Genel Değerlendirme

-
Aa
+
a
a
a

Ömer Madra: 2005'in ilk programında enflasyon ve büyüme kavramlarından yola çıkarak genel ekonomik tabloya bakacağız.

 

Hasan Ersel: Hemen bir şey söyleyeyim, öngörü yapmak gibi bir iddiam yok. Ama düşünme yolu açmak için bunu yapıyoruz. Yani "gelecek yıl enflasyon şöyle olacak, böyle olacak şeklinde değil" de neler gördük 2004'te ve 2005'e neler taşınabilir?

 

Önce enflasyona bakalım; 2004 yılının son ayında enflasyon rakamları binde ile ölçülür hale geldi; Aralık ayında toptan eşya fiyat endeksi binde 13, tüketici fiyat endeksi ise binde 45 arttı. Bunlar düşük rakamlar. İnsanın bundan memnun olması gerekiyor. Aralık ayında iktisadi yaşam canlıydı.

 

Geçen sene tüketici fiyat endeksi 12 ayın sonunda %9.32 artmış durumda. Bu güzel bir rakam. "Tek haneye düşüreceğiz" deniyordu. Düştü ama alışkanlık haline geldiği için "9" deyip duramıyoruz artık, 9.32 diyoruz. Yine birkaç hane söylüyoruz, ama noktadan sonraki haneleri söylüyoruz. Aslında bu da gerekli, çünkü % 9.3 ile % 9.6 arasındaki fark artık önemli bir fark. Enflasyon %80'lerde iken 0.03 fark bir şey ifade etmez ama tek haneli rakamda önemli.

 

Toptan eşya fiyat endeksinde rakam daha yukarıda; %14 dolaylarında. Geçen sene toptan eşya fiyat endeksi, tüketici fiyat endeksine oranla daha hızlı artmış. Toptan eşya fiyat endeksini etkileyebilecek bazı ayarlamaların 2005'te yapılabileceğini, hatta bazılarının 2004'ün son haftalarında yapıldığını, dolayısıyla endeksi etkilemediğine dikkat etmek gerekir. Dolayısıyla tüketici fiyat endeksi üzerinde 2005'te daha kuvvetli baskı olacak ya da aşağı inmesini zorlaştıran faktörler güçlenecek. Bundan, kesinlikle hedef (% 8) tutturulamaz sonucu çıkmaz. 2005'te enflasyonla mücadelenin devam edeceğini, belki de daha sert önlemler alınarak yapılacağını söylemek istiyorum. Bunlar yapılmasa olur mu? Olmaz, çünkü gevşeme halinde ekonomide dengeler tekrar bozulabilir; dolayısıyla bunlar yapılacak.

 

Bu tür önlemlerin başka etkileri var. Büyümeyi de onun için gündeme getirdim. 2004'te Türkiye hızlı büyümüş oldu. Gerçi 2004'ün 3. çeyreğinde büyüme bir yavaşlama gösterdi ama 2004'ün tümüne baktığımızda galiba hızlı bir büyüme yılı olarak tarihe geçecek. 3. çeyrekteki azalma 4. çeyrekte devam etmedi galiba, hareketli gözüküyor ekonomi. Birdenbire de durmaz zaten, 2005'in ilk yarısında rakamsal olarak söyleyemem ama büyümenin hızlıca devam edeceğin tahmin ediyorum.

 

