayların ortaya çıkmaya başladığı günümüzdeyse böyle bir tehlikenin var olduğunu fark ediyorlar artık.”  

ABD’deki Georgia Üniversitesi’nden Profesör J. Marshall Shepherd meseleyi kısa ve öz biçimde şöyle anlattı: “İklim bilimciler onyıllardır bunun uyarısını yaptı, şimdiyse o tahminleri yaşıyoruz.”

Kenya’daki Nairobi Üniversitesi’nden Profesör Joseph Mutemi, emisyonları azaltmak için yapılanların iklimi dengelemeye başlamak için bile yeterli olmadığını söyledi: “İçinde bulunduğumuz onyılda meydana gelen aralıklı ve daha yüksek enerjili aşırı hava olayları, dolayısıyla da daha büyük kayıp ve hasarlar insanlığı şaşırtmamalı.” 

Mann ise şunları söyledi: “Yine de bu aşırı hava olaylarının aşacağımız bir tür ‘kritik eşik’ oluşturduğuna dair yanlış bir kanı var. Böyle bir şey yok. Bu olaylar doğrudan yüzey ısınmasına, yani El Niño gibi olayların yarattığı geçici dalgalanmalardan başka, son derece istikrarlı bir şeye bağlı.”  

“Daha kırılgan”

Bilim insanlarının görüşlerindeki farklılaşmalar, bazılarının bizatihi aşırı hava olaylarını dikkate alması ile diğerlerinin insanları, onların kırılganlıklarına etkileri ve diğer faktörleri değerlendirmesinden ortaya çıkıyor.    

Birleşik Krallık’taki Imperial College’den Dr. Friederike Otto, “Hava, bilim insanlarının beklediği ve tahmin ettiği gibi değişiyor, ancak toplumumuz ve ekosistemlerimiz küçük değişimler karşısında bile eskiye nazaran daha kırılgan ve bu da ortaya çıkan hasarları daha da kötüleştiriyor,” dedi. Kosta Rika Üniversitesi’nden Profesör Hugo Hidalgo ise, iklim etkilerinin orantısız biçimde yoksulları vurduğunu söyledi; “dünyada kırılganlık –tehlikenin sosyal yönü– artıyor, yani insanlar daha riskli durumlara maruz kalıyor.” 

Fransa’daki Paul Sabatier Üniversitesi’nde (Université Toulouse III – Paul Sabatier) bir CNRS (Centre national de la recherche scientifique) araştırmacısı olan Dr. Christophe Cassou ise şu açıklamayı yaptı: “Afetlerdeki değişimler küresel ölçekte hafife alınmadı, ancak bazı aşırı sıcaklıklar tahminlerin üstüne çıktı. Yine de hafife alınan bunların etkileri oldu, çünkü sandığımızdan çok daha kırılganız – kırılganlığımız bize beklemediğimiz bir darbe vurdu.” 

“İhtiyatsızlığımız yüzünden aşırı sıcağın bizi daha kısa sürede ve daha büyük bir güçle vurduğunu sanıyoruz,” diye ekledi Cassou. “Ayrıca daha sık biçimde alışılmadık durumlar yaşamamız algımızı etkiliyor, bu da bir hızlanma hissi yaratıyor. Normal hava koşullarının üstünde ortaya çıkan iklim değişikliğini hissediyoruz artık.”

Avustralya’daki CSIRO Environment’tan Dr. Pep Canadell şöyle dedi: “Aşırı iklim koşulları daha yaygın bir hal aldı, yani artık bunu daha fazla konuşuyoruz ve düşündüğümüzden daha hızlı geliyormuş gibi hissettiriyor.”

Nature Conservancy’nin baş bilimcisi Profesör Katharine Hayhoe, “Küresel bilinçte bir kritik eşiğe geldiğimizi düşünmüyorum,” diye konuştu. “Yıllardır psikolojik mesafenin yarattığı zorlukları anlatıyorum: İnsanlara iklim değişikliği konusunda endişeli olup olmadıkları sorulduğunda, evet diyorlar; ama bunun onları etkileyip etkilemediği sorulduğunda, hayır diyorlar. Artık neredeyse herkesin sevdiği birileri veya bir yer orman yangını dumanıyla, aşırı sıcaklıklarla, selle veya daha fazlasıyla etkilendiği için bu bariyer hızla ortadan kalkıyor.” 

“El yordamıyla”

Çok sayıda bilim insanı ayrıca aşırı hava olaylarının tahmininde küresel iklim modellemesi güçlüğüne dikkat çekiyor. “Bir süre tahminlerimizin aşırı hava koşullarını eksik değerlendirdiğinden güçlü bir şüphe duyduk, son ortaya çıkan aşırı olaylar bu şüphenin büyük ihtimalle yerinde olduğunu kanıtladı,” dedi Hayhoe.  

