CHP ve HDP Kongrelerinin Ardından Bir Karşılaştırma

Ekonomi Politik
-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete'nin Ekonomi Politik köşesinde Ali Bilge'yle, geçtiğimiz haftasonu Ankara'da yapılan 3. HDP Olağan Kongre'sini konuştuk. Kongreyi izleyen Ali Bilge hem bize izlenimlerini aktardı hem de bir önceki hafta yapılan CHP Kongresi ile de bir karşılaştırma yapma imkanı bulduk.

 

Ömer Madra: Günaydın Ali Bey!

 

Ali Bilge: Günaydın Ömer Bey, günaydın Can, Günaydın Selahattin, herkese merhaba!

 

Can Tonbil: Günaydın Ali Bey.

 

ÖM: Gene kongre gazeteciliği yaptınız, muhabirlik, ondan başlayalım, önemli bir konu da vardı, HDP’nin üçüncü olağan kongresi Ankara’da yapıldı. Çok yoğun güvenlik tedbirleri altında yapıldığını anlıyoruz gelen bilgilerden. Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli oldu ama siz izlenimlerinizi bize anlatırsanız memnun oluruz.

 

AB: Tabii ki. İki hafta arayla iki kongre oldu, bir hafta önce CHP kongresini izledik aynı mekanda, bir hafta sonra da HDP kongresini izledik. Dolayısıyla iki kongrenin karşılaştırmalı analizini yapmak için gerekli izlenime ve bilgiye sahip olmuş olduk. Geçen hafta da CHP kongresinden bahsettik zaten. Şimdi her türlü engelleme vardı gerçekten, yani 4-5 yerde aranıyordunuz, zaten Ankara dışından gelen otobüslere geceden itibaren uygulanmış. Çok abartılıydı, içeriye hiçbir şey alınamadı. Gazeteci çalışmasını engelleyecek derecedeydi, mesela şarj aleti bile alınmadı. Zaten bir gece evvelden salona ‘Savaşa hayır’ pankartı da astırılmadı. Bir siyasi partinin kongresinde bugüne kadar görmediğimiz derecede bir güvenlik ve baskı söz konusuydu. Hatta tecrübeli gazeteci arkadaşım Zülfikar Doğan’la karşılaştım içeri girince, Zülfikar kağıtla kalemi görünce “seninkileri almadılar mı?” dedi bana. Yani o kadar abartılmış ki bazıları kağıt ve kalemleri bile almamışlar içeri.

 

ÖM: Kağıt ve kalemleri toplamışlar öyle mi?

 

AB: Evet! Ben verdim kağıt kalem, Laptoplar vs... Gazeteci milleti nasıl çalışacak? Neyse akla ziyan her türlü engelleme vardı. Bunlar yazıldı. İsterseniz siz de bana soru sorabilirsiniz Bence siyasi parti kongresi izlemek gazetecilik açısından son derece önemli deneyimlerdir. O açıdan yıllardır bu tür gide gele, gitmeden önce kafamda bir takım sorularının yanıtını nasıl bulabilirim diye kendi kendime sorular da sormuştum.

 

ÖM: Neydi o sorular?

 

AB: Biraz hızlı geçeyim: Mesela 2015 Haziran ve Kasım sonuçlarını hatırladım, yani 6 milyon oy, 80 vekil, HDP bu durumdaydı Türkiye partisi. Bu kongre 2015’e göre nasıl böyle oldu? 3 yılda inanılmaz olaylar yaşandı. Bu gücü kongre nasıl yansıtacak 2015’e bu çıkışa göre. İki kongre arasında CHP ile farklara bakayım diye kafamda bu sorularla gittim. İki partiye de giderken özel eleştiri var mı iki partinin de yetkililerinin açıklamalarında. HDP için Türkiye partisi olmaya devam mı? Demirtaş faktörü ne yönde etkiliyor? HDP’nin Türkiye Kürtleri üzerinde, biliyorsunuz Türkiye’de Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı, Kürt nüfusun, Kürt seçmenin olduğu yerlerde iki tane aks biri HDP diğeri AKP, bu nasıl gelişiyor? Aynı zamanda HDP’nin Haziran ve Kasım 2015 seçimlerinde Kürt kökenli olmayan vatandaşlar üzerinde etkisi vardı, bu nasıl? Buna ilişkin yaklaşımı ne? Aynı zamanda bölgede artık 2015’ten farklı olarak Kürt sorunu bu bölgede artık bütün dünyayı da küresel bir sorun haliyle karşı karşıya geldi. HDP’nin bölge Kürtleriyle ve onlar üzerindeki etkisi nedir gibi. Türkiye solu, sosyal demokrat ve sosyalist solla nasıl bir güven ilişkisi var? İttifaklara bakış nedir gibi kafamda bu tür sorularla gittim. İzlenimler ve bu soruların karşılıkları üzerine isterseniz başlayayım.

