Ahmet İnsel bu hafta Ufuk Turu’nda hali hazırda gündemi epeyce meşgul eden Pandora belgelerini ele aldı.
Vergi kaçakçılığı, kara para aklama veya yasal biçimde vergiden kaçınma şeklinde üç farklı tutumun bir sonucu olarak ele alınabilecek olan Pandora belgelerinin, daha önceki Paradise belgeleri ve Panama belgelerinin üçüncü bir versiyonu olduğunu aktardı. Pandora belgelerinin 14 ayrı kaynaktan elde edilmiş belgeler olduğunu; bu kaynakların vergi cenneti olarak tanımlanan Virjin Adaları, Jersey Adası, Cook Adaları, Seyşel Adaları gibi vergi optimizasyonlarının söz konusu olduğu ülkelerden olduğunu; Avrupa Birliği tarafından da kara para aklamaya elverişli olan ülkelerin ‘gri devlet’ olarak tanımlandığını ve Türkiye’nin de bu devletlerden olduğunu ekledi. Paradise belgelerinin 1,4 terabayt, Panama belgelerinin 2,6 terabayt olduğunu hatırlatan İnsel; Pandora belgelerinin taşıdığı veri yoğunluğunun neredeyse üç terabayt boyutunda olduğunu; takriben 1 milyon 200 bin e-posta içerdiğini aktardı. Bu verilerin, vergi kaçakçılığı ya da kara para aklama işine aracılık eden hukuk veya danışmanlık şirketlerinden sızan veriler olduğunu; aracıların bazen asıl kişi adına ama çoğunlukla asıl kişiyi maskelemek adına kendi adlarına hareket ettiğini; çoğunlukla İngiltere veya İsviçre merkezli şirketler olduklarını aktardı. Pandora belgelerinin, bu faaliyetlerde bulunan yaklaşık 29 bin ‘offshore’ firmayı ortaya çıkardığını ve bu belgelerle ortaya çıkan toplam işlem bedelinin yaklaşık 11 Trilyon Amerikan doları olduğunu bildirdi. 78 farklı ülkeden kişinin Birleşik Krallık’ta 1500 adet gayrimenkulünün olduğunu; Birleşik Krallık’taki bu gayrimenkuller ile alakalı 716 ‘offshore’ şirketinin faaliyet gösterdiğini; bu şirketlerin de vergi cenneti olarak tabir edilen ülkelerde yerleşik olduğunu aktardı. Paradise ve Panama belgeleri gündeme gelmeden önceki 2014-2015 döneminde İngiltere’nin gayrimenkuller üzerinden bir kara para aklama merkezi haline geldiği ifşa olunca, dönemin başbakanı David Cameron tarafından bu konunun çözüme kavuşturulacağına ilişkin sözler verildiğini; gayrimenkullerin gerçek sahiplerinin tespit edilerek bunun önüne geçileceğinin söylendiğini ancak bu konuda hiçbir adım atılmadığını hatırlattı. Türkiye’de de 220’nin üzerinde ismin bu belgelerle anıldığını; bunların arasında büyük şirketler, yeni girişimciler ve siyasilerin olduğunu; öne çıkan iki ismin ise Rönesans Holding ve Nebahat İşbilen olduğunu ekledi. Fransa’da da 600 ismin ortaya çıkmasının beklendiğini; bu isimlerin arasında cinsel saldırı suçunu örtbas etmesiyle bilinen eski Maliye Bakanı Dominique Strauss-Kahn’ın da olduğunu; Dominique Strauss-Kahn’ın Casablanca’nın vergi bağışıklığı olan bölgesinde bir danışmanlık şirketinin ortaya çıktığını aktardı. Tüm bunların Fransa açısından yasal olup olmadığı konusunda iki kriterin ortaya çıkacağından bahseden İnsel; bunlardan ilkinin yılın yarısından fazlasını Fransa’da ikamet ederek geçirmiş olmak olduğunu, diğerinin ise ticari faaliyetlerden elde edilen gelirin ağırlıklı olarak Fransa’daki faaliyetlerden elde edilip edilmediği olduğunu ifade etti. Fransa yasalarına göre iki kriter ölçüt alındığında Dominique Strauss-Kahn’ın vergi mükellefi olmadığı sonucuna varılması durumunda tüm bunların ahlaki bir kınamadan başkaca bir yaptırımının olmayacağını ifade etti. Aynı durumun eski Birleşik Krallık başbakanı Tony Blair ve eşi bakımından da geçerli olduğunu söyleyen İnsel; Virjin Adaları’nda bir şirket alarak şirkete ait bütün malvarlığına sahip olan Tony Blair’in eşi bakımından da bir işlem maskelemenin söz konusu olduğunu; Virjin Adaları’ndaki vergi optimizasyonu gereği şirket satışlarında vergi ödenmediğini; bu yolla da şirkete ait gayrimenkullere, gayrimenkul satışlarında ödenen vergiden kaçınarak sahip olunabildiğini açıkladı. Bu servetlerin içinde önemli bir kısmın Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve ailesine ait olduğunu ifade eden İnsel; Aliyev ve dört çocuğunun 400 milyon Euro gibi bir servete sahip olup 44 şirkette hissesi olduğunu; 11 yaşındaki çocuğunun Londra’nın merkezinde 33 milyon poundluk bina sahibi olduğunu bildirdi. Aliyev ailesinin 10 yıl önce 35 milyon pounda aldıkları bir mülkü 2018’de 66 milyon pounda İngiliz Hazinesine sattıklarını; aradaki 30 milyon poundluk farkı da vergiden kaçırdıklarını ekledi. Ortaya dökülen diğer isimler arasında Güney Dakota’daki yatırımıyla Ekvador Cumhurbaşkanı Guillermo Lasso’nun; Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin; Pakistan Başbakanı Imran Khan’ın yakın çevresinin; Kenya Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta’nın; Kongo Cumhurbaşkanı ve ailesinin; Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis’in de olduğunu aktardı. Bütün bunların vergi kaçırma için ve uyuşturucu ticareti, silah ticareti, yolsuzluk gibi yasadışı alanlardan elde edilen paraların yasal zemine taşınması için kullanıldığını ifade eden İnsel; bazı durumlarda da güvenlik nedeniyle bu yola başvurulduğunu ifade ederek “Ancak bu güvenlik gerekçesi, daha çok Kral Abdullah’ın durumunda olduğu gibi, halkının açlıktan nefesi kokarken kendisi milyonluk malvarlığı sahibi olan iktidarlarda gündeme geliyor olabilir.” dedi.
(Program özetini hazırlayan Merve Avdan’a teşekkür ederiz.)