Merhaba,
Ben Behice Uzun.
2005 yılından beri Açık Radyo dinleyicisiyim. Antalya'nın Kaş ilçesinde Gökseki köyünde oturuyorum.
Buradan Açık Radyo'yu dinlemek mümkün değil ancak internet üzerinden oluyor. Biz de her sabah kalkar kalkmaz bağlanıp dinliyoruz. Birçok konuda paralel düşünmemiz bizi mutlu ediyor. Ancak sanırım 2 ay Önce sayın Ömer Madra nükleerle ilgili bir tv programında nükleere karşı olmadıgını söyledi. Çok şaşırdık tabii ama demek ki biz onu tanıyamamışız ya da politika yapıyor dedik.. ama buda onun fikridir dedik. Hani demokrat olacagız ya... Ancak biraz önce yani 8 Haziran Çarşamba günkü sabah yayınında Taksim'deki nükleer karşıtı eylemcilerle konuşmadan sonra aynı Ömer Madre CHP'nin nükleer karşıtı olmadığını sadece Silifke'ye santral kurdurtmayacağını söyledigini alıntılayıp CHP'yi eleştirdi. Ben CHP'li değilim ve de zaten oyum onlara degil amma velakin insanların tutarlı olması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda ne diyeceğinizi de merak ediyorum. Dilerim ben yanılıyorumdur ama birinden duymadım kulaklarımla duydum.
Sevgiler, iyi yayınlar...
Merhaba Behice Hanım, Mesajınız için teşekkür ederiz. Açık Radyo'yu yıllardan beri ve üstelik "sabah kalkar kalkmaz" bir de internet üzerinden dinleme zahmetine katlanmanız bizi ziyadesiyle mutlu eden bir haber. Radyomuz, esas olarak dinleyicisinin ilgi ve katkılarına yaslanarak varlığını sürdürmeye çalışan bir mecra. Soru ve eleştirinizin cevabı şöyle: Nükleere karşı olmadığımı hiç söylemedim. Burada bir yanlış anlama sözkonusu olduğunu sanıyorum. Katıldığım CNN Türk televizyon yayınında, programın sunucusu sayın Taha Akyol, beni ve programa katılan diğer gazeteci arkadaşımızı "nükleer karşıtları" olarak kamuoyuna takdim edince, bu tanıma itiraz ettim. Yalnız kendim için değil, hiç kimse için herhangi bir şekilde "etiket" kullanılmasının doğru olmadığı kanısındayım. Açık Radyo'da, ilk yayına geçtiği dönemden beri, yani 15 yılı aşkın bir sürede binlerce saatlik yayında ekoloji, doğa ve çevre konularında tek başıma ve/ya başka programcı ve konuklarla belki de yüzlerce saatlik yayın yapmış olmama rağmen kendimi hiçbir zaman "çevreci", yeşil vb. sıfatlarla tanımlamadım; böyle etiketlere başvurulduğu zaman da itiraz ettim. İnsanları, onlara yakıştırılan etiketlerle değil, sözleri ve eylemleri ile, ve bir de -elbette- kendileri için uygun gördükleri "titr"lerle nitelemenin doğru olduğunu düşünüyorum. Ben de her zaman bir gazeteci, yazar, yayıncı ve aktivist olduğumu ifade etmeye çalıştım; bunların ötesinde bir sıfata-rozete-etikete ihtiyaç duymadım. Radyoda konuk ettiğim sayısız konukla da kendilerini nasıl tanımladıklarını önceden onlara sorup, uygun buldukları niteleme ile takdim etmeyi ilke edindim. Esasen, insanların nasıl nitelendirildiğinin önemli olduğunu da düşünmüyorum ama demokratik bir ilke olarak buna saygılı kaldım hep. Türkiye'de AKP hükümetinin açıkladığı -daha doğrusu, açıklamayı hiç başaramadığı- çerçeve içinde herhangi bir yerde nükleer santral inşa edilmesi konusunda sayısız açıdan itirazım var ve bunların bir çoğunu pek çok yerde (gayet tabii, sözünü ettiğiniz o TV programında da) açıkça dile getirdim. Gene de, bunlar bendenizi bir "nükleer karşıtı" nitelemesi/etiketi içine hapsetmek için yeterli olamaz. NASA Goddard Enstitüsü Başkanı fizikçi ve önde gelen iklimbilimci Dr. James Hansen'ın "Storms of My Grandchildren" adlı kitabında (2009) ayrıntılı olarak ortaya koyduğu gibi, atık sorunu yaratmayan, riski olmayan 4. jenerasyon nükleer santrallerin (ama dikkat, sayın enerji bakanının "yeni jenerasyon" diyerek yanıltıcı bir şekilde övdüğü 3. jenerasyon değil!) gerçekleştirebileceğinin yakın gelecekte mümkün olduğu bilimsel olarak ispatlanmış iken, veya çevre konularının dünyada en tanınmış yazarlarından gazeteci, yazar ve aktivist George Monbiot'nun Guardian gazetesindeki "köşe"sinde birçok kez ortaya koyduğu gibi, kömür yakan termik santrallerin veya konvansiyonel olmayan petrol kaynaklarının çıkarılıp kullanılmasının gezegen için yaratacağı ölümcül tehlikeyle kıyaslandığında 4. jenerasyon nükleer santrallerin, çok daha kabul edilebilir sayıldığı gibi bulgular karşısında insanın evrensel olarak "nükleer karşıtı" yaftasını her durumda ve şart altında boynuna asıp taşıması, yukarıdaki ilkelerin dışında da ayrıca abes ve yersiz olurdu nâçiz kanaatimce. Sorunuzun ikinci kısmına da kısaca cevap vermeye çalışırsam: CHP'nin hem genel olarak çevre, hem de spesifik olarak nükleer enerji konusundaki program ve politikalarını da sayısını hatırlamadığım kadar çok yerde ve fırsatta - tabii dilim döndüğü ölçüde ve bilgim çerçevesinde- değerlendirip, yerine göre kuvvetle eleştirmeyi de yayıncılık ve vatandaşlık görevinin bir parçası saydım her zaman. Sayın Behice Uzun, Lafı fazla uzattığım için affınıza sığınarak son birkaç cümle ile şunu ekleyeyim izninizle: Ben de tıpkı sizin gibi, insanların tutarlı olmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Böyle düşündüğümü bunca yıllık dinleyicimiz olarak gayet iyi biliyorsunuzdur eminim. Aynı şekilde, "politika yapmak" gibi bir niyet beslemiş olsaydım, bunu da hiçbir dolaylı yola başvurmadan doğrudan kendi ağzımdan, kendi programımda duyuracağım konusunda bir şüpheniz olmamalıydı diye düşünüyorum. Sanırım, algınızda bir yanılma olmuş. Cevabımda bunu gösterebildimse ne iyi; gösterememişsem, eh ne yapalım, sağlık olsun o zaman da. Saygılar ve sevgiler, Ömer Madra