Sevgili Açık Radyo, Sevgili Ömer Madra,
Bu sabah "Açık Gazete" programında Dünya Ruh Sağlığı Günü sebebiyle ismini not alamadığım (bu konudan hep muzdaripim ama ayrı bir mektup konusu olur bence) bir uzman doktorla yaptığınız söyleşi sırasında sizlere telefonla bağlanıp uzun uzun konuşma ihtiyacı hissettim ama yayın saatiniz bitmekteydi, bu sebeple öncelikle fikirlerimi sizinle elektronik posta yardımıyla ulaştırmak istedim.
Ben Doğan Medya Grubu bünyesinde Star TV'de yönetici konumunda bir Televizyoncuyum.
Ve artık inanın her sohbetin sonunun medyanın ve özellikle TV'lerin "eğitici" olması konusuna geldiğini gördüğümde, biz TV'ler olarak kendimizi yeterince ifade edemediğimiz kanısına varıyorum.
Medya, Her çeşit bilgiyi bireye ve topluluklara aktaran, eğlendirme, bilgilendirme, ve eğitme gibi 3 temel sorumluluğa sahip görsel, işitsel ve hem görsel, hem işitsel araçların tümüne medya diyoruz.
TV'lerin eğlendirme, bilgilendirme konusunda yeterince etkin olduğunu düşünüyoruz da eğitme işlevinde sınıfta kaldığını düşünüyoruz.
Ama maalesef şunu göz ardı ediyoruz ki, bizim toplumumuz da eğitim denince okuldan başka bir şey nedense pek akla gelmiyor ve "TV'ler eğitici programlar yapmıyor!" diyerek kesip atıyoruz. Televizyonlar yayın akışları sırasında tahta ve sıraların olduğu ve içinde öğrenciler ve öğretmenlerin birbirine ders anlattığı bir format bulamadığımız sürece bu "kesin" yargıyı yenemeyeceğiz.
Bugünkü konuğunuza şu soruyu sormak çok isterdim:
Türkiye'de bu kadar şikayet edilmesine rağmen, neden dünyada TV izleme alışkanlığı en yüksek toplum Amerika'dan sonra Türkiye?
Acaba, bu denli terapiye ve rehabilitasyona muhtaç bir toplum, tüm bu terapi ve rehabilitasyonu büyülü beyaz camın arkasındaki hayatlar ile özdeşleşerek telefi etmeye çalışıyor olabilir mi?
Acaba dizlerdeki hayatlarla hayatı yaşıyor, aşklarla aşkı tadıyor, yarışma programlarıyla yarışıyor, sabah programlarıyla paylaşıyor mu?
Battığı batakta yanındaki belki annesinden, babasından, eşinden dostundan çok televizyona bakıp yaşadığı dünyadan bir süreliğine de olsa kopmak için mi televizyon seyrediyoruz?
Bir TV yönetcisi olarak hergün önümüze toplumun ne izlediğine dair datalar geliyor. Hergün! Gün be gün ne izliyorlar dakika dakika görüyoruz. Bu dataların sağlıklılığını tartışabiliriz ama görmezden gelemeyiz.
Toplum gittikçe yükselen oranlarda "kurmaca" olana itibar ediyor.
O yüzden Açık Radyo'ya kadar gelip uzmanlık alanı ile ilgili konuşan bir doktorun kendi uzmanlık alanını bu dercede ilgilendiren bir sosyal konuyu "TV'ler eğitici değiller maalesef, sadece ticari kaygılarla yayın yapıyorlar." diye kestirip atıyor olması beni çileden çıkarıyor.
Medya ve özellikle televizyonlar konusunda herkesin çok ciddi anlamda "aydınlatılmaya" ihtiyacı olduğu kanısındayım.
Biraz vakit darlığından kaynaklı uzun bir yazı yazabildim, bağışlayın ama sizle keşke vakit yaratabilsek, bu konuları tartışabilsek.
İyi ki varsınız, iyi ki Açık Radyo var.
Yoksa bunları konuşabilecek kimseler de yok zaten….
Sevgilerimle…