Yöneticilerin yaratıcılık hakkında sanatçılardan öğrenebilecekleri nelerdir?
Yöneticilik hakkında binlerce kitap yazılmıştır herhalde. Her gün bir başka yerde bir seminer, bir konferans, bir açık oturum rahat rahat erişebileceğiniz olağan olaylardandır. Acaba yöneticilik bir bilim dalı veya bu bilim dalının bir uzantısı mıdır, yoksa bir sanat mı? Eğer bir bilim dalı ise, “doğrular çoktan bulunmalı ve ortaklaşa kullanılmalı idi” doğru yaklaşım değil midir?
Yöneticilik çocuk büyütmeye benzer. Aynı ailede aynı cinsiyette ve sadece birer yaş ara ile üç çocuğunuz olduğunu varsayın. Üçüne de aynı eğitim ve ana-baba felsefesi ile yaklaşın. Sonunda üç değişik karakterde çocuğunuz olduğunu farkedeceksiniz. Herkesde eşit sonuçlar elde edecek mucize formüller maalesef ya da çok şükür bulunmamaktadır.
Yöneticilik sadece sanatsal yönü bilimsellikten ağır basan bir olgu olmayıp, aynı zamanda nesnellikten çok öznel yönleri de ortadadır. Konu ve malzeme aynı bile olsa, aynı resim sanatında olduğu gibi, sonuçlar tamamen ressamın maharetine kalmıştır. Resim sanatının bazı biçimlerinde hedef baştan belirlenmiştir. Örneğin portre çizilecekse amaç birebir yüz çizgilerini tuvale dökmek olup sanatçının katkısı ifade derinlikleri ile sınırlıdır. Yönetimde de örneğin baştan bir büyüme yüzdesi hedeflenebilir, pazar payı artımı rakamlandırılarak amaçlanır. Bu durumda yönetici hedefe metodik ve sistematik bir çalışma ile çoğunlukla ulaşır.
Ancak unutulmaması gereken diğer bir gerçek ise hedef genelde bu kadar belirgin değildir. Yöneticilik böyle durumlarda, daha geniş bir perspektifte, kurumun hedeflerine ulaşılabilmesi için kaynakların yaratıcı olarak kullanılması sanatı, diye tanımlanabilir.
Firmalar hakkındaki enteresan bir olgu da şudur; çoğu firma önemli bir amaç taşımadan sadece geçim endişesi ile kurulmuş ancak şartlar veya iyi yönetim gereği kârlı hale geçmiş ve mevcudiyetlerini beklenmedik ölçüde genişletmişlerdir. Birer dünya devi olan çoğu kuruluş için de bu geçerlidir. Kurulmuş, şaşırtıcı bir şekilde kârlı olmuşlar ve büyümüşler, sonunda aslında kuruluş amaçlarını da kaybedip çoğunlukla da kurucularına rağmen bir dev haline gelmişlerdir. Ressamlar da bir işe başlarken ne olacağı hakkında genelde net ve kesin bir fikre sahip değildirler. Bir sürü beklenmedik etkiler altında kalarak resimlerinde değişiklikler yapar ve anlık değişimleri ararlar. Akıllarında tuttukları tek şey resmin kendilerine ait olduğu ve kendilerinden birşeyler taşıması gerekliliğidir.
Bu analojiyi takip edersek, kurum yöneticiliğinin de böyle olduğunu görürüz. Yöneticilerin elinde ressamın renk paleti ve fırçaları gibi insan kaynakları, para, alet ve ekipmanlar, sürekli değişen bir pazar cinsinden bir sürü değişkenleri vardır. Yöneticiler bunlarla oynaşırlarken kafalarının içinde herşeye kesin hakimim duygusu bulunmaz.
Yönetmeliklerle belirleyemezsiniz!
Hiçbir insan kesinlikle ne yapacağı öngörülebilecek bir davranışlar kompozisyonu çizemez. Bunun dışında paranın ne değeri ne de eldeki miktarı sürekli aynı değildir. Pazar çoğunlukla ancak tahmin edilebilen bir değişkendir ve bir sürü başka olguya bağımlıdır. Aynen sanatçılar gibi yöneticiler de bu değişkenler ile oynayarak bir amaca doğru hareket ederler. Bir önemli benzerlikleri ise, beklenmedik kaza ya da hataları birinin resminin özelliği yaparken öbürünün de yönetsel başarısı haline getirmesidir. Birçok bilimsel buluşun da aslında çok daha değişik bir şeyi ararken bulunması bunun enteresan bir örneğidir.
