Karadağ ve Bulgaristan’ın seçim gündemleri, Brüksel’de deprem sonrası Türkiye ve Suriye’nin yeniden inşasına katkı amacıyla düzenlenen yardım konferansı, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Örgütü’nün Türkiye Kızılay’ı hakkındaki tutumu, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Vladimir Putin hakkında başlattığı soruşturma ve Fransa’daki emeklilik yasası hakkında konuştuk.
(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.)
Karadağ’da 19 Mart tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu hiçbir adayın yüzde 50’nin üzerinde oy alamaması sonucu ikinci tura kaldı. Ahmet İnsel, Karadağ’ın siyasal düzeninde cumhurbaşkanının çok önemli yetkileri olmamasına rağmen 32 yıldan beri başbakan cumhurbaşkanı olarak yönetimin başında olan Milo Djukanovic’in bu seçimlerde yeniden aday olduğunu hatırlattı. “Kendisi Karadağ’ın 2006’da Sırbistan'dan ayrılarak bağımsız olmasının mimarı, eski Yugoslavya döneminde Yugoslavya Komünist Gençlik Örgütü üyeliğinden sonra zaman içinde Karadağ'ın bağımsızlığını savunan Sırp karşıtı kampın liderliğine geçmiş biri ve aynı zamanda ticari faaliyetleriyle değil; siyasi konumunun yarattığı yolsuzluk ilişkileriyle sağladığı tahmin edilen zenginliği ile dünyanın önde gelen zengin yöneticileri arasında yer alıyor. Balkanlar açısından Karadağ, sigara kaçakçılığı ve uyuşturucu açısından önemli bir geçiş bölgesi.” diyen İnsel, Karadağ Sosyalistleri Demokratik Partisi Genel Başkanı Djukanovic’in oyların yüzde 35’ini alarak ikinci tura kaldığını belirtti. Djukanovic’in ikinci turda karşısında aşırı sağdan Sırp milliyetçiliğine yakın demokratik cephenin adayı Andrija Mandić’in olması beklenirken, son aylarda ortaya çıkan gelişmeyle yeni kurulan genç bir partinin popülist liberal siyasetçisi Jakov Milotovic oyların yüzde 29’unu alarak ikinci tura kaldıbilgisini veren İnsel, “Jakov’un Podgorica Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanmasına rağmen hala Belediye Başkanlığı kendisine teslim edilmiş değil. Jakov seçimlere itiraz etti ama bu itirazı inceleyecek olan kurul henüz Djukanovic tarafından göreve getirilmediği için itiraz boşlukta kalıyor. Jakov’un arkasında geniş bir koalisyon var belli ki ve ikinci turda kazanma ihtimalinin biraz daha yüksek olduğunu söylüyorlar ama iki ay içinde göreceğiz bunu.” dedi. 7 aydır teknik bir hükümetin yönettiği, son iki yılda da iki hükümetin güven oylaması sonucunda istifa etmek zorunda kaldığı Karadağ’da ciddi bir istikrarsızlık söz konusu olduğunu söyleyen İnsel, “Zaten Djukanovic’in AB yöneticileri tarafından da kabul edilen ve yüzyılın laflarından biri sayılabilecek Otokrat ama istikrar vaadediyor.” argümanı, iktidarını yıllardan beri pekiştirmesine olanak sağlamıştı. Hatta iki kelimeyi birleştirerek "otoistikrat’ diye bir isim uydurmuşlar.” dedi.
Ek olarak, seçimlerden üç gün önce parlamentonun Djukanovic tarafından feshedildiği Karadağ’da 11 Haziran’da milletvekilliği seçimleri yapılacak. İnsel, ‘’Karadağ'ın NATO üyesi ve 2025’ te aday olmayı hedefleyen Avrupa Birliği aday üyesi olarak yolsuzlukla mücadele konusunda son yıllarda ciddi birkaç adım atıldı. Örneğin, oğlu kokain kaçakçılığına dahil olmakla suçlanan Yüksek Mahkeme Başkanı görevden alındı. Davalı bazı şirketlerin mallarını kendi adına geçirmekle suçlanan Ticaret Mahkemesi Başkanı tutuklandı. Bu konuda Karadağ halkı ciddi biçimde bir dönüşüm beklentisi içinde. İkinci gelen Milatovic kısa bir süre bulunduğu İktisat Bakanlığı döneminde asgari ücreti 260 Euro’dan 450 Euro dengine çıkararak, aynı zamanda emeklilik ödemelerini ciddi biçimde artırarak yoksul kesim veya geniş halk tabakası nezdinde bir popülarite kazandı. Kendisi gözlemciler tarafından popülist liberal olarak tanımlıyor.‘’ dedi.
