Bilim tarihine seyreltik bakış III

-
Aa
+
a
a
a

Gelelim Galileo Galilei (1564-1642) hazretlerine.İşte bu adam bilimin devrimcisidir. Bir katildir. Theoria'nın, vita contemplativa'nın katili yani yaşamın en yüksek biçimi olarak görülen her şeyin katili, ancak vita activa yani etkin yaşamın ise yaratıcısıdır.İzlemeyi, dinlemeyi, resmetmeyi ve de bulguları hakkında üfürmeyi bırakıp doğayı ellemeyi ona egemen olmayı hedefleyen adamdır Galileo. Onunla başlayıp Descartes ile olgunlaşan bilim düşüncenin doğaya hakimiyeti ve uygulanışı olarak görülebilir. Teorisyenler ilk defa masadan kalkmış, oyuna katılmış ve üretimdekilere işlerini nasıl yapacaklarını öğretmeye başlamışlardır.Ne bilsinler sonunda bu bilgilerin daha uzağa atan top, daha çok adam öldüren bomba oluşumuna kullanılacağını.Galileo bir Aristoteles karşıtıdır. Şeylerin çeşitliliğinin verdiği çılgınca sevince hiç katılmaz. O Platon'a çok daha yakındır. Gerçeği geometrik olana indirger. Evreni geometrikleştirir. Hayran olunabilir halden alıp ölçülebilir hale getirir evreni. Hele dinamik, hele dinamik.Aristoteles mezarında ters dönmüştür vallahi. Aristoteles der ki;

''Yer dünyanın merkezindedir. Ağır olduğu için merkezde bulunması gerekir. Cisimler ağırlıkları gereği bu merkeze doğru giderler. Bu gidiş cisimlerin yapıları gereğidir, onları birşey çektiğinden dolayı değil. Hareket eden bir cisim onu hareket ettiren olguyu da beraberinde taşır. Hareket ettiren olgu bitince hareket de biter.''

Aristo uzaktan etkimeyi kabul etmez. Her hareket aktarımı için dokunma gerekir. Yani hareket eden ya itilecektir ya çekilecektir. Bu hatayı nasıl yapmıştır bilinmez. Hiç gülle atan adama da mı bakmamıştır Aristoteles? Gülle atan güllenin peşinden gülleye yapışık mı koşmaktadır? Burada Aristo cambazlık yapar. Havanın veya suyun yani cismin içinde bulunduğu ortamın teması devam ettirdiğini söyler. Ne demektir bu? Boşlukta hiçbir hareket olmaz demektir. Eh boşluğu bilmezseniz bu hataya da çok kolay düşersiniz tabii ki.Bu felsefenin tümüyle yanlış olmasının dışında hiçbir kusurunun olmaması da doğrusu pek eğlencelidir.Aristoteles contra naturam possit esse perpetuum - doğaya karşı hiçbir şey sürekli olamaz felsefesinin esiridir. Bu yüzden sürekli hareketi kabul edemez. Hareketin sürekli olabilmesi için kuvvet uygulanması yani zorlama gerekir. Bu ise düzensizliğe yol açar. Kozmos düzenlidir dolayısı ile sürekli bir zor uygulaması düşünülemez. Yani hareket özünde bir geçiş durumudur ve sonlanacaktır.Bu yalın mantığa doğru gelen bir ifadedir ama eksiktir. Eğer duran bir şeye göre bir hareket var ise doğrudur ama ya her şey zaten hareket halinde ise ne olacak?

 Ottavio Leoni'nin (1578-1630) fırçasından Galileo Galilei

Bu mantık elbet sürgit kabul edilemeyecektir. Ortaçağ Aristo fiziğinin karşısına impetus dinamiğini koyar. Burada hareket ettiriciden hareket edene geçen bir özellik söz konusudur artık. Cismi devindiren güç devinim başlayınca devinen cismin gücü olur.

Eh bu mantık Aristo’nunkinden çok daha kolay açıklar kendi kendine hareket eden cisimleri.Nerdeydik biz yahu? Hah hatırladım..Galileo’da idik..Peki Galileo ne yapmış kinetolojiye hizmette?

Devrim yapmış devrim... 

Eylemsizliği bulmuş. Yani;

Durgun bir cisme herhangi bir güç etki etmedikçe o cisim sonsuza kadar durgun kalır. Hareket eden bir cisme de dışarıdan bir başka güç etki etmedikçe o cisim de sonsuza kadar hareket eder.Ignoratu motu ignoratur natura - Devinim bilinmedi mi doğa da bilinemez.

Çağcıl fizik doğumunu Galileo'ya yaptırdıysa ölümünü de Einstein'a becertmiş gözükmektedir. Uzun ve sürükleyici bir macera filmi gibidir bu öykü. Bu fizik yerde ne bulduysa inanın gökte ondan fazlasını bulmuştur. Hâlâ da şekilsiz bir dehanın elinde inanılmazı aramaya devam etmektedir. Etmektedir dedik ama artık buna çağcıl fizik demenin de anlamı kalmamıştır. Fizik ötesi daha aydınlatıcı ve ayırt edici tanım olsa gerek. 