Sanatçılar değişkenlerini hissetmek zorunda olan insanlardır. Örneğin ressamın tuvali sanki bir canlı gibi fırça darbelerine olumlu ya da olumsuz cevap vermelidir sanatçı için. Kurum yöneticileri de görevlendirdikleri insanların belirli şeylere karşı nasıl tepki verdiklerini ya da vermediklerini hissetmek zorundadır. Tüm insanlar doğuştan kendilerine has özellikler taşırlar ve insanların üretici eforlarını herkes için eşit olarak yönetecek mucize bir formül de yoktur. Tüm insanlar kendi kapasite ve yetenek varlıkları gözönüne alınarak ayrı ayrı işlenilmelidirler.
Yönetim askeri idare biçimini aldıkça sonuçlardaki çeşitlilik ister istemez azalacaktır. Bir ressamdan yeni çalışmasında otoriteryen bir yaklaşım beklemek son derece saçmadır. Şirketler de ordu idare edildiği gibi idare edilemezler. Tabii burada anarşiye açık bir yaklaşımın öğütünü veriyor değiliz ancak, elinizdeki kontrol imkânlarını çalışanları sustalı maymun gibi durdurmak yerine yaratıcılığı teşvik eden pozitif manipulasyonlar olarak kullanmanın yolu da katı otoriteden geçmez. Bir heykeltraşın çekiç darbelerini yönetmelikler ile belirleyemezsiniz.
Bir sanatçının yarattığı esere arkasını dönüp eserin kendi kendini tamamlamasını bekleyemeyeceği gibi, yaratıcı yönetici de idare ettiği orkestraya arkasını dönüp işlerin dışında kalamaz. Verimli yöneticilik aynen ressamlıktaki gibi özgürlük ile kontrolün dengesinin mükemmel kurulduğu yer ve zamanlarda başarılabilir. Bunlardan bir tanesinin fazlalığı veya eksikliği yapılan işe zarar vermeye yeterlidir. İyi bir yaratıcı yönetim herşey olabilir ama basit olamaz. Aksine son derece karmaşık ve sofistike yaklaşımlar gerektiren bir yönetim zinciridir.
Hassas olmak zayıflık ya da kararsızlık belirtisi değildir. Yaratıcı yönetici tesadüfi değişimlerin bir arada oluşmasını, yönetimin başarısı haline getirecek yönetim hamlelerini yapabilmek için hızlı kararlar vererek bunları icra etmek durumundadır. Burada hassasiyet o anki seçenekleri manipüle etmeye kapasiteli ve istekli olabilmek demektir. Yaratıcı bir resim ya da yönetim süreci dinamik bir süreçtir. Bu süreç konsantrasyon, işe kendini adamak ve fedakârlık olmaksızın başarılı olamaz.
Günümüzün sanayi sonrası dünyasında hizmet sektörü dünyanın kalp atışlarını oluşturmaktadır. İş dünyamızın büyük bölümü bilgisayar çıktıları, muhasebe dökümanları, hukuki toplantılar, bilanço, dönemsel raporlar, reklam toplantıları ve benzeri doğrudan üretime yönelik olmaya hizmetler arasında sıkışmış kalmıştır. Üretimin siyah ve beyazdan ibaret dünyası, bırakın gri tonlarını, turuncuların ve kanarya sarılarının arasına yerleştirilmiş kan kırmızları ile boyanmış durumdadır. İş dünyası artık kolay anlaşılır bir dünya olmaktan çok uzaktır. Artık hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Sanat dünyası bunun çok daha önce farkına varmış ve gerçek dünyanın birebir kopyalarını yaratmaktan yıllarca önce vazgeçmiştir. Artık sanatçı sanatseverin düş gücünü zorlamakta ve başarı gizli ama iddialı düşünce ve harekette saklı bulunmaktadır.
Haftaya: Girişimci ruhu, kişiliği