İnsel, Bulgaristan’da 2 Nisan tarihinde, son üç yıldan beri 4. kez yapılacak olan milletvekilliği seçimleri hakkında, İnsel, ‘’Kamuoyu yoklamalarında yüzde 26 bandında oy toplayacağı tahmin edilen Boykov Borisov’un partisinin önde gelmesi ihtimali yüksek gözüküyor ama bu partiyle hiçbir parti işbirliği yapmak istemiyordu yakın tarihe kadar, göreceğiz.” dedi. Öte yandan Birlikte isimli yeni bir girişim kurulduğunu belirten İnsel, bu girişimin, bir TV yıldızının kurduğu Böyle Bir Halk var adındaki, yolsuzlukla mücadele için kampanya yaparak bir anda parlayan ama kendi üyelerinin adının yolsuzluğa boğazına kadar batmasıyla dağılan partiden ayrılanların kurduğunu ve girişimi kuran siyasi liderin ‘’Önce birlik olalım sonra sağcı mıyız solcu muyuz karar verelim.’’ dediğini hatırlattı. Diğer taraftan Bulgaristan Sosyalist Partisinden ayrılan Maya Manolova’nın Rusya yanlısı ve içerisinde Covid-19 Salgını sırasında aşı karşıtı kampanın liderliğini yapmış hareketin de yer aldığı ‘’Sol’’ adı altında bir platform kurduğunu bilgisini veren İnsel, 2 Nisan'da seçim sonuçlarını değerlendiriniz dedi.
İnsel, Brüksel’de deprem sonrası Türkiye ve Suriye’nin yeniden inşasına katkı amacıyla düzenlenen yardım konferansında, Türkiye’ye 7 milyar Euro yardım vaadinde bulunulduğunu fakat bu paranın hangi koşullarda ve nasıl kullanılmak üzere verileceği konusunda şimdilik bir belirsizlik olduğunu belirtti. Rusya hariç G-20 ülkeleri, AB üyesi ülkeler ve AB’ye komşu ülkelerinin çağrıldığı konferans, Suriye tarafında ciddi tartışmalar yaşanmasına neden oldu. İnsel, insan hakları örgütlerinin, Suriye Kızılayının konferansa taraf olarak çağrılmamasını ısrarla talep ettiklerini bildirdi ve talebin nedeninin Beşar Esad'ın kirli işlerinin, istihbarat ve bazı işkence iddialarının Suriye Kızılayı üzerinden yapıldığını iddiası olduğunu belirtti. İnsel, Suriye’deki birçok örgütün, ilgili yardımın Suriye’ye, Şam yerine Türkiye üzerinden yapılmasını talep ettiğini söyledi.
İnsel, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Örgütü’nün Türkiye Kızılayı hakkında, kamu yararı güden ve kar amacı gütmeyen bir kuruluş olma niteliğini yitirdiğine dair iddiaların olduğu ve örgüt içerisinde Kızılay’ın yerinin ikinci plana alınmasının veya askıya alınmasını talep eden bir girişim olduğu bilgisini verdi. ‘’Ülkenin bir şirket gibi yönetilmesi gerektiğini düşünen ve Tayyip Erdoğan bunu dediğinde alkışlayanlara sormak lazım; çünkü Türkiye’yi şirket gibi yönetmek Kızılay’ı da öyle yönetmek anlamına geliyor. Neoliberal politikaların zirve noktası herhalde budur. Yardım örgütlenmelerinin de piyasa teşkilatı içerisinde yer alması, hayallerinin ötesinde bir gelişme olsa gerek. Kızılay’ın bu hali, piyasa toplumu kurarak toplumun bütün ilişkilerinin piyasa mekanizmaları içerisinde oluşmasının en iyi yöntem olduğunu düşünen neoliberal zihniyetin ileri bir aşamasını temsil ediyor.” yorumunda bulundu.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Vladimir Putin hakkında savaş suçu işleme nedeniyle bir soruşturma başlatması ve hakkında yakalama kararı çıkarılması hakkında İnsel, ‘’ Mahkeme 6 bin Ukraynalı çocuğa Ruslaştırmak için el konulması bu çocukların Rusya’ya kaçırılması bir savaş suçu olarak tanımlıyor fakat Rusya, tıpkı Türkiye ve ABD gibi Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tanıyan Roma Antlaşması’nı imzalamış bir ülke olmamasına rağmen bu aynı zamanda Putin'in uluslararası prestijinde ciddi bir yara oluşturdu.’’ dedi.
İnsel son olarak, dün Fransa Meclisinde hükümete karşı verilen güven oylaması oylandığı ve oylamanın 9 oy farkla reddedildiği bilgisini verdi. ‘’Hükümet böylece parlamentoda oylanmadan, anayasanın kendisine verdiği imkanlarla hükümetin sorumluluğunu angaje ederek yasalaştırdığı emeklilik yaşının 62’den 64’e çıkarılmasını kabul ettirmiş oldu. Çok ciddi muhalefet ateşi yakılmış oldu. Genç göstericiler oylamannın reddilmesinin ardından polisle çatışmalara varan gösteriler yaptılar ama esas büyük gösteri Perşembe günü bekleniyor. Hükümet bugün toplanacak. Emeklilik yasasını geçirmekten Macron memnun olabilir ama bu durum hükümeti inanılmaz ölçüde zayıflattı ve dayandığı azınlık ittifakının iyice dağılmasına yol açtı.” yorumunu yaptı.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Seyhan Karasu’ya teşekkür ederiz.)