 

ÖM: Evet lütfen. Yani tutuklu eş genel başkan Selahattin Demirtaş’ın gönderdiği mesajda da ilk sorunuza, yani hepimizin kafasında olduğunu tahmin ediyorum ilk sorunun, HDP Türkiye’nin partisi midir değil midir konusundaki... Cevabı da var “Buna halkımız karar veriyor zaten,” demiş. Önemli.

 

AB: Evet, zaten bu konuşmaların 4-5 tane ana konuşma vardı, 2 Eş Genel Başkanın, yeni eş genel başkanların ve bırakan bir eş genel başkan ve içeride bulunan grup başkan vekillerin mesajlarını toplayarak bakmak lazım. Bütün bu sorulara, benim sorduğum ya da aklımda olan-olmayan soruların yanıtlarını buralarda bulmak mümkün. Dediğiniz gibi, birincisi şunu söyleyeyim her türlü engellemeye rağmen 32 bin’in üzerinde iş ve dış katılım vardı bu kongreye.

 

ÖM: 32 bin mi? Ne demek bu? Yani o salon alamaz herhalde?

 

AB: Salonun içinde ve dışında, arena spor kompleksi içi bayağı geniş bir alan, dışarıda da yani güvenliğin 4-5 alanı vardı, en içi alan arenanın bahçesi ki o da bölünmeli, içeride ve dışarıda bulunanların muhtemelen bunu Sırrı Süreyya söyledi, küsuratı da var, bu elektronik sayım sonucunda yapılan bir tahmin.

 

ÖM: Sırrı Süreyya Önder evet.

 

AB: Evet kongre divan üyesiydi. Birer hafta arayla iki kongre yaşadım, yani bunu sonundakini başta söyleyeyim gece-gündüz gibi bir fark var. CHP kongresi gece burası gündüz gibi geldi.

 

ÖM: Öyle mi?

 

AB: Evet. Anlatacağım, yani CHP bitmiş bir evlilik adeta, içinde köhne, aynı evi paylaşıyorlar ama ‘lanet olsun!’ katlanması, bunca zulme, acıya ve yoksunluğa rağmen HDP kongresi her daim ‘aşk’. Bunun altını çizmek lazım, gerçekten zaman tünelinde kalmış bir CHP görüyorsunuz ve kendini yenilemekten aciz bir parti, gerçekten bitmiş bir evlilik, seçmenle, üyesiyle, kendi içinde bitmiş bir aşk, evlilikle açıklanabilecek, diğeri de bütün bu acıya, yoksunluğa rağmen direnen ve her daim aşk. CHP tabii ki savaşın partisi, Afrin’e mesaj gönderdi, HDP annelerin hiçbiri acı çekmesin diye başlıyor söze, barışın partisi;  “Afrin’de ne işimiz var?” diyor. CHP Afrin’e İzmir belediye başkanıyla duydunuz “savaş şarttır” demişti büyük şehir belediye başkanı, yani CHP bu.

 

ÖM: Öyle mi? Aziz Kocatürk mü?

 

AB: “Savaş mukadderattır” gibi bir laf etti.

 

ÖM: Ben onu atlamışım.

 

AB: Evet, evet “Savaşa girmemiz kaçınılmazdı” diyor.

