Sevgili Açık Radyo,
2010 yılında İstanbul’da yaşamaya başladım. Yurtdışında uzun süre geçirdiğim çok sakin bir şehir hayatından sonra İstanbul’un güzelliğinin yanı sıra, karmaşasını da izlemeye ve anlamaya çalıştığım zamanlarda tanıştım Açık Radyo ile. Radyo kainatın bütün seslerine ve titreşimlerine açıktı. Bu da benim de her zaman dışarı vuramadığım ancak çokça ürettiğim iç seslerime ev sahipliği yapan, kucak açan bir yer demekti. Bu eminim birçok kişinin de aradığı ve sahip olduğunda kendini iyi hissettiği bir müşterekliğin parçası olmak anlamına geliyordu. Yaşam da zaten, sığınılacak, dert anlatacak, dert dinleyecek, mutluluğa ve ümide ortak olunacak bir müştereği bulmak; o müştereğin parçaları olan kainatın diğer bileşenleriyle, insanıyla, hayvanıyla, bitkisiyle, suyuyla, bir arada ve bölüşerek, dayanışmaktı. Bunu Açık Radyo aracılığıyla bulduğumu söyleyebilirim. Bu nedenle verilen emeğe müteşekkirim.
Bu yılki radyo şenliği günlerinde, artık demansı nedeniyle ev halkının desteğine giderek daha fazla ihtiyaç duyan anneannemin yatağı başında, radyom açık, Eraslan Sağlam’ın motivasyon arttırıcı konuşmalarını dinliyor ve çevremde ulaşabildiklerime, destek olmaları için mesajlar gönderiyordum. Bu telaşlı çabam günün çoğunu gözleri kapalı ve uyuyarak geçiren anneannemin dikkatini çekmiş olacak ki yattığı yerden “Onları bu kadar önemsediğine göre, onlar da seni çok önemsiyorlar olmalı. El ver ki el alasın demişler” dedi.
Hayatın ne getireceği elbet bilinmez, ama umarım 21. Radyo şenliğinde de, anneannemle birlikte tekrar bu şenliğin sevincine ortak oluruz.
Emeği geçen herkese içten teşekkürlerimle..
Bir Dinleyici