TEMA maden ihalelerine dikkat çekiyor: "Doğa, tarım ve yaşam alanlarını tehlike altına atıyor"

-
Aa
+
a
a
a

TEMA Vakfı, Maden ve Petrol Arama İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye genelinde çıkılan maden ihalelerine dikkat çekti.

Gezegenin Geleceği: 8 Eylül 2020
 

Gezegenin Geleceği: 8 Eylül 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

TEMA Vakfı, Maden ve Petrol Arama İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye genelinde çıkılan maden ihalelerine dikkat çekti. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç; “Madencilik faaliyetlerinden kanunlarla korunan tek bir doğa koruma alanının olmadığı ülkemizde, ihaleler, doğa, tarım ve yaşam alanlarını tehlike altına atıyor” dedi. TEMA Vakfı ihale alanlarının büyük bölümünün korunan alan, birinci sınıf tarım alanı, büyük ova, mera ve içme suyu havzası gibi Türkiye’nin bugünü ve geleceği için canlı tür çeşitliliğinin, tarımsal üretimin ve içme suyu ihtiyacının teminatı olan alanlarda olmasına dikkat çekiyor. Vakıf, ihale edilen bu alanlarda madencilik faaliyetlerinin başlaması halinde pek çok bölgede doğal yaşamın, insan yaşamının ve tarımsal üretimin devamlılığının mümkün olmayacağını vurguluyor. Maden Kanunu’nun 2001 yılından bu yana 21 kez değiştirildiğini vurgulayan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç konuyla ilgili olarak; “Yaşanan değişikliklerle her defasında daha fazla doğa ve tarım alanı, su varlığı ve kültür mirası madencilik faaliyetlerine açık hale getirildi. Bugün maalesef ülkemizde kanunlarla madencilik faaliyetlerinden korunan tek bir doğa koruma alanı, tarım alanı ya da içme suyu havzası bulunmuyor. Mevcut maden mevzuatı; tüm doğal yaşam alanlarını, gıda güvencemiz olan tarım ve mera alanlarını, anayasa ile koruma altına alınan ve temel bir insan hakkı olan sağlıklı bir çevrede yaşama ve temiz suya ulaşma hakkını tehdit ediyor. Doğal varlıkların, tarım alanlarının ve içme suyu havzalarının kanunlarla madencilik faaliyetlerinden tamamen korunması sağlanmalıyken; çıkılan ihalelerle daha fazla alanı madencilik faaliyetlerine açmak ülkemizin toprağını, suyunu ve doğal varlıklarını korumak için faaliyet gösteren bizleri endişelendiriyor.” dedi.

En büyük kara rüzgar türbinleri inşa ediliyor

ABD merkezli teknoloji şirketi, “%100 karbon nötr” projesi kapsamında yatırım yaptı. Şirket, “%100 karbon nötr” projesinin bir parçası olarak,  dünyanın en büyük kara rüzgar türbinlerinden ikisinin inşasına yatırım yaptığını açıkladı. Danimarka’nın Esbjerg kasabası yakınlarında bulunan 200 metrelik türbinlerin her yıl 62 gigawatt saat elektrik üretmesi bekleniyor. Söz konusu yıllık elektrik üretiminin çevredeki 20 bin eve yetecek miktarda olduğu belirtiliyor. Proje ile ilgili açıklamalarda bulunan şirketin Çevre, Politika ve Sosyal Girişimler Başkan Yardımcısı Lisa Jackson şu ifadeleri kullandı: “İklim değişikliğiyle mücadele acil eylem ve küresel ortaklık gerektiriyor ve Viborg veri merkezi, bu zorluğun üstesinden gelebileceğimizin güçlü bir kanıtı olacak.”

Termik santrallara karşı dava

Aralarında Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği ve Çan Çevre Derneği‘nin de bulunduğu 16 çevre örgütü Türkiye’de bulunan 36 termik santralin kapatılması için dava açıyor. Kurumlar yaptığı açıklamada “İklim krizine yol açan, Covid-19’un sağlığımız üzerindeki etkilerini daha da arttıran termik santrallerin kapatılması için Cumhurbaşkanlığı aleyhine 16 kurum ile birlikte dava açıyoruz” dedi.

Bitki gelişimi elektrik enerjisine dönüştürüldü

İstanbul Bilgi Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü ile Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü ortak çalışması, bitki gelişimini sürdürülebilir elektrik enerjisine dönüştürdü. Proje çerçevesinde bitkilerin büyürken elektrik enerjisi üretimine de imkan sağlanıyor. Elektrik üretimi için özel alana, tesis veya üretim ünitesi kurulmasına gerek duyulmuyor. Çalışma İstanbul Bilgi Üniversitesi Genetik ve Biyomühendislik Bölümü mezunu Ömer Yıldız ile Bilgi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü öğrencisi Ege Uras’ın ortak çabalarının ürünü. Proje Bilgi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü Öğr. Üyesi ve Yüksek Enerji Fiziği Uygulama ve Araştırma Merkez Müdürü Prof. Dr. Serkant Ali Çetin ile Bilgi Genetik ve Biyomühendislik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hatice Gülen’in yürütücülüğünde gerçekleştirildi. Ekip, bitkilerin büyürken enerji üretmesinden, geniş çaplı tarımsal üretim yapılan alanlarında da küçük ev veya çiftlik bahçelerinde de yararlanılabileceğini ifade ediyor. Bu prensip, endüstriyel kirliliği önlemenin yanı sıra verimsizlik gibi olumsuzluklar nedeniyle tarımsal üretimin yapılamadığı topraklarda gıda dışındaki amaçlarla bitki yetiştirilerek ıslah edilmesi sürecinde elektrik enerjisi üretilmesi için kullanılabilir.

Taş ocağına karşı dava

Dikyamaç Köyü Kalkındırma Eğitim Kültür Sanat Turizm Müze Geliştirme ve Dayanışma Derneği, 10 Eylül’de taş ocağı yapımı ve kapasite artırımına ilişkin Artvin’de yapılacak olan bilirkişi incelemesine katılım çağrısı yaptı. Rize- Artvin Havaalanı inşaatı için Artvin’in Arhavi ilçesi Çifteköprü Vadisi’nde yapılması planlanan taş ocağının kapasite artırımına ilişkin bölge halkından 74 kişi dava açtı. Köylüler, uzun yıllardır bir şirket tarafından işletilen taş ocağının 244 dönümden, 440 dönüm alana büyütülmek istenmesi ile ilgili de ÇED olumlu kararının iptali davası açtı. Her iki davaya ilişkin 10 Eylül’de bölgede bilirkişi incelemesi yapılacak. Dernek başkanı Prof. Dr. Maksut Coşkun, “Köyümüz sınırları içinde yaklaşık 20 yıl önce başlayan ve halen faaliyet gösteren taş ocakları işletmeleri gelinen noktada çevre felaketi şeklinde başta köyümüzü ve çevreyi tehdit eder oldu. Bu mücadelede şimdiye kadar verilen desteğin bundan sonrada devam edeceğine yürekten inanıyorum. Bilirkişiler alan incelemesini 10 Eylül’de yapacak. Avukatımız ve bizler orada olacağız. Kalabalık bir katılım bilirkişi üzerinde davaya sahip çıktığımız etkisini gösterecek. Bu nedenle Arhavi dışından ve Arhavi’den yüksek bir katılım bekliyoruz” ifadelerini kullandı.