Üç Fotoğrafla Memleketimizden ve Dünyamızdan İnsan Manzaraları
İlk fotoğraf: Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasını süsleyen iki büyük görselden birincisi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un fethinin 565. yıldönümü nedeniyle düzenlenen anma töreninde konuşuyor.
Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız, tarihteki 16 büyük Türk imparatorluğunu temsil eden 16 yıldız ile Türkiye Cumhuriyeti'ni simgeleyen güneşin yer aldığı Cumhurbaşkanlığı forsunun takılı olduğu beyaz kürsünün arkasında, elleriyle kürsüyü kavrayarak, koyu renk takım elbisesi ve kravatı ile konuşuyor Cumhurbaşkanı.
Hemen başının üzerinde arka planda rengârenk cami ve minare simgeleriyle “Ramazan İstanbul” yazısı. Onun yanında Mavi zemin üzerinde farklı puntolarla beyaz harflerle yazılmış “Ramazan Birlikte Güzel” yazısı. Onun hemen yanında da yuvarlak kırmızı “madalyon” amblem içinde gene farklı puntoda beyaz harflerle “Kutlu Fetih’in 565.Yılı” yazısı. Ve, bunların arkadaki lacivert zemin üzerinde sayısız tekrarından oluşan arka plan. Cumhurbaşkanı konuşurken kürsünün önünde ve bize göre sağında, altın yaldızlı düğmeleri olan uzun etekli siyah kaftanı, kaftan içinde altın sırmalı beyaz atlastan mintanı, başında altın yaldızlı süslemeleriyle bezeli siyah-beyaz ipekli serpuşu, bacaklarında uzun konçları dizine kadar çıktığını tahmin ettiğimiz firaklı meşin çizmeleri, belini sımsıkı sarmalayan enli deri kemerine zarifçe ve fakat sağlamca sokulu altın kınında duran yatağanının altın kabzasını bileklikli güçlü sol eliyle sımsıkı kavramış, güçlü sol eli de bir kartal pençesi misali hafifçe havalanmış teyakkuzda, muhteşem kaytan bıyıklarının perdahlı ve pomatlı kıvrık uçları kulaklarına doğru kıvrılıp inceltilmiş olan yeniçeri kıyafetli heybetli bir koruma görevlisi, ön sırada oturan başörtülü kadınlarla modern takım elbiseli ve kravatlı adamların başları üzerinden en arkalara doğru muhteşem salonu kuş uçurmaz, kül yutmaz gözlerle daimi tarassut altında tutuyor...
***
İkinci Fotoğraf: Gene Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasını süsleyen ikinci görüntü. Bu da bir anma töreni ile ilgili. Bir üst paragrafta betimlenmesine çalışılan görkemli görselin hemen altında, o üstteki görüntünün ihtişamı ve görkemi ile güçlü bir kontrast yarattığı söylenebilir.
Gezi Direnişinin 5. yıldönümü nedeniyle Taksim Dayanışması adlı sivil inisiyatifin Gezi Parkı’nda düzenleneceğini ilan ettiği anma töreni (ya da etkinliği) için yaptığı “Karanlık gider, Gezi kalır” çağrısı sonrasında Park çepeçevre bariyerlerle kapatılmış. Kurşunî renkte hafif metalden, ortaları tellerle örülü olan, tellerin tam ortasına da gene aynı renkte ve gene aynı hafif metalden yapılmış, üzerine –herhalde– “polis” yazılı etiketler raptedilmiş bu bariyerler gözalabildiğine uzanıyor.
Bariyerlerin dışında onunla gerçek bir renk uyumu içinde olan boz renkli, tamamen betona dönüştürülmüş zemin güneşin altında “ışıldıyor”. Bariyerin iç kısımda meydanın ortasında oyuncak gibi kalan manikürlenmiş, hepsi aynı boyda ve bir örnek on-onbeş ağaç, adeta askeri nizam ve intizam içinde duruyor.
