Ömer Madra: Doğal afet sayılması gereken bu sıcakları atlatmaya çalışıyoruz müzik yardımıyla. Telefon hattımızda Mikdat Kadıoğlu var, günaydın!
Mikdat Kadıoğlu: Günaydın!
ÖM: Doğal afet sıralaması yapılacaksa bu aşırı sıcaklar da çok ciddi bir yer tutuyor herhalde. Önümüzdeki günlerde en yüksek sıcaklık nasıl olacak?
MK: Türkiye’de bildiğiniz gibi kuraklık da olsa, sıcak hava dalgası da olsa afet sayılmıyor. Bugün Meterooloji Genel Müdürlüğü’nün web sitesine girerseniz, “”yüksek sıcaklık bekleniyor” diye meteorolojik uyarı yapıyorlar, adını bile koymuyorlar “sıcak hava dalgası” dahi diyemiyorlar. ‘Heat wave’in Türkçe karşılığı yok gibi. Bugün ve yarın devam ediyor bu sıcak hava dalgası. Bununla ilgili tartışmalar da devam edecek, “tatil olsun, olmasın”. Bu sıcak hava dalgasının tek özelliği Afrika’dan gelip, Akdeniz’i geçerek İtalya üzerinden, Balkanlar’dan gelip Türkiye’ye güneye doğru inmesi. Yani direk Ege ya da Akdeniz üzerinden gelmiyor. O yüzden biraz kuru, farkındaysanız “çok sıcak” diye söyleniyor ama insanlar pek o kadar hissetmiyor.
ÖM: Nemin düşük olmasından kaynaklanıyor değil mi?
MK: Evet. Bu da hissedilen sıcaklığı çok yükseltmiyor, 41-42 dereceyi geçmesi beklenmiyor. Tabii Anadolu’da, özellikle kuzeyden geldiği için dağlardan aşağı indiği kısımlarda, özellikle Antalya taraflarında fön etkisi yaratıyor ve bu da orman yangınlarına sebep oluyor kuru olması, biraz da rüzgâr olduğu zaman vadilerde, yamaçlarda orman yangınlarına neden oluyor. Türkiye’de bunun adını koymak gerekiyor, “sıcak hava dalgası” diye uyarı verilmesi için en az 3 gün peş peşe hissedilen sıcaklığın 40.6 dereceyi geçmesi gerekiyor, literatürde bu böyle.
ÖM: ‘Heat wave’ yani sıcak dalgası olarak adlandırılabilmesi için mi?
MK: Evet. O zaman ‘heat wave’ alarmı verilir ve ona göre tedbirler alınır. Bu tedbirler arasında işyerlerini tatil etmek diye bir şey yok, ben hiç görmedim Amerika’da veya başka yerlerde. Şu anda ‘heat wave’ de tam oturmuş değil, bir gün oluyor, bir gün serinliyor, 1-2 gün tekrarlıyor. Hissedilen sıcaklık 3 gün peş peşe 40.6’yı geçmediği zaman çok ciddi bir sorun yok, çünkü bir gün olsa insan dayanıyor, 3 günü geçince esas büyük kayıplara neden olabiliyor. O yüzden 1-2 gün problem, o yüzden her tarafın tatil edilmesi, saatlerin değiştirilmesi gibi şeyler mantık dışı, biraz ezbere konuşuluyor gibi geliyor bana. Çünkü eğer 40 dereceye yaklaştı diye tatil ilan edersek önümüzdeki günlerde, aylarda ne yapacağız? Hiç çalışmamamız lazım.
ÖM: Amerikan Jeofizikçiler Birliği’nin dergisinde 15 Haziran’da yayımlanan bir rapor vardı, çok ayrıntılı olarak Hürriyet gazetesinde de yer aldı; bu rapora göre, yüzyıl sonuna doğru bu aşırı sıcak günlerin sayısının özellikle Akdeniz’de müthiş artacağı, hesaplanıyor modellemelerde. O zaman sırf tatil yapmak gerekiyor gibi bir durum çıkacak ortaya.
