Müge Şensal Ünsal

Dinleyicilerimizden
-
Aa
+
a
a
a

Sayın Açık Radyo yetkilileri,

Bugün sabah Sayın Hasan Ersel’in Türkiye’nin geçmiş dönem ihracat performansı ile ilgili görüşlerini dinledim.

Mal miktarı açısından ihracat kapasitemizin düşmediğinden –pazarımızı kaybetmediğimizden– ancak gelirler açısından %30 azalma yaşandığından bahsetti. Bu azalmayı da küçük ölçekli üreticilerin fiyatlarını koruyamadıklarına, pazarlık güçlerinin olmadığına bağladı. Ancak bu yorumun olguyu tüm yönleri ile açıklamadığını düşünüyorum. Unutulmaması gereken bir durum da Ekim 2008’de yaşadığımız %30 civarındaki devalüasyondur. Son 1 yıllık enflasyon rakamı da yüksek değildir. İhracat yapan küçük ölçekli firmalar, kar oranları düşmeden – satış fiyatlarını sabit tutarak – ihracat yapmış olabilirler. Kur farkından dolayı ihracat gelirleri düşmüş olabilir. Aynı durum GSYİH ve kişi başına düşen GSYİH değerlerinde de görülecektir.

İhracat gelirlerindeki azalma sektörler bazında incelendiğinde de farklı düşüş oranları gözlenmektedir. Daha kapsamlı incelemeye ve yorumlara ihtiyaç vardır. Ancak maalesef ülkemizde detaylı araştırmalar ve analizler çok az yapılmaktadır.

Görüş ve yorumlarınızı bekliyorum.

Saygılar,Müge Şensal Ünsal

Sayın Şensal,

Herşeyden önce ilginiz için çok teşekkür ederim.
 
Notunuza en sondan başlayarak yanıt vermek istiyorum. Bu konuda gerçekten elimizin altında yeterli çalışma yok. Bu konuşmanın ve yarın Referans'ta çıkacak olan yazımın temel nedeni de bu boşluğa dikkati çekmek.
 
İki nokta üzerinde durmak istiyorum.
 
1) "Küçük ölçekli üreticileri fiyatlarını koruyamadikları" biçiminde bir görüşüm yok. Bu anlama gelecek birşey ağzımdan kaçmışsa yanıltıcı olmuş. Çünkü, kimin fiyatını koruyup kimin koruyamadığına ilişkin elde yayınlanmış bilgi yok. Örneğin tarımda fiyatlar çok az düşmüş. Ama bu kesimde dünya ölçüsünde büyük ihracatcı firma olduğunu sanmıyorum. Öte yandan rakamlar imalat sanayiimizin önemlice bir kısmında ciddi birim değer düşüşü olduğunu gösteriyor. Birim değerde büyük düşüşü olmayan kesimde (motorlu kara taşıtları...) ise büyük uluslararası firmalar var.
 
2) Devaluasyonun etkisi TL cinsinden kazanç üzerinedir. Ele alınan veriler ise (gerek TÜIK ve gereke IMF) dolar cinsindedendir. Dolayısıyla TL'nin değer kaybının ihracattan elde edilen dolar cinsinden  kazancı etkilemesi için, bu işlemin sonucunda firmaların dolar cinsinden fiyatlarını düşürebilmeleri ve bunun karşılığında fiziksel olarak ihraç ettikleri mal miktarında daha yüksek oranda artış sağlayabilmiş olmaları gerekir. Oysa, benim dikkati çekmeğe çalıştığım hususlardan birisi ise bazı alt kesimler dışında, hem dolar cinsinden fiyatın hem de ihracat miktarının düşmüş olması. Dolayısıyla geçen Ekim ayında gözlenen TL'nin değer kaybetmesi olgusu, ihracatın artmasına yaramamış. Tabii bunun önemli bir nedeni de dünya ticaretinin hızla daralmaya başlaması. (Teknik değimiyle, bizim ihraç ürünlerimize olan dünyanın talep eğrisinin aşağıya kayması)
 
Bu olayı bana anımsattığınız için de ayrıca teşekkür ederim. Çünkü ülkemizde, devalüasyona umut bağlayanlar çok. Oysa, iktisat kuramında devalüasyonun ülkenin ihracat gelirlerini ancak çok kısıtlı koşullarda artırabileceği çok uzun zamandır biliniyor.
 
Umarım sizin ve benim takıldığımız noktaları araştıranlar çıkar.
 
Saygılarımla,
Hasan Ersel