İsmail Soyberk’in ardından…

-
Aa
+
a
a
a

"Fenomen" müzik grubunun kurucusu, binlerce stüdyo kaydında pek çok farklı isme eşlik etmiş olan İsmail Soyberk, 13 Ocak 2021’de bu diyarlardan göçerek hepimizi yasa boğdu.

(Özge Ç. Denizci’nin bu yazısı bianet’in internet sitesinden alınmıştır.)

Memlekette kayıt altına alınmış hangi müzik türünü dinliyor olursanız olun, mutlaka İsmail Soyberk’in çaldığı bir kayıtta kadeh kaldırmış, dans etmiş ya da aşk acınızı yaşamış olabilirsiniz.

Tarkan’ın “Gül Döktüm Yolları”na ile göbek atarken, Ezginin Günlüğü’nün naylon kovasının içine sıkışmış hissettiğimizde ya da Çıplak heykeller yapmak istediğimizde çalan o bas gitar işte Soyberk’in parmaklarından dökülüyordu.

Yeni Türkü’yle “Yağmur’un Elleri”ni sorgularken, “Vira Vira demir alırken hayat”, Bulutsuluk Özlemi’yle “Evet Evet” diye bağırırken, Sezen Aksu ile “Kategorize” olmak istemediğimizi usullacık söylerken, Zuhal Olcay’ın “Küçük Bir Öykü”sünde kendimizi bulurken, Nilüfer ile “O Kadın Ben Olsam” diye hayallere dalarken, Ayla Çelik ile “Dünyanın En Büyük Aşığı” olup olmadığımızı sorgularken, o vardı.

Burhan Çaçan’la vuran dalgalara isyan ederken, Barış Bölükbaşı ile keyfimizin güzel olmasını dilerken, İbrahim Tatlıses ile bir görüşte aşık olduğumuza inandığımızda, Ayla Dikmen ile kadere de inanmayanlara isyan ettiğimizde, Ayten Alpman ile her yaşın güzelliği olduğuna kendimizi inandırmaya çalışırken, Edip Akbayram ile gidenlere üzüldüğümüzde de o vardı. 

Müslüm Gürses ile kalbimize birilerini yazarken, Burak Kut ile saygısızca yaşanıp bitenlerin arkasından söylenirken, Nazan Öncel ile “Hay Hay” diyerek yeni sevgiliyi kaşılarken, Barış Manço ile naz edenin gönlünü sorguladığımızda, Candan Erçetin ile   ve sayısını hesaplamanın neredeyse imkansız olduğu şarkılarda duygulanırken, bize o duyguları tattıran müzisyenlerin arasında ve hatta o şarkıların temelinde hep İsmail Soyberk vardı ve var olmaya da devam edecek.  

Ölüm kimseye yakışmaz

1954 doğumlu Soyberk’in müzikle olan ilgisi aileden değil kendiliğinden. Büyük halasının mandoliniyle oynayarak müzikle ilişki kuran Soyberk’in müzisyen olabileceğine dair hiç düşüncesi olmamış.

Babasının Kültür Koleji’nde öğretmen olmasının da etkisiyle okulun sınavlarına girip kazanıp orada okumaya başlaması ve Bülent Somay’la yollarının kesişmesi, onun müzisyen olmasındaki ilk büyük adım.

Kültür Koleji’nde kurdukları küçük grupla okulun özel günlerinde sahneye çıkmaya başlamış. Grup her ne kadar okuldan sonra dağılmış olsa da yeniden toparlanmayı başarmış ve grupta olan bas gitar eksiğini Soyberk ile tamamlamış, onu gruba bas gitar çalması için geri çağırmışlar.

Birkaç yıl boyunca birlikte çalan grup ismini Evrim 5 olarak belirlemiş, Esmeray’ın “Sevilmeden Seven Gönül” (1972) birlikte çalmışlar. 1976 yılına kadar geçen üniversite yıllarında, yazlık yerlerdeki çay bahçelerinde, düğünlerde ve özel günelerde şarkı söyleyip bas çalan Soyberk, sonrasında çok daha ciddi yerlerde çalmaya başlayıp ardından da yukarıda saydığımız isimler gibi meşhur pek çok isme eşlik etmiş.

Bas gitarcılığın meşakkatli bir iş olduğunu, onu teknik olarak becermenin yeterli olmadığını söylüyordu Soyberk Ali Haydar Timisi ile yaptığı radyo programında ve ekliyordu, “Müzik dinleyicisi olmak, armoni ve nota bilmek mühim, kendi müzik kültürüne hakim olmak önemli…”

Müzikte usta çırak ilişkisinin önemini görebileceğimiz en önemli müzisyenler arasında geliyor Soyberk. Tamalanmış akademik bir müzik öğrenimi olmayan Soyberk, 1996 yılında aramızdan ayrılan kendisinden bir gün sonra ölüm yıl dönümü olan (14 Ocak 1996) Onno Tunç başta olmak üzere pek çok müzisyenle birlikte çalışmış, onlardan çok şey öğrenmiş ve bunu da müziğine yansıtmış.

Birkaç müzisyen arkadaşımla oturup geçmişi yad edip göçüp gitmiş müzisyenlerin performanslarını izlerken, onların başka bir diyara vakumlandığını hayal etmiştik.

Özellikle de dünyada müziğe yön vermiş, müziği ivmelendirmiş, alıp bir noktadan başka bir noktaya taşımış bir dolu müzisyene yakıştıramadığımızdan herhalde ölümü, böyle bir hayal kurmuştuk.