Bunun en büyük nedeni, aşırılıkların tanım gereği nadir görülmesiydi, yani modellere temel oluşturan tek tük örnek vardı. “Neredeyse hiç fiziksel kanıtı olmayan bir şeye model oluşturmak zor ve eşi benzeri görülmedik aşırı hava olaylarına dair hiç fiziksel kanıt yok,” diye açıkladı Hayhoe. “Bu gezegendeki insan medeniyetinin tarihi bakımdan kesinlikle alışılmadık bir durum içindeyiz.”

Oxford Üniversitesi’nden Profesör Tim Palmer bir neden daha ortaya attı: Her bir veri noktasının genelde 100 km’ye 100 km’lik bir alanı gösterdiği küresel iklim modellerinin nispeten düşük çözünürlüğüydü bu neden.  

“İklim modelleri, hava olaylarının bölgesel aşırılıklarını simüle etmede öyle kötü bir iş çıkarıyor ki gözlenen aşırı hava olaylarının bu modellerin tahmininden daha yoğun olmasına bilim insanlarının özellikle şaşırdığını sanmıyorum,” dedi. “Bu aşırı hava olaylarını simüle etme şansı yakalamak istiyorsak, çok daha yüksek çözünürlüklü iklim modellerine ihtiyacımız var.”

Mann, iklim modellerinin yaz mevsiminin sıcak hava dalgalarının ardında yatan, daha zor algılanan mekanizmalardan bazılarını da gözden kaçırdığını söyledi. Araştırmanın, küresel ısınmanın kuzey jet akımı rüzgârını sekteye uğrattığını da gösterdiğini belirtti. “Yani, aynı bölge günler boyu ya kavruluyor ya da yağmur alıyor – kesinlikle bu yaz yaşadığımız süreklilik gösteren, aşırı hava olaylarına benzer biçimde.”

Modellerle ilgili bu sorunların, “gelecekteki tehlikeleri cidden hafife alıyor olabileceğimiz” anlamı taşıdığını söyledi Cordero. “Aşırı iklim olayları bakımından neler beklenmesi gerektiği konusunda kısmen el yordamıyla hareket ediyoruz.”

El Niño genelde aralık ayında zirve noktasına ulaşır ve en çok Güney Amerika’yı etkiler. Bolivya’da, La Paz’da bulunan San Andres Yüksek Üniversitesi’nden Dr. Marcos Andrade şunları söyledi: “Bakalım ne olacak. İşlerin ne kadar aşırıya varacağına dair bir sınav bu.”

Hollanda Kraliyet Meteoroloji Enstitüsü’nden (KNMI) Dr. Rein Haarsma, kritik iklim eşikleri henüz aşılmamışsa da bunlara gittikçe yaklaşıldığını söyledi: “Şimdi gerçekleştiğini gördüğümüz aşırı olaylar Atlantik meridyonel devinim dolaşımının çökmesi ve Antarktika buz örtülerinin erimesi gibi yıkıcı etkileri olacak kritik eşikleri tetikleyebilir. Bu kritik eşikler yüksek etkili ama düşük olasılıklı olarak değerlendirilir. Ancak son yaşanan aşırı iklim olayları ile sebeplerinin yeterince anlaşılmaması yüzünden düşük olasılık konusunda hiç emin değilim.” 

Cambridge Üniversitesi’nden Profesör Emily Shuckburgh, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin 2022 raporunun, Paris İklim Anlaşması’nın imzalandığı 2015’e göre küresel ısınma kaynaklı risklerin daha yüksek olduğu sonucuna vardığını söyledi. Paris anlaşmasında, sıcaklık artış sınırını 2°C’de ve ısınmayı 1,5°C’nin altında tutma “hedefi” belirlenmişti. “Artan bir risk seviyesi olduğuna dair bu yeni farkındalık, iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak istiyorsak artışı kesinlikle 1,5°C’nin altında tutmamız gerektiğinin altını çiziyor,” dedi.    

“Fosil yakıtları yakmayı bırakın”

The Guardian’a konuşan bilim insanları, bunun nasıl başarılacağı konusunda çok net. “Fosil yakıtları yakmayı bırakmalıyız,” dedi Otto. “Şimdi – şirketlerin kazanabilecekleri bütün parayı kazanmasını bekledikten sonra değil.” Başka bilim insanları da fosil yakıtların çıkarılmasına engel olup yeni sondaj projelerini durdurma mücadelesine başlamak için dünyanın “kırmızı alarm” verdiğini söyledi. 

Sadai, karbon emisyonlarının 1990’dan bu yana ciddi ölçüde artmasının “büyük oranda fosil yakıt endüstrisinin dizginlenememesinden ve onlarca yıldır yarattıkları erteleme ve dezenformasyon kampanyasından” kaynaklandığını söyledi. 