 

ÖM: Can bize bulur şimdi onu.

 

AB: Bulur bulur. HDP dediğim gibi böyle coşku, enerji muazzam, gençlik var, adeta bütün bu şeye kadar gonca gül gibi, CHP’de de tükenmişlik, depresyon, kurumuş bir yaprak parti görünümünde. Bütün bunları kullanmamım amacı gece-gündüz gibi arada fark var, coşkusuyla, bu kadar engellemelere rağmen katılım, izleme, ne kadar yorgun insanlar, saatler süren yolculuklardan geliyorlar, hiçbir şeyleri yok yani HDP’nin olanakları belli, yaralı hasarlı bir parti ama ona rağmen umudunu yitirmemiş insanların partisi olduğunu gösteriyor. Diğer nokta benim kongrede HDP yöneticilerinin yaptığı konuşmalardan şöyle bir şey edindim, pantenasının –yayıncılık, matbaa sektöründe pantenalar vardır, renklerimize bakarız oradan, ara renkler, vs.- daha genişlemiş olduğunu söyleyebiliriz konuşmalardan benim çıkardığım o. Özellikle sosyal demokrat açılımı, sol açılımı daha da genişlemiş bir parti izlenimi edinmek mümkün. Yani her zaman için bu yok değildi vardı ama bunun daha da genişlediğini söylemek mümkün çünkü gerçekten Türkiye’de CHP daha çok milliyetçi oylara da talip vaziyette gidince ortada hem seküler olan, Kürtlerin ve Türklerin ya da bu gidişattan bunalmış insanların sola kapanmış, sosyal demokrasiye kapanmış bir CHP’de ümidini yitirmiş insanların iyi yönetilirse daha da HDP ile buluşabileceği bir temanın genişlemiş olduğunu söylemek mümkün, alan daha da genişlemiş. Bu anlamda yani ilk soru yani Türkiye partisi olma durumu halen devam ediyor, o konuda bir şey yok, hatta haznenin, pantenanın daha da çeşitlendiğini, genişlediğini söylemek mümkün. Yani bu anlamda sol sosyalden demokrat sosyalist oyları yani bence sol ve sosyalist oyların çoğunu kucaklayacaktır önümüzdeki süreç içerisinde. Hatta CHP’nden de seçmen ilişkisi bitmiş bir evlilik arz eden umudu tükenmiş tuzu kuruların bile oyunu alabilir eğer bu süreç iyi yönetilirse. Dolayısıyla birinci şey gerçekten emekçi, yoksul ya da orta sınıf ve CHP ile ilişkisi dara giren kesimler, zaten CHP’de müfritler yani aşırılar, aşırı milliyetçiler İyi partiye yöneliyorlar, ılımlı kesim de HDP’ye bu genişlemiş haznesiyle yani o 2015’i sürdürebilir. Tabii burada lider eş başkanlar faktörü önemli, çünkü Demirtaş ve Yüksekdağ bence, tabii ki daha çok Demirtaş öne çıkıyor ama Yüksekdağ da benim izlediğim bu dönemde Türkiye’de kadın siyaseti açısından çok önemli bir profil. İkisi çıtayı çok yükseltmiş durumdalar dolayısıyla liderlik pozisyona gelen yeni isimler böyle bir yüksek çıtayla başlıyorlar. Demirtaş faktörü bence HDP’ye çok işlemiş bir profil.

 