MK: Hiç çalışmayacağız o zaman, Ağustos’un yarısı, Temmuz filan, hiç çalışmayalım o zaman.
ÖM: Aslında iyi fikir Mikdat Bey!
MK: Ama millet ne yapıyor ki çok sıcak olduğu zaman? İstanbul’dan kaçıp daha sıcağa, Antalya’ya filan gidiyor, Bodrum’a, o da pek çözüm gibi gözükmüyor. Bir yere gitmek gerekiyorsa, Karadeniz’e gitmek gerekir, kuzeye, tabii öyle bir alışkanlık yok, orada öyle bir tesis de yok. Bir de bu bronzlaşma işini insanlar terk edemedi, 15 seneden beri doktorlar bronzlaşmanın doğru bir şey olmadığını söylüyor ama burada moda olarak devam ediyor. Bugün, yani Salı günü hissedilen sıcaklık 40 derece, yani 38 derece hava sıcaklığı, %42 nem olduğu için, 40.6’yı yani 41’i geçmiyor. Yarın 42 derece oluyor hissedilen sıcaklık. Normal maksimum sıcaklık 40 derece, ama hissedilen sıcaklık 42 yarın. Bunun bir gün olması çok önemli değil, 3 gün üst üste olursa çok tehlikeli. Böyle hissedilen sıcaklık alarmı verildiği zaman, özellikle dışarıda çalışanlar için programlar değiştiriliyor, dışarıda yapılan antrenmanlarda olsun, işçinin, çiftçinin yaptığı işlerde değişikliklere gidiliyor. Daha uzun dönem dinlenmeler oluyor, daha fazla su ihtiyacı hesaplanıyor insanlar için. Mesela Amerika’da böyle şeyler olduğu zaman kasabalarda, mahallelerde soğuk hava çadırı kuruluyor belediyeler tarafından. Evinde kliması olmayan veya kliması olup da elektrik parasını karşılayamayıp çalıştıramayanlar için böyle soğuk hava çadırları kuruluyor, mahallelerdeki otobüs seferleri arttırılıyor büyük klimalı işyerlerine, insanlar gidip orada sabah saatlerinden akşam saatlerine kadar dursun, sıcak periyodu orada geçirsin diye. Böyle çok fakir olanlara, evinden taşınamayacak olanlara da klima dağıtıyorlar portatif olarak, bunları sonra topluyorlar. Bir de şu var Amerika’da yazın klima çok kullanıldığı için elektrik enerjisi fiyatlarında düşüş yapıyorlar, özellikle fakirlerin de elektrik giderini karşılıyor devlet. Böyle tedbirler var, yoksa mesai saatleri değiştirilmiyor, kapalı ortamda çalışanlar için öyle bir şey yok.
Bu belediyelerin bu tür tedbir alması gerekiyor, mesela Kızılhaç Amerika’da böyle günlerde caddelerde su dağıtır insanlara, bir küçük bardak büyüklüğünde poşetlerde su, susuzluktan rahatsızlık geçirmesinler diye. Bugünlerde yapılacak şeyler bunlar aslında, yoksa kışın çok soğuk olduğu için tatil olmuyordu ki, ulaşım olmadığı için tatil oluyordu, trafik yürümediği için, karayollarında büyük problem yaşandığı için tatil oluyordu, yoksa “kışın çok soğuktu tatil oluyordu şimdi çok sıcak tatil olsun” demek mantıklı değil. Bir de halkı bilinçlendirme, bilgilendirme konusunda pek bir çalışma yok gibi.
ÖM: Evet, bu çok önemli, yoksul kesim için herhangi bir ekstra tedbir alındığını da görmiyoruz.
MK: Belediyenin, Kızılay’ın böyle bir anlayışı yok.
ÖM: Bir de sizin söylediğiniz bir şey daha var, rakamlar tam tutulmadığı için, aşırı sıcaktan ölümlerin Türkiye’de hiçbir hesabı yok.