Büyüme deyince hemen akla gelen ve gelmesi gereken nokta, büyümenin istihdam yaratması. 2004'teki büyüme bu açıdan çok verimli değildi, çok istihdam yaratmadı. Çünkü büyüme faktöründe önem kazanan unsur, 2003'te de, 2004'te de firmaların verimlilik arttırmaya yönelik işlemler yapmasıydı. Bu da istihdamı kısıtlayıcı sonuçlar yarattı, daha çok çalışandan tasarruf eden, yeni kişiler istihdam etmektense çalışanların verimini arttıran yollara gidildi. Bunun yön değiştirmesi mümkün mü? Biraz zor gözüküyor. Üstelik 2005'e baktığımızda bir başka nokta daha var. Bu büyümeyi yaratan verimlilik artışının devam edip etmeyeceği o kadar belli değil. Bunu da kestirmek zor. Şöyle düşünebiliriz: 2004 yılında epeyce yatırım malı ithalatı oldu, bunlar yatırıma dönüşünce bir miktar istihdam artışı yaratır, çünkü beraberinde verimlilik artışı da getirebilir. Bu iyimser bir yorum. Öte yandan verimlilik artışının, 2001 krizi sonrasında firmaların büyük yapısal değişiklik kararları uygulamasının sonucu olduğunu düşünmek olanaklı. Bu da ebediyen sürmez herhalde. Firma baştan sona yanlış kurulmuş değildi ki, bazı düzeltmeler yapılması gerekiyordu, onları da yaptılar, dolayısıyla 2005 yılında verimlilik artışı o kadar yüksek olmayabilir diye düşünebiliriz.

 

İkinci görüşten hareket edersek, enflasyon üzerinde bir baskı da oradan gelebilir. Firmalar geçen yılki kadar daha yüksek verimlilik artışına ulaşamazlarsa mecburen fiyat ayarlamak zorunda kalacaklar, o da enflasyonu aşağı çekmeye yönelik politikaları daha zorlaştırır.

 

Dolayısıyla enflasyon ve büyüme bağlamında, bunların karşılıklı etkileşimi de göz önüne alındığında, zor bir yıl olabilir 2005. Zor, fakat hedefler tutturulamaz anlamında değil, ancak iktisat politikası uygulamasında çok daha ciddi olunması gereken, detaylarda hata yapılmaması gereken bir yıl. Karar alıcıların da politikayı iyi takip etmesi gereken bir yıl. Biraz daha Avrupai bir yıl. "Çok Avrupalı olamadık" diye gazeteler söylüyor ama bu kadarcık olacak. Dün bir bugün iki, hemen değişemeyiz ki.

 

Büyüme hızının geçen yıl yüksek olmasının yarattığı bir de sakınca var; o da cari açıktaki aşırı büyüme. Bu nokta herkes tarafından gündeme getirildiği için, sanırım iktisat politikası yapımcıları, cari açığın rahatsız edici boyutta olmamasına dikkat edecektir.

 

Böyle konuştukça bazen kendimi "Türkiye'de büyüme olursa çok kötü olur" diyen birisi gibi hissediyorum, onu da istemiyorum. İki türlü büyüme düşünün, biri Almanya tipi büyüme. Almanya'nın büyümeyi sağladığı dönemlerin hepsine bakın, ihracatın müthiş arttığı dönemlerdir. Bırakın cari açığı, cari fazla veren bir büyüme. Diyelim ki Türkiye ihracatını arttırdı, yeni pazarlar buldu veya eski pazarlarda yeni malları ihraç edebilir hale geldi ve büyüme hızı %15 oldu. Bundan güzel bir şey olamaz. Türkiye'nin sorunu burada, Türkiye ihracatını arttırıp, büyümesini ihracat temelli yapamıyor. O yüzden de, cari açık problemi çıktığı için, Türkiye'nin büyümesini belli bir yerde sınırlaması lazım. Aşırı büyüyünce, aşırı cari açık veriyor. Türkiye dışarıya borcunu ödemek için, –cari açık, dışarıya  döviz borcumuz var demek- yeterli yabancı sermayeyi çekemediğinden borç alıyor. Geçen yılda da gördüğümüz gibi, özel kesimin dış borcu artıyor. Kamu kesiminin borcu dengede olsa bile özel kesimin dışarıya olan borcu artıyor. Borcun devletin olması kötüdür de özel sektörün olması iyidir diye bir şey yok, bu nedenle Türkiye'nin büyümesinin bu anlamda aşırı olmamasına dikkat etmesi lazım.

 

(6 Ocak 2004 tarihinde Açık Radyo'da yayınlanmıştır.)