Açık Radyo kurulduğundan bu yana, her zaman yanı başımda dostum, uzak düşünce özlediğim yarim gibi oldu bana..
Ömer Madra ve daha bir çok programcımız "sesleri, sözleriyle" dünyama renk kattılar, ışık getirdiler, "yalnızlık" duygumu azalttılar..
"Başka bir dünyanın mümkün" olabileğini tutarlıkları, samimiyetleri, istikrarlı tutumlarıyla, kısacası "tüm varlıklarıyla" şimdiden, daha yaşarken tattırdılar bana, eminim çok dostumuza da..
Öyle ki, Açık Radyo'yu kendi içinde bir bütünlüğü olan "yaşayan bir organizma" yahut "alternatif bir dünyanın neredeyse tüm sesleri" gibi duyumsadım öteden beri.. Sanki tek eksiğimiz de, bu fikir ve projeleri hayata dönüştüreceğimiz toprak, hava, su olan bir kara parçasıymış gibi geldi çok kez..
Daha çok şey yazılabilir "radyo"nun hayatımdaki önemini tarif etmek için ama ben bunu sonraya erteleyip şimdilik, bir rahatsızlığımı yada şaşkınlığımı sizinle paylaşmak istedim.. Ressam olan kardeşim de radyonun eski dinleyicilerinden, yalnız benim gibi duygusal bir bağlanımı yok radyoya kendisinin.. Özellikle de, son bir yıldır kendisinin, radyonun "Açık Toplum, Soroz Vakfı" ile "ilişki boyutu" üstüne tartışmalarımız sürerken, bu yönde bende de bazı "şüpheler" oluştuğunu üzülerek bildirmek ve tarafınızdan aydınlatılmak ihtiyacımı söylemek istedim..
Hep "böyle, bildiğimiz gibi" kalın..
Sevgilerimle..