Ekrem Pehlivan

Dinleyicilerimizden
-
Aa
+
a
a
a
Tuna'nın Beri Yanı…

Güzel bir Mart günü bir öğleden sonra arabayla Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçerken "Kâinatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo"dan gelen ezgiler, önce arabanın içini sonra zihnimi ve duygularımı doldurdu. Gözlerimden süzülen yaşlar her ezgiyle birlikte yanaklarımdan süzülüp akmaya devam etti.Göçmen yanım muhacir yanım ayağa kalkmış yüreğimin derinliklerinde bir yerlerde kalan parçaları biraraya getiriyordu. Balkanların bir yerlerinden bir komitacı "şarkıların bütün dillerde bir olan" meramını döküyor ezgilere, bir oyun havası ana toprağım balkanların bir düğününü canlandırıyor. Ezgilere kaptırdığım ruhum gözyaşlarına dönüşerek, yanım sıra uzanan Boğaz'ı, Anadolu yakasında yol boyunca uzanan bu coğrafyayı içime çekmeme adeta sindirmemi sağlıyordu.Bu coğrafyanın tam da ortalarında 1950 de Bulgaristan'dan göçetmiş göçmen bir ailenin üçüncü oğlu olarak doğmuş ben bir türlü kurtulamadığım misafirliğimi hatırlıyorum. Biyolojik ailemi, evim olarak yaşadığım mekânları bir türlü benimseyememiş olduğum gerçeğine kadar gidiyor düşüncelerim. Hep geçicilik duygusu belki de Balkanlarda bıraktığım genlerimizin çağrılarını içeriyor kimbilir. 1984'te İstanbul'a yerleşmem bu yabancılığıma bir yerde son vermiş görünse de aslında hasretin devam ettiğini bu ezgilerden bir kez daha anlamıştım.Muhacirliğimi Anadolu topraklarında farklılığımın bir kimlik kartı gibi algıladığım günlere döndüm. O topraklarda oturanlar için de biz misafirdik. Hiç birbirimize karışmadık. Dost olduk, eğlendik yedik içtik.. Ama hep bir yerlerde, herkes kalkıp kendi yoluna gitti. Bunları o zamanlar yaşanması gereken şeyler olarak mı algıladığım için bilmem ama anlayamadığımı düşünüyorum belki de adlandıramıyorum.Biz muhacirler olarak bu topraklara bir çok yenilikler farklılıklar getirmiştik. Onlar da bize toprak insanının nasıl olması gerektiğini gösterdiler. Bu farklılıkların önemli bir yanının algılanamadığını hep hissettik. Kapılar kapandığı anda biz o topraklarda bizden önce yaşamışlar için hep göçmen kaldık. Onlarda bizim için hep yerli kaldı.İşin ilginç yanı hep kabul edilebilir oldular ve olduk. Hiç açıktan çatışma görmedik. Küçük çocuk ve aile kavgaları dışında.. Bunun ne tür bir mucize olduğunu her düşündüğümde Osmanlılığım gelir aklıma..Bütün düşünceleri ve coğrafyaları sarma becerisi göstermeyi bilen.. Hoşgörü imparatorluğunu.. Bir yanlarımı bırakıp geldiğim Balkan coğrafyasından bu yakaya kadar her yerde sessiz ve derinden hissettiğimiz o muazzam gücü hatırladım.. Ve gözyaşlarım akmaya devam etti.

Muammer Ketencioğlu'nun Açık Radyo'da her Çarşamba yayınlanan Tuna'nın Beri Yanı programının saati 13.00-1400 arası..

Bütün muhacirlere ve kendisini hep muhacir hissedenler için bir adres burası..

http://groups.yahoo.com/group/balkan_muhacirleri/

Muhacir