ÖM: Bu arada arkadaşlarımız buldular İzmir belediye başkanı Aziz Kocaoğlu evet “Afrin’de savaş kaçınılmazdır, şarttır. Emperyalizm güçleri Irak’ın, Suriye’nin ve İran’ın bölünmesi için ortadoğuda bir politika işliyorsa Afrin’de savaş şarttır, kaçınılmazdır” demiş. Öte yandan Demirtaş gönderdiği mesajda şunu söylüyor “evvela 8 yıllık iş genel başkanlık görevim süresince bir an olsun destek ve dayanışmalarını benden esirgemeyen 7’den 70’e bütün halkımıza bütün çalışma arkadaşlarıma, kadın ve genç yoldaşlara, emekçilere ayrı ayrı teşekkür ediyor, eşine ve ailesine de en güçlü şekilde yanımda duran eşime ve bütün aileme” diyor. Ondan sonra “özgürlük ve demokrasi halklara borcumuzdur, yani sizlerin mücadelesi, emeği, morali ve desteği beni her zaman ayakta tuttu ve güç verdi. En büyük kaygım bu anlamlı desteğe layık olmak ve sizleri mahcup etmemektir. Bunun için gecemi gündüzüme katarak bu mücadelenin bir parçası ve öncülerinden biri olmaya çalıştım. Fakat buna rağmen bütün içtenliğimle söylemek isterim ki halen sizlere karşı mahcup ve borçlu hissediyorum kendimi çünkü bizler mezar taşıma ‘halkına borçlu gitti’ diye yazın inancına sahip olanların geleneğinden geliyoruz. Halkımıza olan borcumuz öylesine bir borçtur ki yaşam boyu ödeyerek de bitirilemez. Tam anlamıyla özgürlük ve demokrasi sağlanıncaya kadar bu borç ödenmiş sayılmaz, hele hele yüreği evlat acısıyla dağlanmış bütün anne babalara karşı henüz onurlu bir barışı armağan edememiş olmamızın mahcubiyetini de yaşıyoruz” diye bir anlamda da sizin ikinci madde olarak söylediğiniz öz eleştiri faslını da dile getirmiş oluyor.

 

AB: Bin yaşayın! Ben de buna işaret edecektim, bu notumda var, yani o borçluluk meselesi. Selahattin Demirtaş aslında bütün bu kongre havası izlenimleri yani HDP’nin şu anda eş başkanlığını bırakıyor ama doğal lideri konumuna gelmiş bir kişi. Bir de genç bir insan, her daim hapiste kalacak değil ya, pek çok borcu ödeyebileceği dönemler de gelebilecektir. Önemli bir yeri var parti içerisinde, gerçekten o yönerge verenlerin kendi ıslak imzasıyla kongreye sunuldu ‘divan kabul etmesin bu meselesi’ diye, teşekkür etti, delegenin aklı Demirtaş’taydı, yani o anlamda Demirtaş’ın siyasi hayatı zaten parti meclisinin de birinci sırasından girdi konuldu. Benim gördüğüm zaten biraz sonra değineceğim, uluslararası ilginin CHP ile kıyasladığımda yani yurt içi ve yurt dışı ilginin haddi hesabı yoktu. Bu anlamda HDP aslında Avrupa, dünya ölçüsünde kabul gören bir parti noktasında, bölgede zaten önemli ölçüde var. CHP de bunu göremiyorsunuz, hem yurt dışından hem yurt içinden katılan konuklar hem Demirtaş’ı, hatta galiba Avrupa sosyalist parti liderlerinden birisi Demirtaş için de “küresel bir lider” dedi. Tüm bu çekilen acılara rağmen mesela HDP CHP’ye karşı ölçülü ve nazik bir üslup içindeydi kongrede. Yani bunu 10 bin’e yakın üyesinin genel başkanlarının, milletvekillerinin olmasının sebebi hikmeti olan dokunulmazlıkların kaldırılması sebebiyle ve Türkiye partisi olma noktasındaki durumu çok ölçülü ve seviyeli bir üslup içindeydi. Bunun da altını çizmek istiyorum.

 

ÖM: Altını bir kez çizmek lazım, “anayasaya aykırı ama gene de oy vereceğiz” dediler, bu tarihi bir saptamadaydı, şimdiye kadar görülmüş en acayip şeylerden biriydi.

 

AB: HDP dün hangisi Pervin hanım olabilir, Enis Berberoğlu’nu selamladı, CHP tutuklu HDP milletvekillerine hiçbir şey söylemedi.

 

ÖM: Bu önemli.