MK: Fransa’da ve İspanya’da 2003 yılı Ağustos ayında beklenenden 35 bin kişi daha fazla insan öldü. Mesela Türkiye’de Haziran ayında ölen insan sayısı normalde uzun yıllar nedir? Geçen sene ile ondan önceki sene ile bu senenin farkı bilmek gerekiyor. Bu farkın, bu sıcak hava dalgaları eğer etkiliyse ondan kaynaklanacağını düşünmek mümkün. Fransa’da beklenenden 35 bin kişi daha fazla insan öldü, çok yaşlı ve hasta olanlar. Hepimiz bir gün öleceğiz, ama bunlar beklenen de erken öldüler, buna da “erken hasat fenomeni” deniyor. O yüzden bu tür risk grubunda olan insanlara, mesela evlerinde, taşınamayanlar, apartmanların üst katlarında yaşayanlar, yaşlılar, bakıma ihtiyacı olan insanlara yerinde yardım etmek gerekiyor. İşe giden insanların çoğu sağlıklı zaten, işe gidemeyip de hasta olup, böyle fırın gibi yerlerde oturup hayatını kaybetmeyi bekleyen insanlar var, onlara yardım edilmesi gerekiyor. Bir de dışarıda çalışan insanlar önemli, onların mesai saatlerinin değişmesi gerekiyor. Adam dışarıda bir iş yapacaksa gece saatlerinde, sabah erken ya da akşam saatlerinde yapması lazım. Spor karşılaşmaları, mitingler... Şimdi bir de mitingler çıktı, onların da saatinin buna göre planlanması lazım. Bir sürü ayılan bayılan var 40 derece güneşin altında, binlerce insan, “liderimiz” diye bekliyor. Bu arada oy kaybedecekler gibi geliyor bana!
ÖM: Evet, böyle bir tehlike söz konusu olabilir! Peki yarından sonra düşme mi bekleniyor?
MK: Evet Perşembe günü 40 dereceden 33’e düşüyor, hissedilen sıcaklık da 42’den 34’e düşüyor. Cuma da 32, Cumartesi 30 derece olarak karşımızda.
ÖM: Yani sıcak dalgası niteliğini tam kazanmıyor yani?
MK: Yok, aslında Türkiye’de kavramların arkasına bakmadan konuşuluyor, nedir bu, bunun tanımı nedir, literatürde nedir diye bakılmıyor. Cumartesi günü öğleden sonra aralıklı yağmur olma ihtimali var.
ÖM: Bazı gazetelerde biraz abartılı gibi geldi bize 50-51 derecelik sıcaklıklardan bahsediyorlar.
MK: Onlar ne biliyor musunuz? Bu uyduruk elektronik panolar var yollarda, benzinliklerde.
AH: Güneşin altında duruyorlar zaten.
MK: Onlar termometre değil, bir de onlara bakarak valiler, müdürler, Orman Genel Müdürlüğü de demeç veriyor, haberler yapılıyor gazetelerde, televizyonlarda. Bu da çok komik, Türkiye’de ne kadar standart dışı her şey. Onlar hava sıcaklığını kesinlikle göstermiyor, çoğu yanlış, standart dışı kurulmuş. Meteorolojide hava sıcaklığı öyle ölçülmez.
ÖM: Bazı gazete ve televizyonlarda gördüğümüz 50-51 derece gibi şeylere itibar etmememiz gerekiyor herhalde.
MK: Onlar doğru değil. Bir de muhabir arkadaşlar ellerinde termometreyle dolaşıyorlar güneşin altında tutuyor termometreyi “bak 59 derece!”, ama hava sıcaklığı öyle ölçülmez. Bu da işin espri yanı olsa gerek. Pazar günü sıcaklık 27’ye düşüyor ve sağanak yağış bekliyoruz.
ÖM: Onları zaten Cuma günü konuşma fırsatı bulacağız. Çok teşekkürler.
(26 Haziran 2007 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.)