Sevgili Açık Radyom,
Sanırım destek programının ilk yılından itibaren, iki yıl öncesine kadar kadar gönül ve destek birlikteliğimiz yan yana sürdü.
Benim sizinle aramdaki -kan ve gül, aşk ve diken- misali tutkulu bir ilişki. Anlaşamadığımız, benim gibi düşünmediğiniz ve benim gibi söylemediğiniz zamanlarda en çok öfkelendiklerimin, sonra da tam tersine beni en mutlu ve umutlu edenlerin en önlerinde geliyorsunuz.
Çok ender sesinizi duymadığım sabahların günleri sanki eksik yaşanmış; kainat bensiz almış başını gitmiş de ben bir başıma kalmış olabilirmişim gibi geliyor.
Dedim ya ilişkimiz tutkulu, ben de size kızgınım... Bu nedenle destek olmayı kesmiş, kendi kendime öfkelenmeyi sürdürürken, gizli gizli dinlemeye de devam ettim. İki yıldır sizi dinlemeyi sürdürerken yine zaman zaman kızıp, çoğu zaman umutlanır ve sevinirken kendimce öc alıyordum sanki bana aykırılıklarınızdan sonra bu yılki destek programı ve benim de içimde -ya bir gün olmazlarsa, ya sesleri hiç çıkmaz, ne güzelliklerini ne de aykırılıklarını hiç bilmezsem bir daha diye- sızı başladı. Hergün sabah içim sızım sızım sızladı (bir radyo ile aramdaki ne komik bir ilişki) ta ki bir gün ofisten erken çıkıp arabaya binip kontağı çevirince duyduğum o sese kadar: "hadi, henüz olmadıysanız şimdi zamanıdır, bir ver iki al diyordu" adını anımsayamadığım programcı, f.a. mı, p.c. mi kimdir bilemediğim birisi beni destekleyecekmiş ve çoğalacakmışız. Hiç zaman kaybetmedim, aradım ve rahatladım. Oh be dünya varmış! Bugün de yarın çıkacağım seyahat öncesi yetiştirmem gereken bir dolu işim vardı, yine de bu kez ihmal etmedim, hemen teşekkürünüze yanıt verdim ki kızdığım zaman da neden kızgın damdayım anlatabileyim ve aramızdaki ilişki benim gibi sizi de çoğaltsın.
Sağolun varolun,