BİA (İstanbul) - Açık Radyo'dan Ömer Madra, bulduğu her fırsatta, hem ana medyada hem de kendi programlarında, iklimsel değişimi ısrarla dile getiriyor. Fakat ona göre, Kyoto'nun da, küresel ısınmaya dair her gün karşımıza çıkan onlarca istatistiğin de ötesine geçmek gerekiyor. Asıl mesele, bundan sonra ne yapılması, nasıl yapılması gerektiği. Madra, "5 bin yıllık uygarlığın gördüğü en büyük tehlikeyle karşı karşıyayız. Dünya elden gidiyor. Dünyayı sonsuz bir kaynak olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Bu da bildiğimiz endüstri uygarlığının sonunu belirlemek demek" diyor."Tuhaf davranan eski dost" Ömer Madra, iklim değişiminin ısrarla görmezden gelinmesine ya da "normalleştirilmesine" karşı, istatistikleri sayıp dökmek yerine, hayatın özünden, küresel ısınma nedeniyle değişen dilden örnekler veriyor. "3 hikaye anlatacağım" diyor Madra. İlk örnek, 2002'de Şerif Erol'la birlikte yazdıkları bir yazıdan alıntı:"Seattle Times gazetesi, Rusya, Alaska, Kanada ve Grönland'ın tundralarında yaşayanların eskiyi özlemeye başladıklarını anlatıyor. Yerli halk kadar bilim adamları da şaşırıyorlarmış olup bitenlere. Bir zamanlar kimsenin pek rastlamadığı gök gürültüsü ve şimşek, alelade olaylar haline gelmiş oralarda. Ilık rüzgârlar esiyor, avcılar eskiden yaptıkları gibi gökyüzüne bakıp havayı tahmin edemiyorlarmış. Sonunda avcılardan biri, 'Dünya,' demiş, 'Daha hızlı dönüyor.'"(...)İklimdeki bu değişiklik dilde de gösteriyormuş etkisini. 'Kar' ve 'buz' kelimelerinin, hava durumunu tanımlamak için fazlasıyla yeterli olduğu dillerde, yeni yeni kelimeler varmış şimdi. Mesela, Çukotka'da konuşulan Sibirya Yupik dilinde, 'sulu kar' anlamına gelen 'misullijug' kelimesi daha çok, ama 'üstünde yürünebilecek kadar sağlam buz' anlamındaki 'umughagek' kelimesi daha az kullanılıyormuş. Kanada, Nunavut'ta, Eskimo halkı havada 'uggianaqtuq' bir hal olduğunu söylüyorlarmış; tuhaf davranışlarda bulunan eski dost anlamında.""Hepimiz Alaskalıyız" Madra, dünyanın en büyük petrol rezervlerinden biri olan Alaska'nın küresel ısınmanın etkilerinin gözlenmesinde ilk bakılacak yer olduğunu söylüyor. Prof. Gunther Weller'e göre, Alaska'da kış sıcaklıkları 6 derece artmış durumda. Yaz sıcaklıkları da artıyor. Bu değer, bütün bilgisayar modellemeli tahminlerin ötesinde. "Kömür madenlerinde grizuları öngörmek için madene kanarya salıyorlar. Kanaryanın sesi kesilirse, grizu geliyor demek. Alaska ve büyük ölçüde Kuzey Kutbu, dünyanın geri kalanından 10 kat daha hızlı ısınıyor. Bütün ekosistemler çözülüyor. Bu yüzden Alaska, madendeki kanarya" diyor Ömer Madra. Ardından da küresel ısınmayla ilgili Alaska'daki sıra dışı bir kayıttan bahsediyor: "1917'de Alaska demiryolu şirketinin mühendisleri bir bahis başlatıyorlar. Buzdaki ilk çatlak ne zaman belirecek, yani bahar ne zaman gelecek, bahsi bu. 1917'de 800 dolarlık bir bahisken, 2000'de, dünyanın her tarafından binlerce kişinin katıldığı, 335 bin dolarlık bir bahis bu. Bu kayıtlara göre, bahar Alaska'ya artık 8 gün daha erken geliyor. Prof. Weller'e sorulduğunda, bu kayıtların yüzde yüz küresel ısınmanın kanıtı olduğunu söylüyor Gunther Weller. Küresel ısınma Alaska'yla başlıyor, Alaska'da bitiyor. Bu yüzden hepimiz Alaskalıyız aslında."Yok olan buzul Madra'nın küresel ısınmanın varlığına dair verdiği bir başka çarpıcı örnek de, Peru'da yok olup giden bir buzulla ilgili. İnternet gazetecisiMark Lynas , "High Tide: News from a Warming World " kitabında, 14 bin yıllık bir buzulun nasıl yok olduğunu anlatıyor. Lynas'ın jeolog babasının, 1980'de çektiği bir fotoğrafta, Peru'da And dağlarındaki Jacabamba Buzulu görülüyor. Lynas, yıllar sonra, 3 yılda 5 kıtaya uğradığı gezisinde, aynı yerin fotoğrafını çekiyor. Yıl 2002. Jacabamba Buzulu'nun yerinde yeller esiyor."Kyoto geçmişe yönelik" Birçok kişinin umutla bel bağladığı Kyoto Protokolü'nün geçmişe yönelik olduğunu söyleyen Madra, "Bilim adamları, küresel ısınmayı durdurmak için 35 tane Kyoto'ya ihtiyaç olduğunu söylüyorlar. Üstelik 2012'de ömrü dolacak, 1972'de kabul edilen esasları daha