 

AB: Önemli bir şey bu, zaten gidip bir ziyaret bile etmedi parlamentonun üçüncü partisinin eş genel başkanları ikinci parti tarafından görmezden gelindi. Dolayısıyla dün dikkatimi çeken şeylerden biri bu ama birinci OHAL’de 135 milletvekilinin 71’inin evet oyu verdiğini unutmayalım, hep bunun altını çizelim. Bir de şimdi CHP yönetimini eleştiren arkadaşlar var, onlara bir bakın o oylamada ne oy vermişler ve sonrakilerde? Onun için bunun altını çizelim. Kongre divanı çok başarılıydı bence, kongrenin tespit ettiği slogan ve dövizlerin dışında, kongre, delegasyon ve misafirler divanın ricalarını yerine getiriyordu sigara hariç tabii. Bizim kongrelerin en şeyi sigara feci! Altını çizmek istediğim hususlardan biri tabii en yüksek alkışı Öcalan, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ diye sıralayabilirsiniz de Suruç, Roboski, Diyarbakır ve diğer katliamlarda ölenlerin yakınları en yüksek alkışı aldı, onların aileleri de çağırılmıştı. Zaten Sırrı Süreyya’nın açıkladığı en fazla katılım da kongreye Şırnak ve Cizre’den olmuş, o da işte malum bombalanan ilçelerimizdi. 2015 sonrası katliamları ve aileleri selamlıyor, hatırlıyor, CHP’nin –yine altını çizeceğim- gar katliamında 14 tane Malatyalı CHP gençlik kolları üyesi öldü. Bunu bile gündeme getirmediler, yani bunlar önemli hususlar.

 

ÖM: Peki CHP’den temsilci var mıydı?

 

AB: Temsilci vardı ve onun ismi okunduğunda çok cılız bir alkış aldı. İç ve dış misafir katılımı çok yüksekti. Yani CHP kongresine fark atan bir canlılık vardı. HDP bu anlamda CHP’den fazla saygı görüyor dünyada ve Avrupa’da özellikle. Avrupa solu HDP’yi bu kongrede muazzam kucakladı. Bu arada ne oldu? CHP’nin başkan yardımcılığı Sosyalist Enternasyonel’den istifa etti. Nede? Savaş meselesi diyor.

 

ÖM: Halbuki Avrupa Enternasyonel Sosyalist anayasasında var barışçı olmak zaten.

 

AB: Dolayısıyla Sosyalist Entenasyonal’e HDP’nin alınması lazım, HDP hakkediyor Türkiye’den, adam zaten istifa etmiş “ben savaşa gidiyorum, Mehmetçiğe selam!” diyor, HDP “anneler ölmesin, şehitler gelmesin” diyor. Yani o kadar kalın hatlarla fark var. Şimdi Afrin sonrası benim gördüğüm Avrupa solu, Avrupa muhalefetinin HDP’ye ilgisi daha da artmış görünüyor ve benim yakın gelecek tahminim ve o konuşmalardan da çıkardığım hem Türkiye Kürtleri ve Suriye Kürtleri yakından izleniyor, merkeze doğru baskının bu taraftan, Avrupa’nın merkez yönetimine özellikle Afrin ve Türkiye’deki Kürtlere uygulanan muamele için tazyik gelecektir diye düşünüyorum.

 

ÖM: Selahattin Demirtaş’ın gönderdiği mesajdan bir paragrafın altını çizmek isterim “her türlü şiddete karşı diye partimiz parlamentarizme boğulmadan meşru direniş hattından sapmadan şiddet dışı yer, yol ve yöntemle alan alan, meydan meydan demokratik mücadeleyi büyütmek sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Yeni yönetimimizin bunu en cesur, en hızlı ve kararlı bir şekilde örgütleyeceğine inanıyorum. Direnişe faşizmin cevabı tutuklama olacaksa 1000 tane daha yeni hapishane yapsalar bizi dolduracak yer bulamamalılar. HDP böylesi bir kararlı ve cesur duruşu geç kalınmış öncülüğü derhal üstlenmelidir. Canların meşru savunma çerçevesinde direnmesine saygı duyarız ve yanlarında oluruz. Bunun dışında her türlü şiddete tereddüt şekilde karşı çıkar ve ilkesel olarak kimden gelirse gelsin açıkça eleştiririz” diyor, ilginç.

