Merhaba

-
Aa
+
a
a
a

Sevgili Açık Radyo, Sevgili Ömer Madra,

 

Bu sabah nöbet çıkışı, tarihi hastanenin asırlık ağaçları arasında yürüyordum. Birkaç gündür şenlik sofrasına neden katılmadım, mektup yazmadım, ses kaydı göndermedim diye düşünürken buldum kendimi. Akşam eve varınca yazmaya söz verdim. Neredeyse kambersiz düğün olur mu, beni neden çağırmadınız diye içeriye dalasım geldi. O derece bir ait hissetme hali yani. Alınganlık yapmadım hiç gördüğünüz üzere ve yazmaya koyuldum. Nasılsa Açık Radyo Ömer Bey’in sesinden mektubuma yer verir dedim.

Çünkü Açık Radyo’nun durduğu yerde onu benim için çok özel kılan onlarca maddelik niteliklerinden birisi de dinleyicilerine alan açmasıdır. Seslerine, mektuplarına yer vermesi, dinleyicilerin bir süre sonra programcıya dönüşmesi, onlarla hasbihal etmesi, bağ kurmasıdır.

Açık Radyo’yla ilişkim ilk yıllardan başladı, ancak gerçek bir “farkındalık” halini alması zaman aldı. Sanırım çekingenim. Zaman içinde destekçi olmayı öğrendim, zaman içinde ona mektup yazmayı öğrendim. Giderek anlam katmanı açıldıkça o sadece bir radyo olmaktan çıkmaya başladı. Kitapları vardı, manifestosu vardı. Onda duyduğum düşünürlerin adlarının, işittiğim kitapların izini sürmeye başladım. Dinlediğim şarkıların hikâyelerini öğrendim, öğrendikçe daha çok sevdim. Açık Radyo, entelektüel anlamda beni besledi, büyüttü, çoğalttı. Çoğaltma kelimesinin üzerinde önemle duruyorum. Beni çoğalttı ve kendisine katılmaya çağırdı, o genişliğe, o büyüyen dinamizme dahil etti. Ben de arkadaşlarıma, tanıdığım insanlara, etrafıma onu anlatarak onları Açık Radyo dinlemeye davet ettim.

Solda yer alan insanlara nasıl bir sempati duyduysam Açık Radyo da öyle oldu, kerteriz oldu yeni tanıştığım insanlarla aramda, bir tür parola oldu benim için. Açık Radyo dinliyorsa bu yeni tanıştıklarım, ilişki belirli bir çıtadan başlamış oldu.

Açık Radyo’nun nasıl projeleri vardıysa benim de Açık Radyo’ya dair projelerim olmaya başladı. Radyoya dair öyküler topladım yazan arkadaşlarımdan, umarım bir gün kitaba dönüşür. Üç arkadaşımla on altı adet radyo oyunu yazdık. Umarım bir gün seslendirilir.

Kendi yazdığım oyun metinlerime de sızdı Açık Radyo’nun Açık Gazetesi. Karakterlerim, bir sabah Açık Radyo’yla güne başlıyor, saatli maarif takvimi dinliyordu kurguladığım tiyatro metninde. Böyle benim gibi binlerce dinleyicide kim bilir ne karşılıklar yarattı Açık Radyo. Şölen böyle bir şey değil mi?

Farkında bir dinleyici olarak son zamanlarda iyice anladığım, Açık Radyo’ya emek vermem, aktif olmam gerektiğidir. Ona destek olarak sorumluluk almam, sesini duymak istiyorsam sesimi duyurmam, nasıl bir karşılık yarattıklarını bilmelerini sağlamam gerektiği.

Bir hayalim var. Bir yat ya da yazlık hayal etmiyorum. Hayalim bir gün Açık Radyo’da anlamlı bir program yapmak.

Son olarak bilenler bilir, Ömer Bey benim platonik aşkımdır. Bunu söylediğim her defasında o yüce gönüllükle bana gülümser, bu da bana yeter. Çünkü ben böyleyim, sevdiklerimi aşkla seviyorum. Ve aşkımın nesnesi yaban hayatıdır, doğadır, ağaçlar, kuşlar, dağlar, dereler, ormanlar ve onların sesini bana getiren Açık Radyo’dur.

Teşekkürler Açık Radyo, tüm emekçileri, programcıları, destekleyenleri, dinleyicileriyle sevgiler ve saygılar Açık Radyo ailesi.

 

Farkında dinleyiciniz Meltem Uzunkaya.

Bir ‘radyodaşınız’