4

Atmosferik CO₂ şu anda milyonda 419,6 parça olarak ölçülmektedir. The Guardian grafiği. Kaynak: NOAA, küresel CO₂, güncelleme: 30 Ağustos 2023. Çizelge taban değeri 280 ppm – sanayi öncesi ortalama. Dikey ve yatay çizgidekiler döngü değil trend değeridir.  

“Fosil yakıt çağını, ormansızlaştırmayı veya iklim değişikliğine yol açan faktörlerden herhangi birini herhangi bir biçimde sürdüren herkes kesinlikle tarihin yanlış tarafında yer alıyor,” dedi Shuckburgh. Bhadwal bunu daha sade biçimde ifade etti: “Dünyayı gelecek nesiller için yaşanabilir bir yer kılmak istiyorsak, sera gazı konsantrasyonlarını düşürmek için sert tedbirler almak zorundayız.”

Başarılı olmak mümkün, diye vurguluyor bilim insanları. Hint Tropik Meteoroloji Enstitüsü’nden Dr. Swapna Panickal, “İnsan faaliyetlerinin gelecekteki iklim gidişatını belirleme potansiyeli var hâlâ,” dedi. Cassou ise, “Fırsat penceresi çok küçük ama hâlâ açık,” diye belirtti.

“Emisyonları hızla düşürmek için bütün ekonomik ve teknolojik araçlara sahibiz,” dedi Meinshausen. “O yüzden, bu yolculuğa çıkmaya razı gelecek hükümetler seçmeliyiz. Dönüşüm temelde ekonomik nedenlerden dolayı gerçekleşecek –yenilenebilir olanlar artık fosil yakıtlardan daha ucuz– ama mesele bunun yeterince hızla olup olmayacağı.” 

Nijerya’daki Akure Teknoloji Federal Üniversitesi’nden Doçent Vincent Ajayi şunları söyledi: “Hükümetler sadece boş vaatlerde bulunmayıp gezegenimizin geleceğini korumak için yükümlülüklerini cansiperane yerine getirmeye kendilerini adamalılar.” Canadell de şöyle belirtti: “Hükümetler kendi başlarına böylesi kökten ve hızlı bir dönüşümü yapmaya istekli olmayabilir, ancak sivil toplumdan gelen güçlü baskılar onları buna teşvik edebilir.”  

Kolombiya’daki Antioquia Üniversitesi’nden Profesör Paola Arias, dönüşümün herkes için adil olması gerektiğini söyledi: “Her şeyden önce, adil ve eşitlikçi bir dönüşüme ihtiyacımız var. Sera gazı emisyonlarının büyük kısmından, insan nüfusunun çok küçük bir yüzdesi sorumlu.”

Bilim insanları, halihazırda kaçınılmaz olan etkilere insanların uyum gösterebilmesinin, aynı biçimde iklim değişikliğinin kırılgan ülkelerde yol açtığı kayıp ve hasarın tespit edilmesinin de hayati önem taşıdığını belirtti.  

“Günümüzün aşırı hava olaylarının gelecekte karşılaşacaklarımıza göre hafif olduğunu bilmek gerçekten akıllara durgunluk veriyor ve umarım bir uyarı işareti olur bu,” dedi Dutton. “Bu dönüşümü gerçekleştirme hızımız, sahip olacağımız geleceği belirleyecek.”

Forster ise, “Bu yaz ortaya çıkan yıkımın yeni normal olmasına izin veremeyiz,” dedi.


Görüş belirten ve bu makalenin biçimlenmesine destek olan diğer bilim insanları şunlar: Dr. Rose Abramoff, Ronin Enstitüsü; Dr. Eric Alfaro, Kosta Rika Üniversitesi; Prof. Guðfinna Th Aðalgeirsdóttir, İzlanda Üniversitesi; Prof. Richard Betts, Birleşik Krallık Meteoroloji Bürosu; Dr. Erika Coppola, Uluslararası Teorik Fizik Merkezi, İtalya; Dr. Brenda Ekwurzel, Endişeli Bilim İnsanları Birliği, ABD; Prof. Kerry Emanuel, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT); Prof. Gregory Jenkins, Pennsylvania Devlet Üniversitesi; Doç. Humayain Kabir, Chittagong Üniversitesi, Bangladeş; Dr. Peter Kalmus, Nasa Jet Tahrik Laboratuvarı; Dr. Andrew King, Melbourne Üniversitesi; Doç. June-yi Lee, Pusan Milli Üniversitesi, Kore Cumhuriyeti; Dr. Elizaveta Malinina, Kanada İklim Modelleme ve Analiz Merkezi; Dr. Izidine Pinto, Hollanda Kraliyet Meteoroloji Enstitüsü; Prof. Andy Pitman, New South Wales Üniversitesi; Sophie Szopa, Pierre-Simon Laplace Enstitüsü, Fransa.


Çeviren: Tülin Er