Kim bilir belki de enstrümanları, sahneleri, stüdyoları, seyircileri ve yaşamları boyunca zevk aldıkları hatta belki özlemini çektikleri her şeye sahip olmuşlardır gittikleri yerde. Keşke…Rasyonellikten uzak bu hayalle teselli bulmaya çalışıyoruz. Erken yaşta, daha yolunun yarısındayken ölümü hiç de yakıştıramıyorsun. Ölüm kimseye yakışmaz elbet ama bazılarına hiç yakışmıyor.

Cam simidi...

Michel Petrucciani’ye hiç yakışmamıştı mesela, Kurt Cobain’e, Janis Joplin’e, Amy Winehouse’a, Robert Johnson’a, Jim Morrisson’a, Corlos Jobim’e, Barış Akarsu’ya, Uzay Heparı’ya, Onno Tunç’a, Kazım Koyuncu’ya, Yavuz Çetin’e, Cavit Murtezaoğlu’na, Ömür Kılıçaslan’a, Serkan Aktaş’a ve daha nicelerine…

Geçen günlerde de İsmail Soyberk’i kaybettik. Bir insan hayatına kaç kayıt sığdırabilir ki? Herhalde Soyberk Türkiye müzik tarihinin son 50 yılına yön veren, onu ivmelendiren en önemli isimlerden biri. Eğer çok da müzik meraklısı değilseniz ve sadece önünüze gelen, popüler olan isimlerle ilgiliyseniz albüm kartonetlerine de bakmaz, kim neyi çalmış ilgilenmezsiniz.

Ama Türkiye’de öyle isimler var ki o kartonetlerin içine isimlerini, söz konusu albümlere ise yüreklerini sığdırmış isimlerdir. İsmail Soyberk de tam olarak bu isimlerden biri.

İsmail Soyberk, albümü dinlemeden önce kartonetine göz gezdiren dinleyicilerin can simididir. Onun ismini görünce albümün iyi olduğuna dair inancınızı arttıran müzisyenler arasında zirvelerde yer alır. Elinin değdiği, telinin titreştiği müziğin türü ne olursa olsun 6 telli basıyla kendine ait o rengi hissettirir. “Ah işte İsmail Soyberk çalmış” dersiniz. Öyle karakteristiktir icrası. Kartonet açmayan, albümde/şarkıda/parçada kimin çaldığıyla ilgilenmeyen biri bile bu karakteristik bas icrası için meraklanabilir hatta heyecanlanabilir.  

Bu kadar çok albüm kaydına çalmış olsa da canlı kayıtlarına dair ne yazık ki aynı şeyi söylememiz mümkün değildir. Umarım ki birilerinin elinde canlı performanslarına ilişkin videolar vardır ve gün yüzüne çıkarırlar.

İsmail Soyberk bu kadar kısa bir yazıda anılmayacak kadar değerli bir müzisyendi. Onu değerli kılan ise herhalde yer yüzünde bu kadar çok kayıtta çalan bir basçının daha olmamasıdır.

Bir diğeri ise onun basının karakteristik olması ve nerede duyarsanız duyun o basın İsmail Soyberk’e ait olduğunu anlarsınız.

İsmail Soyberk’in 2003 yılında kurduğu Fenomen isimli grup ise gerçek bir fenomendir. 2006 yılında grupla aynı ismi taşıyan ilk albümleri “Fenomen”i Kalan Müzik etiketiyle yayınlamışlardı.

Grup, İsmail Soyberk, Barış Bölükbaşı, Mert Topel, Bülent Ay’dan oluşuyor olsa da albümde Erkan Oğur, Levent Altındağ, İmer Demirer, Aycan Teztel, Şenova Ülker gibi isimlerde yer almış, albümün kayıtları Cengiz Köroğlu tarafından yapılmış ve mix’lenmişti. Fenomen’in ikinci albümü için ise 12 yıl kadar uzunca bir süre bekledik. 2018 yılında Lin Records etiketiyle çıkan albümün ismi “Bridges” adını taşıyor ve grubun bir önceki albümü kadar dünya ligine oynuyordu. Yeniden bir araya gelen grupta ufak tefek değişiklikler olmuş gruba Çağdaş Oruç katılmış, Mert Topel ayrılmış, yerine synth ve akordeonuyla Nevzat Yılmaz katılmıştı.İsmail Soyberk her iki albümde de icracılığının yanı sıra kompozitör kimliğiyle de bulunuyor.

Soyberk, sadece Türkiye’de değil dünyada da tanınan bilinen bir müzisyendi. Joan Baez ve Aziza Mustafazade ile turne yaptığını kendi ağzından dinlemiş şanslılardan biriyim.

1970’li yılların sonlarından başlayarak 2000’li yıllara kadar yukarıda adını zikrettiğim pek çok müzisyenin ve dahasının albümlerinde yer almış, Türkiye müzik tarihine yön vermiştir Soyberk. Ağırbaşlılığı ve duruşuyla da bizleri kendine hayran bırakan Soyberk’in tınıları, slap’leri dünya döndüğü sürece yankılanacak.

Onun bıraktığı miras nesilden nesile aktarılmaya devam edecek. Kullandığı teknikler pek çok yeni nesil bas gitariste öncülük ediyor ve etmeye de devam edecek. Belki onun gibi bir bas gitarist gelmeyecek ancak ondan feyz alacak çok sayıda basçı yetişeceğine eminim. Üstelik bir ömre sığdırmanın neredeyse imkansız olduğunu düşündüğümüz şeyi başarmış biri olarak da hepimiz kendisinden feyz alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz.

Bir insanın ömrü hayatında yapabileceği her şeyin en az yüz katını yapabileceğinin örneğini arıyorsanız, karşınızda İsmail Soyberk!

 

Kaynaklar:

Ali Haydar Timisi, Müziğin Ustaları Programı, İsmail Soyberk, Yön Radyo, 2005-2006