Biz gene eskiye dönelim.Bilim ilginç bir keşfe hatta işin enteresan tarafı ilginç ama yanlış bir keşife borçludur tüm gelişimini. Boyutlar küçülünce fizik fizik olmaktan çıkar partikül fiziği haline girer. Adını da Kuantum Mekaniği filan koyarlar. Neyse biz bildiğimizi okuyalım. Newton düşünsün keşfettiklerinin bir halta yaramadığını partikül fiziğinde.Çağcıl fizik Copernicus’un, Tycho Brahe’nin, Kepler'in, Galileo’nun, Descartes’in ve nihayet Newton’un elinde Kozmosun bütünü oluşturan parçaların yani Gök ile Yer'in farklı yasalara bağlı oldukları düşüncesini paramparça eder. Evren öğretisinin tek yasası olduğunu betimler ve Yer Fiziği ile Gök Fiziğini başgöz eder bu üç beş haddini bilmez ama fiziği bilir adam.Hay Allah nerden aklıma geldi şimdi. Kadınlar bu arada çamaşır yıkayıp yemek pişirmektedirler.Ne güzel günlermiş.Biz aslında Galileo eylemsizlik yasasını bulmuştur dedik ama galiba biraz haksızlık ettik. Bu yasayı açıkça dile getiren Descartes’dir. Galileo ise tüm mekaniğini bu yasanın üstüne kurmuş ancak açık açık yazıya dökmemiştir. Descartes’ı öldür ama hakkını ver.Galileo’nun yarattığı sonsuz evren kavramından daha da ileri sonuçlara gitmesini engelleyen tek şeyi herkes bilir. Korkmuştur. Kendi bulduklarından ve Copernicus’a verdiği destekten korkmuştur hazret. Korkmuş ve bilime ihanet etmiştir. Fısıldayıp ''Gene de dünya dönüyor'' demek onu bu ayıbından kurtarmaz.Bugün neredeyse ilkokul seviyesinde çocuğa son derece anlaşılır gelen basit fizik kaidelerinin o günlerde bu kadar büyük kafalarda bile zor şekillenmesi de sizi çokça yanıltmasın. Rakip o kadar büyük ve anlaşılır bir rakipti ki. Aristoteles fiziği gücünü görülebilen ve ellenebilenden aldığı için ipinin ucunu eylemsizlik ilkesinin çektiği bu çağcıl fizik her dakika dayak yiyordu. Aristoteles fiziği matematiksel şekillenmeyi niteliği ve devinimi açıklayamayacağından ötürü alakalandırmaz. Hatta reddeder. Sonlu ve düzenli bir Kozmosun somut uzayını geometrinin sonsuz uzayı ile bağdaştıramaz. İnsanı ise hep sonlu  ve somut şeyler çeker. Hala elle tutmadığına gözle görmediğine inanamaz insanoğlu.Elini değince çarpmasa elektriğe bile inanamayacaktır ya. Bu da o hesap. İnsanoğlu ve de daha önemlisi kiliseoğlu Aristo’yu tercih eder. İtirazlar o kadar güçlüdür ki..Madem dünya dönüyor o zaman dünyanın büyüklüğünü ve dönüş hızını hesap ettiğinizde öyle büyük bir merkezkaç kuvveti ile karşılaşırsınız ki üzerindeki bütün cisimleri uzaklara atar bu kuvvet. Bu biiiiirrr.Madem dünya dönüyor o zaman havaya kalkan kuşlar, bulutlar, yukarıya attığınız taş daha neler neler, bunların hepsi dünyanın dönüş istikametinin gerisinde kalırlar. Bu da ikiiiiiiiii.Kim itiraz edebilir ki bunlara. Bir kulenin tepesinden bir taş bırakırsanız dönen dünyada bu taş kulenin dibine tövbe düşmez o zaman, dedi Aristocular.

Şimdi kim şuna karşı çıkabilir? Dünyanın dönüş istikameti yönünde attığınız bir top atışı ile aynı miktarda barut kullanarak ters yönde attığınız gülle aynı mesafeyi katedebilir miydi dünya dönse?Copernicus bir miktar çuvallar bu soru karşısında. Kekeleye kekeleye havaya atılan cisimlerin Yer'in devinimine katıldıklarını söyler. Yer'in devinimi ortak olduğundan, sadece cisme verilen yeni devinim hesaba katılmalıdır. Böylece ilk salvo savuşturulur. Allah’tan Kepler yetişir imdada. Tüm Yer'den bağımsızlaşan cisimlerin yere bir güç ile bağlandıklarını söyler.Bingoooooo.Newton'a gün doğdu. Yerçekimini bulmaya ramak kaldı işte. Yahu dikkat ediyor musunuz, hiç kimse "ben bunu buldum" diye şıppadanak ortaya çıkamıyor. Herşeyin bir evveliyatı, yani bir kuluçka dönemi var.