da geri götüren Kyoto uçakların payını da hesaba katmıyor. Öte yandan, ABD yeni bir protokolün yapılmasını da sabote ediyor" derken, yönetimde Bush olmasa da ABD'nin tavrının değişmeyeceğini, zira dünyanın kömür ve petrol yönetimine sahip olan ülkenin giderek daha da enerji oburu haline geldiğini söyleyerek ekliyor: "Bush sadece kaba."Madra, Kyoto'nun yine de önemli olduğunu söylüyor: "Çünkü küresel ısınmanın gündemde kalmasını sağlıyor. Ama şu anki en büyük savunucusu Britanya bile, Kyoto'yu tutamayacak.""Aslolan uygarlığı değiştirmek" Küresel ısınmanın önüne geçmek için aslolanın "bakışımızı değiştirmek" olduğunu vurgulayan Madra, bu konuda geliştirilen stratejik yaklaşımlardan da bahsediyor: "Küresel ısınmanın varlığını, her çabanın küresel enerji şirketlerinin propaganda makinesiyle karşı karşıya kaldığını, asıl düşmanın kömür ve petrol şirketleri olduğunu biliyoruz. Her şey belli, ama ortada büyük bir propaganda mekanizması var. Fakat artık geri dönüşün olmadığı bir noktadayız. Lynas, şu anki emisyonu tamamen durdursak bile yine de kaybımızın olacağını söylüyor.""Aslolan bakışımızı değiştirebilir miyiz?George Monbiot , bütün ilerleme teorimizin ve ekonomiyi üzerine kurduğumuz anlayışın değişmesi gerektiğini söylüyor. Bu da bildiğimiz endüstri uygarlığının, kapitalizmin bu halinin sonu demek."Ömer Madra, Bacon kaynaklı, insanmerkezci "Doğa bizim metresimizdir/esirimizdir" bakışı değişmediği sürece, kıyametin kapıda olmayı sürdüreceğini belirtiyor. Ardından, 1989 tarihli "Doğanın Sonu" kitabının yazarı Bill McKibben'ın ünlü örneğini anımsatıyor: "Bir konferansta, bütün bilim adamları 'Başımıza taşlar yağacak, felaket olacak' dese, insanlar yürüyüp gidiyorlar. Oysa 'Bu akşam borsa çökecek' dendiğinde, herkes başınıza üşüşüyor."Küresel ısınmaya karşı geliştirilen yeni stratejik yaklaşımlar, kısa ve uzun vadeye ayrı ayrı bakıyor. "Küresel ısınmayı önlemeye çalışmak tek başına yeterli bir opsiyon değil artık. Ne kadar yeşil enerji kullansak da, varolan kirlenme tek başına hayatı tehdit etmeye yeter. Dolayısıyla, stratejik bir değişim gerekiyor. Bu bakış, varolan yaşamı korumayı ve gelecek tehlikeyi önlemeyi öneriyor" diyen Madra, Inuitlerin "reisesi" Sheila Watt Cloutier'nin sözlerini anımsatıyor. Rusya, Kanada, Grönland ve Alaska'daki 155 bin kişiden oluşan, eskimo kabilelerinden Inuitleri temsil eden ve ABD'ye dava açan Cloutier, " Dilimizde adı olmayan bitkilerle, hayvanlarla karşılıyoruz. Bunun hesabını da sormalıyız. Biz yaşama hakkımızı savunuyoruz. Bizi kanarya olarak kullanın" diyor. "Küresel ısınma, bir yaşam hakkı meselesidir" Madra, küresel ısınmayla mücadelenin bir çevre meselesi değil, yaşam hakkı meselesi olduğunu söylüyor:"İnsan Hakları Hukuku'nun bütün temeli Cenevre Sözleşmeleri'yle doğdu. Bugün bu hukuk her anlamda ayaklar altına alınıyor. Noam Chomsky, şimdiye kadar dünyada yaşamış bulunan 50 bin canlı türü içinde, yalnız insanın zekaya sahip olduğu bilgisi üzerine, 'Yoksa bunun biyolojik bir hata olduğunu kanıtlamak zorunda mıyız' diye soruyor. İnsan haklarının bir parası olarak canlı haklarının da savunulması gerek. Eskisi gibi çevrecilik yapamayız. Tıpkı soykırımla mücadele eder gibi, canlı hakları mücadelesi üzerine kafa patlatmak gerek."Bu mücadelenin esas zemininin de sivil hareketler, "tam bir yerel düzeyde aktivizm işi" olduğuna değinen Madra, "Ana medya bu konuda ciddi yayın yapmaya başladı. Türkiye'deki aktivizmin, özellikle Irak işgaliyle birlikte, hiç fena olmadığını düşünüyorum. Aktivizm eskisi gibi değil artık; bütünsel bir canlı hakları mücadelesine doğru gidiyor" derken Türkiye'deki duruma da değiniyor: "Daha çok sıkıştırmamız gerek. Uzmanları, aktivistleri daha çok konuşturmak gerek. Küresel ısınmanın Türkiye'ye getireceği en büyük tehlike kuraklık. Mikdat Kadıoğlu, kitabında, 1930'dan bu yana Türkiye'nin de dünya ortalamasına paralel olarak ısındığını gösteriyor. Öte yandan, Meteoroloji, bu verileri bilim adamlarına ancak para karşılığında veriyor." (TK/EÜ)
http://www.bianet.org/php/yazdir.php?DosyaX=../2005/02/15/54481.htm