18 Şubat'ta altıncı duruşması görülecek Gezi davasına ilişkin açıklama yapan Taksim Dayanışması, "Bu davada adı bile geçmeyen canlarımıza, Gezi'yi sonuna kadar savunmak borcumuzdur" dedi.
Taksim Dayanışması, esas hakkındaki mütalaanın verilmesinin ardından ilk duruşması 18 Şubat'ta görülecek olan Gezi davası sürecine ilişkin TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Karaköy binasında bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Toplantıda basın açıklamasını okuyan davanın sanıklarından Mücella Yapıcı, 18 Şubat’ta Silivri’de görülecek duruşmayı hatırlatarak, “Bir suçlu aranıyorsa Berkin Elvan, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım’ın, Hasan Ferit Gedik’in ve Ahmet Atakan'ın ölümünde aranmalıdır” diye konuştu.
Yapıcı’nın açıklamayı “Gezi’yi savunduk, savunacağız” sözleriyle bitirmesinin ardından salonu dolduranlar dakikalarca ayakta alkışladı.
Açıklamanın ardından davada yargılanan isimlerden Şehir Plancıları Yönetim Kurulu üyesi Tayfun Kahraman ile Mimarlar Odası avukatı Can Atalay ve Taksim Dayanışması bileşenlerinden TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu adına Cevahir Efe Akçelik ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) 2. Başkanı Ali Çerkezoğlu söz aldı.
Kahraman: Gezi demokrasi tarihinde bembeyaz bir sayfa
“İçinde olduğumuz bir demokrasi şenliğinden dolayı, demokratik hak taleplerimizi ilettiğimiz Gezi Parkı'nda olmaktan, onun parçası olmaktan dolayı yargılanıyoruz” diye söze başlayan Tayfun Kahraman, “Bizler bugün yargılansak da Gezi'yi karatamazsınız, Gezi her zaman için Türkiye'nin demokrasi tarihinde bembeyaz bir sayfa olarak duracak” diye konuştu.
Atalay: Gezi’nin suçlanmasına boyun eğmeyeceğiz
Avukat Can Atalay ise mesleklerinden kaynaklı sorumluluklarını yerine getirdikleri için kimsenin suçlanıp yargılanamayacağını vurgulayarak, “Gezi'de milyonları yan yana getiren Erdoğan iktidarının hoyratlığıdır, milyonlarca yurttaşın kendi kaderine sahip çıkma azmi ve kararlılığıdır. Gezi direnişinin suçlulaştırılmasına, hukukun ayaklar altına alınmasına boyun eğmedik, eğmeyeceğiz” dedi.
Akçelik: Kolektif yaşama iradesine sahip çıkacağız
Atalay’ın ardından konuşan Cevahir Efe Akçelik, yargılama sürecini hukukun ihlali olarak gördüklerini kaydederek, “AKP'nin bu davadan beklentisi toplumu baskı altına almak, muhalefeti kriminalize etmek, bunu da kendinden menkul terör tanımlaması ve 18 yıldır vazgeçmediği dış güçler zırvalığıyla yapmaktadır. Gezi bu topraklarda ağaca, ormana, kamusal mekana, insan haklarına ve özgürlüğe sahip çıkma iradesidir. AKP'yi korkutan da bu kolektif yaşama iradesidir ve biz bu iradeye sahip çıkmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Çerkezoğlu: Biz sadece hekim değil yurttaşız
Toplantıda son sözü alan Ali Çerkezoğlu ise, Gezi Parkı’ndaki dayanışmayı Silivri’ye taşımak gerektiğini belirterek şöyle konuştu:
"Biz hekimler sadece tedavi için var olmadık Gezi'de. Biz hekimiz, gerektiğinde yanımızda bir yaralı varsa onu tedavi etmek öncelikli görevimiz ancak bizim varlığımız hekimlikten ibaret değil, biz aynı zamanda bu ülkenin yurttaşlarıyız. İşçisi, emekçisi, işsizi, kadını, genci, doktoru, mühendisi fark etmez. Herkes gibi bu ülkede parkına, doğasına, kentine, ülkenin yağmasına, ülkedeki antidemokratik uygulamalara, keyfiyete, insanları nefes alamaz hale getiren sistemlere karşı hekim olarak değil birer yurttaş olarak tepkimizi, öfkemizi göstermekle sorumluyuz da. Biz bunu yaptık, yine yaparız.
“Bu bir tıbbi tartışma değil kuşkusuz ama canlı bir organizmayı boğmaya kalkarsanız son nefesini öfkeyle, tepkiyle, reaksiyonla gösterir. Kimse cellada boynunu uzatmaz, kimse mikrop karşısında kendini teslim etmez. Gezi'de de olan budur. 81 ilde milyonlarca insan 'İstanbul gibi betona boğulmuş bir şehirde küçücük bir Gezi Parkı'nı bile bize çok gören, talebimizi yok sayan, ona bile tahammül etmeyen bir anlayışın bize neler yapmaz' diye düşünmüş, milyonlarca insan sokağa çıkmış, parkına ve bir bütün olarak demokratik bir ülke talebine sahip çıkmıştır."
“Bu davayı Gezi gibi 81 ile yaymak zorundayız”
“Bu yargılama sürecinde hukuki zemin ortadan kalkmıştır. Kuşkusuz yapılacak çok şey var ama yakından bakıldığında ortada hukuki bir yargılamanın olmadığı çok açık. O zaman hukuki argümanlarla bütün dayanaklarımızı sunmakla birlikte burada asıl yapılması gerekenin tıpkı Gezi Parkı'na sahip çıkmak gibi bu davaya da sahip çıkmak olduğunu bir kez daha görüyoruz.
“Bu meseleyi sadece yargılanan arkadaşlarımızın meselesi olmaktan çıkarmak boynumuzun borcudur. Bu davayı 81 ile yaymak zorundayız, Gezi'de nasıl omuz omuza olduysak bu davada da omuz omuza ve kararlılıkla durmamız gerekiyor. Nasıl her yer Taksim her yer direniş idiyse her yer Silivri her yer direniştir ve bu daha başlangıçtır, mücadeleye devam."
Ortak metinden: "Gerçeği yok edemeyeceksiniz"
Toplantıda Taksim Dayanışması adına Mücella Yapıcı'nın okuduğu basın metninde ise özetle şu ifadeler yer aldı:
“Biz Taksim Dayanışması olarak; 2012 yılının Şubat ayında ilk toplantımızı yaptığımız andaki taleplerimizin de, Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesildiği ve çadırlarımızın yakıldığı günlerdeki tepkimizin de, gencecik çocuklarımıza kıyan polis şiddetinden hesap soran tutumumuzun da, parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam talep eden milyonların taleplerinin de kararlılıkla arkasında durmaya devam edeceğiz.
“Polisiyle, yargısıyla, medyasıyla hakikati baskılayıp tarihi yeniden yazmaya çalışanlara inat, gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki, bu ülkeye bir gün demokrasi gelecekse, gücünü Gezi’nin eşitlikçi, özgürlükçü ve barışçıl birlikteliğinden alacaktır. Milyonları da yargılasanız, bu gerçeği yok edemeyeceksiniz.
“Gezi Direnişi’ni suçla, terörle, darbeyle, kalkışmayla anılan bir eyleme dönüştürmenize asla izin vermeyeceğiz. Bu davada adı bile geçmeyen bu canlarımıza, Gezi'yi sonuna kadar savunmak borcumuzdur.”