Bugün Açık Radyo Destek Günlerinin 8'incisi...
Sabahtan beri kulağım radyoda. Programları kadar Destek şenlikleri de çok güzel oluyor canım.
Ezbere bildiğimiz programların programcılarıyla Açık Radyo serüvenlerini dinlemek de ayrı bir keyif biz dinleyicilere.
Yapmalara ve yemelere doyamadığım mevsimin ilk domatesli pilavını yapmaya koyuluyorum. Mis gibi kokan sahici domatesin kıyamadığım kabuklarını soyarken, pirinci ıslayacağım su fısır da fısır kaynamaya başlarken içimde bir telaş, bir acelecilik uçuveriyor.. "Acaba" diyor iç sesim, değerli desteğimi bugün mü yapsam, yoksa yarın mı?...
Çünkü o da ayrı bir keyif, ayrı bir dokunuş benim için radyoya...
Her bir dakikası, biricik sohbetlere ses vermek, tıpkı ağızda eriyen limonlu şekerin lezzeti gibi...
Doya doya tadına varmak, keyfini çıkarmak, radyomu ölümsüz kılmak demek.
Domatesli ellerimi yalandan kurulayıp bir de Didem Hanım'a yazıp soruyorum; desteğimi ne zaman yapsam diye...
Yanıt gecikmiyor; üst üste iki nokta ve bir kapa parantez gülme işareti...
Yanaklarım yanıyor, hafiften utanıyorum. İyi ki bir 600 liram var, yere buza koyamıyormuşum gibi... Ne ayıp.
Ama biliyorum ki Açık Radyo beni kınamaz. Yapsa yapsa sırtımı sıvazlar, haklısın der, hatta değerli Seyfettin Gürsel hocadan bir ekonomik yorum ekler, koltuklarımı kabarttırır.
Ehh, pirinçler sıcak suda epey dinlendi, közlenen domatesler de soğudu, doğranmayı bekliyorlar.
Sevgili Eraslan Sağlam'ı duyar gibi oluyorum, "tam zamanıdır" diyor kulağıma, buğulu müthiş sesiyle...Ömer Madra'nın hiç solmayan daima genç gülüşü yankılanıyor ardından...
Ateşe düşmeden domatesli pilav gitsin destek, ardından da gelsin lezzet..
Yaşasın şenlik, yaşasın domatesli pilavlı ilk yaz, yaşasın Açık Radyo...
Ayşe Sazak
Dinleyici (eh bayağı bir kaçıklardan)