Yaşadığı şehirde yeşilin ve ağacın eksikliğini hissedip duyarlık gösteren, torunları ve sonrakiler için şehri ağaçlandıranlara her şeyden önce gönül borcumuz var. Onlar can suyunu verirken ancak gelecekteki görkemli halini hayal edebilmişlerdi. Bizler ise hayallerin de ötesindeki görkemiyle günümüzün asırlık ağaçları ile birlikte aynı şehirde yaşıyoruz. İri gövdesi ve gölgesiyle şehrin parçası olmuş anılarla yüklü ağaçları, şehrimizin o emektar sakinlerini geçmişte de pek çok kez yaptıkları gibi çeşitli gerekçeler ileri sürerek egemen otoritenin de baskısıyla ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
Üstelik yaptıklarının utancı ve alacakları tepki yüzünden savunmasız ağaçları gece yarısından sonra söküp götürmeye çalışırken suçüstü yakalanıyor ve yine utanmadan polisten yardım bekliyorlar. Şehrin sakinlerinin güvenliğinden sorumlu olması gereken polis ise şehrin en eski sakinlerinden olan ağaçları korumak yerine katledilmelerine ses çıkarmıyor aksine bir tür suç ortaklığına kalkışıyor.
O ağaçlara ve onları oraya dikip gelecekte ne denli görkemli olacaklarını hayal edenlere kendini borçlu hisseden duyarlı kent sakinlerinin tepkisi ve engelleme çabaları ise otoriteye başkaldırı olarak algılanıyor, acımasızca bastırılmaya çalışılıyor. Geçmişteki pek çok olumsuz örneği hatırlayanlar duruma karşı çıkıyor, ağaçları korumak için sarılıp onların yanından ayrılmamayı, gece gündüz nöbet tutmayı seçiyor. Şehir meydanında torunlarına bırakacak ağaç gölgesi kalmamasından, şehrin sessiz tanığı olan asırlık ağaçların herkesin anıları ile birlikte devrilip gitmesinden, şehrin kendisini de yutup öğütüp bir beton parçası üzerinde kalan belirsiz bir gölgeye dönüştürmesinden endişe ediyor, direniyorlar.
Ağaçlar ise olanca sessizliği ile çaresizce başına gelecekleri bekliyor. Tıpkı bir zamanlar yaptıkları gibi kendilerine zarar vermeye çalışanlara “ah ederek” bekliyorlar.
İzmirliler iyi bilir. Konak meydanını Basmane meydanına bağlayan iki bulvardan Gazi Bulvarının ortasındaki asırlık çınar ağaçları sıcak yaz aylarında yeşilliği ve koyu gölgesiyle şehrin sakinlerine soluk aldırırken ona paralel Fevzi Paşa Bulvarı’nda hiç ağaç yoktur. Fevzi Paşa bulvarının ortasındaki çınar ağaçları Demokrat Parti zamanında Başbakan Adnan Menderes’in emriyle kesilerek cadde genişletilmesine kurban edilmiştir. Bu sayede yolun genişleyen kısmı günümüzde ne yazık ki çoğunlukla otopark olarak hizmet vermektedir. İşte zamanında bu olayın tanığı olan İzmirliler “Fevzi Paşa Bulvarındaki ağaçların ahıdır, Adnan Menderes’in kötü kaderini yaratan” derler.
Şehrin sessiz tanıkları olarak her şeyi görür ve yaşarlar, ağaçlar. Onları gelecek kuşaklara emanet edenlerin hayallerinin de ötesinde her dönem şiir olur, şarkı olur nükte, renk veya koku olup şehrin sakinlerinin hayatlarına bulaşır. Nazım’ın mısralarında kimselerin hatta polisin bile farkında olmadığı bir ceviz ağacı olur, Gülhane parkında.
Ağaçlar şehrin sessiz tanıklarıdır. Kötülüğü, yokluğu, hiçliği yaratanları iyi bilirler ve İzmirlilerin işaret ettiği gibi yeri gelir “ah” ederler. Sahiplenip korumaya çalışanlar sayesinde ayakta kalmaya, tutunmaya çabalasalar da kesilen ağaçların “ahı” yeri geldiğinde şehir söylencelerine dönüşüp muhataplarının canını sıkar. İşte o yüzdendir, bir suçlu gibi gece yarısı kimselere hatta polise bile fark ettirmeden ağaçların ortadan kaldırılma çabası.
Hani gün gelir geçmişin anılarıyla yüklü gövdesiyle yere yığılmış halde görürseniz şehrin sessiz sakinlerinden birini yaklaşın ve dinleyin. Derinden nasıl “ah” ettiğini duyarsınız, şaşırmayın.