 

AB: Bu konu da ben de bunu sonra aldığım notlar içerisindeydi, sadece parlamentoya boğulmadan alan ve meydanlara açılmak, kitlelerin gücüne güvenmek, bu konuda cesaret, zaten kendisinin lafı cesaret, bu cesaret ve coşku kongreye damgasını vurması başta okunabilecek bir husustu. Bu konu sanıyorum diğer konuşmacıların içerisinde de var. Yani parlamento dışındaki alanları bugüne kadar hem muhalefetin büyük bir bölümü ihmal etti ve bugünkü gelinen nokta da bunun karşılığı olduğunu pekala söyleyebiliriz. Ben şunun da altını çizeyim o konulara geçmeden önce, Filistin temsilcisi vardı ünlü Leyla Halit, o da dedi ki “zindanların kimlikleri yoktur, aynı Ankara Filistin’de de var” dedi.  Şöyle bir şey gözümün önüne geliyor, Filistin sorunu Ortadoğu’nun en başat sorunuydu, bugün Filistin sorunu kadar başat sorun Kürt sorunu. Önemli ve acı bir sorun ve küresel bir konu haline geldi. Bu uluslararası formlarda, Dünya Sosyal Forumu’ndan gözüme bir manzara geldi, böyle uluslararası forumlarda acı çekenler bloğuna büyük şey gösterilir, forumlarda, toplantılarda, mitinglerde, acı çekenler içerisinde Filistin’in ayrı bir yeri vardı, en kıdemli acı çekenler olarak. Şimdi acı çeken halklar içinde Kürtler ciddi bir konumda olduğunu söylemek mümkün, Ortadoğu’da ve dünyada önemli bir konuma sahipler. Bu anlamda da altını çizmek istedim bu hususun.

 

ÖM: AKP’nin temsilcisi var mıydı?

 

AB: Sanıyorum yoktu, geleceğini zannetmiyorum ama ben CHP temsilcisi Engin Altay’ı duydum da AKP duymadım, bence gelmemişlerdir, davet edildiler de mi gelmediler, davet edilmediler mi bilmiyorum. Dolayısıyla bütün engellemeler, bütün acılar, bütün baskıya karşın vakur bir kongreydi, o açıdan söylemek lazım. Bir de şunun altını çizmekte fayda var, özellikle bölgesel Kürtler içinde yani onlar davetliydi ama en cılız en minimal alkışı Mesut Barzani’nin mesajı aldı ama Talabani temsilcisi daha güçlü bir şekilde vardı. Şöyle bölgede HDP’nin saygınlığı yüksek bütün bu şeylere karşın, zaten Suriye temsilcileri durumdan ötürü sanıyorum katılamamışlar. Bir diğer husus da, divandan Meral Bektaş’ın anons ediyorlar yerli misafirleri katılımcıları, şöyle bir şey oldu hemen hemen Türkiye’de pek çok dernek, kuruluş artık eş başkanlı çalışmaya başlamış takdim edilirken buna da öncülük ettiğinin altı vurgulandı çünkü bayağı artık sivil toplamda, demokratik kitle örgütlerinde eş başkanla çalışma, biliyorsunuz bu eş başkanlığı kaldıracağız diye Erdoğan ve AKP’nin bir yaklaşımı var.

 

ÖM: Öyle mi onu da bilmiyorum?

 

AB: Evet, eş başkanlar sardı, hiçbir yerde eş başkanlık istemiyorlar. Yani kadın öne çıkıyor, zaten öyle bir dertleri de yok.

 

ÖM: Nasıl kaldıracaklar, anayasa değişikliği mi yapacaklar?

 

AB: Anayasa değişikliği yapacaklarmış, öyle hatırlıyorum yani bu yeni değil.

 

ÖM: Can atlamış, bana söylemedi!

 

AB: Can’a yüklemeyelim, biz de arada öyle kongrelerde filan duyuyoruz.

