Uluslararası Müzik Konseyi'ne girebildik nihayet

-
Aa
+
a
a
a

Uruguay, Brezilya ile Arjantin arasında sıkışıp kalmış bir ülke. Rio de la Plata, yani Plata nehri, Atlantik Okyanusu sahillerine kavuşana dek gitgide genişleyerek Uruguay ile Arjantin’i birbirinden ayırıyor.  Nehrin en geniş olduğu yer Montevideo ile Buenos Aires arası. Montevideo’dan karşı sahili görmek olası değil. Burada, Rio de la Plata’nın tatlı suları ile Atlantik Okyanusunun tuzlu suları boyunca göz alabildiğine uzayıp giden kumsalda yürüyen, koşan, futbol oynayan, köpeklerini gezdiren, güneşlenen, uyuyan, öpüşen, sevişen insanlar var gün boyu.

 

Montevideo, Uruguay’ın başkenti. Besbelli bir zamanlar daha iyi günler görmüş bir kent. Portekiz ve İspanyol Koloniyal mimarisinin zevkli, incelikli, görkemli örnekleri bugün bakımsız, paslanmış, sıvası dökülmüş, ama yine de gençliğindeki güzelliğini yaşatmaya çalışan yaşlı bir kokot gibi edalı. Sahil boyunca göze çarpan zengin Uruguaylı ve Arjantinlilere ait lüks yazlık villalar, eski kent ile tam bir tezat oluşturuyor. Meydanlarda heykeller, en genci 300 yıllık ağaçlar. Geçmiş günlerin buruk hayalleri ile yaşamayı sürdürüyor Montevideo. Turizmden, kongrelerden medet umuyor.

 

UNESCO’nun 30. IMC-Uluslararası Müzik Konseyi genel kurul toplantısının Montevideo’da yapılması da kentin kültür ve sanat yaşamına canlılık getirmeye yönelik çabalardan biri. Açılış töreninde Uruguay Kültür Bakanı ile Montevideo Belediye Başkanı yaptıkları uzun konuşmalarla hem içlerini dökmüş oluyorlar hem de “fırsat bu fırsat karşımızda dünyanın her yanından gelmiş bunca müzik insanı varken onlara ne denli önemli olduğumuzu anlatalım” demek istiyorlar.

 

IMC, dünyadaki tüm müzik örgütlerini bir şemsiye altında toplayan çok önemli bir kuruluş. Merkezi Paris’te. Her iki yılda bir dünyanın herhangi bir yerinde yapılıyor genel kurul toplantıları. Örneğin iki yıl önce Ürdün’ün Petra kentinde toplanılmış. 2003 toplantısı Montevideo’da 12-19 Ekim günleri arasında yapıldı. 2005 IMC genel kurulu ise Los Angeles’te toplanacak.

 

Türkiye, böyle uluslararası meslek örgütlerine üye olma konusunda oldum olasıya pek tembel. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Müzik Komitesi ancak 2003 yılında emekli büyükelçi Pulat Tacar’ın olağanüstü gayretleri ile kurulabildi. Türkiye’nin IMC üyeliğinin resmen kabul edildiği Montevideo toplantısına da ancak Borusan Kültür ve Sanat A.Ş.’nin yardımları sayesinde gidilebildi.

 

Yeryüzünde ne kadar müzik türü varsa, ister Amazon ormanlarının yerli müziği olsun, ister çağdaş müziğin en uç noktalara ulaştığı sofistike Avrupa müziği olsun, burada temsil edilmeyen hiçbir müzik yok. Örneğin, IMC yönetimi ağırlıklı olarak kuzey Avrupalıların elinde olmakla birlikte dönem başkanı Ürdünlü.

 

Kuzey Avrupalılar Arap dünyası ile pek ilgilenir olmuşlar son zamanlarda. Filistin, Ürdün, Suriye, Lübnan, Irak, Tunus hatta Oman için özel müzik projeleri hazırlıyorlar. Arap ülkelerinde kayda değer müzik kurumları olmaması Kuzey Avrupalıların iştahını kabartıyor. Buna karşın, Türkiye’deki müzik kurumlarının niteliği, sayısı ve çağdaş dünyaya eklemlenmesini öğrendiklerinde çok şaşırıyorlar. Kendimizi tanıtmama ya da yanlış ve eksik tanıtma konusundaki becerimize diyecek yok doğrusu.

 

Unesco’nun çok önemli bir “Dünya Müzik Tarihi” yazımı projesi var. Projenin, altı ciltlik “Latin Amerika Müzik Tarihi” yazımı yeni tamamlanmış. “Türk Müzik Tarihi” yazımı için ilk girişim 1982 yılında, o dönemin Kültür Bakanlığı tarafından yapılmış. Aradan geçen yirmi yıl zarfında bu projenin başına  neler geldiğini bilmiyoruz. Türkiye geç de olsa IMC üyesi olduktan sonra umarım “Türk Müzik Tarihi” projesi de canlanır ve “Unesco Dünya Müzik Tarihi” projesinde yerimizi buluruz.