İlaç ve medikal ürün kaynaklı kirlilik yaşamı tehdit ediyor

-
Aa
+
a
a
a

İlaçlar ve medikal ürünlerden kaynaklı nehir kirliliği, küresel ve çevresel sağlığı ciddi oranda tehdit ediyor.

Gezegenin Geleceği: 16 Şubat 2022
 

Gezegenin Geleceği: 16 Şubat 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

İlaçlar ve medikal ürünlerden kaynaklı nehir kirliliği, küresel ve çevresel sağlığı ciddi oranda tehdit ediyor. York Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre nehirlerde en fazla bulunan tıbbi ürünler parasetamol, nikotin, kafein ile epilepsi ve diyabet ilaçları oldu. BBC‘nin aktardığı araştırma, dünya genelinde birçok nehri kapsayan incelemeyle bugüne kadar konuyla ilgili yapılan en geniş kapsamlı çalışma. Araştırma sonuçlarına göre, Pakistan, Bolivya ve Etiyopya‘daki nehirlerin, dünya çapında en fazla kirlenmiş nehirler olduğu tespit edilirken İzlanda, Norveç ve Amazonlarda yer alan nehirler “en temizler” arasında yer aldı. İlaç şirketlerinin oluşturduğu tıbbi atıkların nehirlerde nasıl bir etki yaptığı ise hâlâ tam olarak bilinmese de insanların aldığı ilaçların suda çözülmesinin balıkların gelişimi ve üremesine büyük oranda olumsuz etki yaptığı biliniyor. Bilim insanları, nehirlerde çözülen antibiyotiklerin, ileride antibiyotiğin insanlar üzerindeki etkisini de azaltmasından endişe ediyor. Araştırma için 100’ün üzerindeki ülkede yer alan 1.000’den fazla noktadan örnek alındı. Çıkan sonuçlara göre, 258 nehrin dörtte birinden fazlasında, suda yaşayan organizmalar için tehlikeli sayılan seviyede “aktif ecza içeriği” tespit edildi. Araştırma sonucu yayımlanan rapora göre, nehirlerde yüksek oranda antibiyotiğe rastlanması; ilacın insan bedeni üzerindeki etkisini azaltma ve nihayetinde çevresel ve küresel sağlık için tehdit yaratma riskini taşıyor.

İklim Haber ve KONDA Araştırma, Türkiye kamuoyunun iklim değişikliği algısını ölçmek ve giderek derinleşen iklim krizi hakkındaki görüşlerini öğrenmek için gerçekleştirdiği anket çalışmasının dördüncüsü gerçekleştirdi. Türkiye çapında 3634 kişi ile yüz yüze yapılan anket, Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı meclis onayından geçirdiği ve aşırı hava olaylarının neden olduğu yangın ve sel baskını gibi afetlerin şiddetlendiği bir dönemde iklim değişikliği algısını irdelemeyi amaçladı.  İklim değişikliğinin temel nedenine dair insanların ne düşündüğünü anlamaya çalışan “İklim değişikliğine dair düşüncenizi şimdi okuyacaklarımdan hangisi daha iyi açıklıyor?” sorusunu, katılımcıların %75,’i “İnsan faaliyetlerinin sonucu” şeklinde yanıtlarken, %25’i ise “Doğal bir süreç” şeklinde cevapladı. Geçtiğimiz yıl katılımcıların %71,4 iklim krizinin insan faaliyeti sonucu olduğunu düşünüyordu. İnsan faaliyetleri ile iklim krizi arasındaki bağ konusunda yurttaşların farkındalığının biraz daha arttığı söylenebilir. Araştırma aynı zamanda, iklim değişikliğinin Türkiye’de toplumun neredeyse dörtte üçünün endişelendiği bir konu olduğunu gözler önüne serdi. Ankete katılanların %42’si “Endişeliyim” cevabını verirken, “Çok Endişeliyim” diyenlerin oranı ise %24 oldu. Sonuçlar ayrıca, katılımcıların %58’inin iklim krizinin pandemiden daha büyük bir kriz olduğunu ve daha büyük bir tahribata yol açacağını düşündüğünü gösterdi. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de geçtiğimiz yıl aşırı hava olayları şiddetini ve sıklığını arttırdı. “Türkiye’de son yıllarda görülen sel fırtına, aşırı sıcaklık ve kuraklık gibi düzensiz hava olaylarında iklim değişikliğinin rolü olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların %77’si “evet” şeklinde yanıt verdi. Bu oran 2019 yapılan çalışmada ise %71’di. Geçtiğimiz yaz yaşanan orman yangınları nedeniyle ankete katılanlara yangınların nedenleri sorulduğunda ise toplumun sadece %14’ü “iklim değişikliği” yanıtını verdi. Yangınlara terör faaliyetlerinin neden olduğunu söyleyenler %36 ile bu soru içerisinde en yüksek orana sahipken, %27’si yangınların yanan orman alanlarını imara açma isteği nedeniyle çıktığını ifade etti. Türkiye, 2021’in sonlarına doğru önce Paris Anlaşması’nı mecliste onaylamış, ardından net sıfır karbon emisyonu hedefini 2053 yılı olarak açıklamıştı. Bu gelişmeler üzerine, ankete katılanlara yöneltilen “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi hakkında bilginiz var mı?” sorusuna %83’lük bir kesim herhangi bir bilgisi olmadığı cevabını verdi. Sıfır karbon emisyonu hedefi konusunda bilgi sahibi olmak üzerinden parti seçmenlerinin onay durumuna bakınca bütün partilerde bilgisi olan grupların bu hedefi daha fazla onayladıkları görülebiliyor. Benzer bir cevap başka bir soruda daha ortaya çıktı. “Paris İklim Anlaşması hakkında bilginiz var mı?” sorusuna toplumun sadece dörtte biri “evet” cevabını verdi. Anlaşmayı bilenlerin oranıyla meclisin bu anlaşmayı onayladığını bilenlerin oranı ise neredeyse aynı. Halkın %76’sı, Paris Anlaşması ve anlaşmanın meclis tarafından onaylandığını bilmiyor. Ancak anlaşma hakkında bilgi sahibi olanların içerisinde mecliste kabul edildiğini bilenlerin oranı %71.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul projesi için, “Bu, bir emlak projesi. ‘Araziyi tanıdıklarına sat, sonra burayı imara aç, birileri para kazansın’ projesi. Ama İstanbul’a büyük bir külfet, büyük bir zarar. En az 2,5-3 milyon daha ilave nüfus demek. Böylesi bir nüfusu, böyle bir yapıyı İstanbul’un kaldırma şansı yok” dedi. Ülkenin büyümesinin apartmanlaşmadan değil, üretimden geçtiğini ifade eden İmamoğlu, “Çok akılcı, çok derin ve geleceği düşünerek hareket etmeliyiz. Memlekette meslek kalmadı. Ben, şantiyeleri bilirim, konut işini bilirim. Üç kuşak inşaatçı bir ailenin evladıyım. Böyle inşaat sektörü yönetilmez. Bakın, şu an ülkenin geldiği durum; İstanbul dünyanın en ucuz şehri ama kendi insanına en pahalı şehri” dedi.