 

ÖM: Birisine yüklememiş lazım! Ne yapalım atlamış işte.

 

CT: Yüklemek lazım tabii!

 

AB: Benim bayağı şeyim var ama siz de soru sorabilirsiniz. Yani Türkiye partisi olmaya devam. Hah, ittifak! Ben yıllardır bu konu üzerinde sonuna kadar ittifak arayışı içerisinde olmak durumundayız, Türkiye siyasetinde, baksanıza “OHAL’le seçime gideceğim” diyor Erdoğan Saadet partisi görüşmesinde, diyor ki “OHAL kalkmayacaktır, seçimlere de OHAL’le gidilecek”. Şimdi OHAL’le seçimlerde gittik, referanduma gittik, durumu görüyoruz, biliyoruz.

 

ÖM: Peki Saadet partisi ne demiş

 

AB: O karşı çıkmış benim bildiğim kadarıyla. HDP kongresine giderkenki sorularımdan biri buydu. Yüksekdağ bu konuda “partimiz bütün demokrasi güçleriyle faşizme ve darbe rejimine karşı ittifakta dün olduğu gibi bugün de hazır” diyor. Tabii tek başına toplumsal muhalefeti, demokratik muhalefeti bütün bu canlılığına rağmen HDP’nin hasarlı ama saygın ve onurlu bir parti olması, bunu gözlemlememiz o partinin toplumsal muhalefeti örgütlemeye tek başına yetmez. Dolayısıyla bir ittifak manzumesi, yani mısralarla konuştuk bunu, konuşuyoruz ve konuşmaya da devam edeceğiz, yani siyaset ittifak, bakın milli ittifak kuruldu değil mi milliyetçi cephe, 21. Yüzyıl milliyetçi cephesi var, öyle bir ittifak var ve buna karşı demokratik ittifakı zorlamak üzere nasıl bir anlayış içerisinde her şeye rağmen bütün bu yani CHP’nin HDP’nin mahv-ı perişan olmasına yol açan, çünkü bu dokunulmazlıklar sonrası yaşananlar ortada, parlamentonun 3. Partisinin yaşadığı bu durumun içindeki katkısını görmezden gelmeyecek, gelinmeyecek ama diyor “biz her türlü ittifaka da zorlarız”. Bunun da altını çizmekte fayda var. Dediğim gibi metaforlarla konuşmak gerekirse gece ile gündüz gibiydi.

 

ÖM: “Büyük direneceğiz, büyük kazanacağı ve mutlaka kazanacağız” diye bitiyor Demirtaş’ın gönderdiği mesaj.

 

AB: Genel başkanların bir öncekilere göre çok önemli başarılara imza atmış olması, Demirtaş faktörü çıtanın çok yüksek olması, vs. lider şeyleri önemlidir siyasi partiler açısından ama ben pantenası genişlemiş bir HDP olduğunu daha altını çizebilirim. Bölgede ve dünyada saygınlığı daha artmış, sol ve sosyal demokrat barış dünyasının içerisinde daha da güçlü bunun artıları olacaktır. Bu partiyi ellerinden gelse kongrelerini bile yaptırmak istemiyorlardı ama önümüzdeki dönem mesele zaman tünelinde kalmış CHP’nin o zaman tünelinden çıkıp çıkmayacağıyla da ilişkili bir durum var. Yani başka soracağınız var mı, başka notlarımda var ama

 

ÖM: Evet süreyi de doldurduk.

 

AB: Bu arada şunu söylemek lazım, bugün galiba Altan kardeşler ve Ilıcak’ın yargılandığı dava bugün sonuca doğru gidiyor, onun da altını çizelim.

 

ÖM: Evet onuna ilgili de konuşmaya devam ederiz.

 

AB: Bir de Ülker açıklaması vardı ama o da sonraya kaldı.

 

ÖM: Onu da daha sonra yapalım, bence bu kongre takibi çok yerinde oldu, çok teşekkür ederiz.

 

AB: Teşekkür ederim, iyi yayınlar, hoşça kalın.