Arka planda ise, yıkımı tamamlanmış Atatürk Kültür Merkezi binasının hortlaksı boşluğunda, ay ya da Merih yüzeyini andıran, delik deşik olmuş haliyle taze açılmış iğrenç bir yarayı hatırlatan “hafriyat alanı” ve onun cidarlarında jurasik dönemden kalma yırtıcı kuşlar misali uzun boyunlarını, sivri pençelerini veya keskin gagalı başlarını havaya dikmiş gibi duran, sarı ya da turuncumsu renkte devasa iş makineleri...
Yüksek bir direkte yükselen devasa bir Türk bayrağı, onun yanında yüksek bir direkte yükselen sokak ya da meydan lambası, kırmızı bir reklam panosu, gene boz renkli inşaat panoları...
Gene kurşunisi ağır basan bir takım apartman ve otel yükseltileri, görüntünün “arka plan”ını oluşturuyor. Ortalık yerde ise amaçsızca tek tük dolaşan birkaç erkek...Belki turistler onlar...
***
Üçüncü fotoğraf: DemocracyNow! Radyo ve TV’sinin internet sitesinde günlük haber özet bülteni sayfasını “süsleyen” çarpıcı bir görüntü.
İki yanda uzanan yeşillikler, ağaçlar ve sazlıklar arasında uzayıp giden bir demiryolu. Kurşunî çelikten raylar, rayların ortasında tahta traverslerin arasında kapkara renkleriyle parça parça gözalabildiğince yayılmış bir sürü taş ve kaya parçaları...
Arada, oraya buraya atılmış çöpler, plastik torbalar filan, burasının artık kullanılmayan bir demiryolu olduğunu düşündürüyor insana.
Rayların, traverslerin, taşların, çöplerin üstünde yürüyen bir grup insan var görüntüde: Erkekler, kadınlar, kız ve oğlan çocuklarından oluşan küçük bir kafile. Sırtlarında, ellerinde birkaç çanta, birkaç torba, birkaç parça eşya. Fazla yürüyemeyecek durumda oldukları anlaşılan en küçük çocukları da kadınlar ve erkekler sırtlarına ve omuzlarına almış, öyle yürüyorlar.
Bunlar turist değil, göçmen. İltica etmek için demiryolu üzerinden bu uzak ülkeye gelmişler. Demiryolu dışında, aksi istikamette giden birkaç kişi de görülüyor fotoğrafta: onlarsa göçmen veya mülteci değil, oranın yerlilerinden olmalı.
Burası Macaristan, göçmen düşmanı azgın sağcı bir yönetimin hüküm sürdüğü bir orta Avrupa ülkesi. Göçmen ve yabancı düşmanı politikaları ile kâzip bir şöhret edinmiş Orban hükümetinin, yakın zaman önce yapılan seçimlerden bayağı büyük zafer kazandığı ülke.
Fotoğrafta görünmeyen: Muzaffer hükümetin bu “kaçak” ya da “yasa dışı” göçmenlere karşı uygulamak üzere getirdiği yeni yasalar ve bir de anayasa değişikliği. Bu yasalar ve anayasa değişikliği meclisten geçerse, iltica etmek isteyen mültecilere yardım eli uzatacak olan tüm Macar vatandaşları cezalandırılacak. Yasa tasarısına göre göçmenlere su ve yemek vermek, hatta hukuki danışmanlık yapmak bile suç teşkil edecek ve cezalandırılacak. İltica talebinde bulunan göçmenlere bilgi veren broşür basmak ağır cezalık bir suç oluşturacak...
***
Yeniçeri kılıklı korumanın Dali bıyıkları ve Taksim’de, metropol merkezindeki ay yüzeyi ve demiryolu boyunca yürünerek sırtta taşınan çocuk ne kadar sürreel ise, faşizmin o ağır leş kokusu da o kadar reel. Fotoğrafta duyulmuyor olsa bile.
Vakanüvis ÖM